Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Wednesday, 06.26.2024, 10:42 AM (GMT)

Search by date: 12/19/2020

ABD’den Rusya’daki 2 konsolosluğunu kapatma adımı

ABD’den Rusya’daki 2 konsolosluğunu kapatma adımı figure > ABD’de hükümet, Kongre'ye Rusya’daki 2 konsolosluğunu kapatma niyetini bildirdi. Associated Press ajansının aktardığına göre, ABD'nin bu adımı Rus hükümetinin 2017'de ülkedeki ABD'li diplomatların sayısını azaltmak istemesine dayanıyor. ABD hükümeti, 10 Aralık'ta Rusya’nın Vladivostok kentindeki konsolosluğu tamamen kapatmak ve Yekaterinburg kentindeki konsolosluğunun faaliyetlerini geçici durdurma isteği konusunda Kongre'yi bilgilendirdi.Associated Press ajansının haberine göre, ABD'nin söz konusu konsolosluklara yönelik bu adımı, Rus hükümetinin 2017'de ülkedeki ABD'li diplomatların sayısını azaltmak istemesi sonucunda aldığı belirtildi.NE ZAMAN YAPILACAĞI BELLİ DEĞİLNe zaman yapılacağı belirtilmeyen kapatma işlemi sonrasında ABD’nin Rusya’daki tek diplomatik temsilciliği Moskova’daki büyükelçiliği olacak.Rusya daha önce Saint Petersburg’daki ABD Konsolosluğunun kapatılması kararını, 2018’de ABD’nin Seattle’daki Rus Konsolosluğunu kapatılması emrini vermesinin ardından almıştı.ABD’nin Yekaterinburg ve Vladivostok konsolosluklarında görevli toplam 33 personeli bulunuyor. AA

İzmir Valisi uyardı: O kartlar ulaşımda kullanılmayacak

İzmir Valisi uyardı: O kartlar ulaşımda kullanılmayacak figure > İzmir Büyükşehir Belediyesi, HES Kodu-İzmirim Kart eşleştirme işleminin süresini 11 Ocak’a kadar uzattı. İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger de valiliğin resmi internet sitesinden belirlenen tarihe kadar HES Kodu tanımlaması yapılmayan kartların toplu ulaşıma kapatılabileceği uyarısını yaptı. İçişleri Bakanlığı’nın pandemiyle mücadele kapsamında çıkardığı genelge uyarınca, şehir içi toplu ulaşımda kullanılan elektronik kartlara kişisel HES kodlarının tanımlanması işlemleri sürüyor. İzmir’de HES kodları ile hamiline İzmirim Kartlarını eşleştirme işlemi 30 Ekim’de başladı. İlk etapta 15 Kasım’a kadar tanınan süre, önce 30 Kasım’a, ardından da 20 Aralık’a uzatıldı.SON TARİH 11 OCAK 2021Aradan geçen yaklaşık 1.5 aylık sürede, yapılan tüm duyurulara rağmen, aktif kullanılan hamiline İzmirim Kartların yalnızca yüzde 24’üne HES Kodu tanımlaması yapıldı. Sürenin son kez uzatılmasına karar verildi ve son tarih olarak “11 Ocak” belirlendi.VALİ KÖŞGER UYARDIİzmir Valisi Yavuz Selim Köşger valiliğin resmi internet sitesinden yaptığı duyuruda, İzmirim Kart-HES Kodu eşleştirmesinin, Koronavirüs’ün toplu ulaşım kaynaklı yayılımını engellemek açısından önemli olduğunu vurguladı ve şunları kaydetti: “İzmir’de eşleştirme işlemin yürütücülüğünü, Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ESHOT Genel Müdürlüğü yapıyor. Halen aktif olarak kullanılan hamiline (fotoğrafsız) İzmirim Kartların, ancak dörte birine kişisel HES Kodu tanımlamasının yapıldığı bildirilmiştir. Tanımlamaları yapılmayan kartlar, İl Hıfzıssıhha Kurulu kararlarıyla toplu ulaşıma 11 Ocak 2021 tarihinde kapatılacaktır. Kıymetli İzmirli hemşerilerime, mağduriyet yaşamamaları için bu tarihe kadar HES kodlarını, kullandıkları İzmirim Kartlara bir an önce tanımlamaları çağrısında bulunuyorum.”NASIL YAPILCAK?ESHOT Genel Müdürlüğü, vatandaşların, HES kodlarını ve TC kimlik numaralarını, kullandıkları İzmirim Kart ile eşleştirebilmesi için özel bir internet sitesi oluşturdu. “hes.eshot.gov.tr” adresli sitede, yalnızca bir İzmirim Kart için eşleştirme yapılabiliyor. Kişiselleştirilmiş (fotoğraflı) ya da hamiline tüm İzmirim Kartların, kişisel HES kodları ile eşleştirilmesi gerekiyor. Kullanımı oldukça kolay tasarlanan sitede, vatandaşlar, istenen bilgileri tek adımda girip, kaydını yaptırabiliyor. Vatandaşlar ayrıca, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin, metro istasyonlarında, vapur iskelelerinde, çeşitli hizmet binalarında ve sosyal tesislerde bulunan dijital bilgilendirme kiosklarında da eşleştirme işlemini gerçekleştirebiliyor. İZMİR / Cumhuriyet

Sözcü'den sonra Oda TV'ye de ceza

Sözcü'den sonra Oda TV'ye de ceza figure > Odatv İmtiyaz Sahibi ve Sözcü gazetesi yazarı Soner Yalçın, vergi müfettişlerinin incelemelerinin ardından Odatv’ye 371 bin lira ceza kesildiğini yazdı. /Archive/2020/12/19/121503048-vergi-cezasi-odatv.jpgSoner Yalçın, “Odatv dosyalarını/hesaplarını öyle didiklediler ki, örneğin Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi/UYAP'a girip, tüm dava giderlerine baktılar! Hiçbir şirkete bu tür bir inceleme yapılmamıştır; görülmüş şey değildi! Mesele şuydu; ceza kesme beklentileri o kadar büyüktü ki, usulsüzlük bulamadıkça araştırmayı genişlettiler! 'Nasıl yaparız da ceza keseriz' diye çabaladılar" sözleriyle süreci aktardı.  Yalçın, 'Bunu kimseye söylemedim' başlığı altında şunları aktardı:Biz, Mart-2020'de Odatv'nin kapatılması, Barışların hapse atılmasıyla ilgilenirken, Ankara'dan gelen üç vergi müfettişi tüm mali dosyalarımıza el koydu...Çalışma arkadaşlarıma bile söylemedim…Kimsenin moralini bozmak istemedim…Ancak. Kapıyı Sözcü Gazetesi açtı. Doğru da yaptı. Halkın ve tarihin yapılan bu zulmü öğrenmesi gerekiyor.Mesele şu:Daha Odatv kapatılmamıştı.Daha Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu tutuklanmamıştı.Daha Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan tutuklanmamıştı.Daha Odatv Ankara Haber Müdürü Müyesser Yıldız tutuklanmamıştı.Bir ay önceydi…Tarih: 31 Ocak 2020.Berat Albayrak'ın başında olduğu Hazine ve Maliye Bakanlığı, Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı'nda bir görevlendirme yapıldı. Ankara'dan üç mali müfettiş İstanbul'a gönderilecekti.Görevleri, Odatv'ye “vergi incelemesi” yapmaktı.İyi de koca İstanbul'da vergi müfettişi mi yoktu; niçin Ankara'dan gönderilecekti bu üç müfettiş? Teamüllere göre görevlendirmenin İstanbul'dan yapılması gerekiyordu. Ki…Üç vergi müfettişinin İstanbul'a uçakla gelip gitmeleri, aylarca İstanbul'da kalmaları, harcamalar yapmaları devlete masraf değil mi? Kimin umurunda, hesap başkaydı…Odatv, küçük-orta ölçekli bir kurum; üç vergi müfettişinin inceleme yapmasını gerektirecek büyük mükellef değil yani. Odatv'ye bu “özen/ilgi” nedendi?Berat Albayrak'ın başında olduğu Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan kim Odatv'ye özel muamele yapılmasını emretti? Bu kişi devlet görevlisi mi? Yoksa bir medya yöneticisi mi?FETÖ döneminde MASAK (Mali Suçları Araştırma Kurulu) Odatv üzerine büyük baskı kurdu; her bir kuruşun hesabını sordu. Tertemiz çıktık o karanlık soruşturmalardan. Ama bugün…Kimileri FETÖ'den öğrendikleri yöntemleri devam ettiriyor.371 BİN TLBiz, Mart-2020'de Odatv'nin kapatılması, Barışların hapse atılmasıyla ilgilenirken, Ankara'dan gelen üç vergi müfettişi tüm mali dosyalarımıza el koydu.Kulağımıza gelen iddialara göre, Odatv'yi çökertmek için 5-6 milyon lira vergi cezası kesilecekti. Üç vergi müfettişini görevlendirmenin amacı buydu!Pandemi ülke gündeminde ağırlığını hissettirip kimi yasaklamalar başlamasına rağmen Ankara'dan gelen üç vergi müfettişi çalışmalarına ara vermedi. “Kısa zamanda bitirilmelidir” talimatı mı almışlardı?Odatv dosyalarını/hesaplarını öyle didiklediler ki, örneğin Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi/UYAP'a girip, tüm dava giderlerine baktılar! Hiçbir şirkete bu tür bir inceleme yapılmamıştır; görülmüş şey değildi!Mesele şuydu; ceza kesme beklentileri o kadar büyüktü ki, usulsüzlük bulamadıkça araştırmayı genişlettiler! “Nasıl yaparız da ceza keseriz” diye çabaladılar.Sonuçta, Odatv'ye 371 bin lira ceza kestiler. Etimiz ne, budumuz ne?Bunun 132 bin lirası Google reklam faturaları içindi! Aslında Google haber sitelerinden fatura istemiyor. Ama biz bu gelirimizi gösterip, devlete vergimizi verdik. Diyeceksiniz ki, cezayı neden kestiler? Efendim, fatura bir ay sonra kesilmiş! Yılda 12 fatura kesip ödeme yapmışız. Ama “Takdir yetkimizi kullanıyoruz” dediler!Bitmedi…NİHAT GENÇ CEZASINihat Genç, Odatv'de yazdığı bir yazı sebebiyle tazminata mahkûm oldu. Yazı insanlarının ekonomik durumu belli; Nihat Genç'in para cezasını Odatv ödedi.Vergi müfettişleri dedi ki; “Ödeme yasal değil.”Yahu nasıl yasal değil? Nihat Genç, Odatv yazarı, Odatv'de yazdığı makale sebebiyle ceza almış, başka bir yerde yazmış değil ki? Veya Nihat Genç yazı dışında başka sebeple ceza almış ve bunu Odatv ödemiş değil ki? “Bizce böyledir” deyip, 39 bin lira ceza kestiler!Sonuçta…Aynı ödeme için hem kasadan 250 lira, hem kredi kartından 250 lira çekilmiş gibi en ince ayrıntısına kadar inceleme yapılıp toplamda 371 bin lira ceza kestiler.Odatv'nin başına gelenler destan olur.Sadece bu yıl:Odatv'yi kapattılar.Odatv yöneticilerini ikinci kez hapse attılar.Odatv'ye toplamda yüzlerce yıllık hapis cezası istenen davalar açtılar.Odatv'yi mali açıdan çökertmek istediler.Evimiz barkımızı başımıza yıktılar; özel hayatlarımız üzerinde drone uçurdular.Günlerce ekranlarda hakkımızda etmedikleri küfür kalmadı.Tarihimizde böylesine ağır baskılara kaç yayın organı uğradı?Yukarıda okuduğunuz cümle içindeki “Odatv” yerine, “Sözcü” yazın hiçbir anlam değişikliği olmayacaktır.Odatv'den Sözcü'ye hakikat merkezleri direnmeyi sürdürecek.Ey sırtını devlete dayayan sinsi korkaklar:Biz kalemle mücadele ediyoruz, yiğitseniz kalemle çıkın karşımıza! cumhuriyet.com.tr

Exxen'le anlaşan Hasan Can Kaya'nın "Konuşanlar"şovunun tüm bölümleri YouTube'dan kaldırıldı

Exxen'le anlaşan Hasan Can Kaya'nın "Konuşanlar" şovunun tüm bölümleri YouTube'dan kaldırıldı figure > Hasan Can Kaya ve ekibinin Acun Ilıcalı'nın sahibi olduğu EXXEN adlı platformla anlaşması sonrasında "Konuşanlar"ın bölümleri YouTube'dan kaldırıldı. /Archive/2020/12/19/114942723-haan-can-kaya.jpgFotoğraf: 'Konuşanlar ' YouTube videosuPandemi sürecinde "Konuşanlar" adlı YouTube kanalında yayımlanan aynı isimli şovla bir anda yıldızı parlayan Hasan Can Kaya, son dönemde sosyal medyada en çok takip edilen mizahçı oldu.Hasan Can Kaya bir süre önce Acun Ilıcalı ile anlaştığını ve Konuşanlar'ın yenin bölümlerinin Ilıcalı'nın EXXEN adlı dijital platformunda yayımlanacağını duyurmuştu.Anlaşma sonrası "Konuşanlar" adlı şovunun bölümleri YouTube'dan kaldırıldı.Hasan Can Kaya, bu açıklamanın ardından takipçilerinden ve izleyicilerinden gelen tepkiler üzerine de YouTube canlı yayınıyla uzun bir açıklama yaptı ve soruları yanıtladı. cumhuriyet.com.tr

Soyer yılın son meclisinde konuştu: Biz siyasetle zenginleşen siyasetçilerden değiliz

Soyer yılın son meclisinde konuştu: Biz siyasetle zenginleşen siyasetçilerden değiliz figure > İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclis toplantısında konuşan Başkan Tunç Soyer, “Biz siyasetle zenginleşenlerden değiliz. Eşinden şiddet gören kadına iş buluyorsak, o kadın kendi ekmeğini kazanıyorsa biz onun aldığı maaşla mutlu oluyoruz. Cebine giren haksız kazançla mutlu olan siyasetçilerden değiliz" dedi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Aralık ayı olağan meclis toplantısının üçüncü oturumu Başkan Tunç Soyer idaresinde Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM) gerçekleşti. 2020 yılının son meclis toplantısında kent için önemli kararlar alınırken,  Kültürpark projesi için de yeni süreç başladı. Kültürpark için sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarının görüş ve önerileri çerçevesinde yeniden düzenlenen 1/5000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve Plan Raporu önerisi ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı ve Plan Raporu önerisi Çevre, İmar, Eğitim-Kültür, Hukuk, Kentsel Dönüşüm ve Fuarcılık komisyonlarına gönderildi. /Archive/2020/12/19/115012751-4.jpgŞEHİR HASTANESİ CEVABIBüyükşehir Belediye Başkanı Soyer, toplantının sonunda muhalefet grubunun eleştirilerine toplu cevap verdi. AKP grubunun pandemi döneminde Eşrefpaşa Hastanesi'nin etkin kullanılmadığı yönündeki açıklamaları üzerine konuşan Soyer, “Eşrefpaşa Hastanesi İl Sağlık Müdürlüğü’yle beraber çalışılıyor. Temiz hastane olarak kullandıkları için boş yatak olabilir.  Deprem sırasında hasar gördü. Bakıma rağmen hizmet vermeye devam ediyor. 2014 yılında Şehir Hastanesinin temeli atıldı; 30 ayda bitecekti. 6 sene geçmiş. Bunu da bilelim. Keşke o da açılsaydı. 150 yataklı Eşrefpaşa Hastanesi’ni tartışmaktansa…” dedi."EŞİMLE İFTİHAR EDERİM"AKP meclis üyelerinin Köy- Koop Başkanı Neptün Soyer üzerinden yönelttiği eleştirilere detaylı şekilde cevap veren Soyer, şunları söyledi:“Eşim, evim, kardeşim meselesiyle ilgili derli toplu bir şeyler anlatacağım. Diliyorum ki bir daha meclis gündemine gelmez. Meclis çatısı altındaki arkadaşlarımızın vaktini meşgul etmez. Niye bir etik meselesi niye bir hukuki mesele değil. Açmam lazım. Benim eşim matematik öğretmeni. Seferihisar’da yıllarca öğretmenlik yaptı. Bademler'de kooperatifçilikle tanışana kadar öğretmenliğe tutkuyla bağlıydı. Seferihisar’da 2011 yıllarıydı bir kooperatif kurdu. 7 kadınla kurmuşlardı. Önce üretici pazarında tezgah açtılar. Sonra bu kadınlar Sefer Tası adında bir lokanta açtılar. Ev yemekleri yaptılar. Hibe aldılar, pekmez tesisi açtılar. Bu kadınlar e-ticarete başladılar. Tarım Bakanlığı’ndan kaynak buldular, Et Entegre Tesisi açtılar. Bu kadınlar ekmek kazanmaya başladı ve biz de gurur duyduk. O arada İzmir Köy- Koop yönetimine girdi ve başkanlığa seçildi. Sadece erkeklerin olduğu mecrada iki kere üst üste başkanlığına seçildi. Sonra kısa bir dönem Köy- Koop'un Türkiye Genel Başkanlığı'nı yaptı eşim. Hala Hıdırlık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi'nde hem de Köy-Koop İzmir'de Yönetim Kurulu Başkanlığı yapmaya devam ediyor. Ben de eşi olarak gurur duyuyorum. İzmir farklıdır. Türkiye'nin her yerinde 'her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır' derler. Ben eşim için tersini söylerim. İzmir'de her başarılı kadının arkasında bir erkek vardır. Ben o erkeğim. Gerçekten iftihar ederim"./Archive/2020/12/19/115011408-2.jpgBELEDİYE İLE KÖY-KOOP ARASINDA TİCARET YOKSeferihisar Belediye Başkanlığı döneminde tarımı öne çıkartan çalışmalar yaptıklarını hatırlatan Başkan Soyer, "Mandalina üretici birliği kurduk. Mandalinanın kurusunu Türkiye'nin her yerine sattık. Mandalina ürettik. Bizim tek bir mandalina ağacımız olmadı. Neptün Hanım’ın da bugün ineği ya da sütü yok. Bizim yaptığımız şey İzmir Büyükşehir Belediyesi ile kooperatif arasında ticaret değil. Olsa anlarım. Şirketle para kazanırsanız sahipleri bunu cebine koyar. Kooperatifte para kazanırsanız, o para onun ortaklarına ve yatırıma gider. Kooperatif ve şirketin farkı bu" dedi. Eşi Neptün Soyer'in Tarım Bakanlığı'na bağlı yüzün üzerinde birim kooperatifin çatı kuruluşu olan Köy -Koop'un ilk kadın başkanı olduğunu dile getiren Soyer, şunları aktardı:“Köy-Koop İzmir İl Yönetim Kurulu Başkanlığı'nın 10 yaşın üzerinde bir ticari aracı, bir sekreteri, bir yöneticisi var. Bir de Neptün Hanım… 7 kişilik de yönetim kurulu var. Bütün Köy-Koop bu. Bu Köy-Koop bu kurumsal kapasitesiyle olağanüstü işler yapar. Köy-Koop yüzün üzerinde birim kooperatiflerin koordinasyonunu sağlar. Birim kooperatifler kendi sermayelerin oluştururlar ve kendi ortakları tarafından yönetilirler. Eşimin hayali ve benim desteğim yine ilk kurulduğu yıllarda olduğu gibi Köy -Koop’u dünyaya ihracat yapacak kurumsal kapasiteye kavuşturmaktır. Ben de hangi koltukta oturursam oturayım, gücüm ne kadarına yeterse yetsin destek vereceğim. Tire Süt tek süt alınan kooperatifti, ben adayken çok sayıda kooperatiften süt alınacağını ve daha çok çocuğa ulaştıracağımızı söylemiştim. Neden diğer kooperatiflerden de alınmasın? Bergama ve Kiraz'daki kooperatiflerden de süt almaya başladık. Bergama ve Kiraz belediyeleri AKP'li biliyorsunuz. AKP meclis üyelerinin teşekkür etmesi gerekirken Tire'den alımı neden azalttığımızı sorguluyor. Köy- Koop o parayı cebine mi koyuyor zannediliyor?” /Archive/2020/12/19/115012079-3.jpgSİYASETLE ZENGİNLEŞEN SİYASETÇİLERDEN DEĞİLİZSoyer ayrıca, “Biz siyasetle zenginleşen siyasetçilerden değiliz. Kentin merkezindeki otobüs garajını plazaya çevirip izin veren siyasetçilerle, yeşil alan planını değiştirip müteahhitlerle iş birliği içinde gökdelen diken siyasetçilerle, Sayın Cumhurbaşkanı'na ‘bu şehre ihanet ettik’ dedirten düzenlemeleri yapan siyasetçilerle ilişkimiz olmaz, onlara benzemeyiz. Bizim bu tür siyasetçilerle hiçbir benzerliğimiz yoktur. Biz ne zaman hangi kazanılan parayla mutlu oluruz biliyor musunuz? Eşinden şiddet gören kadına iş buluyorsak, kendi ekmeğini kazanıyorsa biz onun aldığı maaşla mutlu oluyoruz. Evde midye dolma yapan kadınlarımız var. Pagos Üretici Pazarı'nda şimdi midye satıyorlar. Restoran kurma hayalini kuruyorlar. Dereotlu, cevizli midye yapmaya başladılar. O midyeden alınlarının ak sütü gibi helal kazandıkları paradan mutlu oluyoruz. Acil çözüm ekibi ile gittiğimiz mahallede '30 yıldır bu mahallede oturuyorum ilk defa Belediye Başkanı ile sokakta yürüyorum' diyen muhtarın mütevazı taleplerini karşılamak için yaptığımız harcamadan mutlu oluyorum. Çok mutlu oluyorum.  Cebine giren haksız kazançla mutlu olan siyasetçilerden değiliz çok şükür" ifadelerini kullandı."KÖY-KOOP TİCARET YAPMAZ"Köy- Koop'un yasal olarak yönetim kurulu başkanının kim olduğunun hiçbir önemi olmadığını aktaran Soyer, "Çünkü Köy-Koop Başkanı'nın ticareti yoktur. Siz milyonluk faturaları çıkarıp sanki onun kasasına giriyormuş gibi söylerseniz bu en hafif tabirle insafsızlıktır, haksızlıktır. Her fırsatta pandemi gibi deprem gibi krizler nedeniyle yakaladığımız ortak çalışma kültürünün ne kadar kıymetli olduğunu söylemeye devam edeceğim. Çünkü bu onurlu çatı altında canla başla görev yapan meclis üyelerimizin hangi siyasi görüşten olursa olsun bu şehre güzel hizmetler yapmak istediklerini biliyorum. Bu krizlerle başa çıkmanın yolu el ele vermekten geçer. Gelin İzmir'in sorunlarını birlikte çözelim. Siyasette yarışacaksak performans üzerinden, icraat üzerinden yarışalım. Bunu birbirimizi incitmeden yapmak mümkün. Birbirimizin eşiyle, kardeşiyle değil. Siyaset ve belediyecilik bir kenti dönüştürme sanatıysa eğer gelin bu sanatı birlikte yapalım. Bu şehrin insanları icraat üzerinden yarışanları takdir eder ve haklarını teslim eder. Bu şehir ve güzel insanları buna değer. Mevlana'nın vuslat yıldönümü nedeniyle onu anarak onun güzel bir lafı ile bitireyim:  Bizi bilen bilir bilmeyen de kendi gibi bilir” ifadelerini kullandı cumhuriyet.com.tr

NBA'deşampiyon adayıLakers yüzde 81 oy aldı

NBA'de şampiyon adayı Lakers yüzde 81 oy aldı figure > NBA’de her sezon öncesi yapılan takım menajerleri anketinde bu sene şampiyonluk favorisi olarak %81 ile Los Angeles Lakers gösterildi. NBA’de her sezon öncesi yapılan takım menajerleri anketinde bu sene şampiyonluk favorisi olarak %81 ile Los Angeles Lakers gösterildi.NBA’de her sezon başında yapılan ve 30 takım menajerinin katıldığı anketlerin sonuçları sezonun başlamasına kısa bir süre kalan açıklandı. 33 sorudan oluşan ankette menajerler, sezon sonunda kimin şampiyon olacağı, kimin en değerli oyuncu ödülünü alacağı gibi temel sorular yanında ligdeki koçlar hakkında da oy kullandı. 2020/21 sezonunu şampiyon olarak tamamlaması beklenen takım, menajerlerin %81’inin oyunu alarak Los Angeles Lakers olurken ikinci sırada %11 ile bir diğer Los Angeles temsilcisi Clippers oldu. Menajerler tarafından seçilen diğer takımların ise Brooklyn Nets ve Miami Heat olduğu belirtildi.MVP FAVORİSİ ANTETOKOUNMPOMenajerlerin en değerli oyuncu ödülü için favorisi ise Milwakue Bucks’ın yıldızı Giannis Antetokounmpo oldu. Takımıyla 5 yıllık yeni sözleşme imzalayarak NBA tarihinin en çok kazanan ismi olan Yunan oyuncu bu sene de MVP ödülünü kazanması halinde, Larry Bird’den sonra ödülü arka arkaya 3 kez kazanan ilk isim olacak. Bird, Boston Celtics forması giydiği dönemde 1984,1985 ve 1986’da en değerli oyuncu ödülünü kazanmıştı. Antetokounmpo’nun menajer oylarının %32’sini, Luka Doncic’in %21’ini ve Anthony Davis ve Lebron James’in oyların %18’ini aldığı kaydedildi.FAVORİ KOÇ SPOELSTRAMenajer anketinde ligdeki en iyi koç, en iyi maç hazırlığı yapan koç ve en iyi motivasyon sağlayan koç kategorilerinin üçünde de ilk sırada Miami Heat’in koçu Eric Spoelstra yer aldı.Ankette yılın çaylağı olarak ilk sırada bulunan isim ise %39 ile Charlotte Hornets’den LaMelo Ball oldu. cumhuriyet.com.tr

Ä°zmir polisi sosyal medyadan seslendi: Evde kalÄ°zmir

Türkçe Haberler En Son Başlıklar İzmir polisi sosyal medyadan seslendi: Evde kal İzmir figure > İzmir Emniyet Müdürlüğü, koronavirüs ile mücadele kapsamında İzmirli vatandaşlara sosyal medyadan 'Evde Kal' çağrısı yaptı. İl Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı polis ekipleri, tüm yurt genelinde Cuma günü 21.00'den itibaren başlayan 56 saatlik sokağa çıkma kısıtlamasının ardından kentin işlek cadde, sokak ve meydanlarında denetim yaptı. Drone ile saniye saniye görüntülenen denetimler, sosyal medyada paylaşıldı. İzmir Emniyet Müdürlüğü'nce sosyal medyadan yapılan paylaşımda, "Biz sizin için varız. Sağlıklı günler için evde kal İzmir" ifadelerini kullandı. DHA

Cumhuriyet Gazetesi dayanışmasıbüyüyor. 19 Aralık 2020 tarihli okur dayanışmasıilanları

Cumhuriyet Gazetesi dayanışması büyüyor. 19 Aralık 2020 tarihli okur dayanışması ilanları figure > Basın İlan Kurumu'nun gazetemize yönelik ilan cezalarına karşı okurlarımızın 'dayanışması' büyüyerek sürüyor. Cumhuriyet'e 'dayanışma ilanları'yla büyük güç veren gazetemizin gerçek sahibi okurlarımızın sayfalarımızda yayımlanan ilanlarına dijital dünyadaki sesimiz www.cumhuriyet.com.tr'de de yer vereceğiz. BASKI SÜRÜYOR, DAYANIŞMA BÜYÜYOR, OKURLARI CUMHURİYET'İ YALNIZ BIRAKMIYOR! BASIN İLAN KURUMU'NUN CUMHURİYET'E YÖNELİK İLAN KESME CEZALARINA KARŞI OKURLARIMIZ DAYANIŞMA İLANLARI VERİYOR, BAĞIMSIZ VE GÜÇLÜ CUMHURİYET'E DESTEK OLUYOR. DAYANIŞMA İLANLARI HAKKINDA BİLGİ İÇİN AŞAĞIDAKİ İLETİŞİM BİLGİLERİNİ KULLANABİLİRSİNİZ./Archive/2020/12/19/010318434-ile.jpg/Archive/2020/12/19/010539088-ozek.jpg/Archive/2020/12/19/010350886-11.jpg/Archive/2020/12/19/010350949-17.jpg/Archive/2020/12/19/010351011-18.jpg/Archive/2020/12/19/010351090-19.jpg/Archive/2020/12/19/010351152-20.jpg/Archive/2020/12/19/010351246-21.jpg/Archive/2020/12/19/010351340-22.jpg/Archive/2020/12/19/010351433-23.jpg/Archive/2020/12/19/010351527-24.jpg/Archive/2020/12/19/010351636-25.jpg/Archive/2020/12/19/010351730-26.jpg/Archive/2020/12/19/010351777-27.jpg/Archive/2020/12/19/010351871-12.jpg/Archive/2020/12/19/010352355-28.jpg/Archive/2020/12/19/010352871-16.jpg/Archive/2020/12/19/010353386-14.jpg/Archive/2020/12/19/010353996-13.jpg/Archive/2020/12/19/010354418-15.jpg cumhuriyet.com.tr

Prof. Daron Acemoğlu’ndan Türk bankalarıiçin korkutan uyarı

Prof. Daron Acemoğlu’ndan Türk bankaları için korkutan uyarı figure > Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden (MIT) Prof. Daron Acemoğlu, şu anda Türkiye’de bankaların ve şirketlerin bilançolarının çok kötü durumda olduğuna dikkat çekerek, bunun için yeni bir kaynak yaratılması gerektiğini vurguladı. Bilim Akademisi tarafından düzenlenen “Covid-19 Sonrası Dünya Ekonomisi” konferansında konuşan Acemoğlu, son dönemde gerilen Türkiye-ABD ilişkileri ile ilgili olarak, “Türkiye için zor zamanlar bunlar. Ama bence en büyük problemler Türkiye’de şu anda içten gelen problemler. Son 10 yıldır verimliliği düşük büyüme özellikle tüketime bağlı, devlet harcamalarına, devlet bankalarına bağlı bir büyüme tablosu var. Türkiye’deki şirket bilançoları, banka bilançoları kötü durumda. Tüketici bilançoları kötü durumda. Türkiye’nin ekonomik olarak çok zor dönemler var önünde. Tabi ki dışarıdan gelen unsurlar buna katkıda bulunabilir ama asıl problemler içeride” diye konuştu.DEMOKRASİ KUVVETLENDİRİLMELİ“Türkiye sizi göreve çağırsa yapacağınız düzenlemeler neler olur?” konusuna ilişkin olarak ise Prof. Acemoğlu, “Türkiye’nin kısa uzun dönemli problemleri var. En başta demokrasinin kuvvetlendirilmesi lazım. Ekonomik kurumlardaki iyileşme araçların daha bağımsız otonom hale gelmesi lazım. Örneğin Merkez Bankası, yargı kurumlarının daha güçlenmesi ve bağımsız hale gelmesi... Aynı zamanda makroekonomik olarak şirketlerin ve bankaların bilançolarının düzelmesi gerekiyor. Bunun için de yurtdışından para gelmesi gerekiyor. Şu anda sadece kurumsal açılardan yapılacak reformlarla Türkiye büyüyemez. Çünkü bankaların ve şirketlerin bilançoları o kadar kötü durumda ki bunun için yeni bir kaynak yaratılması lazım.HIZLI KÖTÜLEŞME VARMIT Profesörü Daron Acemoğlu, yaptığı sunumda şu tespitlere yer verdi: Demokrasinin bir krizden geçtiği doğru. Bunu en net olarak Türkiye’de görüyoruz. Türkiye’deki kurumların kalitesine bakalım. OECD verilerine göre, birçok kurumsal açıdan 2000’li yılların başında Türkiye’nin iyileştiğini görüyoruz. Bu tabi ekonomik reformların çok hızlı yapıldığı, yargı reformlarının yapıldığı, yolsuzlukların kontrol altına alındığı bir dönem. Ama 2008’den (hatta 2006’dan) sonra kurumların hepsi negatife gidiyorlar. Kurumlarda çok hızlı şekilde bir kötüleşme görüyorsunuz.Dünya Bankası raporuna göre, ekonomi konusundaki kararnameler ve yeni kurallarda 2008’den sonra korkunç bir artış var. 500’den 4 bine kadar çıkıyor. Yani devletin mikro bir şekilde şu şirket bunu yapabilir, bu sektör bunu yapabilir gibi kararlar var. Bunların büyük kısmı daha keyfi ve denetlemeye tabi olmadan Cumhurbaşkanı, başbakanlık kararı ya da başka denetlemeye tabi olmayan kararnameler olduğunu görüyoruz.MEDYA ÖZGÜRLÜKLERİ ÇOK GERİLEDİ- Türkiye’de sivil toplumun çok geri adım attığını görüyoruz. Medya özgürlükleri çok geriledi. Uluslarası Af Örgütünün ve gazetecilik örgütlerine göre son 6 yıl içinde dünyada hapishanede olan gazetecilerin yüzde 30’u Türkiye’de. Medya özgürlüğünün azaldığı yerde sivil toplumun zayıfladığını, demokrasinin çalışmadığını görüyoruz. Her yerde bir demokratik gerileme var ama Türkiye bunu en iyi özetleyen ülkelerden biri. Türkiye’de başka ülkelerden daha hızlı gerçekleşti bu gerileme.- 2006’dan önce demokrasiye giden ülkeler daha fazla. 2006’dan sonra hemen hemen demokratik ilerlemeler duruyor. Birçok ülke de demokratik olarak geriye gidiyor. Birçok ülkede bugün aslında demokrasinin o kadar da önemli olmadığı demokratik hükümetlerin krize doğru yanıt vermediği, hatta Türkiye’de vurgulandığı gibi tek adamlar ya da muhalefete daha fazla özveride bulunması gerekmeyen liderlerin daha iyi olduğu konusunda bir vurgu var. Hatta bazı insanlar demokrasilerin daha kötü ekonomi yaptığını savunuyorlar. Bu aslında çok yanlış bir düşünce.- Son 60 yılda 150 ülke demokrasiye geçmiş. Bunların her birini sıfıra koyuyorum ve bunların demokrasiye geçtikten sonraki büyüme oranlarına bakıyorum. Demokrasiye geçtikten sonra hafif bir büyüme, ondan sonra çok hızlı bir büyüme var. 20 yıl içinde demokrasiye geçenler, demokrasi olmayan ülkelere göre yüzde 20 daha fazla büyümüş oluyorlar. Şehriban Kıraç

KoçÜniversitesi Rahmi M. KoçBilim Madalyası’nın sahipleri: Bu iki harika bilim kadınınıiyi tanıyın

Koç Üniversitesi Rahmi M. Koç Bilim Madalyası’nın sahipleri: Bu iki harika bilim kadınını iyi tanıyın figure > İki harika bilim kadını... Biri 21. yüzyılın en önemli sorunlarından biri olan göç konusunda dünya çapında ses getiren araştırmaları gerçekleştiren ABD Cornell Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Filiz Garip. Diğeri ise fotonik ve nanoteknolojiyi kullanarak hastalıkları erken teşhis edebilen biyosensör geliştiren İsviçre’de École Polytechnique Fédérale de Lausanne (EPFL) Biyomühendislik Enstitüsü’nde Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Hatice Altuğ. İkisi de bu yıl online törenle açıklanan Koç Üniversitesi Rahmi M. Koç Bilim Madalyası’nın sahipleri. Prof. Filiz Garip pandemi yüzünden gerçekleştirilemeyen 2019 yılı ödülünü aldı. Prof. Hatice Altuğ ise 2020 ödülünü... Çok gençler... 2 farklı kıtadan dünya çapında başarılara imza atan bu iki bilim kadınımızın çalışma alanları birbirinden çok farklı. Ama ortak noktaları bilim tutkuları, ilham verici kişisel gelişimleri, ikisinin de anne olması ve son olarak eklemeliyim, ikisinin de çok güzel olması... Online törenin hemen ardından ikisi ile de Zoom üzerinden peş peşe 15’er dakikalık söyleşi yaptım. PROF. DR. HATİCE ALTUĞ: EN BÜYÜK TUTKUM FİZİKÖğretmen bir anne babanın çocuğu... Burdur Karamanlı’dan çıkıp önce Bilkent Ünivesitesi’ne, ardından ABD’ye Stanford Üniversitesi’ne, oradan da İsviçre Lozan’a uzanan yol... “Fizik benim en büyük tutkum” diyor. Lise yıllarında başarılı olduğundan çevresinin doktor ya da mühendis olması için ikna çabaları işe yaramamış. “Hem çok zor bir alan hem de iş bulamazsın, ne yapacaksın” sözleri ile karşılaştığını anlatıyor, “Ama zor olan beni çekiyor, küçük yaşlardan beri elektrik, ışık ilgimi çekiyordu, bilinmeyene yönelmek, keşfetmek tutkusu daha ağır bastı” diyerek. /Archive/2020/12/19/005322652-s1-hatice.jpgStanford’da fizik bölümüne henüz 28 yaşında iken Yardımcı Prof. unvanı ile kabul edilmiş. “Bir noktada yolum Mehmet Toner’in laboratuvarına düştü. Toner ve ekibi kanda dolaşan  kanser hücrelerini teşhis için bir elektronik kan testi geliştiriyordu. Bundan çok etkilendim ve yönümü fotonik ve nanoteknolojiyi sağlık bilimlerine uygulamaya çevirdim” diyor. İsviçre’de École Polytechnique Fédérale de Lausanne (EPFL) Biyomühendislik Enstitüsü’nden aldığı “Gel burada kendi laboratuvarını kur ve çalış” teklifini kabul etmiş. 15 yıldan beri burada.  “Laboratuvarımızın amacı ışık, fotonik ve nanoteknolojiyi kullanarak gelecek nesil biyosensör ve biyomedikal aletler geliştirmek. Işığı çip üzerinde manipüle ederek, ışığın hızını düşürerek cihazları geliştiriyoruz. Bu geliştirdiğimiz aletleri hastalıkların erken teşhisinden tutun da kişiselleştirilmiş tıp gibi değişik alanlarda sağlık üzerindeki uygulamalarına bakıyoruz. Genel amacımız, insan hayatının kurtarılmasına katkıda bulunmak. Geliştirdiğimiz bu aletleri kan, idrar ve hücre ya da değişik biyomedikal örneklerin üzerine uyguluyoruz” diyor. - COVID-19 pandemisinde hâlâ çok zorlu bir sürecin içindeyiz. Bu konuda da çalışmalarınız var mı?Evet, var. Koronavirüsün yol açtığı sitokin sendromunun bir benzeri sepsiste de var. Biz AB konsorsyumu bir proje teklifi kapsamında geliştirdiğimiz ölümcül bir hastalık olan sepsisi erken teşhis test kitlerimizi COVID-19’a da uyarladık. Laboratuvar ortamında denemelerini sürdürüyoruz. Bunlar hızlı ve ucuz testler, her ortamda yapılabiliyor. İlk başlarda hasta örneği bulmakta zorlanıyorduk ama artık onu da aştık. Tabii bunu üretecek şirket, üretimin onaylanması vs. belli süreçler var daha... ‘İŞBİRLİĞİNE AÇIĞIZ’- Fotonik, nanoteknoloji, dijital çözümler, sağlık biliminde giderek daha fazla yer tutuyor. Türkiye’de benzer çalışmaları takip ediyor musunuz? Nasıl buluyorsunuz? Kendi çalıştığım alanda Türkiye’de de kimi üniversitelerde başarılı çalışmalar var. Koç ve Bilkent bilip takip ettiğim üniversiteler. Ama diğerleri de var. Hepsi ile işbirliğine açığız. Sanırım Türkiye’de önemli sorunlardan birini bilimsel buluşu ürüne çevirmekte... - Türkiye’den teklif alırsanız dönmeyi düşünür müsünüz?Çok emek verdiğim bir laboratuvarım var. O yüzden şimdilik gündemimde yok. - Hem bir bilim kadını hem anne olarak yaşadığınız güçlükler var mı?Olmaz olur mu, üstelik destek alacağın ailen uzakta olunca. Örneğin saat 18.00’de kızımı kreşten almam lazım ama bu toplantı var. Çözümler geliştirmem gerek, annem yanımda yok ki.. - Gençlere önerileriniz?Sevdikleri işi bulmaya çalışsınlar ve tutku ile yapsınlar...  PROF. DR. FİLİZ GARİP: GÖÇ SORUNLARIN SONUCUGöçmen ailenin kızı Filiz Garip... Bulgaristan doğumlu. Yakın akrabalarını ziyarete giden ailesi SSCB döneminde kapıların kapanması ile uzun süre Türkiye’ye dönememiş. Sınıra yakın Karcaali şehrinde yaşamış ve fırsat kollamış. Filiz Garip, “Ben çok küçükken dönmüşler. Bulgaristan’dan Bursa’ya soğuk trende yolculuğun öyküsü ile büyüdüm” diye anlatıyor. Sonra Ankara, ardından Trakya Çerkezköy. Başarılı bir öğrenci tabii. Anadolu lisesini bitirdikten sonra ver elini Boğaziçi Üniversitesi. Orada endüstri mühendisliği okuyor, finansa yöneliyor. Doktora için New York’a Princeton Üniversitesi’ne gidiyor. “İlk kez orada bir sosyoloji dersine girdim. Çok etkilendim” diye anlatıyor. Yön değiştirerek doktorasını sosyoloji alanında göç üzerine yapıyor. “Tabii ailemi ikna etmek o kadar da kolay olmadı. Onlar da hayata sıfırdan başlamış insanlardı ama bana ve kardeşime inandılar, fırsat verdiler” diye ekliyor. /Archive/2020/12/19/005305168-filizsayfa15.jpgİlk çalışma, Tayland’daki iç göç üzerine. O dönem Tayland en hızlı büyüyen ekonomilerden, köyler hızla kentlere taşınıyor ama bir köyün göç verme hızı diğer köyden farklı. Bunların nedenleri ne? Aile ve çevre faktörlerinin rolü ne? İşte bunları araştırıyor.  Sonra iç göçün dar bir alan olduğunu anlıyor ve genişletmek istiyor. ABD’de Meksika doğumlu 40 milyonu aşkın insan var. Onlar üzerine çalışıyor. Büyük veri teknolojilerinden yararlanarak çığır açıcı bir modelleme geliştiriyor. “Meksika’dan ABD’ye 50 yıldır devam eden göç hareketi var ama sanki hiçbir değişim yokmuş gibi aynı şekilde devam ediyor görümünde. Ama gerçek hiç de öyle değil. Ben de bilgisayar modellemelerinden yararlanarak farklı modeller geliştirebilir miyiz diye düşündüm. 4 farklı göçmen dalgası var. Hepsini tetikleyen faktörler birbirinden farklı. Hepsini ayrı aynı modelledik. İşçi sınıfını göçünden eğitimli zengin Meksikalı sınıfın göçüne kadar... Diğer ülkeler için de bu modellerden yararlanmak gerek göçlerin nedenlerini doğru anlayabilmek için...” diyor. Araştırmalarında göç, ekonomik sosyoloji ve eşitsizlik kavramlarının kesişimine odaklanan Filiz Garip, bu çerçevede hareketliliğe olanak veren veya kısıtlayan, ekonomik eşitsizliğin artmasına veya azalmasına neden olan çeşitli mekanizmaları inceliyor. On the Move: Changing Mechanisms of Mexico-U.S. Migration adlı kitabı 4 ödül aldı... - Göç, dünyanın en büyük sorunlarından biri. Siz ana nedenlerini anlamadıkça göçü durduramayız diye yola çıkıp önemli bir modelleme geliştirdiniz. Biraz anlatabilir misiniz?Büyük sistemi görmüyor insanlar. Göç sorunların nedeni değil, sonucu. Ve bunda herkesin, hepimizin bir payı, sorumluluğu var. Dış ilişkilerdeki hamlelerden küresel iklim değişikliğine kadar birçok şey tetikliyor göçleri. Politika yapıcıların odaklandığı tek konu ise nasıl engelleriz, nasıl bir duvar öreriz oluyor. Bu işe yaramıyor. - Özellikle sosyal bilimlerde akademik dünyanın bilimsel bulguları çoğu zaman politika yapıcılar tarafından göz ardı ediliyor. Sizin bu konuda bir çabanız oluyor mu?Bilim insanının görevi sadece bilimsel çalışmalar üretmek olmamalı, aynı zamanda ürettiklerin  toplumda yer bulması için de çaba sarf etmeli. Ben buradan yola çıkıyorum her zaman. Karar vericilere nasıl ulaşabilirim. Keşke siyaset ile akademi arasında köprüler olabilse. Bu amaçla göçü her yönüyle irdeleyen bir kitap yazıyorum. Adını “Kökünden Sökülmüş” koyacağım. - Trump’ın göçmen politikaları feciydi. Yeni dönemden beklentiniz nedir?Biden, daha bilim odaklı ilerleyeceğinin sinyallerini veriyor. Açıkçası daha umutluyum. - Türkiye’de göçmen sorunu ile ilgili çalışma var mı gündeminizde?  2 yıl önce Ankara’da Suriyeli göçmenlerle konuşmalara başlamıştım. Pandemi yüzünden sekteye uğradı. Türkiye’nin problemi Avrupa’nın tavrından kaynaklanıyor. Avrupa dışladığı için Trükiye sorumluluk alıyor, bu aynı zamanda büyük bir yük ve görev. Türkiye’de doğmuş 1 milyonu aşkın Suriyeli çocuk var. Ülke olarak bir tek Türkiye’yi biliyorlar. Nasıl entegre olacaklar? Türkiye eskilden öteki taraftaydı, işçi ailelerinin Almanya’ya göçü örneğin. Şimdi tam tersi. Bu deneyimlerini doğru aktarabilir şimdiki sorunu çözmek için. ‘AYNI ÇELİŞKİ’- Siz de göçmen olarak başladığınız yaşamınızı başka bir ülkede yine göçmen olarak sürdürüyorsunuz. 2 çocuğunuz ve ailenizle... Bu duyguyu anlatabilir misiniz? Bu bir yandan kültürel çeşitlilik ve zenginlik ama bir yandan da arada kalma duygusu. Daima iç içeler. İkiz çocuklarım var. Deniz ve Leyla. 9 yaşındalar ve onlar da şimdiden aynı çelişkiyi hissediyorlar. - Son olarak... Göçmen olmak ne demek sizce?Her an yeni bir değişime hazır olmak demek. Göçmenlerde yeniden başlama enerjisi vardır ve bu çok olumludur. Yeterki doğru okuyabilelim.  cumhuriyet.com.tr

Maraşkatliamının izleri hâlâsilinmedi

Maraş katliamının izleri hâlâ silinmedi figure > Kahramanmaraş’ta Alevilere yönelik 19 Aralık’ta başlayan ve 26 Aralık 1978’de sona eren “Maraş katliamı”nın üzerinden 42 yıl geçti. Resmi rakamlara göre 111 kişinin yaşamını yitirdiği katliamda, dernek ile parti binalarının yanı sıra 210 ev ve 70 işyeri yakılıp yıkıldı. 23 yıl süren davalar sonunda 22’si idam, 7’si müebbet, 321 kişi 1 yıl ile 24 yıl arasında hapis cezaları aldı. Ceza alanlar sonraki yıllarda birer birer serbest bırakıldı. Katliamın tanıkları Cumhuriyet'e konuştu. Ünal Ateş: İlkokul ikinci sınıf öğrencisiydim. Öğretmenimiz Ali Rıza İşbilir, tenefüse çıktığımızda gitti. Bir daha da gelmedi. Ali Rıza Hoca, Saygılı köyünden Sünni kökenliydi. Sol görüşlü olduğu için kızlarıyla katledildi. Babam yedi yetişkin, dört çocuğu bir arabaya bindirip şehirden çıkardı. Eğer bir saat geç kalmış olsaydık büyük ihtimalle şu an yaşıyor olmayacaktık.”Müslüm İbili: 19 yaşındaydım. Maraş olaylarının öncesinde bir hazırlık süreci vardı. Erzincan’da, Malatya’da, Sivas’ta kontrgerilla bu tür olaylar çıkarmaya çalıştı ancak Maraş üzerinde başarılı oldu. Bir hafta devlet yoktu. Yaralarımız hâlâ taze. Çünkü adalet yerini bulmadı. Maraş katliamı aydınlatılamadığı için Çorum, Sivas, Gazi yaşandı. ‘BERABER BÜYÜDÜK’Bayram Bozay: Bizi katleden, kapımıza bizi öldürmek için gelen çocuklarla beraber okudum ben. Sünni olan komşumuzun duvarından küt küt diye sesler geliyordu. Duvarı delip bizim evi yakmak için harekete geçmişlerdi. Ne kadar acı bir olay ki yirmi yıldır fakirler diye babam her bayramda onların çocuklarına, eşine elbise alırdı, yardım ederdi. Bu insanlar gelip orada babamı taradılar, evimizi yaktılar. Cenazelerimiz sokaklarda kaldı. Günler sonra gelip bizi alıp bir okula yerleştirdiler. Devlet yoktu, katliam bir hafta sürdü.  Mehmet Menekşe

Feminizme ince eleÅŸtiri!

Feminizme ince eleştiri! figure > “The Queen’s Gambit” (Satranç Kraliçesi), ABD’de bir numara, Türkiye’de üçüncü sırada. Gençlerin de ilgisini çekti, herkesin sevdiği bir mini dizi oldu. Pandemi günlerine damgasını vuran ve daha da konuşulacağını düşündüğüm mini dizi “The Queen’s Gambit”, günümüz feminist savruluşa ince bir selam gönderiyor. 37 yıl önce, yani 1983’te Walter Tevis’in aynı adlı romanından 2020 yılında uyarlanan ABD yapımı mini dizinin yaratım sürecini (yönetmen ve senaryo) Scott Frank ve Allan Scott üstlenmiş. Danışmanlarından ilki, önce oyuncu olarak teklif geldiği halde sadece danışman olmayı kabul eden Garry Kasparov diğeri ise Bruce Pandolfini. Satranç oynanan sahnelerdeki hamlelerin hepsi önceden onlar tarafından hazırlanıyor. Ayrıca bütün aktörlere yardım ediyorlar. Dizinin ilginç yanlarından biri de set boyunca her biri satranç oynuyor.Anya Taylor’ın canlandırdığı Beth karakterinde, kocaman gözlerin masumluğu ile hiçbir şey söylemeden bağıran iddialı vücut dilinde harmanlanan, sadelik ve ışık arasındaki kontrast ustalıkla betimlenmiş. Dizinin diğer başrollerinde Joy Bill Camp ve Marielle Heller bulunuyor.9 yaşındaki Beth’in yetimhaneye gelmesiyle başlayan öykü, bir satranç dehasının ışığı ile öksüz ve yetim bir kadının dramı arasında şekilleniyor.SATRANÇ ÇALIŞMASI...Dizinin bölümleri, satranç çalışmasının ders başlıklarıyla isimlendirilmiş.1.  Açılışlar. (ağzında gümüş kaşıkla doğmak ya da dişinle, tırnağınla kazımak) 2. Değişimler. (kariyer planınız sürecinde, hayatın kendi planında yoğrulmak) 3. Duble Piyonlar. (bağımlılıklarla, zayıflıklarımız) 4. Oyun Ortası. (olgunlaşma) 5. Çatal. (kariyerin getirileri) 6. Erteleme Maçı/Ajurne. (geçmişinizle yüzleşmeden, kendinizi gerçekleştiremezsiniz!) 7. Oyun Sonu. (kutsal olan sonuç değil, yolun kendisidir)1950’ler ile 70’ler arasını dönemin kült arabaları, kültürü ve Beth’in muhteşem kıyafetleri ile 2020 yılında anlatan “The Queen’s Gambit”, “keşke o dönemlerde yaşasaydım” dedirtiyor.Günümüzün bazı feminist karakterlerinin bile sosyal medyada filtrasyondan geçerek -dijital estetik- 15-20 yaş genç görüntüsü ile kendini var etmesine “The Queen’s Gambit”, “Kadın, sadece güzellik değildir!” yanıtını veriyor.Beth’in, (süt beyaz) modellik yapan arkadaşına imrenmesi üzerine aldığı, “Sen de en az benim kadar güzel bir kadınsın, ayrıca sistemin bir kadından beklediği güzellik dışında bir artın var, zekân” sözü günümüzün savrulan kadın hareketlerine pusula niteliğinde.Stefan Zweig’in 1942’de kaleme aldığı kült kitabı, “Chess Story”nin yetimhanede zor şartlarda büyüyen, “olumsuz” erkek karakterini, “The Queen’s Gambit”te, “olumlu” bir kadın üzerinden anlatması dizinin en büyük artısı.Niye mi?Çünkü dünyada satranç turnuvaları, kadınlar ve erkekler diye ayrı ayrı yapılır. Bu durumun tek istisnası Çin ve Hindistan’dır. Diğer ülkelerin kadın sporcuları, erkek turnuvalarına katılma girişiminde bile bulunmazlar.Bununla birlikte gerçek hayatta, 15 yaşında en genç büyük usta (International Grand Master) unvanını alan Macar Judit Polgar’dır. Polgar, tarihin en güçlü kadın satranççısı olmasına rağmen, ortak turnuvanın dünya şampiyonu olamamıştır.Feminist hareketin görmezden geldiği bu duruma “The Queen’s Gambit”, incelikli bir selam gönderiyor. Emel Seçen




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter