Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajans? - Haberler

Wednesday, 12.25.2024, 02:09 PM (GMT)

SavcıÖz’üVurdular-Bir Kontrgerilla Cinayeti kitabıyayında

Savcı Öz’ü Vurdular-Bir Kontrgerilla Cinayeti kitabı yayında 24 Mart 1978 tarihinde aracının içinde kurşunlanarak öldürülen Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz'ü anlattığı kitabı “Savcı Doğan Öz’ü Vurdular-Bir Kontrgerilla Cinayeti”ni kitabın yazarı gazeteci Berivan Tapan ile konuştuk. Öğrencilere yönelik saldırılar, “karanlık” cinayetler, ve cinayetlere adı karışan ülkücülere gereken cezaları istediği için MHP’lilerin hedefi haline gelen Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz, 24 Mart 1978 tarihinde aracının içinde kurşunlanarak öldürüldü.Gazeteci Berivan Tapan ile ülkenin ilk öldürülen savcısını anlattığı, “Savcı Doğan Öz’ü Vurdular-Bir Kontrgerilla Cinayeti” kitabını konuştuk.- Savcı Öz’ü ölüme götüren süreç nasıl işledi?O dönem sağcı ve solcu öğrenciler arasında çok sayıda çatışma yaşandı. Bu olayların dosyaları da Doğan Öz’e geldi. Birçok savcı hedef haline gelmemek için bu davalardan bir şekilde kaçmanın yolunu bulurken, Doğan Öz cesaretle üzerine gitti. Cinayetlere adı karışan ülkücülere gereken cezaları istediği için MHP’lilerin hedefi haline geldi. Ülkücülerin katlettiği devrimci öğrenci Levent Özyörük ise baktığı son dosya oldu. Doğan Öz, saldırganların kaçtığı ve ülkücülerin hâkim olduğu yurtta arama yapıp, cinayet silahını bulunca MHP milletvekili İhsan Kabadayı Meclis kürsüsünden tehditler savurdu. Doğan Öz, çok sayıda tehdit alan biri ama ilk kez meclis kürsüsünden bir milletvekili tarafından açık bir şekilde hedef gösterildi. Bu da saldırganların açık hedefi haline gelmesine neden oldu.- Doğan Öz’ün hazırladığı “Kontrgerilla Raporu” dikkate alınıp, işleme konulsaydı?Belki de 12 Eylül yaşanmayacaktı. Çünkü 12 Eylül’ün en büyük gerekçesi siyasi cinayetler ve katliamlardı. Halka ancak yeni bir yönetimle bu olayların önünün alınabileceği algısı yaratıldı. Oysa yapılması gereken derin devlet yapısıyla hesaplaşmaktı. Bugünden bakınca rapor ciddiye alınsaydı Uğur Mumcu da Hrant Dink de aramızda olacaktı.- Davanın en önemli tanığı belki de kapıcı Hayati Erdoğan. Mahkeme de mesleğinden dolayı Erdoğan’ın ifadelerinin güvenilir olup olmadığını sorguluyor. Bu açıdan da dava ilginçleşiyor...Evet, Doğan Öz cinayetinin nasıl gerçekleştiğini en iyi gören iki tanık var. Biri kapıcı Hayati Erdoğan, diğeri de ODTÜ’den Doç. Dr. Ziya Aktaş. Hayati Erdoğan, katil zanlısı İbrahim Çiftçi’yi hem Emniyet’te hem de duruşmalarda teşhis etmiş, Ziya Aktaş ise edememişti. Tapan, Doç. Dr. Ziya Aktaş’ın, Çiftçi’yi “teşhis edememesi” ile ilgili şunları dile getiriyor: “Cinayeti en iyi gören Ziya Aktaş; ‘Gözlüğümü takmamışım’ diyebiliyor mahkemede. Eşi de aynı şekilde çelişkili ifadeler veriyor. Aktaş ve eşi, dava sürerken apar topar burslu bir şekilde Amerika’ya gönderildi. Aktaş daha sonra Ecevit’in bakanlarından biri oldu. Çok tanıklı bir dava ama insanlar ifade vermeye korkuyor. Hayati Erdoğan da çok sayıda tehdit alıyor. Ama geri adım atmıyor. 170 kişi gösteriliyor, teşhis için ilden ile götürülüyor. Hayati Erdoğan, ‘Katili gördüm. Ancak ikizi varsa yanılabilirim’ diyor, o kadar emin yani. Ama Aktaş, ‘Çoluğum çocuğum var, beni azad edin’ diyor.” Buna karşın, Askeri Yargıtay, verilen idam kararını şu gerekçeyle bozuyor: “ODTÜ öğretim üyesi olan kültürlü bir tanık (Ziya Aktaş) sanığı teşhis edemezken bir kapıcının teşhis etmesi manidardır.” Mahkemenin, tanıkların mesleklerine göre aldığı bu tavır, o gün için de bugün için de kabul edilemez.YENİ DAVA BAŞLATILMADI- Dava hangi aşamada?Dava şu anda durmuş vaziyette. Herhangi bir ilerleme sağlanamıyor. Davanın yeniden ele alınması talebiyle Öz ailesi tarafından dilekçe verildi, ancak ne kabulü ne de reddi yönünde hiçbir yanıt verilmedi. Kayhan Ayhan

Dahaİyi YargıDerneği, yargıreformu için 80öneriden oluşançalışmayıbakanlığa sundu

Daha İyi Yargı Derneği, yargı reformu için 80 öneriden oluşan çalışmayı bakanlığa sundu Daha İyi Yargı Derneği, “yargı reformunun” kısa sürede başlatılacağını duyuran iktidara 80 öneriden oluşan bir çalışma sundu. Dernek, tam bağımsız yargı ve hukukun olmazsa olmaz koşul olduğunun altını çizerek “Milli Uyuşmazlık Veritabanı oluşturulmasını, Adli Hazırlık Mahkemeleri’nin kurulmasını ve davaların 3-5 celsede bitirilmesini” önerdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, uzun zamandır bağımsızlığı ve güvenilirği tartışma konusu olan yargı konusunda reform hazırlığı içinde olduklarını açıkladı. Daha İyi Yargı Derneği ise 8 başlık ve 80 öneriden oluşan bir çalışma hazırlayarak Adalet Bakanlığı’na sundu. Dernek, “HSK, Yargıtay ve Danıştay başta olmak üzere yargı organları ile unsurlarının tam şeffaf, tam hesap verir ve liyakat sahibi olmaları sağlanmalı, yargı gücünün tüm organ ve unsurları tam bağımsız, kendi kendini yönetebilir, bağımsızlığını koruyabilir ve unsurlarını geliştirir şekilde güçlendirilmeli” önerilerinde bulundu.HIZLI YARGILAMADaha İyi Yargı Derneği’nin “Gelişmiş Ekonomi, Refah Artışı, İleri Hukuk ve İleri Demokrasi için 8 Başlıkta 80 Öneri” başlığıyla bakanlığa sunduğu tavsiyelerde ülkenin refahını artırmanın hukukun üstünlüğü yoluyla mümkün olduğuna dikkat çekildi. 8 ana başlık altında toplanan önerilerde, mahkemelerin yargılama süreçlerinin daha verimli çalışacak ve kaliteli hizmet üretecek şekilde geliştirilmesi gerektiği belirtildi. Bu çerçevede: Milli Uyuşmazlık Veritabanı oluşturulması gerektiği, Adli Hazırlık Mahkemeleri’nin kurulması ve yargı hizmetlerini halkın ayağına götürülerek davaların 3-5 celsede bitirilmesi tavsiye edildi.UZMAN BİLİRKİŞİDava dosyalarına rapor hazırlayan bilirkişilerin yargılamadaki amaca ve uzmanlıklarına uygun olarak kullanılması gerektiği vurgulanan önerilerde bilirkişilik sisteminin yol açtığı yozlaşmanın yargı sisteminden kopartılıp atılması gerektiği vurgulandı.ADALET YÜKSEK KURULUYargı organlarının tam hesap verirliğinin sağlanmasının gerektiği belirtilen tavsiyelerde, tüm işlem ve kararların yargı denetimine açılması, uzman ve hızlı karar verebilen bir Adalet Yüksek Kurulu’nun kurulması, yargı görevlilerini bu mahkemenin yargılaması istendi. Şeffaflık için Yargıtay tetkik hâkimlerinin raporlarının gizli olmaması gerektiği de kaydedildi.DEMOKRASİ VE EKONOMİ İÇİNDaha İyi Yargı Derneği Başkanı avukat Mehmet Gün, hazırladıkları çalışmaya ilişkin şunları söyledi: “Ekonomi, hukuk ve demokrasi birbirinden ayrılamaz bir bütündür. İlk önce yargının iyi hizmet verir, verimli, temel hak ve özgürlükleri koruyarak geliştirir, şeffaf ve hesap verir hale getirilmesi gerekir. Yargı böylelikle topluma katma değer üreterek organ, unsur ve hizmetlerine itimadı güçlendirecek, tam bağımsızlığı ve kendi kendini yönetebilir olmayı hak edecektir. Bu yapıldığında bir yandan ekonomik başarımız yükselirken diğer yandan demokrasi seviyemiz çağdaşlarıyla yarışabilir seviyelere gelebilecektir.” cumhuriyet.com.tr

Yolsuzluğun en yüksek olduğu sektörlerin başında inşaat, enerji, madencilik ve ilaçgeliyor

Yolsuzluğun en yüksek olduğu sektörlerin başında inşaat, enerji, madencilik ve ilaç geliyor Uluslararası Şeffaflık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı E. Oya Özarslan: Pandemide içinde pasta yapım ürünleri alımı, yazlık meyve sebze alımı ya da kilitli parke yapım işi bulunan ihalelerin dahi acil koduyla yapıldığını gördük. Bunların pandemiyle ve aciliyetle ilişkileri nedir acaba? Uluslararası Şeffaflık Derneği Yönetim Kurulu Başkanı E. Oya Özarslan, pandemi döneminde normalde ihaleye çıkılması gereken pek çok hal, acil etiketiyle pazarlık ve doğrudan satın alma şeklinde yapıldığını söyledi.Özarslan, 2020’nin ilk altı ayında toplam 83 milyar 913 milyon 213 liralık 203 bin 461 adet kamu alımı yapıldığını denetimin, şeffaflığın ve rekabetin sağlanamadığı alımların oranının yüzde 36’ya yükseldiğini vurguladı. “Çok önemli makamlara diploma sahteciliği yaptığı yargı kararıyla ortaya çıkmış kişilerin getirilmesi, intihal yaptığı belirtilen kişilerin rektör olarak atanabilmesi liyakat kavramının altını oyar” diyen E. Oya Özarslan ile Türkiye’de yolsuzluğu konuştuk.TÜRKİYE 100 ÜLKE ARASINDA SONDAN 97. SIRADA- Pandemi süreci Türkiye'nin yolsuzluk karnesini nasıl etkiledi, sizce iyiye mi kötüye gidiş mi oldu? Bundan sonraki süreçte nasıl bir tablo ile karşılaşacağız?Pandemi bütün dünyada yolsuzluk sürecini olumsuz bir şekilde etkiledi. Öncelikle tam demokrasi ile yönetilen ülkelerdeki yöneticiler dahi daha önce sahip olmadıkları ve özgürlükleri alabildiğine ve yer yer de keyfi şekilde kısıtlayabilen, mutlak bir karar verme gücüne eriştiler.Bu keyfi karar verme tabii ki ihaleler ve satın almalar gibi süreçleri çok etkiledi, normalde ihaleye çıkılması gereken pek çok hal, acil etiketiyle pazarlık ve doğrudan satın alma gibi şekillerde yapıldı.Örneğin, Guardian gazetesinin yaptığı habere göre İngiltere’de pandemi döneminde 1 milyar poundluk devlet ihaleleri acil koduyla ihalesiz olarak verildi.Türkiye’de ise zaten kamu ihalelerindeki şeffaflık büyük ölçüde azalır ve daha çok tartışma konusu olurken Pandemi dönemindeki acil durumun kamu otoriteleri tarafından gittikçe daha çok kullanılmaya başladığını görüyoruz. Bu konuda yaptığımız bir çalışmaya göre içinde pasta yapım ürünleri alımı, yazlık meyve sebze alımı ya da kilitli parke yapım işi bulunan ihalelerin dahi acil koduyla yapıldığını gördük. Bunların pandemiyle ve aciliyetle ilişkileri nedir acaba?Ayrıca Covid19 dönemindeki veri şeffaflığı konusunda da Türkiye’nin problemler yaşadığını biliyoruz. Dünyadaki tüm ülkelerin Covid dönemindeki veri şeffaflığını inceleyen endekse göre Türkiye 100 ülke arasında sondan 97. ve bu konudaki kötü sicili ile dünyadan bilgi sakladığı anlaşılan Çin’in dahi gerisinde görünüyor. Baştan beri toplumun çeşitli kesimleri ve sivil toplum kuruluşları tarafından verilerin doğru açıklanmadığı kaygıları dile getirilirken, pandeminin başlamasından tam sekiz ay sonra asemptomatik sayıları da içeren genel sayılar açıklanmaya başladı, çok tartışmalı vaka hasta ayrımı kalktı ve sayılar dramatik olarak bir gün içinde değişti.TAKİPSİZLİK KARARLARI ARTTI- Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2019 verilerine göre, Türkiye yolsuzluklarla ilgili kritik bir süreç yaşıyor. Dünya Yolsuzluk Algı Endeksi’nde bir yıl içinde 13 sıra düşerek 180 ülke arasında 91. sıraya geriledi. Ne oldu da Türkiye bu noktaya geldi?Türkiye Avrupa Birliğine aday ülke olmasını takiben bazı reformlar yapmış ve yolsuzlukla mücadele konusundaki bazı uluslararası anlaşmalara taraf olmuştu. Ayrıca ülke içinde estirilen demokratikleşmeye doğru gidildiği izlenimini veren reformlar ve örneğin Bilgi Edinme Kanunu‘nun hayata geçirilmesi gibi bazı yapısal yasal değişiklikler de gerçekleşmişti. Tüm bunlar Türkiye’nin bu konuda kesin adımlar atacağı izlenimini verdi ve Türkiye’nin Yolsuzlukla Mücadele Endeksindeki yeri önceki yıllarda göreceli olarak birkaç puan arttı. 2013 yılından sonra ise taraf olunan bu anlaşmaların uygulamadaki yetersizlikleri, OECD, AB, BM gibi bizzat bu uluslararası kurumların incelemeleri ve eleştirileriyle ortaya kondu. Mevzuata getirilen bilgi edinme kanunu gibi uygulamaların özümsenemediği ve aslında kamuoyuna hiç de yeterli bilgi verilmediği anlaşıldı. Bu gibi hususlar bu konuda puanımızın düşmesine sebep oldu.Ayrıca Türkiye’deki en büyük yolsuzluk iddialarının araştırılması soruşturulması ve dosyaların yargılanmadan kapanması gibi hususlar yolsuzluk konusunda cezasızlık yaşandığı gibi bir sonuca sebep oldu. Adalet Bakanlığı’nın 10 yıllık istatistiklerine dayanarak yaptığımız bir çalışmaya göre rüşvet, nüfuz ticaret gibi yolsuzluk suçlarında verilen takipsizlik kararları yüzde 23’ten yüzde 45’e çıkmıştır. Bu konunun nedenleri üzerinde durmalı.Yine kamuoyu ihalelerinin şeffaflığının azalması ve çok büyük ihaleler ve projelerin iktidara yakın birkaç büyük şirkete verilmesi de yolsuzluk konusundaki algımızın gittikçe düşmesini sağlayan bir başka etkendir.YOLSUZLUK YATIRIMLAR İÇİN RİSK OLUŞTURUYOR- Bu sıralama Türkiye’ye bakışı nasıl etkiliyor, yatırım çekme konusunda zaten kötü durumda olan Türkiye bu sıralamadan nasıl etkileniyor?Türkiye’ye giren doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının gittikçe azaldığını biliyoruz, son beş yılda bu rakamın yüzde 54’e kadar gerilediği belirtiliyor.Yabancı sermayenin istikrar aradığını, para ve mülkiyetinin güvencesi gibi kavramlara önem verdiğini, yatırımının güvenli limanlarda gerçekleşmesi için arayışlarda bulunduğunu da biliyoruz. Özellikle yolsuzluk gibi kavramlar, yabancı yatırımlar için bu konuda bir risk oluşturuyor.Ayrıca uluslararası anlaşmalar ve Amerika İngiltere, Fransa ve benzeri gibi ülkelerde getirilen yolsuzlukla mücadele yasaları dolayısıyla özel şirketler tüm dünyadaki faaliyetlerinin yolsuzluğa karışmaması için birebir sorumluluk altında. Bu yüzden artık yolsuzluk endeksinde düşük notlara sahip ülkelere girerken çekiniyor, bir kere daha düşünüyor ve bunu kararlarında olumsuz bir risk puanı olarak dikkate alıyorlar.EN FAZLA YOLSUZLUK İNŞAAT VE ENERJİDE- Türkiye’de en fazla yolsuzluk, hangi kurumlarda yapılıyor, neden?Tüm dünyada yolsuzluk riski taşıyan sektörler arasında inşaat ve yapım işleri enerji ve madencilik, ve ilaç gibi alannlarda faaliyet gösteren sektörler riskli sektörler olarak kabul ediliyor ve daha çok yolsuzluğun da en çok bu en üst sıralarda yer alan sektörlerde olduğu belirtiliyor.Türkiye’de de bu konuda dünyadaki eğilimleri izleyen bir süreç görülmektedir. Son yıllarda en çok büyüyen sektörler de bunlar zaten.Ayrıca bizim 2016 yılında yaptığımız bir araştırmaya göre Türkiye’de siyaset kurumu ve yerel yönetimlerin en problemli alanlar olduğu halkımız tarafından da ifade edilmektedir.KÂR DEĞİL BÜYÜK ZARAR VAR- Türkiye’de yolsuzluğa neden olan yöntemlerin başında neler geliyor?Yine bu yukarıda bahsettiğim 2016 yılındaki araştırmamızdan imar işlemleri, ruhsat işlemleri gibi bürokratik yapıda olan, pek çok izin ve idari işlemin gerçekleştiği, birden çok kişi ya da merciin karar verici olarak katıldığı, keyfi davranma imkanının çok ve denetimin az olduğu hallerde yolsuzluğun daha çok gerçekleştiği görülüyorYolsuzluğa açık işlemlere en çok, büyük paraların el değiştirdiği, keyfi uygulamaların mümkün olduğu ve az denetimin bulunduğu ortamlarda rastlanır.Küçük ölçekli yolsuzluklarda digitalleşmenin ve ödemelerin online yapılmasının yolsuzluğu bir miktar önlediğini biliyoruz. Örneğin, önceki yıllarda trafik polisinin rüşvet aldığından bahsedilirken şimdi EDS gibi yöntemlerle bu azaldı. Öte yandan büyük ihaleler yoluyla büyük ölçekli yolsuzluk yapmak çok daha mümkün.Türkiye, kamu yatırımları için son yıllarda kamu özel işbirliği yoluna gitti ve bu yolla kamu kaynaklarının dağıtılmasını sağladı. Bu kaynakların da daha çok belli gruplara gittiği görülüyor, sözleşmeleri şeffaf değil, kar edeceği düşünülürken büyük zararlar var, çok yakından incelenmeli.- Ne oldu da yolsuzluk bu kadar artış gösterdi. Kamu ihale kanunu çok fazla değişiyor. Sayıştay'ın yetkileri tırpanlandı, bunun etkisi ne kadar?Kamu ihaleleri kamu kaynaklarının dağıtılmasında kritik öneme sahip ve açık ihale sistemi büyük oranda azalma gösterdi. Kamu İhale Kurumu (KİK) istatistiklerinden elde ettiğimiz bilgiye dayanarak 2004-2019 yılları içinde kamu ihalelerindeki değişimi inceledik. Buna göre açık ihale ile verilen mal ve hizmet alımlarının oranı yüzde 75’ten yüzde 63’e indi. Ki mega projelerin KİK kapsamından çıkarıldığı dikkate alınırsa, bu rakamın çok daha düşük olacağı görülecektir.Türkiye’de devlet dağıttığı kaynaklar, ya da vergi indirimi, vergi affı sağlamak vb gibi işlemlerdeki yetkisi düşünüldüğünde halâ ekonomide çok önemli bir güçtür, bu sebeple bu işlemlerin hepsi de çok kritik önemdedir.Sayıştay raporları, her şeye rağmen yolsuzluğun en iyi saptandığı denetim mekanizmalarındandır. Bu konudaki en büyük sorun, yolsuzluk usulsüzlük gibi konuların raporda belirtilmesine karşın, bunlarla ilgili işlem yapılmaması, suç duyurusunda bulunulup, yargı mekanizmasının işlememesidir.RÜŞVETE 1 TRİLYON DOLAR HARCANIYOR- Yolsuzluğun neden olduğu ekonomik kayıp miktarı ne kadardır?Türkiye’de benim bildiğim kadarıyla buna ilişkin bir araştırma yok, yapmak da kolay değil, çünkü doğası gereği yolsuzluk gizli gerçekleşen bir işlem ve bu konuda bir veri yok.Dünyada yapılan çalışmalar ise gayrisafi milli hasılanın yüzde 5’i kadar bir bölümün yolsuzluğa gittiğini söylüyor bize. Dünya Bankasının verilerine göre ise yılda 1 trilyon dolar sadece rüşvete harcanıyor dünyada.LİYAKAT TEMEL İLKE OLMALI- Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birçok kurum Saray’a bağlandı, birçok bağımsız kurum kapatıldı. Liyakat yok sayılıyor, bu durumun yolsuzluğa etkisini değerlendirebilir misiniz?Kayırmacılık, eski deyimiyle torpil tipik bir yolsuzluk çeşididir. Kamu Etik Kurulunun önceki yıllarda yaptığı bir çalışmada da kayırmacılığın ülkemizde en çok yaşanan yolsuzluk türü olduğu belirtiliyordu. Liyakat ve işin hak edene verilmesi ise bunun panzehiridir.Çok önemli makamlara diploma sahteciliği yaptığı yargı kararıyla ortaya çıkmış kişilerin getirilmesi, intihal yaptığı belirtilen kişilerin rektör olarak atanabilmesi liyakat kavramının altını oyar. Toplumda bilgiye, emeğe, adalete olan inancı yok eder, kurumları etkisizleştirip, çürüterek yok eder. Demokrasiye olan güveni sağlamak, etkin işleyen bir sisteme sahip olmak için liyakati temel ilke haline getirmek gerek.- Wealth Fund'un araştırmasına göre, 2016 yılından 2019'a kadar, Türkiye'den 1 milyon dolar ve üzeri meblağda 17 bin 100 hesap yurtdışına çıkmış. Neden böyle bir yönteme başvuruluyor?Malı, mülkü konusunda güvence hissetmeyen, mülkiyet hakkının tanınmayacağını, yargının bağımsız olmadığını ve haklarının korunmayacağını düşünen çok kimse var, bu da insanlarımızı, iş insanlarımızı başka ülkelere yatırım yapmaya, mal varlıklarını yurtdışına taşımaya yöneltiyor. Bir yandan yaşanan beyin göçü de dikkate alındığında, Türkiye'nin hem sermaye hem de insan gücü, emeği açısından büyük kayıp yaşadığını söylemek mümkün.- Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu önceki döneme ait bazı yolsuzluk dosyalarına yargıya taşıyacağını açıkladı, bu tablo bize neleri gösteriyor?2016 yılında yaptığımız çalışmaya göre, siyaset ve yerel yönetimler halkımız tarafından ülkemizde en çok yolsuzluğun olduğu kurumlar olarak görülmekteydi. Son yerel seçimlerden sonra ise özellikle büyük şehir yönetimlerinin şeffaflığı temel bir ilke haline getirdiğini, bu konuda yeni bir çok uygulama yaptığını ve bunun da halkta karşılığının olduğunu görüyoruz. Bence demokrasi gibi yolsuzluğa karşı mücadele de yerelden ve halkın talebiyle yükselecek.TÜRKİYE’NİN NOTU 100 ÜZERİNDEN 39- Türkiye’de yolsuzluğun yapısallaşarak siyasi, ekonomik, toplumsal sistemin bir parçası haline geldiğini söylemek mümkün mü?Yolsuzluk Algı Endeksinde notu 50 puanın altında olan ülkeler yolsuzluğun çok rastlandığı ve sistemik olarak yaşandığı ülkeler arasında kabul edilir Türkiye’nin notu 100 üzerinden 39, bulunduğu yer ise 180 ülke arasında 91. sıradadır.CEZASIZLIK ORTADAN KALDIRILMALI- Yolsuzluğu en aza indirmek ve gerçek anlamda şeffaflığı sağlamak için acilen atılması gereken adımlar nelerdir?Öncelikle kanunlar etkin uygulanmalı ve yolsuzlukta “Cezasızlık” ortadan kaldırılmalı! Medya özgürlüğü tam sağlanmalı, yolsuzluğu yazan çizen bu konuda kaygı dile getiren, araştıran gazetecilere yönelik dava açma gibi uygulamalar sona ermeli.Yolsuzluk konusundaki uluslararası sözleşmelere tam anlamıyla uyum sağlanmalı. Kamu tarafından dağıtılan kaynaklar tam anlamıyla şeffaf açık bir ihale sistemiyle gerçekleştirilmeli.Siyaset ve ticaret arasındaki muğlak ilişkiler önlenmeli, siyasi etik yasası çıkarılmalı, siyasetin ekonomiye müdahalesi ortadan kalkmalı. Bilgilerin halkla şeffaf, güvenilir, standart bir şekilde paylaşması sağlanmalı, halkın görüşleri önceden alıp süreçlere katan şeffaf katılımcı bir yönetim anlayışı hayata geçmeli. Şehriban Kıraç

Pandemi, futbol kulüplerini 2 milyar Avro gelir kaybına uğratacak

Pandemi, futbol kulüplerini 2 milyar Avro gelir kaybına uğratacak Deloitte Spor Endüstrisi Grubu, koronavirüs salgınının etkisiyle 2020/2021 sezonu sonunda Futbol Para Ligi kulüplerinin 2 milyar Avro’luk bir gelir kaybına uğrayacağını öngördü. Deloitte Spor Endüstrisi Grubu’nun Futbol Para Ligi’nin 24. sayısında dünya futbolunda en yüksek gelirleri üreten kulüpler mercek altına alındı. Rapora göre en yüksek gelire sahip 20 kulübün 2020/21 sezonu sonunda gelir kayıpları 2 milyar Avro’yu aşacak.Rapor, gelirlerdeki düşüşü, ötelenmelerden kaynaklı ve tamamen kaybolan gelirlerden kaynaklı yani özellikle maç günü gelirleri ve ayrıca naklen yayıncılara verilen indirimler olarak iki temel faktörle açıklıyor.FC BARCELONA LİDERRaporda, izleyicilerin güvenli ve sağlıklı bir şekilde yeniden statlara dönüş yapabilmesinin şu an dünya futbolunun en öncelikli gündem maddeleri arasında olduğuna dikkat çekildi.Spor Endüstrisi Grubu’na göre ise kulüpler seyirciden yoksun kalmanın esas etkisini önümüzdeki sene daha çok hissedecek. Bu etkinin boyutuysa seyircilerin statlara tekrar ne zaman döneceğine bağlı olacak.Futbol Para Ligi’nin zirvedeki kulübü ise değişmedi: FC Barcelona. Onu Real Madrid takip etti. Türk kulüpleri bu sene de listede yer alamadı. cumhuriyet.com.tr

İşdünyası, fiyat istikrarısağlanmadan canlanmanın kısa süreli olacağınısavundu

İş dünyası, fiyat istikrarı sağlanmadan canlanmanın kısa süreli olacağını savundu Yeni ekonomi yönetiminin reform politikalarını yakından takip ettiklerini belirten TOBB, TESK, MÜSİAD ve TÜSİAD, enflasyonla mücadeleye koşulsuz destek vaat etti. İş dünyası, ekonomide canlanma, büyüme ve istihdam için Türkiye’nin birinci önceliğinin fiyat istikrarı olduğunu açıklayarak yeni ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadele politikalarına koşulsuz destek vereceklerini bildirdi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) ile Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), ortak bir açıklama yaparak küresel tedarik zincirlerinde ciddi aksamaların yaşandığı Covid-19 pandemisi sonrası normalleşme sürecinde, ekonomik büyüme ve istihdam için Türkiye’nin birinci önceliğinin fiyat istikrarı olduğuna inandıklarını bildirdi. “Fiyat istikrarı sağlanmadan ekonomide başlayan her canlanma, maalesef kısa süreli olmakta ve iş insanlarımızın yatırım ufkunu daraltmaktadır” diyen iş dünyası temsilcileri şunları belirtti:- Ülkemizin hak ettiği refah artışını sağlamak için fiyat istikrarını bir önkoşul olarak görmekteyiz. Fiyat istikrarının sağlanmasıyla Türkiye’de yatırım ortamı iyileşecek, öngörülebilirlik artacak, böylece katma değeri yüksek yeni teknoloji yatırımlarını ülkemize çekmek mümkün olacaktır. - Bu açıdan bakıldığında Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde başlatılan yeni ekonomik reform gündemini çok yakından takip ediyor ve enflasyonla mücadelenin öncelikli hedef olmasını destekliyoruz.İSTİŞARE YAPILMALI- Enflasyonla mücadeleye yönelik Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Merkez Bankası koordinasyonunda yürütülen çalışmalarda bir kamuözel sektör istişare sürecinin son derece faydalı olacağı kanaatindeyiz. - Bu istişare süreci, tüm fiyatların serbest piyasa koşulları içinde oluşmasını gözeterek küresel ve yerel fiyat dinamiklerinin sektörel bazda yakından izlenmesine ve ürün gruplarında görülen yapısal risklerin, maliyet dinamiklerinin ve arz-talep dengesizliklerinin tespit edilmesine katkıda bulunacak, böylece veriye dayalı politika tasarım sürecini destekleyecektir. - Covid-19 sonrası küresel toparlanma döneminde Türkiye’nin hak ettiği fiyat istikrarı hedefine hızla ulaşması için tüm katkıyı vermeye hazır olduğumuzu kamuoyu ile paylaşıyoruz.2021’DE BÜYÜME YÜZDE 6 OLUR ANCAK KIRILGANLIKLAR SÜRÜYORUluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye ekonomisinin 2022’den itibaren yıllık yaklaşık yüzde 3.5 büyüme trendine geçmeden önce 2021’de yüzde 6 büyüyeceğini tahmin ettiğini açıkladı. IMF, 4. konsültasyon kapsamında düzenlediği görüşmeler sonrasında yayımladığı raporda Ankara’ya COVID-19 salgınıyla mücadele için ek canlandırma önlemleri uygulaması çağrısında bulundu. Türkiye’de enflasyonun 2021’in sonuna doğru hafif düşeceğini ancak hedefin üstünde kalacağı da belirtilen raporda şu görüşler yer aldı: “Parasal ve kredi genişlemesine odaklanan politika müdahalesi ekonomik büyümeye güçlü bir ivme kattı ancak aynı zamanda önceden var olan kırılganlıkları artırarak ekonomiyi iç ve dış risklere karşı daha duyarlı hale getirdi. Hızlı para ve kredi büyümesinden uzaklaşan son politika dönüşü memnuniyetle karşılanıyor. Yapısal reformlar, salgının uzun vadeli olumsuz etkilerinin oluşturduğu riskleri hafifletmeye odaklanmalı ve en savunmasızları desteklemek, işgücü piyasası esnekliğini teşvik etmek ve kurumsal borçların azaltmasını kolaylaştırmak için hedeflenen önlemleri içermelidir.” cumhuriyet.com.tr

KoçHolding, 35 bin ofisçalışanıiçin evdençalışmanın kalıcıhale geldiğini duyurdu

Koç Holding, 35 bin ofis çalışanı için evden çalışmanın kalıcı hale geldiğini duyurdu Microsoft’un “Work Reworked” araştırmasına göre Türk yöneticiler, uzaktan çalışma isteğinde Avrupalıları geçti. Türkiye’nin önde gelen şirket yöneticilerinin yüzde 94’ü hibrit bir çalışma yönteminin kalıcı olacağını öngörürken Avrupalı yöneticilerin öngörüsü yüzde 88. Türk yöneticilerin yüzde 69’u ise uzaktan çalışma düzeninde güçlü bir ekip kültürü yaratmakta zorlandıklarını ifade ediyor. Evden çalışmanın kalıcılaşmaya başlamasının şirketlerin kârlılığını artırması beklenirken çalışanların ise hafta sonu dahi daha fazla çalışmalarına yol açması, şehrin dışında kalan ev kiralarını da artırması bekleniyor. Şirketlerin artık ofise ihtiyaç duymamaları, plazalarda işgal edilen katların azalmasına, servis ve yemekhane gibi hizmetlere gerek kalmayacağı için de bu işletmelerin kapanmasına, bunun da yeni işsizler yaratacağına işaret ediliyor.35 BİN ÇALIŞANBaşlarda Covid-19 yüzünden yaygınlaşmak zorunda kalan evden çalışma modeli, Türkiye’de de pek çok şirketin “daha fazla verim aldığı” gerekçesiyle kalıcılaşmaya başladı. Son olarak Koç Holding’den yapılan açıklamada, 35 bin ofis çalışanı için evden çalışmanın kalıcı bir uygulama haline geldiği duyuruldu. Holdingin üst yöneticisi (CEO) Levent Çakıroğlu, bunun sebeplerini “çalışanların yolda geçen zamanlarını ortadan kaldırması, ofis alanı-personel servisi kapasitesi gibi ihtiyaçları azaltması, hem çalışan tatmini hem de verimlilik artışı” şeklinde sıraladı.KİRALARI ARTIRACAKPeki, bu durum çalışanları ve perakende sektörünü nasıl etkileyecek? AYD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Alkaş Yönetim Kurulu Başkanı Avi Alkaş’a göre şirketlerin yemekhane, servis, kira gibi giderleri azalacağı için kârları artıracak ancak bunu satışlarla desteklemeleri gerekecek. Alkaş, “Ciddi bir değişim olacaktır. Ofisler artık plazaların en üst katlarında olmaz, asansöre ihtiyaç duyulmayabilir. Çalışma ortamları şehrin çeperlerine yayılır. Bu da şehrin dışındaki kiraları artırıcı bir etki yapar” dedi. Şirketlerin masraflarının azalmasıyla kârların doğrudan etkileneceğini de kaydeden Alkaş, “Mutlaka satışın da gerçekleşmesini sağlayacak çok kaynaklı ve e-ticaretin de gelişmesiyle beraber çok daha farklı teslimat çözümlerinin devreye girmesi gerek. Örneğin çatı katlarına drone ile teslimat mümkün hale gelebilir. Bu da önceden hiçbir değer ifade etmeyen bir çatı katının değerini artıracaktır” diye konuştu. “Yol derdinden” kurtulan çalışanların ise üretkenliğinin arttığını dile getiren Alkaş, “Çalışanlar için mesai uzunlukları değişecek. Hafta sonu çalışma süreleri artacak” değerlendirmesini yaptı. Gamze Bal

Galataportşantiyesinde maaşlarıödenmeyen işçiler işbıraktı

Galataport şantiyesinde maaşları ödenmeyen işçiler iş bıraktı Galataport şantiyesinde maaşları ödenmeyen işçiler iş bıraktı. Anel Elektrik’e bağlı taşeron firmaların maaşları yatırmaması üzerine işçiler, saat 08.30’da iş bırakarak şantiye önüne çıktı. İşçi Temsilciler Konseyi (İTK), Emeğin Gücü Derneği ve Dev Yapı İş Sendikası üyesi işçiler, maaşlarının ödenmesi için 25 Ocak tarihine kadar süre tanımış, aksi taktirde iş bırakacaklarını belirtmişti.Görüşmeye giden işçi temsilcilerinden bazılarının pandemi koşulları gerekçe gösterilerek içeri alınmayacağının söylenmesine tepki gösteren işçiler, “Pandemi koşullarında çalıştırılma ve barınmaya dikkat etmediniz” diyerek bu kararı sloganlarla protesto etti. Daha sonra görüşmeler başladı. İşçilerin bekleyişi sürüyor. cumhuriyet.com.tr

2020 yılıotomobil satışında bereketli geçti

2020 yılı otomobil satışında bereketli geçti Türkiye, 2020 yılı sonunda geçen yıla göre yüzde 57.5 artış ile Avrupa otomotiv satışları sıralamasında 6. ülke oldu. Türkiye, 2020 yılı sonunda geçen yıla göre yüzde 61.8 artış ile Avrupa otomotiv satışları sıralamasında 6. ülke, yüzde 57.5 artış ile Avrupa otomobil satışları sıralamasında 6. ülke ve yüzde 77.2 artış ile Avrupa hafif ticari araç satışları sıralamasında 4. ülke olarak yer aldı. Otomotiv Distribütörleri Derneği’nden yapılan açıklamaya göre AB’de 26 ülke, İngiltere ve EFTA ülkeleri toplamına göre otomotiv pazarı 2020 Aralık ayında yüzde 3.8, otomobil pazarı yüzde 3.7 ve hafif ticari araç pazarı yüzde 5 azalış gösterdi. cumhuriyet.com.tr

Art.ist Sauna, UNIQ Expo’da açıldı

Art.ist Sauna, UNIQ Expo’da açıldı Çevrimiçi değil, fiziksel olarak sanatseverlerle buluşan, 365 gün boyunca ziyaretçilerini ağırlayacak olan ‘Art.ist Sauna’, UNIQ Expo’da açıldı. 1500 metrekare alanda sergilenen eserler, sosyal mesafeli olarak gezilebiliyor. Sanatçıların en çok sorun yaşadıkları konular arasında eserlerini sergilemek, yani izleyiciyle buluşturmak yer alıyor. UNIQ Expo’da açılan Art.ist Sauna projesi, “Sanat pazaryeri” temasıyla ve “herkes için ulaşılabilir sanat ortamı” sloganıyla yola çıktı. Türkiye’de ilk defa 1500 metrekare alanda açılan Art.ist Sauna, resim, heykel, fotoğraf, dijital sanat, endüstriyel tasarım, seramik, cam, dokuma, karikatür, animasyon, performans ve sokak sanatı gibi sanatın her alanından eser barındırıyor. Art. ist Sauna’nın yıl boyunca sokak sanatı gibi farklı disiplinlerden sanatçılara da destek vereceği belirtiliyor. UNIQ Expo Kurucusu Alper Eyüboğlu, TTLC Sanat Danışmanlığı Kurucusu Dr. Gizem Pamukçu Tatlıcı ve McArt.ist Art Incubation Center Kurucusu Dr. Cem Bülent Ünal ortaklığı ile hayata geçirilen Art.ist Sauna’nın detaylarını Ünal anlattı. İlk olarak merak edilen bir soruyla başladık. “Art.ist Sauna” ne anlama geliyor? Ünal, “Özellikle McArt.ist olarak geçmiş deneyimlerimiz bağlamında, yaratıcı endüstrilere dönük deneyimlerimiz sırasında girişimcilerin bir araya geldikleri temel benzer metaforlar vardır: Garaj, fabrika, atölye vb. gibi... Sauna da bu kullanılan metaforlardan biri olarak bunun sanat alanında uyarlanması üzerine şekillendi” yanıtını verdi.‘DİNAMİK, RENKLİ...’- Sanatseverler neden Art.ist Sauna’ya gelmeli?Empati kurarak cevaplanabilir. Bu toplum içinde yaşayan bir birey olarak, gündeme dair yaşanacak farklı deneyim ve sanat ile iç içe olabilmek başta en önemli motivelerden biri olsa gerek. Sanatı aslında bizim kendi içimize dönmemizi ve kişisel gelişimizi sağlamak üzere bir araç olarak görmek ile mümkün olacaktır. Bu deneyimler ile hayata geri dönüş olacaktır. Art.ist Sauna bir sanat galerisi değil. Dinamik, renkli, sanat eserleriyle iç içe ve eğlenceli dekorlarla bütün bir günü sohbet ederek, çalışarak, kütüphanesinde kitap okuyarak zaman geçirmeyi ve size farklı bir deneyim yaşatmayı amaçlayan 1500 m2’lik bir alan...- Sanatçıların izleyiciyle buluşamama gibi bir problemi mi var? Siz nasıl bunu sağlıyorsunuz?Sanatçıların sanatseverlerle buluşamama gibi problemi aslında kısmi bir sorunsal. Sanatçı hem kendi içinde yer aldığı geleneksel ekosistem içinde belirli bir sanatsever kitleye hitap etmekte. Bu kısırdöngü, yeni bir kanal yönetimine ihtiyacı doğurmaktadır ki pazar büyüsün ve sanat insanların yaşamlarına dokunabilsin. Diğer kısıt ise sanatçıların ülkenin dört bir yanında var oldukları mekânlardan geniş kitlelere ve sanatseverlere ulaşamamaları... Art.ist Sauna oluşumumuz ile herkese açık bir inisiyatif olarak her sanatçıya kendini ifade edebilme olanağı ve açık kaynak misali bir kanal sağlıyoruz.‘PAZARYERİ’- 365 gün açık bir mekân olacak. Bu işin zorlukları ve faydaları neler? Galerilerde ya da eserlerde güncellemeler olacak mı?Art.ist Sauna her sanatçıya açık ve kendilerine tahsis edilen alanda istedikleri eserleri herhangi bir temaya, kürasyona veya sanatsal kaygıya mahal vermeden kendi tercihleri ile eser yerleştirmesi yapabildikleri bir “pazaryeri” mantığında hareket etmekte. Bu süreçte periyodik olarak eser sirkülasyonu ve değişimleri olacaktır. Kendi içinde sürdürülebilir bir güncelleme olanağı yaratılacak. En önemli faydası, özellikle sanatçıların atölyelerinde sanatseverlere ulaşamadıkları için bir köşede duran eserlerini düzenli olarak Art. ist Sauna bünyesinde sanatseverler ile buluşturuyor olması. Bu işin en zorlayıcı noktası ise yeni bir yaklaşım tarzı ve iş modeli olduğu için ilgili partiler arasında kavramsal ve operasyonel olarak konumlandırma güçlüğü...- Art.ist Sauna’da yer alan sergiler ya da eserler hakkında bilgi alabilir miyiz?Nisan-Haziran 2020 tarihleri arasında organize edilen McArt Awards 2020 Çağdaş Sanat Yarışması, resim, heykel, fotoğraf ve dijital sanat başlıkları altında dört ayrı kategoride “Korona Günlükleri” temasıyla gerçekleştirildi. İlk etapta bu organizasyona katılan eserlerden oluşan 150’ye yakın sanatçı ve sanat eserleri sergilenmekte. Bununla birlikte sokak sanatçılarından, karikatüristlerden ve tasarım eserlerinden oluşan bir seçki de bu kurguya dahil edildi. Hatta McArt Awards 2020 bünyesinde ödül alan sanatçıların eserlerinden oluşan bir seçki, Art.ist Sauna Sanat Pazaryeri’ne tanıtım desteği veren İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden Kültür AŞ ev sahipliğinde 2021 yılında Taksim Sanat’ta özel bir sergiyle İstanbullular ile buluşacak. Orhun Atmış

TEGV 2021’de dahaçokçocuğu uzaktan eğitimle buluşturacak

TEGV 2021’de daha çok çocuğu uzaktan eğitimle buluşturacak Yeni Dünya kampanyası ile tabletlere kavuşan çocuklar arasında Şanlıurfa ve Mardin/Savur’a bağlı köy okullarındaki öğrenciler de bulunuyor. Uzaktan eğitime erişimde sıkıntı yaşayan çocuklar, tabletlerine kavuşmanın sevincini yaşadı. Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) uzaktan eğitim çalışmalarında bugüne kadar 30 şehirde, dezavantajlı bölgelerde okuyan ve salgın nedeniyle örgün eğitime devam edemeyen toplam 8 bin 374 çocuğu eğitimle buluşturdu. Vakıf, salgın başladığından bu yana yüz yüze ve çevrimiçi eğitim çalışmalarını bir arada sürdürüyor. Vakfın 26. doğum günü nedeniyle düzenlenen çevrimiçi basın buluşmasında konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Oktay Özinci, 2020’de yaşanan zorlukları aşabilmek için çalıştıklarını belirterek “Uzun zamandır planladığımız TEGV’in dijital platformunu hayata geçirerek uzaktan eğitim vermeye başladık. Yüz yüze eğitim bizim temel felsefemiz; elbette bundan vazgeçmiyoruz. Ancak koşulların gerekliliğine uyarak uzaktan eğitime geçiş sürecini hızlandırdık. Çocuklarımızla fiziksel olarak bir arada olamasak bile, teknoloji sayesinde onlara nitelikli eğitim desteği vermeye devam edebiliyoruz. Hayalimiz, Türkiye’nin gelişmiş ülkeler arasında anılması. Bu hayalin gerçek olması için çocuklarımızın potansiyeli çok yüksek. Görevimiz, bu çocuklara nitelikli eğitim için katkı sağlamak” dedi. Genel Müdür Sait Tosyalı da uzaktan eğitim nedeniyle ortaya çıkan tablet ihtiyacını karşılamak amacıyla Arçelik ve Eski Arçelikliler Derneği’nin desteğiyle yürütülen “Yeni Dünya” kampanyası kapsamında bugüne kadar 2 bine yakın tablet bağışı yapıldığını söyledi. İstanbul/Beykoz, Van/Gevaş ve Erciş, Siirt/Kurtalan, Şanlıurfa, Gaziantep, Şırnak/Cizre ve Mardin/Savur’a bağlı köy okullarındaki 700 çocuğa tabletlerin teslim edildiğini belirten Sait Tosyalı, “Tüm eğitim dostlarımızın ve duyarlı kurumların katkılarıyla daha da büyüyeceğine inandığımız kampanyamızla başka köylerdeki çocuklarımızı da tabletleri ile buluşturarak uzaktan eğitimlerinden geri kalmamaları için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” diye konuştu. Gaziantep, Şahinbey ilçesi Burç İlkokulu Müdür Yardımcısı Kasım Yıldırım, uzaktan eğitim başladığında okuldaki öğrencilerin yüzde 90’ının tableti olmadığına, öğretmenlerin bu çocuklara eğitim vermek için çabaladığına dikkat çekerek şunları söyledi: “Yeni Dünya projesine dahil olduğumuzu öğrenince okuldaki karamsar hava dağıldı. İlk defa kendilerine ait tabletleri oldu. Bir öğrencimiz ‘rüyamda tablet verildiğini gördüm’ dedi. Bu çocuğumuzun da rüyası gerçek oldu. Derslere katılımda patlama yaşandı.”İKİ YENİ BİRİMTEGV’in 2021 planları arasında iki yeni etkinlik noktasını hizmete açmak yer alıyor. Lila Group sponsorluğunda inşaatı tamamlanma aşamasında olan Çorlu Aysel Öğücü – Lila Öğrenim Birimi’nde yılda yaklaşık 3 bin 500 çocuğa ulaşılması hedefleniyor. 2008 yılında hayatını kaybeden TEGV’in miras bağışçısı Nirun Şahingiray adına Van’da yaptırılacak eğitim parkının 2021 yılı sonundan önce çocuklara ev sahipliği yapması amaçlanıyor. Burada yılda beş bin çocuğa eğitim verilecek. Figen Atalay

Cumhuriyet Gazetesi dayanışmasıbüyüyor. 27 Ocak 2021 tarihli okur dayanışmasıilanları

Cumhuriyet Gazetesi dayanışması büyüyor. 27 Ocak 2021 tarihli okur dayanışması ilanları Basın İlan Kurumu'nun gazetemize yönelik ilan cezalarına karşı okurlarımızın 'dayanışması' büyüyerek sürüyor. Cumhuriyet'e 'dayanışma ilanları'yla büyük güç veren gazetemizin gerçek sahibi okurlarımızın sayfalarımızda yayımlanan ilanlarına dijital dünyadaki sesimiz www.cumhuriyet.com.tr'de de yer vereceğiz. BASKI SÜRÜYOR, DAYANIŞMA BÜYÜYOR, OKURLARI CUMHURİYET'İ YALNIZ BIRAKMIYOR! BASIN İLAN KURUMU'NUN CUMHURİYET'E YÖNELİK İLAN KESME CEZALARINA KARŞI OKURLARIMIZ DAYANIŞMA İLANLARI VERİYOR, BAĞIMSIZ VE GÜÇLÜ CUMHURİYET'E DESTEK OLUYOR. DAYANIŞMA İLANLARI HAKKINDA BİLGİ İÇİN AŞAĞIDAKİ İLETİŞİM BİLGİLERİNİ KULLANABİLİRSİNİZ./Archive/2021/1/27/024532617-ana.png/Archive/2021/1/27/024543023-1.png cumhuriyet.com.tr

'Evden değil Karayipler'dençalışın': Barbados, 2000 dolara bir yıllık vize veriyor

'Evden değil Karayipler'den çalışın': Barbados, 2000 dolara bir yıllık vize veriyor Koronavirüs salgını nedeniyle turizmi ağır bir darbe alan Barbados, ülke ekonomisini canlandırmak için başlattığı bir programla, evlerinden çalışanlara 2000 dolar karşılığında bir yıllık vize veriyor. Vizeler bir yıl sonra uzatılabiliyor. Aile vizesinin fiyatı ise 3000 dolar. Getty ImagesKoronavirüs salgını nedeniyle turizmi ağır bir darbe alan Barbados, ülke ekonomisini canlandırmak için başlattığı bir programla, evlerinden çalışanlara 2000 dolar karşılığında bir yıllık vize veriyor.Vizeler bir yıl sonra uzatılabiliyor.Aile vizesinin fiyatı ise 3000 dolar.Vize için yılda 50 bin dolar kazanma koşulu aranıyor.İskoçya'nın başkenti Edinburgh'dan Gillian-Jim Todd çifti, bu vizeyle pandemi döneminde Karayipler'e yerleşen 3 bin kişi arasında.BBCGillian ToddGillian Todd, geçen Ocak'ta işinden ayrıldığını ve bilgisayar yazılımcısı eşiyle bir yıllığına buraya geldiğini belirtiyor ve deneyimlerini şöyle anlatıyor:"Çok kolay oldu. Eşyamızı bir depoya kaldırdık ve yanımıza birkaç şey alıp geldik. Geldikten sonra bir kışlada iki hafta karantinada kaldık. Sonrası çok güzel. Jim, 05:00-13:30 saatleri arasında çalışıyor. Öğleden sonralarının tadını çıkarıyor. Ben de tatilde gibiyim. Yoga yapıyorum, arkadaşlarımla bir araya geliyorum, dolaşıyorum. Plajları başka bir şey; gerçekten güzel."'DENİZİN GÜNEŞİN TADINI ÇIKARIN'Todd, vizelerini bir yıl uzatıp uzatmayacaklara henüz karar vermediklerini fakat herkese bu deneyimi yaşamalarını önerdiğini söylüyor.Barbados Başbakanı Mia Amor Mottley ise vize programıyla ilgili olarak şunları söyledi:"Covid-19 küresel çapta çalışma hayatını değiştirdi. Çok sayıda kişi evden çalışıyor. Biz 12 ay süreyle isteyenlere buradan çalışma garantisi veriyoruz. Bir haftalığına, iki haftalığına ya da bir aylığına geleceğinize dünyanın başka bir yerinde olmanın, güneşin, kumun, denizin ve istikrarlı bir ülkenin tadını çıkarın."BBCYaklaşık 285 bin nüfuslu Barbados'ta gayri safi yurt içi hasılanın yaklaşık üçte birini turizm gelirleri oluşturuyor.Amerikan Johns Hopkins Üniversitesi'nin verilerine göre, ülkede 25 Ocak itibarıyla toplam koronavirüs vaka sayısı 1401. Virüsün neden olduğu Covid-19 hastalığı sonucu hayatını kaybedenlerin sayısı ise 10. BBC Türkçe




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter