Televizyon kanalları dolar bilgisini kaldırdı
Dolar'ın beklenmedik yükselişi medyada da şok etkisi yarattı. Ulusal kanallar yayın akışlarında dolar bilgisini gizledi.
CNNTürk ve HaberTürk televizyon kanalları kur bilgisini canlı vermemeye başladı./Archive/2021/3/22/010705971-basliksiz-1.jpg
cumhuriyet.com.tr
İngiltere'nin Bristol kentinde, güvenlik güçlerinin protesto gösterileriyle ilgili yetkilerinin değiştirilmesini öngören yeni yasa tasarısına karşı düzenlenen eylemlerde en az iki polis memurunun yaralandığı açıklandı.Habere Gitmek için Tıklayın
Türkçe Haberler En Son Başlıklar
Ä°stanbul'da hissedilen deprem meydana geldi
Marmara Denizi açıklarında 3.4 büyüklüğünde deprem meydana geldi.
Ayrıntılar geliyor...
cumhuriyet.com.tr
Yazarın cehennemi...
Yeryüzü yargıçlarla dolu. Hatta ecel celâlileriyle, zebanilerle. Ä°ÅŸte böyle bir dünyada nerede yaÅŸarsınız? Gabriel Garica Marquez; şöyle diyor: “Bana öyle geliyor ki, bir yazarı cennet ya da cehennemde yaÅŸama ikilemiyle yüz yüze getirirseniz, cehennemi seçer... Orada daha çok edebî malzeme bulur.â€
/Archive/2021/3/21/200955545-ic1.jpgYazarın cenneti kalemiyle baÅŸ baÅŸa kaldığı anıdır. Bence asıl cehennem dışarıdadır. Rimbaud demiÅŸti sanırım; “Cehennem baÅŸkalarıdır!†Onun yazıdaki seçimi yaÅŸamdaki seçimidir. Ne anlamlar yüklerseniz yükleyin, bir yazar yazdığındadır. Yazarak yarattığı iklimde. Göze göz, diÅŸe diÅŸ bir hayat onun uzağındadır.Yolu acıdan geçmeyen bir bakışın yazabileceÄŸine inanmıyorum. Yazmak için insanın aÄŸrısı olmalı dünyayla, hayatla, kendisiyle. Zira bir yazar yazarak hayatı savunur, yani insana insanı / insanlığı anlatır. Bu da onun vicdan duygusunun sesidir elbette. Uyarır, gösterir, heyecanlandırır, sarsar, hatta tokat atar...Nabokov, Lolita romanından dolayı yargıç karşısına çıktığında, suçlamalara itiraz eder. “Hayır! Yanılıyorsunuz, ensesti övmedim; tam tersi ben bu romanı aileleri uyarmak için yazdım,†der.TAÅžRADAN GELMEKMarquez, Kolombiya’nın taÅŸrasından gelen bir yazar. Romanları, öyküleri yarattığı anlatı coÄŸrafyasının nasıl biçimlendiÄŸini de gösterir bize. BaÅŸyapıtı Yüzyıllık Yalnızlık’a onu getiren anlatıları çıkıp geldiÄŸi taÅŸranın gerçekliÄŸini anlatır. Yarattığı anlatı adası/karası Mancondo kendi taÅŸrasının yeniden yaratımını içerir. Onu yazıya, yazmaya çağıran, adeta bir “vahiy†gibi gördüğü Kafka’nın Dönüşüm anlatısı söylemsel retoriÄŸini kurma esini taşır.“Ben de yazabilirim,†cesaretini veren üç bileÅŸeni vardır: yaÅŸantı zenginliÄŸini var eden yer - coÄŸrafya / edebî bellek / esinleyici usta. Onu yeni, özgün kılanı Yüzyıllık Yalnızlık romanında buluruz pekâlâ. Ama o geliÅŸini açıklayan döneme dair ÅŸu bakışını da yabana atmamalı:“Edebiyat söz konusu olduÄŸunda Karayip sahili yoktur. Edebiyat hayattan koparılıp kapalı çevrelere tıkıldığında bir uçurum açılır ve o uçurumu taÅŸralılar doldurur... RetoriÄŸe dönüştürerek edebiyatı kurtarırlar.†(*)YAZDIÄžINI SEVMEKYazmak için ne gerekiyor derseniz; tutku derim ilkten. Sonra merak, sonra dünyayı dost edinmek; insanı anlamak... Her biri bir yolculuktur aslında. YaÅŸamın size sunabildiklerini algı ve duyularınızın imbiÄŸinden geçirerek yazıyorsunuz. Elbette ki size bu ivmeyi taşıyan birçok neden var. Ama hayata karşı duruÅŸunuz, yaÅŸama sevginiz her ÅŸeyin başı. Kaleminizin gölgesi kâğıda dokunduÄŸunda anlatacaklarınız insanın insanda çoÄŸalan sesi olacaktır bir süre sonra. EÄŸer bu tutkulu yolculuÄŸun derviÅŸi kesilmiÅŸseniz; sözcükleriniz hayatı her yerde, her mevsimde savunacaktır, emin olun bundan.Ne diyordu Ferîdüddin Attâr: “İster var olsun ister yok; her ÅŸey, sözün avucunda muma döner.†(**)EÄŸer ki; Marquezvari bir baÅŸlama noktanız olmuÅŸsa, sabırla yaza yaza yol almışsanız ve o ilk yazdıklarınıza da onun gibi dönüp sevgiyle bakabiliyorsanız, emin olun sesiniz çoÄŸalacaktır:Åžunu diyordu Marquez, o ilk yapıtı için: “Yaprak Fırtınası’nı çok severim. Tabiî, onu yazan adama da çok sevgi besliyorum. Onu kusursuzca görebiliyorum. Hayatta balka bir ÅŸey yazamayacağını, tek ÅŸansının bu olduÄŸunu düşünen ve hatırladığı her ÅŸeyi, okuduÄŸu her yazardan edebî teknik ve derinlik hakkında kaptığı her ÅŸeyi kâğıda dökmeye gayret eden yirmi iki, yirmi üç yaÅŸlarında bir delikanlı.â€/Archive/2021/3/21/200916077-kapakic2.jpgNEDEN YAZIYORUM?Her sözünün aynasındadır insanın neden yazdığı. “BaÅŸka bir ÅŸey yapamadığım için yazıyorum,’’ diyenlerden deÄŸilimdir. Yazının ucuyla hayata bakmak gerektiÄŸine inandığım için yazanlardanım.Her birimiz biriktirerek yazarız. Farkında olsak da olmasak da bu böyle!Yazmak, farkına vararak görmektir; ayırdında olmak, ayırarak sezmek, sezgileriyle de o ayrı olanların neden niçinlerini sorgulamaktır. Bu bir yeti midir? Evet! Ama doÄŸuÅŸla gelen deÄŸil, sonradan kurulandır. O geleni bazen ‘yetenek’ diye adlandırırız. Öyle de alınsa yüzdelendiÄŸinde ‘bir’dir o.Kurulan dedim ya; iÅŸte aslolanı da budur. Neyi/ nasıl/ neden kurabileceÄŸini öğretmek yolculuÄŸudur da yazmak. “Öğrendim artık, bitti,’’ demek deÄŸildir. Yazdıkça, ama sürekli, öğrenir / görür; neden yazdığınızın bir ömür boyu yolcusu kesilirsiniz. Yaza yaza biriktirdiklerimizdedir uÄŸraşınızın sırrı.Evet, yazmak; eninde sonunda bir uÄŸraÅŸtır. Bunun için de kendini/zi vermek, dahası adamak gerekir. Aslında her uÄŸraşın da bizden istediÄŸi bu deÄŸil midir? Yazmak, benim için dünyada var olmanın sesidir. Bu bazen çığlığa da dönüşebilir. Ä°ÅŸte asıl orada aramalıyız “neden yazıyorum†sorusunun yanıtını. Cehennemse iÅŸte geldiÄŸiniz o kıyıdır!(*) Gabriel Garcia Marquez’le KonuÅŸmalar, Derl: Gene H. Bell-Villada, Çev.: Osman Akınhay, 2017, Agora Kitaplığı, 237 s.(**) Ä°lâhiname, Ferîdüddin Attâr, Çev Abdülbaki Gölpınarlı 1992, MEB. Yay., 291 s.
Feridun Andaç / Cumhuriyet Kitap Eki
Genç Bernhard’ın sorgulamaları
Thomas Bernhard, otobiyografik beşlemesinin ilk kitabı Neden-Bir Değini'de, orta ve lise öğrenim döneminde yaşadıklarını son derece çarpıcı bir biçimde yansıtıyor. Kendi yaşanmışlıklarından damıttığı yapıtında, sert, eleştirel üslubu ve derinlikli sorgulamalarıyla baskı ve disiplinin, aile ve eğitimin körelticiliğine ışık tutarken bir karşı çıkış, bir direniş destanı yaratmayı da başarıyor.
/Archive/2021/3/21/200727625-kapak-.jpgThomas Bernhard, otobiyografik beşlemesinin ilk kitabı Neden-Bir Değini'de, orta ve lise öğrenim döneminde yaşadıklarını son derece çarpıcı bir biçimde yansıtıyor.Doğal güzellikleri faşist ve Katolik yapısıyla gölgelenen Salzburg'da yetişen bir gencin ruhen kötürümleşmesi yalnızca bombardımanlara ve savaşın yıkıcı etkilerine bağlı değildir.Önce Nasyonal Sosyalizmin, sonra Katolikliğin çarkları arasında öğütülen şey, körpe zihinlerin yaratıcılığıdır ve bu karanlık içinde intihar daima cazip bir kurtuluş kaynağıdır.Bernhard, kendi yaşanmışlıklarından damıttığı yapıtında, sert, eleştirel üslubu ve derinlikli sorgulamalarıyla baskı ve disiplinin, aile ve eğitimin körelticiliğine ışık tutarken bir karşı çıkış, bir direniş destanı yaratmayı da başarıyor.Neden-Bir Değini / Thomas Bernhard / Çeviren: Sezer Duru / Sel Yayıncılık / 93 s.
Cumhuriyet Kitap Eki
Halkbilimci İlhan Başgöz etrafında iki yayın
Son zamanlarda okuduğum iki ilginç e-kitaptan söz etmek istiyorum: Türkiye’nin İlk Folklor Yaz Okulu İlhan Başgöz Güre Yaz Kursu, İlhan Başgöz ile Güre Folklor Yaz Okulu Katılımcıları Buluşması - 18 Temmuz 2020. İki kitap da geçtiğimiz günlerde ABD’den Türkiye’ye dönen ünlü halkbilimci İlhan Başgöz’ü ve çalışmalarını doğrudan ele almıyorsa da, onun etrafında, özellikle onun bir girişimi hakkında. İkisinin de hazırlayanı Prof. Serpil Aygün Cengiz.
/Archive/2021/3/21/200349019-ic1.jpgProf. İlhan Başgöz, 1990’ların ikinci yarısında ABD’de uzun yıllar ders verdiği Indiana Üniversitesi’nden emekli olup Türkiye’ye döndü. 2010’ların ortasına kadar ülkenin değişik üniversitelerinde ders verdi. Dil-Tarih Coğrafya Fakültesi Halkbilim Bölümü Etnoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Serpil Aygün Cengiz’in yayıma hazırladığı Türkiye’nin İlk Folklor Yaz Okulu İlhan Başgöz Güre Yaz Kursu isimli kitap; Balıkesir’in Güre köyünde, 1997’de kurduğu ve ders verdiği, 2003’e kadar faaliyette kalan yaz okuluna katılmış olanların tanıklıklarından oluşuyor.Kitap, hem okul binasını tasarlayıp inşa etmiş, hem de okulda ders vermiş olan, 20 Mart’ta kaybettiğimiz mimar, şair Cengiz Bektaş’a ithaf edilmiş.TÜRKİYE’DE FOLKLOR ADASIİlk göze çarpan, kitabı estetik bir yapıya ulaştıran ve adeta görsel bir şölen sunan, çoğu bugün için artık belge niteliğinde olan fotoğraflar.Prof. Cengiz, Halil İnalcık’tan Henri Glassie’ye birçok uluslararası tanınmış öğretim üyesinin ders verdiği okulu, “Türkiye’de folklor adası†olarak tanımlıyor. Kitaptaki yazılı tanıklıklar bu açıdan paha biçilmez. Sadece halkbilim alanında olanlar için değil, Türk toplumuyla ilgili olduğu kadar uluslararası halkbilimi açısından ilginç, özgün, ilk kez yayımlanan birçok tanıklık sunuluyor.Alanla ilgilenenler için içerdiği bilgiler arasında ne Başgöz’ün kendi otobiyografisinde, ne kendisiyle yapılan nehir söyleşide, ne de onuruna hazırlanan armağan kitabında yer alan ayrıntılar aktarılmış. Dolayısıyla yapıt başvuru kitabı olmaya aday.DAYANIŞMA VE ANADOLU SEVGİSİTanıklık satırlarında süregelen bir işbirliği ve dayanışma ruhu hissediliyor. Bir de sadece Kaz Dağları’ndan, Balıkesir’den, Güre’den söz ediliyor görünse de, inanılmaz bir Anadolu sevgisi hissediliyor bütün metinlerde.Ancak, bir bütün olarak bakılırsa kitabın asıl önemi Başgöz’ün bizzat yönetmiş olduğu ve o haliyle son bulmuş olan yaz okulunun tarihe kaydedilmiş olması. Ne yazık ki son bulmuş olan bir emeğin, bir çabanın unutulmasına engel olunması.Okulun yazgısı konusunda, Cengiz kendi yazısında, “akademideki hallerimiz için çok tipik†demekte. Yakın zamanda yaşanmış olayların, insanlar henüz hayattayken, henüz anılar tazeyken kaydedilmesi özellikle unutkan bir toplum olan bizler için çok yerinde bir girişim. Bu açıdan anlatılanlar halkbilimini, folkloru aşıyor. Kanımca kitabın en kayda değer, çarpıcı yanı bu./Archive/2021/3/21/200403753-ic2.jpgGENİŞ İLGİYİ HAK EDİYORProf. Serpil Aygün Cengiz, kitabının tanıtımını 18 Temmuz 2020 günü Zoom yoluyla yaptı. Ve bu görüşmeyi de kitaplaştırdı. “Folklor Sokağı Atölyesi†üyeleri Pınar Ekinci, Can Çara, Şenel Vural, Seda Güzel ve Züleyha Durak Özen’in katkılarıyla hazırlanan eserin aktardığı sanal buluşma dört saatten fazla sürmüştü.En duygulandırıcı ânı da, İlhan Başgöz’ün Indiana’daki evinde cep telefonu kamerasından, kimini yıllardır görmemiş olduğu eski öğrencilerine hitap etmesiydi.İlhan Başgöz ile Güre Folklor Yaz Okulu Katılımcıları Buluşması işte çeşitli katılımcıların söz alarak anlattıklarının dışında bu ânı, okyanus ötesi buluşmayı da aktarıyor. Sağladığı ek özgül bilgiler dolayısıyla da halkbilimcilerini mutlaka ilgilendirecek bir kitap. Geniş ilgiyi hak ediyor.Türkiye’nin İlk Folklor Yaz Okulu İlhan Başgöz Güre Yaz Kursu / Serpil Aygün Cengiz /Ankara: Ürün / e-kitap / 220 s. / 2020.http://sedatveyisornek.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/06/Turkiyenin-ilk-folklor-yaz-okulu.pdfİlhan Başgöz ile Güre Folklor Yaz Okulu Katılımcıları Buluşması - 18 Temmuz 2020 / Serpil Aygün Cengiz ve diğ. / Ankara: Ürün / e-kitap / 97 s. / 2020.sedatveyisornek.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/11/Ilhan_Basgoz_ile_Gure_Folklor_Yaz_Okulu.pdf.Gemerek nire, Bloomington nire: Hayat hikâyem / İlhan Başgöz / Türkiye İş Bankası Kültür / 480 s. / 2017.Kardeşliğe bin selâm: İlhan Başgöz ile söyleşi - Gönül Pultar, Serpil Aygün Cengiz / Yayına Hazırlayan: Gönül Pultar / Tetragon / 243 s. / 2003.https://dspace.ankara.edu.tr/xmlui/handle/20.500.12575/71356Folklor - edebiyat dergisi Prof. Dr. İlhan Başgöz özel sayısı cilt 25, sayı 100 / 600 s. / 2019.https://dergipark.org.tr/tr/pub/fe/issue/50278
Gönül Pultar
Dolar şoku sonrası Muharrem İnce'den yurttaşlara çağrı
Döviz kurunun yükselmesi ve ekonomi alanında yaşanan son gelişmelerle ilgili olarak Muharrem İnce açıklamalarda bulundu.
Dolar kurunun yükselmesine siyasilerden tepki ve değerlendirmeler gelmeye devam ediyor. CHP ile yollarını ayıran Muharrem İnce, Türk Lirası'nın dolar karşısında değer kaybetmesine yönelik sosyal medya hesabından paylaşım yaptı.İŞTE O PAYLAŞIMLAR  * Merkez Bankası Başkanı değişikliğinden sonra piyasalarda yaşanan gelişmeler milletimizde maalesef büyük bir umutsuzluğa sebep olmuştur.* Bana inanın bu zor günleri de milletimize zor günleri yaşatan iktidarı da geride bırakacağız. Türkiye'nin tek sorunu Kötü Yönetim sorunudur. Referansı akıl ve bilim olan liyakat sahibi yöneticiler elinde hızla güzel günlere yelken açacağız.* Türkiye'nin geleceği için 3B projesi demiştim: Barışacağız, büyüyeceğiz ve hakça bölüşeceğiz. Türkiye'nin geleceğine olan inancımızı sakın kaybetmeyelim. Bu kötü günler de geride kalacaktır.
cumhuriyet.com.tr
Glenn Meade: ‘Unutturmamak istiyorum!’
İrlandalı yazar Glenn Meade ile terörün, fanatizmin ve ihanetin kol gezdiği bir dünyada, sırlar ve cinayetlerle çevreleyerek kurguladığı ‘Brandenburg’ başta olmak üzere yapıtları ve yazarlığı üzerine konuştuk.
/Archive/2021/3/21/195730725-kapakic1.jpg- Yazdığınız dönemlerin genellikle bir takip kurgusunda savaÅŸ, korku ve gerilim iklimlerinin hüküm sürdüğü dönemler olmasını sadece polisiye yazarlığıyla açıklayamayız sanırım.Ä°ktidar uÄŸruna özellikle diktatörlerin toplumlar üzerinde tarih boyunca ustaca manipüle edebildiÄŸi -hâlâ da ettiÄŸi- dinler ve kültürler arası farklılıklar sonucu çıkardığı savaÅŸlar romanlarımın temel konusu. Bir misyon gibi görüyorum bunu. Tarihi arka plan araÅŸtırmalarına çok vakit ayırırım ve okura doÄŸru ÅŸekilde sunmaya çalışırım. Havada süzülen bir halı gibi çeÅŸitli açılardan ve mesafelerden görmeye, manzaraya hâkim olmaya çalışarak yazıyorum. YaÅŸanan acıları unutturmamak istiyorum. Kafalardaki kimi sorulara yanıt getirebilmeyi; sorgulatabilmeyi, daha derin düşündürebilmeyi amaçlıyorum.- Bu baÄŸlamda ‘Brandenburg’ okura nasıl sesleniyor?Farkında ve tedbirli olun. Hazır olun, bunlar oldu ve yine olabilir diyor. Amerika’da Trump’ı da gördükten sonra ÅŸunu bir kez daha anlıyoruz ki; demokrasi gibi deÄŸerler her yerde çok kolay ayaklar altına alınabilir. Halklar manipüle edilebilir, diktatörlükler dirilebilir ve iÅŸler hızla karanlık dönemlere dönebilir. Çok rahatlamamalı, uyuÅŸmamalıyız.‘DRAMA ÇELÄ°ÅžKÄ°LERDE YATIYOR!’- Önce pilottunuz sonra bir dönem oyun yazarlığı yaptınız. Nasıl deneyimler olarak anıyorsunuz?Yazı ile hep ilgiliydim. Ãœniversiteden itibaren gazetelerde bu nedenle yazdım. Yine severek yaptığım pilotluk dönemimde de yazdım. Yazar bir arkadaşımın önerisiyle bir drama grubuna katıldım. Bugüne kadar sekiz oyun yazdım, bazılarını yönettim. YaÅŸamımın en yaratıcı, eÄŸitici ve keyifli dönemiydi. Dario Fo’nun “Accidental Death of an Anarchistâ€tinde (Bir AnarÅŸistin Kazara Ölümü) oyunculuk da yaptım. Bir kadın hemÅŸireyi canlandırdım. Aman tanrım berbattım! (gülerek) Tüm bu yapıcı deneyimler bana kurguyu ve imgeselliÄŸi baÅŸarıyla kurabilme pratiÄŸi saÄŸladı.- Nasıl kurguluyorsunuz? Karakter yapılarında kesin demeyelim ama kesif çizgiler dikkat çekiyor.Ä°ki tutku, iki arzu arasında olmalarını, aÅŸk ile görev arasında kalmalarını tercih ediyorum. Arzu etmek belki iyi fakat ÅŸeytana uymak kötü! AÅŸk, hikâyeyi insan doÄŸasıyla dramatize ederken; görev, gerçekliÄŸi öne çıkararak çeliÅŸkiyi, ikilemi güçlendiriyor. Kahramanlarımın hiçbiri süper insan deÄŸil! Çok yönlü ve çeliÅŸkili olmalılar; bir ÅŸeye takıntılı, saplantılı olmalılar ve seçim yapmalılar. Bu hikâyeyi harekete geçirir, yakıt görevi görür. Tüm drama oradadır. Bu konuda Shakespeare okumalarımın çok faydasını gördüm. Ä°nsan doÄŸasına dair davranış biçimleri ve karakter yapılarının adeta kataloÄŸunu sunar Shakespeare. Ä°nsan doÄŸasını anlamaya, karakter yapılarını çözümlemeye çalışmak yazarlığın hem zorlu hem keyifli yanı, hediyesi./Archive/2021/3/21/195812053-ic4.jpg‘OKUR, KAHRAMAN ÇABALASIN Ä°STER’- Bunca araÅŸtırmanın ve yaÅŸam deneyiminin ardından size göre erdemleri veya zaaflarıyla o insan doÄŸasının yapıtlarınızı da besleyen deÄŸiÅŸmezlerinin başında neler geliyor?AÅŸk, hırs ve kötücüllük! ‘Brandenburg’da tüm o zaafları görürüz. ÖğrendiÄŸim ÅŸeylerden biri; kiÅŸinin kaderini seçimleri kadar karakterinin de etkilediÄŸi. Büyükannem şöyle derdi: “Davranışın, tavrın senin düşmanın da olabilir, dostun daâ€. Bu, kahramanlarım için de geçerli.- Kahramanlarınız kendilerini pek de deÄŸiÅŸtirmiyor.Hayır. Bazıları deniyor. Hep arada kalıyorlar. Öyle kayıp vakalar deÄŸiller ama.. Kitabın kavisleri içinde önemli olan kahramanın bunu en azından denemesi. Bir söz vardır; “Tanrı çabalayanı severâ€. Okur da böyledir; kahramanla birlikte hareket eder, onun çabasını destekler. Edebiyat insanı, hayatı anlattığına göre o çaba yoksa hayat da yok!- 4 yaşındayken büyükannenizin evinde hapishaneden kaçmış bir adamla karşılaÅŸtığınızı okumuÅŸtum. Ne macera!Matrak bir anıdır. Hapishaneden kaçmış deÄŸilmiÅŸ aslında. Christmas nedeniyle hapishaneden izinli çıkmış. Dört günün sonunda geri dönmesi gerekiyormuÅŸ ama dönmemiÅŸ! Büyükannemin evindeki partiye sızmış. Masanın altına saklanmıştı. Bir ayak gördüm ve baktım ki orada. Masanın altına girdim, çığlık atacağımdan korkmuÅŸ olmalı. Suçluydu evet ama gayet kibar bir insandı. Bana amcamı hatırlatmıştı, amcam da biraz suçlu tipli bir adamdı, aÅŸinaydım yani (gülerek). Elimde çizgi roman vardı. Konusu ne diye sormuÅŸtu. Sonra da bir hikâye anlatırsan bir ÅŸilin veririm demiÅŸti. Sonraları bu konuda ÅŸaka yapardım; o gün benim kitaplarda para olduÄŸunu fark ettiÄŸim gündür diye. O adama ne oldu hiç bilmiyorum.SAVAÅž, TERÖR, DÄ°N VE Ä°NSAN..- Belli baÅŸlı diÄŸer romanlarınızı kısaca yorumlamanızı rica etsek neler söylersiniz?‘Huzursuz Hayaletler’, Irak Savaşının görünen yüzü kadar karanlık arka planda dönen oyunlarıyla kiÅŸileÅŸtirerek incelenmesidir. Gazetecilik yönümün en devreye girdiÄŸi romanım diyebilirim. ‘İkinci Mesih’i yazarken Roma’ya gittim, Vatikan’da görevli rahiplerle ve din tarihçileriyle konuÅŸtum. Romanda baÅŸlangıca dönmek ve dinin özündeki yalınlığı, mütevazılığı anımsatmak istedim. ‘Sakkara’nın Kumları’nı yazarken ise Ä°kinci Dünya Savaşı döneminde muhafızlık yapmış, olayları ilk elden bilen iki kiÅŸiyle söyleÅŸiler yaptım. ‘Son Tanık’ta, parçalanan Yugoslavya’da yaÅŸanan soykırımın etkileri üzerinden ilerledim.‘Sekizinci Gün’ü 11 Eylül saldırılarından önce yazmıştım. Öngörülü, sonrasında yaÅŸanacak acı gerçeÄŸe çok yakın bir roman olması kimilerini tedirgin etti, ABD’de yayımlanması reddedilmiÅŸti. ‘Kar Kurdu’, SoÄŸuk SavaÅŸ döneminde geçer. Eisenhower’ın, Stalin’e suikast düzenletmek isteyecek kadar gözünü karartmasından hareketle, paranoyanın sınırlarını zorlayarak korku atmosferinin boyutlarını vurgulamak istedim.‘Doktor Jivago’ en etkilendiÄŸim filmdir. ‘Romanov Komplosu’nu yazarken hep o filmi düşündüm. Rusya’da Çar ve ailesinin yok edilmesinin ardından savaÅŸ döneminin o günkü ve sonrasındaki normlarıyla koÅŸut geliÅŸen romanımda; çaprazlama iliÅŸkiler içindeki kahramanlarımı yine ÅŸiddetli ikilemlerle hesaplaÅŸtırdım.Brandenburg / Glenn Meade / Çeviren: Ali Cevat Akkoyunlu / Kırmızı Kedi Yayınevi / 596 s.
Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap Eki
‘Mizah Üzerine’...
Simon Critchley “Mizah Ãœzerine†isimli kitabında komikliÄŸi ve kahkahayı çözümlüyor. Ä°nsan olmanın gülmekle kurucu bağını ortaya koyuyor: “Gülmek bizim hem yüceliÄŸimiz hem çaresizliÄŸimizdir, ikisinde temellenir bizim insan oluÅŸumuz. Gülmek gerçek bir anti-depresandır, özgürleÅŸtirir ve hafifletir.â€
/Archive/2021/3/21/195426055-kapak.jpgMizah, egonun kendisini gülünç bulmasıyla harekete geçen bir anti-depresan. Özne kendini adi bir nesne olarak görünce, acı acı aÄŸlamak yerine, kendine gülerek teselli bulur. Mizah egoyu körelten, Prozak kaynaklı sersemlik gibi iÅŸleyen bir anti-depresan olmaktansa, bir tür kendini tanıma iliÅŸkisi.Mizah genellikle karanlık ama her zaman berrak. KiÅŸinin kendisi ve dünyası ile kurduÄŸu derinlemesine biliÅŸsel bir iliÅŸki. Mizahın insan durumunun tevazusu ve sınırlılığını; trajik-kahramansı bir olumlamaya deÄŸil güldürücü onaya, Prometheusçu bir otantikliÄŸe deÄŸil, otantik olmamanın komikliÄŸine çaÄŸrıda bulunan bir sınırlılığı hatırlattığını ileri sürüyor Simon Critchley:“Benim için gülümseme - sahip olmak ile olmamakla, haz ile acıyla, insan durumunun yüceliÄŸi ve acısıyla alay eden - mizahın özüdür. Bu, en yüce gülüş, gülmeye gülen gülüş, mutsuzluÄŸa gülen gülüş, epigrafın bu kitaba karşı neÅŸesiz gülüşüdür, risus purus’tur. Yine de bu gülümseme mutsuzluk deÄŸil yükselme, serbestlik, özgürlük ve tesellinin duruluÄŸunu getirir. Bu nedenle, biz, melankolik hayvanlar yani insanlar aynı zamanda en güler yüzlü olanlarız. Gülümseriz, kendimizi gülünç buluruz. BiçareliÄŸimizden gelir yüceliÄŸimiz.â€Mizah Ãœzerine / Simon Critchley / Çev.: Seyran Sam / Monokl Kitap / 136 s.
Cumhuriyet Kitap Eki
Finlandiyalı fotoğrafçı, Samanyolu’nu 12 yılda fotoğrafladı
Astrofotografçı JP Metsavainio, 12 yıl süren çalışmasında gözlemevinde bin 250 saat pozlama süresi harcayarak Samanyolu'nun panoramik fotoğrafını çekti.
Finlandiyalı astrofotografçı JP Metsavainio, 12 yıl boyunca yaptığı çalışma sonucunda, Samanyolu’nun panoramik fotoÄŸrafını hazırladı. Metsavainio, 20 milyon yıldızı gösteren panoramik fotoÄŸrafı, mozaik tekniÄŸi ile 16 Mart'ta tamamladı.JP Metsavainio, 12 yıl süren çalışmasında gözlemevinde bin 250 saat pozlama süresi harcadığını ve ortaya çıkan Samanyolu panoramik fotoÄŸrafın 100 bin piksel geniÅŸliÄŸinde olduÄŸunu belirtti.Metsavainio, çalışmasında Kuzey Finlandiya'daki Kuzey Kutup Dairesi yakınlarındaki gözlemevinde bir dizi modifiye edilmiÅŸ kamera lensi ve teleskop kullandı.Milky Way, 12 years, 1250 hours of exposures and 125 x 22 degrees of sky.My Milky Way mosaic project gets large, the full size image in my blog is absolute must to see! (7000 x 1300 pixels), https://t.co/doh6Cso1MM pic.twitter.com/K1hzlG4jJ6— J-P Metsavainio (@JP_Metsavainio) March 16, 2021MOZAÄ°K TEKNİĞİ KULLANDISamanyolu’nun panoramik fotoÄŸrafı, BoÄŸa takımyıldızından KuÄŸu takımyıldızına 20 milyon yıldızın bulunduÄŸu bir alanı kapsıyor.DoÄŸru kareleri eÅŸleÅŸtirmek için yıldızları göstergeler olarak kullanan Metsavainio, elde ettiÄŸi kareleri mozaik tekniÄŸiyle birleÅŸtirdi.Metsavainio, basına yaptığı açıklamada 12 yıllık çalışmasının detaylarını kiÅŸisel bloÄŸu “astroanarchy.blogspot.comâ€da paylaÅŸtığını ve 16 Mart’tan itibaren bloÄŸu yaklaşık 750 bin kiÅŸinin ziyaret ettiÄŸini belirtti.Kaynak: BirGün
cumhuriyet.com.tr