Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Tuesday, 06.18.2024, 02:11 PM (GMT)

Search by date: 2/7/2021

Pandemide nüks etti; 70’inde ilk kez antidepresan kullananlar var

Pandemide nüks etti; 70’inde ilk kez antidepresan kullananlar var Duygularını bastırarak stres ve öfkesini belli etmeyen kişilerde görülen örtülü, bir diğer adıyla ‘maskeli depresyonun’ kansere davetiye çıkardığını belirten Pskiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kişi gerektiğinde hayır demeli. Bunları bastırdıkça karşımıza iç hastalıkları şeklinde çıkıyor” dedi. Prof. Dr. Tarhan, koronavirüs nedeniyle birçok psikolojik hastalığın nüks ettiğini söyleyerek, 70 yaşında hayatında ilk kez antidepresan kullanmak zorunda kalan kişilerin olduğunu belirtti. Örtülü yani maskeli depresyon diye bir hastalığın olduğunu anlatan Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu rahatsızlığın kanser hücrelerini harekete geçirdiğini belirtti. Klinik tanıda atipik depresyon olarak da geçen hastalık hakkında bilgi veren Pskiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Burada kişi depresyonda olduğunu bilmiyor ama depresyonun bütün belirtilerini yaşıyor. Özellikle depresyonu bedensel olarak yaşıyor. Bu kişiler sorsanız ‘benim bir sorunum yok, hayatta zevk alıyorum’ diyecek. Bu kişiler duygularını bastırdığı için stres ve öfkelerini hiç belli etmiyorlar. Bu kişi kızıyor mu, kızmıyor mu bilmiyorsunuz. Ama içinden müthiş kızıyor, beyni savaşı gibi çalışıyor ama bu durumu hiç dışarıya belli etmiyor. Kişinin yüzü gülüyor. Ama dışarıya karşı neşeli rolü oynuyor. Arka planda ise beyninde müthiş stres var” diye konuştu."BAĞIŞIKLIK İYİ ÇALIŞMAYINCA VÜCUDA GELEN DÜŞMANLARI GÖRMÜYOR"Bu kişilerde beynin stres hormonu salgıladığı anda omuz, boyun, bel ve sırt kaslarının kasıldığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, hastalığa giden yolun oluşumunu şöyle anlattı:“Beyin savaş ve kaç tepkisi içine giriyor. Damar direnci artıyor, o an tansiyon yükseliyor. Kişi ben rahatım bir şeyi yok dese de tansiyonu yüksek çıkabiliyor. İşte bu kişinin örtülü stresi var. Eğer bu durum uzun sürüyorsa vücuttaki tüm enerji kaynakları kana pompalanıyor. Kan şekeri ve kan yağları yükseliyor. Stres devamlı devam ettiğinde bağışıklık sistemini bastırıyor. Bağışıklık iyi çalışmayınca vücuda gelen düşmanları görmüyor. Hatta bazı durumlarda vücuda hatalı protein üretiyor, beyni yabancı doku gibi görmeye başlıyor. Bağışıklık sistemi antikor geliştirdiğinden çeşitli hastalıklar bu şekilde ortaya çıkıyor. Bağışıklık sistemi çok fazla baskılandığında vücutta uyuyan kanser hücreleri harekete geçiyor. Bunlar tümörü oluşturup 3 milimetrelik büyüklüğe geldiğinde ise bu tümör kişide artık ölçülebilir hale geliyor.”/Archive%5C2021%5C2%5C7%5C114317840-pandemide-nuks-etti-70inde-ilk-kez-antidepresan-kullananlar-var_2.jpg"70 YAŞINDA İLK KEZ ANTİDEPRESAN KULLANAN HASTAMIZ VAR"Koronavirüs salgını nedeniyle insanların evlerine kapandığını bazı hastalıkların bu dönemde nüks ettiğini anlatan Prof. Dr. Tarhan, “70 yaşında olup hayatında ilk kez antidepresan kullanmak zorunda olan hastalarımız oldu. Uzun süredir kendini dengede tutan bazı psikolojik hastalıklar koronavirüs nedeniyle nüks etti. Koronavirüs şu anda yaşamsal travma olarak hastalıkları başlatan olay. Kontrol edilemeyen stres insana zarar veriyor. Kontrol edilebilen stres insana zarar vermez. Kişiyi uyanık tutar ve çalıştırır. O nedenle kontrol edilebilen stresten korkmamak gerekir. Öfkeyi ne bastırmak ne dışa vurmak, öfkeyi öğütmek gerekiyor. Öfkeye bir itfaiyeci tavrıyla yaklaşmak gerekiyor. İtfaiyeci ne yapar? Önce yangını söndürür, sonra soğutur ardından ise bu yangının sebebini araştırır. Kişi bu yaklaşımla kendisini neyin öfkelendirdiğini sorgulamalı. Sakinleştikten sonra kendisini öfkelendiren bu konuya çözüm üretmeli. Kişi gerektiğinde “hayır” demeli. Bizler hayır deme becerisini çalışıyoruz. Bunları bastırdıkça karşımıza iç hastalıkları şeklinde çıkıyor. O nedenle kişi hayır deme becerisini öğrenmeli” uyarısında bulundu. DHA

Dünyayıkoronavirüse karşıuyarmayaçalışanÇinli Doktor Li Wenliang'ınölüm yıldönümü

Dünyayı koronavirüse karşı uyarmaya çalışan Çinli Doktor Li Wenliang'ın ölüm yıldönümü Salgının ilk günlerinde, koronavirüs konusunda alarm zillerini çalmaya çalıştığı için kahraman olarak anılan Çinli doktor Li Wenliang'ın Covid-19'dan ölümünün üzerinden tam bir yıl geçti. /Archive/2021/2/7/121641888-dunyayi-koronaviruse-karsi-uyarmaya-calisan-cinli-doktor-li-wenliangin-olum-yildonumu_1.jpgSalgının ilk günlerinde, koronavirüs konusunda alarm zillerini çalmaya çalıştığı için kahraman olarak anılan Çinli doktor Li Wenliang'ın Covid-19'dan ölümünün üzerinden tam bir yıl geçti.Geçen yıl ocak ayında, Wuhan kentinde çalıştığı ve tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybettiği doğrulanmıştı.34 yaşındaki Dr. Li Aralık 2019'un sonlarında, çalışma arkadaşlarına bir mesaj göndermeye çalışmıştı. Üç gün sonra polis kendisini ziyaret edip, durmasını istedi. Daha sonra bir hastadan virüs kaptığına inanılan hastanedeki işine geri döndü. Ölümünden önce en az üç hafta hastanede yattı.Geçen yılın ocak ayında Dr. Li hastane yatağından sosyal paylaşım sitesi Weibo'da hikayesini anlattı. Mesaj "Herkese Merhaba, ben Li Wenligang, Wulan Merkez Hastanesi'nde bir göz uzmanıyım" diye başlıyordu. Salgının ilk haftalarında Wuhan'daki yerel makamların tavrını gösteren bir paylaşımdı.Dr. Li Aralık ayında, 2003'de küresel bir salgına yol açan Sars'a benzediğini düşündüğü yedi vakayla karşılaştığında, koronavirüs salgınının merkez üssünde çalışıyordu. Vakaların Wuhan'daki Huanan Deniz Ürünleri Pazarı'ndan geldiği düşünülüyordu ve hastalar çalıştığı hastanede karantinadaydı.30 Aralık 2019'da bir sohbet grubundaki doktor arkadaşlarına mesaj yollayıp, salgın konusunda uyardı ve enfeksiyondan kaçınmaları için koruyucu kıyafetler giymelerini söyledi.Dr. Li'nin o zaman bilmediğiyse, keşfedilenin dünyanın geri kalanını yıkıp geçecek tamamen yeni bir koronvirüs olduğuydu.Dört gün sonra Kamu Güvenliği Bürosu'na çağrıldı ve bir mektup imzalaması söylendi. Mektupta "sosyal düzeni ciddi şekilde bozan yanlış ifadelerde bulunmakla" suçlanıyordu."Seni kati olarak uyarıyoruz: Böyle bir küstahlıkla inatlaşırsan ve bu yasadışı faaliyete devam edersen adaletin önüne çıkartılacaksın, anlaşıldı mı?" yazıyordu. Altında da Dr. Li'nin el yazısıyla "Evet, anlıyorum" yazılmıştı.Dr. Li polisin "dedikodu yaymakla" suçladığı sekiz kişiden biriydi.Ocak 2019'un sonunda, Dr. Li mektubun bir kopyasını Weibo'da paylaştı ve neler olduğunu anlattı. Bu arada yerel makamlar kendisinden özür dilemişti ama bu çok geç gelen bir özürdü.Ocak ayının ilk birkaç haftasında Wuhan'daki yetkililer, sadece enfekte olmuş hayvanlarla temas edenlerin virüsü kapabileceği ve insandan insana bulaşma olmadığında ısrarlıydı. Şimdiyse bunun çok yanlış olduğunu biliyoruz. Sonuç olarak, doktorları enfeksiyondan korumak için herhangi bir şey yapılmadı.Ama polisin gelmesinden sadece birkaç hafta sonra glakom hastası bir kadını tedavi ediyordu. Kadının yeni koronavirüsü taşıdığını bilmiyordu.Dr. Li Weibo'da yaptığı paylaşımda 10 Ocak'ta öksürmeye başladığını, ertesi günse ateşinin çıktığını, iki gün sonra da hastaneye yatırıldığını anlatıyordu. Anne ve babası da hasta olmuş, hastaneye kaldırılmışlardı.10 gün sonra, 20 Ocak'ta Çin salgını bir acil durum ilan etti, Dünya Sağlık Örgütü ise iki ay sonra pandemi ilanı yaptı.O zamanlar testler de pek güvenilir değildi. Dr. Li birkaç kez testlerinin negatif çıktığını söylüyordu.30 Haziran'da yaptığı paylaşımdaysa "Bugün nükleik asit testi pozitif çıktı. Nihayet teşhis konuldu" demişti. Paylaşımı çok da şaşırtıcı olmayan bir şekilde binlerce yorum ve destek almıştı.Bir kullanıcı "Dr. Li Wenliang bir kahraman" diyordu ve hikayesinin ülkesinin geleceği için kaygı yarattığını söylüyordu."Gelecekte doktorlar bulaşıcı bir hastalık bulduklarında, erken uyarıda bulunmaktan daha da korkacaklar. Daha güvenli bir kamu güvenliği ortamı için on milyonlarca Li Wenliang gerek."Ama Dr. Li 7 Şubat'ta hayatını kaybetti. 34 yaşındaydı.Dr. Li'nin ölümünün ardından Weibo'da bir öfke ve yas dalgası vardı.Bir yorumda "Şu anda ne hissettiğinizi unutmayın. Bu öfkeyi unutmayın. Bunun yeniden olmasına izin vermemeliyiz" deniliyordu.Çin makamları tepkilerle başa çıkmaya çalışırken, bu yorumların bir çoğu sansürlendi. Ancak ilerleyen haftalar ve aylarda, Çin'in doktorun yasını tutması gerekliliğini kabul etmiş gibi göründüler. Bir yıl sonra, Dr. Li'nin ilk paylaşımının altında, bir milyondan fazla yorum var.Ve milyonlarca kişi, Dr. Li'yi biraz olsun tanıyabilmek için sosyal medya hesabını ziyaret etti. Bir çocuk babası Dr. Li'nin ikinci çocuğu yoldaydı. Kızarmış tavuk ve pembe dizileri seviyordu.İnsanlar şimdi, doktorun sayfasını, günaydın demek, hava durumu hakkında bilgi vermek ya da isim vermeden kişisel yaşamlarındaki gelişmeleri anlatmak için ziyaret ediyor.Bir yorumcu "Günaydın Dr. Li. Yarın İngilizce sınavım var. Umarım iyi not alırım" diyor. Bir diğeri kendisini içinde bulduğu aşk üçgeninden ya da depresyonla mücadelelerinden bahsediyor.Bir yıl sonra Çin virüsü kontrol altına almayı başarırken, sayfasındaki yorumlar daha iyimser.Wuhan'da yaşam normale yakın bir düzeye geldi. Ama dünyanın geri kalanını ne kadar değiştireceğini hiç tahmin edemezdi.Katkıda bulunan: Yvette Tan. BBC Türkçe

Kuyumcular, hafta sonu kısıtlamasına denk gelen Sevgililer Günü'neözel izin bekliyor

Kuyumcular, hafta sonu kısıtlamasına denk gelen Sevgililer Günü'ne özel izin bekliyor İstanbul Kuyumcular Odası (İKO) Başkanı Mustafa Atayık, tüketici alışveriş eğilimlerinin, halkın özel günlerdeki hediye alışverişini genelde son günlerde, hatta son saatlerde yaptığını gösterdiğini belirterek, "Bu kapsamda kuyumcular gibi hediye alışverişinde öne çıkan sektörler için 13 Şubat Cumartesi günü ve 14 Şubat Pazar günü için Ankara'dan gelebilecek son dakika izin kararı meslektaşlarımızı fazlasıyla sevindirecektir." dedi. /Archive/2021/2/7/112945397-kuyumcu.jpgAtayık, yaptığı açıklamada, Sevgililer Günü başta olmak üzere özel günler ve zaman dilimlerinin, kuyumculuk sektörünün yıllık ticaret hacminin yüzde 25-30'unu kapsadığını bildirdi.Özellikle Sevgililer Günü nedeniyle 1 hafta-10 gün öncesinde piyasada alışveriş hareketliliğinin başladığını ifade eden Atayık, bu nedenle 14 Şubat tarihinin, kuyumcular için çok büyük önem taşıdığını vurguladı.Üreticilerin ve perakende mağazaların, bu yıl da Sevgililer Günü için aylar öncesinden "salgın yokmuş gibi" en yeni, güncel ve her bütçeye uygun takıları vitrine dizmek için yoğun bir çalışma içerisine girdiğini aktaran Atayık, şunları kaydetti:"Özellikle bu zor günlerde sevdiklerimizi, değerini nesiller boyu koruyan hediyelerle mutlu etmek daha önemli hale geldi. Kuyumcu markalarımız da her özel gün öncesinde olduğu gibi reklam kampanyalarıyla talep oluşturmak için çaba harcıyor. Yılbaşı alışverişinin beklentilerin çok altında kalması Sevgililer Günü'nü kuyumcularımız için daha önemli hale getirdi. Salgın nedeniyle tarihinin en kötü yılını geçiren ve yılbaşı alışverişinde de istediği ticari hacmini yakalamayan sektörümüz için 14 Şubat Sevgililer Günü, piyasaların hareketlenmesi için önemli bir fırsat sunuyor. Kuyumcular, bu nedenle dört gözle 14 Şubat tarihinden ticari anlamda çok büyük beklentiler içerisine girdi. Altın fiyatlarında kasım ayından beri süren düşüş trendi, Sevgililer Günü alışverişiyle ilgili olumlu beklentileri destekliyor.""12 ŞUBAT'TA HAREKETLİLİĞİN ZİRVE NOKTASINA ULAŞMASINI ÖNGÖRÜYORUZ"Mustafa Atayık, kuyumcuları düşündüren tek konunun, bu yıl 14 Şubat Sevgililer Günü'nün hafta sonu kısıtlamalarının olduğu pazar gününe denk gelmesi olduğunu belirterek, "Tüketici alışveriş eğilimleri de gösteriyor ki halkımız, özel günlerdeki hediye alışverişini genelde son günlerde, hatta son saatlerde yapıyor. Bu kapsamda kuyumcular gibi hediye alışverişinde öne çıkan sektörler için 13 Şubat Cumartesi günü ve 14 Şubat Pazar günü için Ankara'dan gelebilecek son dakika izin kararı meslektaşlarımızı fazlasıyla sevindirecektir. Böyle bir karar, salgının etkisini gösterdiği 2020 yılında iç ve dış piyasadaki kısıtlamalar ve fuarların yapılmaması nedeniyle ellerinde 5 milyar doları aşkın stok bulunduran kuyumcu meslektaşlarımız için nefes alma imkanı verecektir." diye konuştu. Kısıtlamaların olduğu hafta sonlarında marketler ve fırınların açık olduğunu anımsatan Atayık, "Özel izinle vatandaşlarımız da yürüyüş mesafesindeki mahalle kuyumcusuna giderek hem alışverişe katkı sağlayabilir hem de sevdiklerini mutlu edebilir." dedi. Atayık, bu yıl kuyumcu mağazalarında kısıtlamalar nedeniyle alışveriş trafiğinin 13-14 Şubat yerine 11-12 Şubat'ta yoğunlaşmasını beklediklerini ifade ederek, "Özellikle 12 Şubat Cuma günü altın takı ve mücevher alışverişinde hareketliliğin zirve noktasına ulaşmasını öngörüyoruz. Kuyumcular olarak sevgililer için alışveriş bayramını 12 Şubat Cuma günü kutlayacağız." değerlendirmesinde bulundu. "FİYATI 700 İLA 3 BİN TL ARASINDAKİ ALTIN ÜRÜNLERİ TERCİH EDİYOR"İKO Başkanı Atayık, kuyumcuların, her bütçeye uygun zengin takı seçenekleriyle müşterilerini beklediğini belirterek, Sevgililer Günü'nde verilebilecek en doğru hediyenin, bütçesi ve boyutu ne olursa olsun, asla eskimediği ve nesilden nesile geçtiği için bir mücevher olduğunu savundu.Sevgililer Günü dolayısıyla altın takı, pırlantalı mücevher, incili takı, gümüş takı ve gümüş eşya kategorilerinde en çok ilgi çeken ürün konseptleri ve modellere ilişkin Atayık, şunları kaydetti:"Altın takı grubunda, piyasada hafif ve çıtır tabir edilen hayalet kolyeler, yüzük, küpe, bileklik, zincirli kolyeler, altın toplu kolyeler talep görüyor. Bu kategoride hediyelik takılar, 700 ila 3 bin TL fiyatları arasında değişiyor. Pırlantalı ürün kategorisinde tektaş ve beştaş yüzükler, tüm özel günlerin yanı sıra Sevgililer Günü'nde de en çok talep edilen konsept olmayı sürdürüyor. 2020'de olduğu gibi bu yıl da fantezi kesim pırlanta taşlı baget yüzük, küpe ve kolye mücevherler çok popüler. Pırlantalı ürün grubunda müşteriler, daha çok 1.000 ila 4 bin TL fiyat aralığındaki takıları tercih ediyor. Bütçesine göre daha ekonomik, ancak zarif takılar isteyen müşterilerin tercihlerinden biri de gümüş takılar. 150 ila 1.000 TL fiyat aralığında ağırlıklı olarak zirkon taşlı kolye uçları ve küpe modelleri ilgi çekiyor."Atayık, inci kategorisinde ise daha çok küçük incilerin kullanıldığı, hafif, modern, zarif ürünlerin, sıra incilerin dizildiği gerdanlıkların, inci zincirli kolyeler ve incili yüzüklerin tercih edildiğini, 1.000 ila 2 bin 500 TL aralığında bir bütçeyle bu incili takıları satın almanın mümkün olduğunu bildirdi. Sevgililer Günü'nde biraz klasiğin dışına çıkmak isteyenlere Kapalıçarşı'nın tarihi hanları olan Büyük Yeni Han, Kalcılar Han ve Pastırmacı Han'daki gümüş eşya modellerini öneren Atayık, "Bu tarihi hanlarda yüzyıllardır geleneksel yöntemleri kullanarak gümüşü sanata çeviren ustaların elinden çıkan gümüş eşya modellerinden seçerek sevdiklerine yıllarca saklayabileceği bu benzersiz eserlerle sürpriz yapabilirler. 40 ila 700 TL fiyat aralığında küçük, büyük boy aynalar, ayna-tarak fırça seti, gül ve kartvizitlik gibi ürünlerden alabilirler." diye konuştu. "SEVGİLİLER GÜNÜ'NDEN TİCARİ HAREKETLİLİK ANLAMINDA ÇOK UMUTLUYUZ"Mustafa Atayık, altın fiyatlarındaki düşüş eğiliminin satışlara yüzde 5-10 oranında olumlu yansıyacağına inandıklarını, bunun ilk pozitif etkisinin de Sevgililer Günü alışverişinde görülebileceğini ifade etti.Kuyumcular olarak bu yıl Sevgililer Günü'nden ticari hareketlilik anlamında çok umutlu olduklarını dile getiren Atayık, Sevgililer Günü öncesinde tüketicilere şu tavsiyelerde bulundu: "Satın aldıkları mücevherin kalitesini ve tüm özelliklerini doğru şekilde analiz ettirip çok makul fiyatlarla uluslararası geçerli laboratuvar sertifikasına sahip olmak isteyen vatandaşlarımızı Odamız bünyesinde bulunan GLT Laboratuvarı'mıza bekliyoruz. 2016 yılında Kalkınma Bakanlığı ve İstanbul Kalkınma Ajansı desteğiyle İKO bünyesinde hayata geçirdiğimiz Türkiye Gemoloji Laboratuvarı (GLT), yerli ve milli bir kurum olarak pırlanta, renkli taşlar ve mücevher alanında artan uluslararası geçerlilikte sertifikasyon ihtiyacını karşılamak üzere hizmet veriyor." AA

İzmir Tabip OdasıBaşkanıÇamlı: "Aşılama bu hızla en az 3 yıl sürer"

İzmir Tabip Odası Başkanı Çamlı: "Aşılama bu hızla en az 3 yıl sürer" Türkiye'de 14 Ocak'ta başlayan aşılama süreciyle ilgili İzmir Tabip Odası Başkanı Lüfti Çamlı'dan dikkat çeken bir çıkış geldi. Sağlık Bakanlığı verilerine göre şimdiye kadar 2 milyon 599 bin kişi aşılanırken, Çamlı, "Orantılarsak bir ay içerisinde en iyi ihtimalle 4 milyon kişi aşılanacak. Bunun ikinci dozları var. Toplumsal bağışıklık için 65 milyon kişinin aşılanması gerek. Bu aşılama hızıyla toplumsal bağışıklığın sağlanması en az 3 yıl sürer" dedi. İzmir Tabip Odası Başkanı Çamlı, "Aşı pandemiyle mücadelenin en önemli silahlarından biri. Aşılama süreci sayın bakanımızın ilk açıklamasına göre 11 Aralık'ta başlayacaktı. Ancak aşılama 14 Ocak'ta başlanabildi. Yaklaşık 20 günde 2 milyon 500 bin kişi aşılandı. Orantıladığımız zaman bir ay içerisinde en iyi ihtimalle 4 milyon kişi aşılanacak. Bunun ikinci dozları var. Toplumsal bağışıklık için en az 120-130 milyon doza ihtiyaç var. Yani nüfusun 65 milyonunu aşılarsak, iki doz ihtiyaç olacağından 130 milyon gerek. Siz ayda 4 milyon yaparsanız yılda 48 milyon doz yapar. 130 milyona ulaşmak 3 yıl falan sürer. Dolayısıyla bu hızla erken dönemde toplumsal bağışıklık sağlamak mümkün değil" dedi."AŞILAR YETERİNCE HIZLI GELMİYOR"Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın ilk dönemlerde günde 1 buçuk milyon aşılamadan bahsettiğini söyleyen Çamlı, "Biz 20 günde 2 buçuk milyon doz aşıladık ki bunun da yaklaşık bir milyona yakını sağlık çalışanı. Sağlık çalışanları bulundukları kurumlarda çok hızlı aşılandılar. Vatandaş aşılanmasına geçince hız daha da düştü. Bu 2 buçuk milyonun 1 milyonu 4-5 günde yapıldı. Sonrası çok daha ağır ilerledi. İlçe sağlık müdürlüklerinden aile sağlık merkezlerine aşı ulaşımında sıkıntı var. Aşılar yeterince hızlı gelmiyor" diye konuştu."VATANDAŞTA AŞI OLAMAYACAĞIM KAYGISI VAR"Çamlı şöyle devam etti:"Toplumsal bağışıklık için gerekli 130 milyon dozun 50 milyonunun Çin'den sipariş edildiğini biliyoruz. Kalan 70-80 milyonun ne zaman, nasıl temin edileceği belli değil. Bununla ilgili detayların şeffaf bir şekilde paylaşılmasını istiyoruz. Görüşmeler de durumda varsa anlaşmalar. Tüm bunların şeffaf şekilde paylaşılmasını istiyoruz. Vatandaşta bir tedirginlik var. Aşı olamayacağım kaygısı var. Şu ana kadar sipariş edildiği söylenen 50 milyon doz 25 milyon vatandaşa karşılık gelecek. Geri kalanlar için ne yapılacak. Bu sorunun cevaplanması gerek." ANKA

Quentin Tarantino 'Joker' filmindeki Talk Show sahnesini analiz etti

Quentin Tarantino 'Joker' filmindeki Talk Show sahnesini analiz etti Quentin Tarantino, Todd Phillips’in "Joker" filmindeki talk-show sahnesini analiz etti. Tarantino, sahnenin izleyicilerin beklentisini alt üst edici olduğunu söyledi. Yönetmen Edgar Wright, Empire Magazine’in podcast programında Quentin Tarantino ile üç saatlik bir sohbet gerçekleştirdi. İki yönetmen filmler, kendi filmleri ve sinemaya gitme deneyimleri gibi birçok konudan bahsetti./Archive/2021/2/7/114256122-joker.jpgTarantino podcast'te Todd Phillips‘in 2019 yapımı Joker filminden bahsederek filmin climax sahnesi ile ilgili görüşlerini paylaştıFilmloverss'ın aktardığına göre, Tarantino, Joaquin Phoenix‘in En İyi Erkek Oyuncu Oscarı ödülünü aldığı 2019 yapımı "Joker" filmi hakkında övgüyle bahsederken sinemanın beklentileri alt üst edişine değindi. Mevzu bahis ise sinemada insanların şiddetli, üzüntü verici ve tedirgin sahnelere gülüyor oluşu. Beklentilerin tersine bir etki uyandırma konusunda Tarantino, "Joker" filminde sevdiği noktaları paylaştı. Tarantino, "Joker"in finalindeki talk-show sahnesinin bu alanda bir etki uyandırdığını söyledi./Archive/2021/2/7/114438043-jj2.jpg'YÖNETMEN, BEKLENTİYİ ALT ÜST EDİYOR'Söz konusu sahnede Arthur, Robert De Niro‘nun canlandırdığı Murray Franklin’in programına konuk oluyordu. Konuşmaların sonunda iğneleyici sözleri ile giderek niyetini belli eden Arthur, silahını çekerek konukları ve programcıları şok eden hamlesini yapıyordu. Tarantino "Bu merakla beklemenin ötesinde bir şey. İzleyiciler hayran kalmış bir şekilde odaklanmışlardır. Eğer bunu bir uçakta izleseydiniz, yayın platformunda ya da DVD’de izleseydiniz, filmi izlememiş olurdunuz" diyerek sahneyi sinemada izlemenin yarattığı etkiyi vurguluyor.Tarantino "Yönetmen, izleyicilerin beklentisini alt üst ediyor çünkü Joker tam bir deli. Robert De Niro’nun talk-show karakteri filmin kötü kahramanı değil.  Aşağılık herifin teki gibi görünüyor. Ama David Letterman’dan daha aşağılık değil. Yalnızca aşağılık komedyenin biri."Tarantino, Murray Franklin’in ölmeyi hak etmediğini ancak izleyicilerin Joker’den onu öldürmek istediğini söyledi."Eğer Joker onu öldürmeseydi, sinirlenebilirdiniz. İşte bu beklentiyi alt üst etmenin en büyük hâli. Seyirciyi bir deli gibi düşünmeye ve normalde asla istemeyecekleri bir şey istemeye teşvik ettiler. Öldürmesini istemediklerini söylediklerinde yalan söylüyorlar, çünkü istediler!” ifadelerini kullanan Tarantino, Todd Phillips’in climax sahnesi ile izleyicinin duygu ve düşüncelerini başarılı bir şekilde kontrol ettiğini vurgulamış oldu. cumhuriyet.com.tr

Toprak’a müjde bu kez Toscana’dan!

Toprak’a müjde bu kez Toscana’dan! “Toprak” filminin ABD’de başlayan ödül kazanma yolculuğu İtalya’dan gelen bir haberle devam etti. Toscana bölgesinde 7’ncisi düzenlenen Montelupo Fiorentino Uluslararası Film Festivali kapsamında “Toprak”ın yönetmeni Sevgi, tam otuz ikinci ödülünü kazandı. Çok büyük bir başarı, ama biraz da buruk, pandemi nedeniyle Sevgi, orada olamadı, ödülünü şimdilik kucaklayamadı. Canlı canlı değil, sanal gerçeklik dünyasında duydu alkışları. Festivalde “Toprak” filminin gösterimi 28 Ocak’ta yapılmıştı. Sonuçlar da 3 Şubat’ta açıklandı ve “Toprak” filminin yapımcı, yönetmen ve senaristi Sevgi Hirschhöuser’in bağımsız film festivali kapsamında en iyi film ödülünü kazandığı belirtildi. Eşi görüntü yönetmeni Chris Hirschhöuser ile Almanya’da çalışmalarını sürdüren Sevgi Hirschhöuser’le yaptığımız görüşmede, yeni filminin hazırlıkları içinde olduğunu öğrendik. Sevgi, uzun metraj çekeceği yeni filmi için yine memleketi Antalya’yı düşündüğünü ama mekân arayışı içinde olduğunu ifade etti. Yönetmen Sevgi Hirschhöuser, pandemi nedeniyle gecikmeli ve açıklandıkça gelen ödüllerden mutluluk duyduğunu ancak artık yeni filmine odaklandığını da vurguladı. Genç yönetmen, yeni filminin senaryosunu da yine kendisi yazdığını ve bu hazırlıkların heyecanı içinde olduğunu da paylaştı. Emel Seçen

Mustafa Yazıcıoğlu, Türkiye’de de bir stüdyo kurmaya hazırlanıyor

Mustafa Yazıcıoğlu, Türkiye’de de bir stüdyo kurmaya hazırlanıyor ABD’de iki stüdyosu bulunan film müziği bestecisi Mustafa Yazıcıoğlu, Türkiye’de de bir stüdyo kurmaya hazırlanıyor. Sanatçı, stüdyo için “diğer sanatçıların ve eğitim almak isteyen öğrencilerin de katılım gösterip ayrıcalıklı hissedebileceği bir yapı olacak” diyor. ABD’de, Hollywood’da 15 yıldır film ve dizilere müzik besteleyen Mustafa Yazıcıoğlu, bu deneyimini artık Türkiye’ye de taşıyarak kariyerine devam etme kararı aldı. Film müziği çalışmalarına Amerika’da başlayan ve kariyerini Los Angeles’ta sürdüren Yazıcıoğlu, ilk deneyimini 2005 yılında yönetmenliğini “Yüzüklerin Efendisi” üçlemesinin yönetmeni Peter Jackson’un yaptığı “King Kong” filmindeki asistanlığı ile yaşadı. Türkiye’deki ilk uzun metraj film çalışmasını ise 2010 yılında yönetmenliğini Ahmet Faik Akıncı’nın “Kubilay” filmi ile yaptı. Konuştuğumuz Yazıcıoğlu, müzik eğitimine 6 yaşında piyano dersleriyle başladığını dile getirerek etkileyici eğitim dönemini şu sözlerle anlattı: “15 yaşıma kadar klasik piyano repertuvarı çaldım. Daha sonra bestelenmiş müzikleri çalmanın beni tatmin etmediğine karar verdim. 15 yaşımda Prof. Dr. Elsner Barteleo ile bestecilik, kompozisyon ve orkestrasyon çalışmaya başladım. İlk bestelerimi solo piyano için bestelemeye başladım. Lise dönemimde Feyza Sönmezöz ile piyano çalışmaya devam ederken Prof. Dr. Server Acim ile kompozisyon, armoni ve orkestrasyon çalışmaya devam ettim. Prof. Dr. Server Acim ile çalışırken kendisinin ilk tiyatro müziği çalışmalarına da tanıklık ettim.” Sonrasında ise bir “film müziği bestecisi” olmaya karar verişini “Görüntü ve müziğin büyülü dünyası beni içine almıştı” sözleriyle ifade eden sanatçı, “Çocukluğumun kült filmi ‘Geleceğe Dönüş’ üçlemesindeki Alan Sylvestri imzalı film müziklerini dinledikten sonra film müziği besteleme isteğimin asıl oluşmaya başladığı ve tutkuya dönüştüğü dönemdir” dedi. Yazıcıoğlu’nun aklını çelen film müziği besteleme düşüncesi üniversite boyunca peşini bırakmamış. Kısa süren İstanbul Teknik Üniversitesi eğitiminden sonra Yıldız Teknik Üniversitesi’ne geçmiş. Bu sırada Türkiye’de devamlı film müziği besteciliğiyle ilgili eğitim programlarını araştırmış ancak istediği sonucu alamamış. Sektörden tanınmış film müziği bestecilerinin çevrimiçi seminerlerine katıldıktan sonra ise hayatının asıl serüveninin başladığını dile getiren Yazıcıoğlu, Berklee Collage Of Music Film Scoring bölümüne kabul edilmiş.‘MUTANT’ DİZİSİYLE TANINDISonrasında ise kariyer basamaklarını tırmanma sırası geliyor. “2014 yılında Mutant dizi müziklerini yaptığım dönem, yaptığım ürünün en rahat ve fazla duyulduğu dönemdi” diyen Yazıcıoğlu şöyle anlatıyor: “Dizi kadar dizinin müzikleri de fenomen oldu. Günümüzde bile YouTube ve diğer dijital platformlarda en fazla dinlenen müziklerim arasında zirvede yer alıyor. Bence asıl mesele duyurabilmek. Bu güne kadar çok ilgilenmedim bu konuyla ama 10 yıl önce yaptığım ve kimsenin duymadığı bir çalışmam bile tesadüfen de olsa duyulduğunda çok olumlu tepkiler alıyor. Bunu bir artı olarak görüyorum.”RAP’ÇİLERE ALTYAPI...Kendisini “Film Müziği Bestecisi” olarak tanımlayan Yazıcıoğlu, diğer aktif bir şekilde çalıştığı alanları, “Bir film, dizi, belgesel vb. projelere müzik yazma dışında bir sanatçıya şarkı besteleyip vermek, sanatçının kendi şarkısına aranje yapmak da diğer faaliyet alanlarım. En büyük tutkularımdan biri de özellikle Amerika’daki West Coast Rap ve Hiphop sektöründe yer alan sanatçılara beat denilen altyapıları çok yaptım ve hâlâ en büyük tutkumdur beat yapmak. Yeni dönemde başta piyano olmak üzere çaldığım diğer enstrümanlarla da performans videoları çekip bunları hem albüm hem de video konser konsepti ile yayımlamayı düşünüyoruz” sözleriyle dile getiriyor. Sanatçı, projelerden bağımsız olarak albüm ve şarkı çalışmalarına da imza attığını belirtiyor.‘AMACIM ROL MODEL OLMAK’Mustafa Yazıcıoğlu’nun “Film Müziği Teknikleri” isimli bir de kitabı var. Bu alanı daha bilinir ve ulaşılabilir bir hale getirmek için çabaladığını söyleyen sanatçı, “Bireysel amacım genç kuşak için rol model olmak ve sektörde bir ilk olmasıydı, bunu gerçekleştirdim. Şu an ise hedefim bunu olabildiği kadar çok insana ulaştırmak. Şöyle bir gerçek var ki artık herkes bir iş yapmanın yanında o işin nasıl bir hayatın kapısını açacağını merak etmeye başladı. En kaba tabirle güzel yaşam gördükleri zaman geri planında ne olduğunu pek sorgulamadan ben de yaparsam böyle yaşarım fikri ağır basıyor. Tamam kabul hadi öyle yapalım. Ama arka planını çok dolu tutarak. Bireysel yaşantımı göz önünde tutmaktan hiç hoşlanmam normalde. Ama bu başkalarının yanlışa düşmesine mani olacaksa bir miktar fedakârlık yapabilirim. Bunu mu yaşamak istiyorsun? Yaşarsın tabii. Ama önce benim geçtiğim yollardan geç, gel yanıma yaşayalım demeyi daha doğru bulmaya başladım” diyor. Orhun Atmış

Salgın, ABD-Çin eşitlenmesini iki yılöneçekecek

Salgın, ABD-Çin eşitlenmesini iki yıl öne çekecek Euler Hermes ekonomistleri, dünyanın ekonomik ağırlık merkezini (DEAM) hesapladı ve Covid-19 salgının etkilerine dikkati çekti. Buna göre, DEAM’ın doğuya doğru kayması 2020-2024 arasında, Covid-19 krizinden önce aynı dönem için öngörülen uzun vadeli büyüme ortalamalarına kıyasla 1.4 kat hızlanacak. Hatırlanacağı gibi, gelişmiş ekonomiler 2000’de küresel GSYH’nin yüzde 80’ini temsil ederken, bu oran 2019’da yüzde 60’a geriledi. 20 puanlık düşüşün 8’ini Asya-Pasifik kaptı. Yine rapora göre Çin, salgın sürecinde dünyada göreceli olarak kazanan durumunda. Çin’in GSYH’si, gelişmiş ekonomilere göre ve kriz öncesi izlediği uzun vadeli büyüme eğrisine kıyasla iki yıl önde gidiyor. Çin ve ABD’nin GSYH’lerinin 2030 yılında eşitlenmesi bekleniyor. Covid-19 krizinden önce bu eşitlenmenin 2032’de gerçekleşeceği öngörülüyordu.‘PAYDAŞ KAPİTALİZMİ’ UZUN VADELİMcKinsey’in “Paydaş Kapitalizmi” raporuna göre, liderlerin, yalnızca hissedarlara değil aynı zamanda müşterilerine, tedarikçilerine, çalışanlarına ve topluma hizmeti misyon edinmesi gerekiyor. Bunun uygulanması da iki nedenden dolayı şart.Birincisi; şirketlerin bu konudaki taahhütleri, kamuoyu tarafından takip edilip ölçülebiliyor. Sözlerin yerine getirilmemesi, olumsuzluklara yol açabiliyor. İkincisi paydaş kapitalizmini uygulayan şirketlerin uzun vadede daha iyi performans gösterdiğine dair her geçen gün sayıları artan kanıtlar bulunuyor. cumhuriyet.com.tr

Hazine’nin net borçlanmasıile bütçe açığıarasında 69 milyar TL fark var

Hazine’nin net borçlanması ile bütçe açığı arasında 69 milyar TL fark var Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nden Prof. Dr. Aziz Konukman, 2020 yılı “Kamu Borç Yönetimi Raporu” ile bütçe sonuçları arasındaki çelişkilere dikkati çekti. Bu rapora göre, net borçlanmanın 241.8 milyar TL olduğunu, bunun sonradan yükseltilen 309 milyar TL’lik limitin altında kaldığını belirten Konukman, “241.8 milyar liralık net borçlanma, 172.7 milyar liralık 2020 fiili bütçe açığını 69.1 milyar TL aşıyor. Oysa bütçe açığının finansmanı dışında borçlanma yapılmaması gerekiyor. 2018 dışında 2017’den bu yana her seferinde bütçe açığının üzerinde net borçlanma yapılmış. O zaman aradaki fark nasıl finanse edilmiş? İşin içinde bir katakulli var ama nasıl” diye sordu.MUHALEFET SORMALIBütçe açığının finansmanı dışında net borçlanmaya gidilmesinin yasal olarak mümkün olmadığını belirten Konukman, şunları söyledi: “Benzer durum 2017 ve 2019 yılları için de söz konusu oldu. 2017’de açığı aşan net borçlanma 5.7 milyar TL idi. Bu rakam 2019’da ise 32.4 milyardı. 2018’de ise net borçlanma tutarı bütçe açığının 12.6 milyar altında kaldı. O zaman bütçe açığı net borçlanmanın dışında hangi araçla finanse edildi? Muhalefet bu ciddi sorunu Meclis’e taşıyarak meclis araştırması için çaba sarf etmelidir.” 69.1 milyar TL’nin “2020 net borçlanma-fiili bütçe açığı farkı” olduğuna dikkati çeken ve Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın revize edilen rakama atıfla “2020 bütçe açığımız, hedeflenen 239.2 milyar liranın altında 172.7 milyar lira olarak gerçekleşti ve 66.5 milyar lira tasarruf sağladık” iddiasını hatırlatan Konukman, bu konuda da şu değerlendirmeyi yaptı:KİMLERE AKTARILDI?“2020’de 66.5 milyar TL tasarruf yapıldığıyla övünülürken, gerçekleşen açığın üzerinde 69.1 milyarlık bir net borçlanmaya niye gidildi? Bu sorunun yanıtı mutlaka verilmelidir. Bu 69.1 milyar TL kimlere aktarıldı sorusuna mutlaka yanıt verilmelidir. Madem tasarruf yapıldı, o zaman ihtiyaç yok iken niye ekstra net borçlanmaya gidildi? 2020 bütçe açığı gerçekleşme tahmini 239.2 milyar iken borçlanma limitinin 309 milyara çıkartılması ayrıca düşündürücü.” Mustafa Çakır

KOBİ'lerin nakdi kredi borcu yüzde 38 arttı

KOBİ'lerin nakdi kredi borcu yüzde 38 arttı KOBİ türü işletmelerin nakdi kredi borcu, 2020 yılında 2019'a göre yüzde 38 artarak 849 milyar 187 milyon liraya ulaştı. KOBİ'lerin gayrinakdi kredi borcu da 257 milyar kirayı aştı. Türkiye’de ekonominin itici gücü olan, istihdamın önemli bir bölümünü sağlayan KOBİ’ler, 2021 yılına önemli bir kredi borcuyla girdi. BDDK’nin “Aralık 2020” aylık bültenine göre, bankalardan kredi kullanan KOBİ türü müşteri sayısı, 2019’a kıyasla yüzde 23.3 artarak 4 milyon 855 bin 16’ye yükselirken, bunların nakdi kredi borcu yüzde 38 artarak 849.2 milyar TL’ye ulaştı. Ayrıca KOBİ’lerin yüzde 26.8 artışla 257.6 milyar lira da gayri nakdi kredi borcu var.KOBİ niteliğindeki işletmelerin 4 milyon 63 bin 822’si mikro işletme. Bunların sayısı yüzde 26.4 artarken, toplam nakdi kredilerdeki payları 30.8 oldu. Kredi borçlusu küçük ölçekli KOBİ’lerin sayısı yüzde 10.8 artışla 608 bin 598 yükselirken payları yüzde 32.1, orta ölçekli KOBİ’lerin sayısı da yüzde 5.7 artışla 182 bin 596’ya çıkarken payları yüzde 37.8 oldu. cumhuriyet.com.tr

CumhurbaşkanlığıFinans Ofisi’nin içerisinde ayrıbir başkanlık oluşturuldu

Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi’nin içerisinde ayrı bir başkanlık oluşturuldu Faiz yerine kâr payı esasına dayalı katılım finansın geliştirilmesi için kararname ile kurulan başkanlık yeni finansal araçları sisteme kazandıracak. Cumhurbaşkanlığı, faiz yerine kâr payı esasına dayalı “katılım finansın” geliştirilmesi için Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi içerisinde ayrı bir başkanlık kurdu. Başkanlık, katılım finans alanında yeni finansal araçların sisteme kazandırılması için çalışma yapacak. Kararname değişikliği ile ayrıca inşaatı devam eden İstanbul Finans Merkezi, cumhurbaşkanının belirlediği hedefler doğrultusunda geliştirilecek. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan faize karşı olduğunu birçok kez dile getirdi. Erdoğan, Merkez Bankası tarafından yapılan faiz artışlarına da karşı çıkıyor. Resmi Gazete’de dün yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile daha önce yayımlanmış olan kararnamede dikkat çeken değişiklikler yapıldı. Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi’nin hizmet birimleri ve görevleri yeniden düzenlendi.STRATEJİ BELİRLEYECEKOfis içerisindeki, “Finansal Strateji ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığı”, “Katılım Finans Dairesi Başkanlığı” olarak değiştirildi. Bu başkanlık cumhurbaşkanı tarafından belirlenen politikalar doğrultusunda, katılım finans alanında stratejiler geliştirecek, bu stratejiler kapsamında alınan kararların ilgili kamu kurum ve kuruluşları nezdinde uygulanmasını izleyecek ve sonuçlarını cumhurbaşkanına raporlayacak. Katılım finansın geliştirilmesi amacıyla kamu kurum ve kuruluşları, özel sektör, üniversiteler ve sivil toplum örgütleri arasında işbirliğini artıracak, koordinasyonu sağlayacak. Katılım finansın geliştirilmesi ve katılım finansa yönelik farkındalığın artırılması amacıyla ulusal ve uluslararası faaliyetler gerçekleştirecek. Katılım finans alanında yeni finansal araçların sisteme kazandırılması, finansal ürün geliştirilmesi ve çeşitliliğin artırılmasına yönelik çalışma yapacak.FİNANS MERKEZİ İÇİN GÖREVKararname ile İstanbul Finans Merkezi Dairesi Başkanlığı’nın görevleri de yeniden düzenlendi. Başkanlık, İstanbul’un küresel bir finans merkezi olmasını sağlayacak strateji ve politikalar geliştirmenin yanı sıra bu kapsamla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarını koordine ederek strateji ve politikaların uygulanmasını da sağlayacak. Mustafa Çakır

Cumhuriyet düşmanınıanan devlet erkânının başındakiÇiftçi,İskilipli’nin izinde

Cumhuriyet düşmanını anan devlet erkânının başındaki Çiftçi, İskilipli’nin izinde TBB Başkan Yardımcısı Özbek, ADD Başkanı Altınışık ve Memleket Hareketi lideri İnce, işgalcilerin işbirlikçisi İskilipli Atıf Hoca’yı anan Çorum Valisi ve yanındakilere “Bu, koltuklarını borçlu oldukları Cumhuriyet’e meydan okumadır” tepkisini gösterdi. Anmayı savunan Vali Çiftçi, İskilipli’nin “ilim ve dava adamı” olduğunu belirtti. Milli Mücadele döneminde İngilizlerin desteği ile gerici isyanlara destek veren ve Kuvayi Milliye’ye düşman Teali İslam Cemiyeti’nin yöneticisi İskilipli Atıf’ın ölümünün 95. yılında düzenlenen anma törenine, devlet erkânının katılması tepki çekti.Cumhuriyet’e açıklamalarda bulunan Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Hüseyin Özbek, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kamu görevlilerinin, bulundukları koltukları borçlu oldukları Milli Mücadele’ye karşı çıkan, milli bir devlet kuruluşuna itirazı olan ve bu tavrı çok somut delillerle sabit olan bir kişi için anma töreni düzenlemeleri son derece düşündürücüdür. Cumhuriyet sayesinde elde ettikleri makamların hakkını vermeyen bu kişilerin tavırlarının sorgulanması gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden kamu görevlilerinin cumhuriyetin kuruluş felsefesine uygun bir davranış içinde olmaları zorunludur. Bu makam sahiplerinin; Atatürk, Milli Mücadele ve cumhuriyet konusundaki gerçek düşüncelerini bilmek vatandaşlarımızın hakkıdır. Milli Mücadelede TBMM ve Atatürk mü haklıydı yoksa Damat Ferit ve Vahdettin mi haklıydı sorusuna cevap vermek, İskilipli Atıf’ta ne bulduklarını da açıklamak durumundadırlar” diye konuştu.‘YAPILANIN FARKINDAYIZ’Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Hüseyin Altınışık da “İskilipli Atıf ile ilgili anma programı gelinen nokta açısından oldukça düşündürücüdür. Tarihi gerçekleri tarihi belgeleri yok sayarak bir yeni tarih oluşturma çabasına tanıklık etmekteyiz. Yeni tarih yazma çabaları, milli kurtuluş savaşının bile yapılmadığı noktasına kadar uzanmaktadır. Milli devlet olarak yaşamak istiyorsak, başta ülkeyi yönetenler ve yetkili makamlarda yer alanlar, milli tarihi objektif olarak bilmek zorundadır. Bu program da Sayın Alev Coşkun’un deyişiyle tam anlamıyla bir meydan okuma söz konusudur. Milli Mücadele’ye ve cumhuriyet devrimine karşıtlık vardır. Tarihi, siyasete alet etmemek zorunludur. Bizler, yapılmak istenenlerin farkındayız” ifadelerini kullandı. Memleket Hareketi lideri Muharrem İnce, Twitter hesabından açıklama yaparak “Çorum Valisi derhal görevinden alınmalıdır. Burası Türkiye Cumhuriyeti, herkes haddini bilecek” dedi.VALİ İSKİLİPLİ’NİN İZİNDEÇorum Valisi Mustafa Çiftçi, “İlim, aksiyon ve dava adamı” olarak nitelediği İskilipli Atıf Hoca’yı anmalarını savundu. Çiftçi “Düşünce dünyamızın yıldızlarından merhum Nurettin Topçu’nun ifadesiyle, M. Atıf Efendi gibi Esad Erbili ve Müftü Ali Rıza Efendi de millete gözdağı vermek ve sindirmek için zulmen idam edilmişlerdir. Bu manada İskilipli Atıf Efendi yine merhum Necip Fazıl Kısakürek üstadımızın ifadesiyle “son devrin din mazlumlarından” biridir ve bu sıfatla rahmetle anılmayı hak etmektedir. Ben İskilip’te yaptığımız anmanın doğru olduğunu, haklı olduğunu, yapılması gerektiğini düşünüyor, maşeri vicdanda makes bulacağına canı gönülden inanıyorum” açıklamasını yaptı. İlayda Kaya




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter