Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Thursday, 01.30.2025, 06:56 AM (GMT)

Türk tiyatrosunun acıkaybı

Türk tiyatrosunun acı kaybı Devlet Tiyatroları emekli oyuncusu Handan Ertuğrul, İstanbul’da yaşamını yitirdi. Ertuğrul’un cenazesi, bugün Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde düzenlenecek törenin ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilecek. Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt, Ertuğrul’un ardından bir başsağlığı mesajı paylaştı. Kurt, mesajında, “İstanbul Devlet Tiyatrosu emekli oyuncumuz, Türk tiyatrosunun değerli ismi, Devlet Tiyatromuzun ilk Genel Müdürü Sayın Muhsin Ertuğrul’un eşi Handan Ertuğrul’un vefat haberini büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyorum. Kıymetli sanatçımıza Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve sanat dünyamıza başsağlığı diliyorum” ifadelerini kullandı. cumhuriyet.com.tr

Ceylan yeni filmiyle geliyor

Ceylan yeni filmiyle geliyor Yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın yeni filmi “Kuru Otlar Üstüne”nin çekimlerine, bir süre önce Erzurum’da başlandı. Film, Anadolu’nun bir köyünde zorunlu görevini tamamlayıp İstanbul’a atanmayı bekleyen genç öğretmen Samet’in umutsuzluk hissini ve kendisi gibi öğretmen olan Nuray ile tanışmasının ardından yaşadığı değişimleri konu alıyor. Filmin başrollerini Deniz Celiloğlu ve Merve Dizdar paylaşıyor.“Kuru Otlar Üstüne”nin 2022 yılında izleyiciyle buluşması bekleniyor. 2006 yapımı “İklimler”den bu yana her filminin ilk gösterimini Fransa’daki Cannes Film Festivali’nde yapan Ceylan’ın, yeni filminin de ilk olarak Cannes’da gösterileceği belirtiliyor.Ceylan’ın yeni filmi, geçen yıl Avrupa Konseyi’nin Eurimages Fonu’ndan 470 bin Avro, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan da 2 milyon TL yapım desteği aldı. Film, TRT’nin düzenlediği 12 Punto TRT Senaryo Günleri’nde bu yıl ilk kez verilen Ustaya Saygı TRT Ortak Yapım Ödülü’nü almıştı. cumhuriyet.com.tr

Amy Winehouse belgeseli...

Amy Winehouse belgeseli... Hayatı anlatılan “Amy” belgeseli Oscar kazanan ünlü şarkıcı ile ilgili yeni bir belgesel geliyor. 27 yaşındayken hayata veda eden ünlü şarkıcı Amy Winehouse’un ölümünün 10’uncu yılında, onu anlatan yeni bir belgesel geliyor. Yapımını BBC’nin üstleneceği projeye, İngiliz sanatçının annesi Janis Winehouse katkıda bulunacak. BBC’nin haberine göre 2003 yılında Multipl Skleroz (MS) hastalığı teşhisi konulan Janis Winehouse, hastalığı onu “Amy ile ilgili anılarını yok etmekle tehdit ettiği” için belgesele katılmayı seçti.Amy Winehouse, 2015 yapımı, En İyi Belgesel Oscar’ı kazanan Amy adlı belgesele konu edilmişti. Filmde Janis Winehouse ve ünlü şarkıcının sevdiği pek çok kişi yer alıyordu. Ancak film gösterime girdikten sonra aile, belgeselden “ayrılmak” istediklerini belirten bir açıklama yapmıştı. cumhuriyet.com.tr

Tarikat evine giden Tuğamiral Sarı‘sözleşmeli subay’olarak başlamış

Tarikat evine giden Tuğamiral Sarı ‘sözleşmeli subay’ olarak başlamış Makam arabasıyla gittiği bir tarikat evinde, askeri üniforması üzerindeki sarık ve cüppe ile fotoğraflarının ortaya çıkmasının ardından hakkında Milli Savunma Bakanlığı (MSB) tarafından inceleme başlatılan Deniz İkmal Komutanı Tuğamiral Mehmet Sarı’nın Deniz Harp Okulu mezunu olmadığı belirlendi. Mehmet Sarı’nın, sivil üniversiteyi bitirdikten sonra mühendis kadrosundan “sözleşmeli subay” olarak istihdam edilmek üzere Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na alındığı saptandı. Sarı’nın, “sözleşmeli subay” kadrosunda olduğu için Harp Akademisi’ne gitme, dolayısıyla general ve amirallik için gerekli olan “kurmay” olma, albaylıktan daha üst bir rütbeye yükselme hakkı da bulunmuyordu. Ancak 15 Temmuz sonrası düzenlenen bir kararname ile astsubaylıktan subaylığı geçenler dahil, akademiye gidip kurmay olma koşulu aranmaksızın tüm subaylara Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararıyla general-amiral olma olanağı tanındı. Tekkede sarık ve cüppe ile fotoğrafları yayımlanan Sarı, bu düzenleme ile karacılarda alay komutanlığı ile eşdeğer bağımsız bir görev olan filotilla komutanlığına getirildi. Kurmaylık hakkı tanındı ve Harp Akademisi’ni bitirmiş kurmay subaylar YAŞ’ta emekli edilirken aynı YAŞ kararları ile amiralliğe yükseltildi. Sarı’nın TSK içindeki lakabının da “Hoca efendi” olduğu ileri sürülüyor. 5 Ağustos 2020’de Resmi Gazete’de yayımlanan YAŞ kararı uyarınca Tersaneler Genel Müdür Yardımcısı olan Sarı, Deniz İkmal Komutanlığı’na atanmıştı.Sarı’nın görev yaptığı Deniz Kuvvetleri, 2000’li yıllar boyunca FETÖ’nün en çok hedef aldığı kurumlardan birisi oldu. Ergenekon benzeri davalarla birçok denizci subay-astsubay kurumdan tasfiye edildi. Kuvvetler göz önüne alındığında en çok personel kıyımının uygulandığı kuvet burası oldu. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ’cülerin kurumdan ihracı nedeniyle Deniz Kuvvetleri’nde amiral ve komutan sıkıntısı yaşandı. cumhuriyet.com.tr

Orman Yasası, AKP döneminde 40’a yakın değişikliğe uğradı

Orman Yasası, AKP döneminde 40’a yakın değişikliğe uğradı Orman Yasası’nın AKP döneminde 40’a yakın değişikliğe uğradığını belirten Tarım Orman-İş Sendikası Genel Başkanı Şükrü Durmuş, “Türkiye ormanları, bir ihanet şirketi tarafından yönetiliyor” dedi. Türkiye’de AKP iktidarının son 8 yılında, ormanlık alanların 334 bin 35 hektarlık kısmı “kamu yararı” gerekçe gösterilerek maden, enerji ve turizm gibi faaliyetler için özel teşebbüslerin kullanımına açıldı. Bugün ise ormancılık dışı amaçlar için kullanılan alanlar 739 bin hektara ulaştı. Çoğu 49 yıllığına kiralanan alanlar, uğradıkları tahribat sonrası orman olma özelliğini yitirmesine rağmen; kağıt üstünde hâlâ ormanlık alan olarak görünmeye devam etti. Bahsedilenden çok daha fazla alanın talan edildiğini söyleyen Tarım Orman-İş Sendikası Genel Başkanı Şükrü Durmuş, “Geldikleri gün aslında orman alanlarına göz diktiler. 1956 yılında yasalaşan 6831 sayılı Orman Kanunu, AKP iktidarına kadar 12 kez değişikliğe uğrarken, AKP döneminde yaklaşık 40’a yakın değişikliğe uğradı. AKP döneminde yapılan değişikliklerin tamamı, orman alanlarının amaç dışı kullanımı ve orman varlığının yandaşa peşkeş çekilmesine yöneliktir” dedi. Orman Yasası’na tabi Ek 16’ncı maddenin, 2018 yılında 7139 sayılı değişiklikle gündeme geldiğini belirten Durmuş, “Ek 16’ncı maddeye dayanarak ormanların amaç dışı kullanılmasının önü açıldı” dedi. ‘YERİNE GELMEZ’Yangının yarattığı tahribatın, orman alanlarının amaç dışı kullanılmasına izin veren uygulamalardan daha az tehlikeli olduğunu söyleyen Durmuş, “Esas tahribat, çokuluslu şirketlerin madenlerine verilen izinlerdir. Bu tahribat, 300 yılda yerine gelmez. Ama yanan bir alan  bir yılda kendiliğinden fidanı üretir” diye konuştu.Durmuş, “Dünya ölçeğinde dövizin yükselmesi ve Türk Lirası’nın değer kaybı, Türkiye’yi ucuz orman ürünü cenneti haline getirdi. Çok- uluslu şirketler, hammadde ihtiyacını geçmişte bizden ithal ederken, bugün biz ihraç ediyoruz ama bu ihraç mutlu olunacak bir ihraç değil. Birilerinin çıkarı uğruna ekip satıyoruz. Gencecik ormanlar kesilip satılıyor. Bu politikalar devam ederse 2021’de daha kötülerini yaşayacağız” diye konuştu  Miray Özbilek

Saros Körfezi’ndeçalışmalar yargısürecini beklemiyor, yurttaşlara tutanak imzalatıldı

Saros Körfezi’nde çalışmalar yargı sürecini beklemiyor, yurttaşlara tutanak imzalatıldı BOTAŞ’ın Edirne Keşan’da Gökçetepe ve Sazlıdere köyleri arasında mahkeme sürecine karşın devam eden doğalgaz taşıma ve yükleme limanı gemi iskelesi (FSRU Liman ve Boru Hattı) projesi için bölgede arsa sahibi bazı yurttaşlara şikâyeti önleyen tutanak imzalatıldığı ortaya çıktı. Bölge sakinleri ise çalışmaları hızlanan projeye tepki gösterdi. BOTAŞ, Saros Körfezi’ne doğalgaz taşıyacak gemiler için yaklaşık 270 metre uzunluğunda bir iskele dolgu platformu ve kara boru hattı inşa ediyor. Proje, yargı süreci ve bölge sakinlerinin itirazlarına karşın devam ediyor. Geçen ayın başında bazı arsa sahibi yurttaşlara projenin yüklenici firması tarafından tutanak imzalatıldı. Tutanakta özetle “yapımı devam eden proje kapsamında Keşan’na bağlı Sazlıdere köyünde 16 parselden geçecek olan boru hattı ve servis yolu çalışmalarından dolayı arsada iki yıl içerisinde doğacak zarar karşılanmış olup arsa sahipleri açısından herhangi bir şikâyet gerektirecek durum kalmamıştır. İki yıl sonra, oluşturulan servis yolu kaldırılacak ve arsa eski halinde sahiplerine teslim edilecektir” denildi.‘ZARAR VERİLİYOR’Tutanağı ve proje çalışmalarını gündeme getiren Keşan Kent Konseyi Başkanı Hasan Karagöz, “Saros Körfezi FSRU limanı projesinde, BOTAŞ şirketinin hukuksuzluğu, yasa tanımazlığı ve keyfiyeti katlanarak devam ediyor. Yargı kararını beklemeden, bilim insanlarının karşı görüşlerine rağmen çevreyi geri döndürülemez bir şekilde talan ederek, inşaatı hızla ilerletiyorlar” dedi. Sazlıdere köyü yolu üzerindeki şantiyeden inşaat alanına gitmek üzere Kara boru hattına paralel 15-20 metre genişliğinde yol yapıldığını söyleyen Karagöz, “Yapılan yol ile tarım arazileri ve orman alanlarına geri dönüşü mümkün olmayacak zararlar verilmiş ve veriliyor. Arazi sahiplerine, inşaatın tamamlaması hedeflenen iki yıllık süre için herhangi bir tebligat yapılmadan ve acil kamulaştırma kararı olmadan işgal edilen ve büyük zararlar verilen yerler için kendilerine bir miktar bedel ödeneceğine dair düzenlenen beş satırlık tutanağa imzalar attırılıyor. BOTAŞ’ın iki yıl sonra yol yapımında kullandığı ve büyük zararlar verdiği arazileri eski haline nasıl döndüreceği tam bir muammadır. Çünkü yol geçirme amaçlı işgal ettiği verimli tarım arazilerinin üzerindeki verimli toprağı sıyırmadığı ve saklamadığı görülmektedir” diye konuştu. DEĞERİNİN ÇOK ALTINDA...Bölgede arazi sahibi Mehmet Zeybek de proje çalışmalarının son hız devam ettiğine ve çalışmalardan rahatsız olduğuna dikkat çekti. Zeybek, “Benim tarlama kamulaştırma yapıldı ve yol geçti. Acele kamulaştırmadan hesabıma yatan parayı itiraz edip almadım çünkü değerinin çok çok altında fiyat biçtiler” dedi. Hazal Ocak

Her 20 dakikada birçocuk otizm tanısıalıyor

Her 20 dakikada bir çocuk otizm tanısı alıyor 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’nde, Türkiye’de de otizm farkındalığı için mavi ışık yakılacak. Bu özel gün için insanlar mavi giyecek ve sosyal medya hesapları üzerinden #otizmemaviışıkyak etiketi ile otizmle ilgili mesajlar vererek “otizmin farkında, onların yanında” olduklarını gösterecek. Mavi Işık Yak Kampanyası’nın Türkiye elçisi olan Tohum Otizm Vakfı’nın çağrısı ile 15 Temmuz Şehitler Köprüsü, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü başta olmak üzere, İzmir Saat Kulesi, Masal Şatosu, Diyarbakır’da Surlar, Amasya Kalesi gibi birçok yapı Aydınlatma Gereçleri İmalatçıları Derneği (AGİD) üyelerinin katkılarıyla mavi ışıkla aydınlatılacak.Nisan ayı boyunca dünyanın gündeminde olacak otizmin, görülme sıklığı, günümüzde çok büyük bir hızla artıyor. Doğuştan gelen ve genellikle yaşamın ilk üç yılında fark edilen karmaşık bir nöro-gelişimsel farklılık olarak nitelendiriliyor otizm.Çocuğun çevresi ile yeterli sosyal ilişkiler kuramaması, dil-iletişim alanında belirgin gelişimsel sorunlar göstermesi ve takıntılı davranış biçimlerine sahip olması ile tanımlanıyor.Bilimsel araştırmalar, erken tanı ve doğru bir eğitim yöntemi ile yoğun olarak eğitim alan çocukların yaklaşık yüzde 50’sinde otizmin belirtilerinin kontrol altına alınabildiğini, gelişim sağlanabildiğini, hatta bazı otizmli çocukların ergenlik yaşına geldiklerinde diğer arkadaşlarından farkı kalmadığını gösteriyor.  Tohum Otizm Vakfı Genel Müdürü Suat Kardaş, “Günümüzde her 54 çocuktan 1’i otizm riski ile doğuyor. Otizmli çocuklarımıza ve gençlerimize ışık olmak isteyen herkesi, otizmi gündeme taşıyarak Türkiye’nin otizme bakışının dönüşmesine, otizmli bireylerin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmaya ve sosyal medya paylaşımları ile kampanyaya destek vermeye davet ediyoruz” dedi.OTİZMİN BELİRTİLERİ- Göz teması kuramama.- İsmi söylendiğinde dönüp bakmama.- Dönen nesnelere karşı aşırı ilgi duyma.- Sallanmak, parmak uçlarında yürümek gibi hareketlere sahip olmak.- Yaşıtlarının oyunlarına ilgi duymama.- İşaretparmağını kullanarak istediği şeyi gösterememe.- Takıntılı davranışlar sergileme.- Konuşmada gerilik.ÇARE YOĞUN EĞİTİM - Otizmin günümüzde bilinen tek çaresi erken tanı, yoğun ve sürekli eğitim. - Dış görünüşleri diğer çocuklardan farklı değildir.- Her çeşit toplumda, farklı coğrafyalarda, ırkta ve ailede rastlanmaktadır.- Otizmin erkek çocuklarındaki yaygınlığı, kızlardan 4 kat fazladır.- Otizm tanısını çocuk ve ergen psikiyatrları koyabilir. Figen Atalay

Randevusunu kaçıran yurttaşöfkesini sağlıkçılara yöneltiyor, günübirlik politikalar yoruyor

Randevusunu kaçıran yurttaş öfkesini sağlıkçılara yöneltiyor, günübirlik politikalar yoruyor İstanbul, Antalya, Adana gibi pek çok kentte aşı randevusu alan ve sağlık kurumuna giden yurttaş, aşı olmadığı için geri dönmek zorunda kalıyor. Sağlık çalışanları, “Randevu sayısına göre yeterli aşı dağıtılamıyor. İstenmeyen olaylar yaşanıyor” diyor. Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası (AHESEN) Başkanı Dr. Gürsel Özer, “Aşı lojistiğindeki sıkıntılar aile hekimliği çalışanlarına maalesef şiddet olarak geri dönmektedir. Lojistikteki planlama hatalarının faturası aile hekimliği çalışanları tarafından ödenmektedir” dedi.Aşı için gelenlerin, dağıtımdaki gecikmeler nedeni ile ASM’lerde beklemek zorunda kaldığını veya aşılarını yaptırmadan geri dönmek ve tekrar randevu almak durumunda kaldıklarını anımsatan Özer, şöyle devam etti: “Günlük aşı dağıtımı uygulamasından vazgeçilerek aşı dağıtımı en az iki günlük ihtiyacı karşılayacak şekilde yapılmalı.”Uz. Dr.  Halil Volkan Tekayak (Adana): Aşı lojistiği konusunda maalesef sınıfta kaldık. Gün içinde biten aşılarımız zamanında sağlık merkezlerimize ulaştırılamadı, günlük randevu sayısını kotarmayacağı bilinmesine rağmen az sayıda aşı teslim edildi. Maalesef bizim dışımızdaki ekiplerin iyi planlama yapamayışı randevu alarak bizlere müracaat eden ve yaklaşık bir yıldır aşı olma hayaliyle yaşayan vatandaşla sağlık çalışanlarını karşı karşıya getiriyor. Aşı tedarik sorunu yaşadığımız günlerde istenmeyen sözlü diyaloglar yaşanıyor. Bu bizleri çok üzüyor. Aşılama dün itibarıyla durma noktasına geldi. ”Uz. Ebe Nükte Taşlar (İstanbul): Randevu sayısına göre yeterli aşı dağıtılamıyor. Günlük dağıtım yapıldığı için ertesi günün sabah erken saatlerdeki randevulu hastaları aşı gelene dek beklemek zorunda kalıyor. Yetersiz aşı olduğunda geri dönen kişilerin tekrar randevu alması gerekiyor ki bu durum  gecikmiş aşılamaya neden oluyor. En az iki günlük stok olacak şekilde aşı dağıtılmalı ve her gün dağıtım yapılmalı.Dr. Rıza Yıldırım (Denizli): Aşıların dağıtımında zaman zaman gecikmeler oluyor. Aşıların miktarı artmadıkça sevk zinciri sorunları zor çözülecek gibi duruyor. Dr. Hülya Uçak (Antalya): Covid aşılamasına başladığımızdan bu yana ihtiyaç kadar aşı günlük olarak aile sağlığı merkezlerimize ulaştırılıyor. Ancak aşıların öğlene doğru ulaştırılabildiği ASM’lerde sabah randevu alan hastaların bekletilmesi sorun yaşanmasına neden oluyor. Gün içinde kaç aşı yapacağımızı bilemediğimizden, aşıların günlük değil en azından 2-3 günlük stoklarla dağıtılmasını istiyoruz.  Sibel Bahçetepe

AYM’nin iddianameyi iadesinin ardından, HDP’den iktidar ortaklarıve savcıya eleştiri geldi

AYM’nin iddianameyi iadesinin ardından, HDP’den iktidar ortakları ve savcıya eleştiri geldi Anayasa Mahkemesi (AYM) raportörü, Halkların Demokratik Partisi'ne (HDP) açılan kapatma davasının iddianamesinin iadesine karar verdi. HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, HDP’nin kapatılmasına yönelik hazırlanan iddianamenin Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından oybirliği ile reddedilmesine ilişkin “İktidar ortakları ve sözcüleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı üzerinde baskı oluşturmak suretiyle adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunu işledi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı da suça sürükledi. AYM, hem Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na hem de adil yargılamayı etkilemek isteyen siyasetçilere oldukça güzel bir cevap vermiş oldu” dedi. AYM, usul eksiklikleri nedeniyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin tarafından HDP’nin kapatılmasına yönelik hazırlanan iddianameyi, oybirliği ile iade etti. Kararı Cumhuriyet’e değerlendiren HDP’li Dede, son ana kadar “basına sızdırılan iddianamenin gerçek olup olmadığında tereddüt ettiğini” belirterek, “Bu kadar eksiklik ve yanlışlıklarla dolu bir iddianamenin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın elinden çıkabileceğine inanmıyordum” dedi. İddianamelerde bulunması gereken temel unsurun, yöneltilen suçlamaların delillendirilmesi olduğunu vurgulayan Dede, iade gerekçelerinden birinin buna dayandırıldığını söyledi. “AYM, ‘İddianamede belirtilen hususlar, yapılan değerlendirmeler ve sunulan delillerle HDP’nin terör eylemlerinin odağı haline geldiği anlaşılamıyor, net değil. Hukuken buna ikna olmak mümkün değil’ diyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, HDP’nin odak haline geldiğini ispatlayacak deliller öne sürmediyse, aslında bir kapatma davası olamaz. Bu aynı zamanda işin esasıdır” ifadelerini kullandı.AYM’DEN GÜZEL CEVAPAYM’nin kararının ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yaptığı “HDP’nin kapatılması kadar Anayasa Mahkemesi’nin de kapanması artık ertelenemez bir hedef olmalı” açıklamasını anımsatan Dede, Bahçeli’nin, “AYM’nin tüzel kişiliğini ve yargıçlarını aşağılayan beyanlarda bulunduğunu” söyledi. HDP’ye kapatma davası açılması konusunda “Bahçeli ile AKP ve MHP sözcülerinin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı üzerinde baskı oluşturduğunu” söyleyen Dede, şunları kaydetti:“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu yönlendirmelerin etkisinde kalarak alelacele bir iddianame hazırladı ve MHP’nin kongresinden bir gün önce adeta MHP’ye hediye eder gibi AYM’ye götürdü. Sonucu da ortada. İktidar ortakları ve sözcüleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı üzerinde baskı oluşturmak suretiyle adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunu işledi. Diğer taraftan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı da suça sürükledi. AYM, verdiği kararla hem Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na hem de adil yargılamayı etkilemek isteyen, çaba sarf eden siyasetçilere oldukça güzel bir cevap vermiş oldu.”‘TEHDİT ORTADAN KALKTI’Dede, iddianamenin iade edilmesinin ardından takip edilecek yol haritasına ilişkin şunları söyledi: “HDP’den vazgeçmeyeceğimizi vurgulamıştık. Bizim açımızdan bir şey değişmiş değil. AYM’nin kararı ile HDP’nin siyasi yaşamına devam etmesinin önündeki tehdit ortadan kalkmış oldu. HDP yoluna devam edecek. HDP çatısı altında siyaset yapmaya devam edeceğiz.” Sefa Uyar

TBMM bütçesinden milletvekilleri için bastırılanözel pullara milyonlarödendi

TBMM bütçesinden milletvekilleri için bastırılan özel pullara milyonlar ödendi Milyonlarca emekçi ücretsiz izinde aylık 1431 TL ile geçinmeye çalışırken TBMM, PTT’ye 2020’de milletvekillerinin kişisel pul hizmetleri için tam 4.4 milyon TL ödedi. 191 milletvekili kişisel pul talebinde bulundu. Sadece bu yılın iki ayında 211 bin TL’ye yakın pul parası verildi. CHP Konya Milletvekili Abdüllatif Şener’in soru önergesine yanıt veren TBMM Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç, PTT ile TBMM Başkanlığı arasında “TBMM Milletvekili Posta Gönderileri ve Kişisel Pul Hizmetlerine Dair Sözleşme” imzalandığını bildirdi. TBMM Başkanlığı ile PTT arasında kişisel pul hizmetini de kapsamına alan ilk sözleşmenin 29 Aralık 2017 tarihinde imzalandığına işaret edilen yanıtta, 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren de sözleşmenin yürürlüğe konulduğu, her yıl 31 Aralık’ta yenilendiği ve güncellendiği bildirildi. Yanıtta, bu kapsamda son sözleşmenin 31 Aralık 2020 tarihinde imzalandığı belirtildi. Yanıta göre TBMM ile PTT arasında imzalanan sözleşme kapsamında 2020 yılında 191 milletvekilinin kişisel pul talebi karşılandı ve TBMM Başkanlığı bütçesinden sadece bu pulların bedeli ödendi. PTT’ye kişisel pul hizmetleri için 2020 yılında 4 milyon 425 bin 31 TL, 2021 yılının ocak ve şubat aylarını kapsayan dönem için de 210 bin 620 TL ödeme yapıldı. CHP’li Şener önergesinde, “Yıllardır kâr eden PTT’nin geçen yıl sebebi bilinmeyen nedenlerle zarar ettiği görülmektedir. Meclis bütçesinden PTT’ye aktarılan bu paranın PTT’nin zararlarını azaltma amacı var mıdır? Meclis Başkanlığı’nın PTT’nin zararlarını azaltma gibi bir görevi var mıdır” sorularını da yöneltmişti. Yanıtta bu sorulara, “Yapılan sözleşme gereğince PTT’ye alınan hizmetlerin karşılığı kadar ödeme yapılmaktadır. Soruda dile getirilen iddianın temellendirilmesi için TBMM’nin aldığı hizmet dışında, fazladan ve karşılıksız olarak ödeme yapmış olması gerekir. Ancak böyle bir durum mevzubahis değildir. Alınan hizmet karşılığı yapılan ödemeden ibaret olan para aktarımının ‘PTT’nin zararını azaltma’ olarak nitelendirilebilmesi mümkün değildir” karşılığı verildi. Mustafa Çakır

Emekli Büyükelçi UluçÖzülker, "Bilek güreşinin yansıması"

Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, "Bilek güreşinin yansıması" Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, Rusya ile Ukrayna arasında Donbass bölgesinde yükselen gerilime ilişkin bölgedeki güç dengesi göz önünde tutulduğunda ihtilafın sıcak çatışmaya dönüşmesinin “düşük olasılık” olduğunu söyledi. Olası bir çatışmada Türkiye’nin, Rusya ve Ukrayna arasındaki denge politikasını korumaya çalışacağını belirtti. Gelişmelere ilişkin Cumhuriyet’e değerlendirme yapan Özülker, “Burada yaşanan, esas itibarıyla Rusya ile Batı arasındaki bilek güreşinin bir yansımasıdır” dedi. Son yıllarda Karadeniz etrafındaki ihtilaflarda Rusya’nın baskın çıktığını ve ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) ekonomik ambargo uygulama dışında bir yaptırım uygulayamadığını kaydetti. Özülker, “ABD ve Fransa, geçmişte Gürcistan’ı Abhazya konusunda tahrik ettiler, neticede Gürcistan, Abhazya’yı kaybetti. Daha sonra 2014’te Ukrayna, Kırım’ı kaybetti, fiilen bölünme noktasına geldi. Batı, tüm bu ihtilaflarda Rusya’ya karşı ambargo uygulamanın ötesine geçememiştir” dedi.‘AB, TAM DESTEK VERMEZ’Çin’i “rakip”, Rusya’yı ise “düşman” olarak tanımlayan ABD’nin, Ukrayna’ya söylem düzeyinde destek verdiğini, ancak AB’nin Ukrayna ile Rusya arasında sıcak çatışmanın körüklenmesine destek vermeyeceği görüşünü dile getirdi. Özülker, “ABD’nin Rusya’ya yönelik sert politikasının, AB içinde topyekun destek bulması zordur. Yükselen gerilime karşın Ukrayna-Rusya ihtilafının sıcak çatışma noktasına gelmeyeceğini düşünüyorum. Rusya, Ukrayna içindeki ayrılıkçıları teşvikini sürdürebilir, Kırım’da yaptığını yapmayı deneyebilir. Fakat Ukrayna’nın buna karşılık vermesi çok mümkün görünmüyor” diye konuştu. Biden yönetiminin Rusya’ya karşı sert söylemine karşın doğrudan Rusya’nın tarafı olduğu bir sıcak çatışmanın içinde yer almasının olası görünmediğini belirten Özülker, “ABD ve Rusya, burada karşı karşıya gelip savaş çıkaramazlar. İki ülke, dünyadaki nükleer silahların beşte dördüne sahip. Rusya ekonomik açıdan zayıf ancak askeri açıdan güçlü. Dolayısıyla bu başat ülkelerin, vekâlet savaşları yoluyla kendi aralarındaki bilek güreşini sürdürdükleri bir ortam var” değerlendirmesini yaptı.Rusya-Ukrayna geriliminin Türkiye’ye olası yansımalarını da değerlendiren Özülker, “İhtilafın büyüyerek çatışma haline dönüşmesi Türkiye açısından da kötü sonuçlar doğurabilir. Karadeniz’deki istikrar ve barış ortamın sona ermesi Türkiye’nin çıkarına olmayacaktır. Hem Rusya’yla hem de Ukrayna’yla hassas dengede yürüyen ilişkiler göz önünde bulundurulduğunda olası bir çatışma durumunda Türkiye taraf da olamaz, denge politikası yürütmeye çalışacaktır. Türkiye, politikasını çok dikkatli bir şekilde yürütmek durumundadır” dedi.  Hüseyin Hayatsever

Çocuğuna cinsel istismardan tutuklanan K.Y.,şikayetin geriçekilmesiüzerine beraat etti

Çocuğuna cinsel istismardan tutuklanan K.Y., şikayetin geri çekilmesi üzerine beraat etti Avukat Müjde Tozbey, mağdur ve annesinin zanlının tehditleri nedeniyle şikâyetinden vazgeçtiğini savundu. Tozbey, tehdit edilen mağdurun “Babam bir daha yapmayacak, bana söz verdi, yatağıma girmeyecek” dediğini annesinin de “Birkaç kez kızıma dokunduğunu kabul etti, bir daha dokunmayacak, kızım duruşmaya gidip iftira attığını söyleyecek, yoksa bizi öldürürler” dediğini belirtti. Konya’da 6 kız çocuk babası olan K.Y’nin çocuklarına cinsel istismarda bulunduğu iddia edildi. 15 yaşındaki kız çocuğu babası hakkında 23 Temmuz’da şikâyetçi oldu ve K.Y. tutuklandı. 15 yaşındaki kız çocuğu ile görüşen 5 doktor mahkemede, “Mağdurun 2018-2020 yılları arasında maruz kaldığı cinsel istismar eylemi ile ilgili olarak beden ve ruh sağlığının bozulduğu kanatine varılmıştır” dedi. Davanın 3 Şubat’ta görülen son celsesinde daha önce babası hakkında şikâyetçi olan mağdur beklenmedik bir şekilde ifadesini değiştirdi. Avukatlığını gönüllü olarak üstlenen Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Müjde Tozbey’i azlettiğini söyleyen mağdur, şikâyetini geri çekerek babasına iftira attığını savundu. Mahkeme heyeti, baba K.Y. hakkında anne ve çocuklarının oturduğu eve gitmesini yasaklayarak beraat kararı verdi. K.Y., tahliye olduktan hemen sonra kızının avukatı Tozbey hakkında şikâyetçi oldu.‘BAŞKA ÇAREMİZ YOK’Dava sürecini Cumhuriyet’e değerlendiren avukat Tozbey, çocukların istismarı anlattığı, annenin kendilerine başvurması üzerine davayı üstlendiğini belirterek “Biz yalnızca en büyük kızlarının istismarını ispatlayıp savcının iddianame hazırlamasını sağlayabilmiştik. Diğer kız çocuklarının benzer şeyler yaşadığını biliyoruz ancak anlatamayacak kadar küçükler. Olması gereken burada babanın serbest bırakılması değil, çocukların ve kadının devlet eliyle korunması olmalıydı” diye konuştu.“Dava sürecinde anne ve çocukların üzerinde baskı kuruldu” diyen Tozbey, son duruşma öncesi yaşananları şöyle anlattı: “Tehdit edilen anne istismarcı eşinin adına kayıtlı olan telefonundan arayarak ‘mecburuz Müjde Hanım, uyuyakaldığında yanlışlıkla birkaç kez kızıma dokunduğunu kabul etti, bir daha dokunmayacak, yanlışlıkla olmuş, başka çaremiz yok, kızım duruşmaya gidip iftira attığını söyleyecek, yoksa bizi öldürürler, rahat bırakmıyorlar’ diyerek dosyadan çekilmemizi istemiştir. Benimle konuşurken arkadan ‘kapat artık telefonu, uzatma, seni kandırmaya çalışıyor’ diyen bir erkek sesi duyulmuştur. Tarafımdan ‘yaşadıkların konusunda yalan mı söyledin’ diye sorduğumda ‘Hayır yalan söylemedim ama başka çaremiz yok’ şeklinde söylemiştir. Kız çocuğunu telefona vermesini istedim o da bana ‘Babam bir daha yapmayacak, bana söz verdi, yatağıma girmeyecek’ dedi. Babanın baskıları sonucunda anne bizi davadan azletti, biz de mahkemeye istifa dilekçemizi sunarak, ‘Artık istismarcı baba, mağdur çocuk ile birlikte aynı evde yaşamaya başlamıştır. Çocuğumuzun bu tarihten itibaren yaşadıklarından ve yaşayacaklarından beraat kararı veren mahkeme sorumludur’ dedik.”  Kübra Köklü




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter