Volkan Demirel'den taraftara derbi mesajı: Rahat olun hafta sonu bayram olacak!
Fenerbahçe'nin uzun yıllar kaleciliğini yapan ve şimdi sarı-lacivertli takımın teknik ekibinde bulunan Volkan Demirel, haftasonu oynanacak derbi öncesi FBTV'ye konuk oldu.
"Fenerbahçeliler bu takıma güvenmeye devam etsin. Ben bu takımı, havasını biliyorum. Fenerbahçe taraftarı rahat olsun, haftasonu onlar için bayram olacak. Geçen sene bir istisna oldu. Derbi galibiyetine bir sene ara verdik. 20 senede bir olur, belki 50 senede bir olur. Bundan sonra hiç olmayacak. Yine bir seri yakalayacağız.""Felipe Melo, bana iki penaltı attı. Birini ben kurtardım, birini dışarı attı. Melo'yu iyi analiz ettim. Elini havaya kaldırırsa, ayak içi sola vuruyor yerden, hareket yapmıyorsa düz vuruyor. O yüzden kurtardım ve güldüm. "Bir Galatasaray maçında Garry Rodrigues'in bir pozisyonunu, topuğuma çarparak kurtardım. 'Şanslıyım' dedim. Gazeteler 'Ben buradayım' dediğimi yazmış. Dışarıdan ukala gibi görünüyorum ama değilimdir. Çok duygusalımdır.""Beşiktaş'tan teklif aldım. Galatasaray'dan almadım. Beşiktaş'ın beni istedikleri dönemler oldu ama Fenerbahçe'ye hiçbir zaman rakip olmak istemedim.""Fenerbahçe'ye imza attığım sene Galatasaray'ı 6-0 yendik. O maçı locada izledim. O formayı giyip sahaya çıkan her Fenerbahçeli derbiyi kazanmak için çıkar.""Dışarıdan 11 adam toplasak, gel desek, onlar da toplasa yine biz kazanırız."
cumhuriyet.com.tr
Ahmet Nur Çebi'den Dorukhan Toköz açıklaması: Fenerbahçe'ye giderse bu durum beni rahatsız eder
Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi, açıklamalarda bulundu.
İşte Çebi'nin açıklamaları."Ara transfer dönemi sağlıklı bir dönem değildir. Ara transferde mecbur kalmadıkça çok fazla takviye yapmamayı prensip edindim. Cenk Tosun'u aldık. Bana göre Beşiktaş'ta çok önemli işler yapmış bir futbolcu. Yazın yapmak istediğim transferlerden biriydi; kafamdan hiç çıkmadı. Hulk, Mandzukic gündeme geldi ama popülist davranmayacağımı söyledim. Transferleri Beşiktaş'ın zarar görmeyeceği şekilde yapıyoruz. Eski dönemlerde yapılan transferler önümüzde problem olarak kaldı""Abdullah Avcı'nın Beşiktaş'a zarar vermek isteyeceğini hiçbir şekilde düşünmüyorum. Kendisiyle bir noktaya geleceğiz.""Dorukhan (Toköz) ile uzlaştık, anlaştık. Ama sonuç itibarıyla menajerleri araya girerek onun yurt dışında futbol oynamak isteğini ön plana çıkardılar. Bizim verdiğimiz teklif önünde duruyor. İmza atmak istiyorsa atar. Atmak istemiyorsa atmaz. Önüne konulan teklifi imzalamayan futbolcuyla çok fazla yollarımızın kesişeceğini düşünmüyorum. Hulk'ta da böyle oldu, Mandzukic'te de... Önünde duran kontratı imzalarsa oynasın. Ama zorla güzellik olmaz. Canı istiyorsa gelir. Dorukhan, Fenerbahçe'ye giderse bu durum beni rahatsız eder. Ya bu ayın sonuna kadar bu işi bitireceğiz ya da Dorukhan başka yerde oynamaya devam edecek.""Ali Şafak Öztürk (Antalyaspor'un eski başkanı) artık benim muhatabım değil. Hangi takımı desteklediği de malum. Ali Şafak Öztürk başka bir kulübün bayiliğini yapmasın. Ya Antalyaspor'a dönsün ya da hangi kulübe aitse gidip taraftarlık yapsın." "Şimdi 'Beşiktaş'ı bu sene şampiyon yapmazlar'diyorlar. Hakemler Beşiktaş'ın önünü kesmeye çalışırsa taş üstünde taş bırakmam." "Sergen Yalçın istediği zaman kontratını uzatırız. Bunu daha önce de söyledim. Şu an sözleşme konuşma zamanı değil. Onun da tek odak noktası şampiyonluk.""Sürekli olarak, özellikle ara transfer döneminde yapılan transferlerin TFF limitlerine uygunsuz olduğu konusunda söylemler var. Biz bunların böyle olup olmadığını bilemeyiz. Biz kendimize baktığımızda her şeyi kuralına göre yürüttüğümüzü düşünüyoruz.""Başka kulüplerin bu limitleri bir şekilde deldiği söyleniyor. Ben bu mesajı vermek istedim. Lütfen TFF ve yetkilileri, hangi kulüplerin limitlerinin ne olduğunu, bunların ne kadarının kullanıldığını açıklayın ve hem bizler hem de TFF rahatlasın. Ben bizimle ilgili olanı açıklarım. Biz limitimizin içinde kaldık ve buna uyum sağlamaya devam ediyoruz. Başka kulüplerin limiti deldiği ifadesinin önüne geçmek gerekiyor.""Kulüpler Birliği başkanlığı tercihim değil. Türk futboluna hizmet bir onurdur. Bir abi modeli ile bize karşı bir teveccüh var ise, o görevden kaçmak kolay olmayacak. Beşiktaş'a daha fazla katkı vermek adına, bu görevi başkasına vermek isterim.""Eleştiri tamam ama hakaret olmasın. Herkesin canı tatlı ama iş bize gelince 'başkanın da sağlığı önemli' demeyenler var. Covi olduk. Ölüm tehlikesi geçirdik. Maç bitiyor. Yenilmişiz. Bir sürü hakaret, küfür. Benim de canım yanıyor o anda. Tüzüğün bana tanıdığı sürece görevimi yapmak istiyorum. Sağlığım ve ekonomim müsaade ettiği sürece devam edeceğim""Birlik-beraberlik içinde olursak başarı er ya da geç gelecek. Yarınları bugünün 1 saati için feda etmeyelim. Şampiyon olacağız, olmak için mücadele edeceğiz. Sonuna kadar varız, kupayı da almak için varız. Hocamızla herhangi bir sorunumuz yok. Hocamızın transferlerle ilgili bir gönülsüzlüğü yok. TFF lütfen bu limit konusunu artık açıklasın; kimin ne kadar hakkı var, kim ne kadar kullandı. Hakemlere sesleniyorum. Çok emek veriyoruz, herkes emek veriyor. Adaletsizliğe sakın yer vermeyin"
cumhuriyet.com.tr
KRT TV programcısı Osman Güdü'ye saldırı!
KRT TV'de 'Kent ve Yaşam' programını hazırlayıp sunan Osman Güdü, Kartal'daki ofisinin önünde saldırıya uğradı. Güdü hastaneye kaldırıldı, başına dikiş atıldı.
KRT TV'de 'Kent ve Yaşam' programını hazırlayıp sunan Osman Güdü akşam 19:50 sularında Kartal'daki ofisinden çıkıp aracına bindiği esnada saldırıya uğradı. Saldırganın Güdü'nün kafasına sert bir cisim ile defalarca vurduğu, bir taraftan da küfürler savurduğu öğrenildi.Çevredekilerin olay yerine gelmesi ile saldırgan kaçtı. Güdü, Okan Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırıldı. Saldırı sonucu Güdü'nün kafasının iki bölgesinde yarıklar oluştu ve yaralanan iki bölgeden birine 4 diğerine 5 dikiş atıldı.Doktorlardan alınan bilgiye göre Güdü'nün sağlık durumu iyi, ancak bu geceyi kafa tasına aldığı darbeler nedeniyle hastanede müşahede altında geçirecek.Güdü aracının Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi'nin önünde olduğunu, her tarafta kameraların bulunduğunu belirterek yarın Kartal Karakolu'na giderek şikâyetçi olacağını, henüz polisin gelmediğini söyledi.HEDEF GÖSTERİLMİŞTİGeçtiğimiz günlerde Kent ve Yaşam programında, Bayburt için yaptığı değerlendirmeler nedeniyle Güdü, yandaş medya tarafından hedef gösterilmişti. Güdü, "Bölgede tarikat ve cemaatler cirit atıyor" demişti. Güdü'nün Bayburt ilinde oluşan tarikatlaşmaya dikkat çektiği sözleri çarpıtılmış ve linç kampanyasına maruz bırakılmıştı.Türkiye Bayburtlular Federasyonu yönetici ve üyeleri KRT'nin İstanbul'daki merkezi önünde toplanıp Güdü hakkında açıklama ve protesto gerçekleştirmişti.(KRT)
cumhuriyet.com.tr
DSÖ’den koronavirüsün kökenine ilişkin açıklama
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Çin’e gönderilecek olan uzman ekibin koronavirüsün (Covid-19) kökenini tespit etme ihtimalinin zor olduğunu duyurdu.
DSÖ, Çin’in Vuhan kentine gönderilecek ekibin, koronavirüsün kökenini tespit etme ihtimalinin zor olduğunu açıkladı. Covid-19'un kökenlerine dair ipuçları arayan Dünya Sağlık Örgütü liderliğindeki ekibin üyelerinden Peter Ben Embarek, “Bu virüsün kökenini tam olarak anlayamayacağız, ancak bu iyi bir ilk adım olacak” dedi. Ekibin diğer üyelerinden Hung Nguyen-Viet ise sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Gerçekçi olmamız gerektiğini söyleyip duruyorum, bunun gibi kısa bir görev tüm cevapları vermeyecek. Ancak virüsün anlaşılmasını ilerletmeye yardımcı olacak” dedi.
DHA
KKTC'de sokağa çıkma yasağı ilan edildi
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) artan koronavirüs nedeniyle 5 Şubat’tan 15 Şubat’a kadar tam “sokağa çıkma yasağı” ilan edildi.
Bakanlar Kurulu sonrası açıklama yapan Başbakan Ersan Saner, ülke genelinde yarın akşam 20.00'den, 15 Şubat saat 05.00'e kadar elzem ihtiyaçları dışında sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini açıkladı. Alınan kararlar ise şu şekilde paylaşıldı:“Bu gece 20.00'den itibaren 15 Şubat'a kadar elzem ihtiyaçlar haricinde TAM SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI uygulanacak. İlçeler arası giriş çıkışlar tamamen yasaklandı. Üst Komite ve İlçe Emniyet Kurulları'nın verdiği bütün izinler iptal edildi. Bankalar 8-12 Şubat'ta kapalı olacak, çekler işleme girmeyecek. PCR test kitleri ile 3 yeni PCR test cihazı alınacak.”KKTC’DE SON 24 SAATTE 80 POZİTİF VAKAKKTC Sağlık Bakanı Dr. Ali Pilli, son 24 saatte yapılan test sayısının 6 bin 937 olduğunu, 80 pozitif vakaya rastlandığını, 35 kişinin taburcu edildiğini açıkladı. Bakan Pilli, 1 kişinin hava yolu ile ülkeye geldiğini, 10 kişinin daha önce tespit edilen vakaların temaslıları olduğunu ve bu süre içinde gözetim altında bulunduklarını, 69 kişinin ise yerel vaka olduğunu kaydetti. Pilli, vakalardan 21’inin Lefkoşa, 49’unun Girne, 5’inin Mağusa, 4’ünün Güzelyurt Bölgesi'nden olduğunu belirtti.
DHA
VakıfBank, yenilgisiz çeyrek finalde
VakıfBank, Polonya’da düzenlenen 2021 CEV Şampiyonlar Ligi C Grubu altıncı ve son maçında Bulgaristan ekibi VC Maritza Plovdiv’i 3-1 yenerek, namağlup çeyrek finale çıktı.
CEV Şampiyonlar Ligi’nde dört kez namağlup şampiyon olan VakıfBank, Polonya’da düzenlenen 2021 CEV Şampiyonlar Ligi C Grubu altıncı ve son maçında Bulgaristan ekibi VC Maritza Plovdiv’i 3-1 yenerek, namağlup çeyrek finale çıktı.Salon: Lodz Spor ArenaHakemler: Alexey Pashkevich (Rusya), Alexandros Mylonakis (Yunanistan)VakıfBank: Milena, Maja, Meliha, Zehra, Haak, Michelle, Ayça (L), Cansu, Gözde, GabiMaritza Plovdiv: Usheva, Paskova, Kamenova, Aguilera, Barakova, Milanova, Todorova (L), Chausheva, Drumeva, DudovaSetler: 25-11, 25-20, 25-27, 25-14Süre: 89 dakika (20, 23, 27, 19)
İHA
Abdullah Avcı: Trabzon geliyor!
Trabzonspor’da teknik direktör Abdullah Avcı, 4’üncü sıraya yükseldiklerini ve bunun kısa sürede harika bir durum olduğunu belirterek, “Ama yerimizde duramayız. Her zaman bir şeyi ispatlamamız gerekiyor” dedi.
Süper Lig'in 23'üncü haftasında sahasında konuk ettiği Yukatel Denizlispor'u 1-0 mağlup eden Trabzonspor’da teknik direktör Abdullah Avcı, 4’üncü sıraya yükseldiklerini ve bunun kısa sürede harika bir durum olduğunu belirterek, “Ama yerimizde duramayız. Her zaman bir şeyi ispatlamamız gerekiyor” dedi.Abdullah Avcı, maçın ardından yaptığı değerlendirmede kısa sürede takım olarak iyi bir duruma geldiklerini söyledi. Zaman zaman iniş ve çıkışların olabileceğini belirten Abdullah Avcı, “8’inci gün, iki tanesi kağıt üzerinde ağır gözüken biri Süper Kupa finali, diğeri hafta sonu oynadığımız ligin lideriyken Beşiktaş müsabakası. Arkasından da hemen hemen aynı oyuncu grubuyla Denizlispor müsabakası. Her oyun zor. Bugün belki şut, topa sahip olma, rakip ceza sahasına girme, kaybettiği yerdeki baskılar. Bu oyunlar erken gol bulamazsan zorlaşır. Ama oyuncular hep oyunun içinde kalmaya gayret ettiler. Oyunun genelinde belki bir net atılan şut vardı. Takım halinde doğru duruyorduk. İyi bir oyuncu grubu var. Geldiğimiz günden beri beraber çalıştığımız ve bunu geri olarak vermeye çalışan oyuncularım var. Zaman zaman iniş çıkışlar olacak. Bu oyunlar zordur, gelişmek kolay değildir. Geldiğimiz günden itibaren hem gelişip, hem skor alıyoruz. Bu beni mutlu ediyor. Bazen antrenmandan çıkaramıyoruz, bugün oyunda da kalmak istiyorlar. Bu çok güzel ve değerli bir şey. Bugün ilk defa oynayan Bakasetas için iyi oldu. Uğurcan kalede net duruyor. Nwakaeme ayağında ağrı var ama hala oyunda kalmak istiyor. Ekuban aynı şekilde. Djaniny her geçen gün daha iyi. Savunma iyi duruyor. Kamil bugün ilk defa oynamasına rağmen doğru oynadı. Afobe giriyor, takım savunmasına yardım ediyor. Kulübenin enerjisi iyi. Bu beni mutlu ediyor. Günleri karıştırıyoruz. Bazen kalktığımızda bugünün hangi gün olduğunu bulmaya çalışıyoruz. Bu sektör bu sağlık durumunda ayakta tutmaya çalışıyor. Zor süreçler, yorgunluklar fazla. İyi dinlememiz ve toparlanmamız gerekiyor. Bugün 4’üncülüğe geldik, bu kısa sürede harika bir durum, ama yerimizde duramayız. Her zaman bir şeyi ispatlamamız gerekiyor. Kupayı almış, lideri yenmiş olabilirsiniz ama bugün yeni bir sınav veriyorsun. Yenilemek ve ispat etmek zorundasınız. 3 gün sonra yine aynı şekilde ispata çıkacağız. Trabzonspor camiasına ve şehrin bize hissettirdikleri o yüksek enerji beni memnun ediyor. Bu enerjiyi vermeye devam etsinler. Oyuncularımı tebrik ediyorum ve Denizlispor’a da başarılar diliyorum” diye konuştu."ŞİMDİ MALATYA MAÇINA BAKACAĞIZ"İnişler ve çıkışların olabileceğini kaydeden Avcı, “Trabzonspor’un 17’nci olması normal değil. Olması gereken yerler buralardır. İnişler çıkışlar olabilir. Bugünkü maçın yorgunluğunu yarın atacağız ve cebimize 3 puanı koyacağız. 4 gün sonraki Malatyaspor maçına hazırlanacağız. Her hafta 3 puanı nasıl alırız ona bakacağız. Bu 3 puanla bizi nereye taşıyacak onu zaman gösterecek. 3 transfer yaptık. Oyuncu kaliteleri, geçmişleri var. Yaşları çok uygun ve teknik kapasitesi yüksek oyuncular. Felsefemize de uygun oyuncular. Parçadan bütüne gitmeyi düşündüm. Kazandığın sürece her zaman karlısındır. Şimdi Malatya maçına bakacağız” ifadelerini kullandı.
DHA
Süleyman Soylu, Twitter üzerinden Twitter'ı hedef aldı
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Twitter hesabı üzerinden yaptığı açıklamada Twitter'ı hedef aldı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Twitter hesabı üzerinden Twitter'ı eleştirdi. LGBTİ+ bireyleri tekrar 'sapkın' olarak nitelendiren Soylu, "Terör örgütlerine ve sapkın LGBT'ye koruma kalkanı oluşturan Twitter; şahit oluyoruz ki, eline geçirdiği iletişim tekeliyle ülkelerin, demokrasinin, huzurun kimyasını bozmaya çalışmaktadır" dedi.Bakan Soylu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Boğaziçi Üniversitesi öğrecilerinin eylemleri hakkında attığı bazı tweetlerine Twitter tarafından kısıtlama getirilmesinin ardından Twitter'ı eleştirdi. Soylu, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda şöyle dedi:"Terör örgütlerine ve sapkın LGBT'ye koruma kalkanı oluşturan Twitter; Şahit oluyoruz ki, eline geçirdiği iletişim tekeliyle ülkelerin kimyasını, demokrasinin kimyasını, huzurun kimyasını bozmaya çalışmaktadır. Emperyalizmin bu oyuncağı, insanlığı teslim alamaz." /Archive/2021/2/4/220909194-272994605x411.jpg
cumhuriyet.com.tr
Deniz Tezuysal: Korka korka hayat geçmiyor
"Bir şeylerin değişmesi için önce biz kadınların kendimizi değiştirmesi lazım. Biz kendimizi özgür bırakmalıyız bize dayatılan kalıplardan çıkmalıyız ki çevremiz de bize ayak uydurmak zorunda kalsın çevre de değişsin. Kimsenin o şunu dedi bunu dedi, ayıp bilmem ne bu kalıplara çok fazla takılmadan, neyi kendileri için uygun buluyorlarsa neyi doğru buluyorlarsa onu yaşamaları gerekiyor diye düşünüyorum."
Deniz Tezuysal’ın yazıp başrolünde oynadığı BluTV dizisi Bonkis, yeni mini dizi olarak yayın hayatımıza girdi. Tezuysal’ın kendi hayatından süzerek yazdığı senaryoda, kadınlık hallerine dair pek çok trajikomik hikâye var. Bir kadın olarak izlerken, ‘anlatılan bizim hikâyemiz’ dememek elde değil. Dizinin baş karakterinin adı da Deniz. Deniz’in en yakın arkadaşını Vildan Atasever oynuyor. Deniz, (aynı gerçek Deniz gibi) mimarlığı bırakıp açtığı kafesi Bonkis’i ayakta tutmaya çalışırken aşk, flört, aile, para gibi konularda başına gelen ‘felaketlerle’ de boğuşuyor. Kafede umutsuzca müşteri bekleyişleri, anne ve babasıyla buluşacakken kendini eski sevgilisinin nişanında buluvermesi, anne ve babasından borç isteme provaları gibi... Tezuysal’la hem dizisini hem de bu devirde kafe açmanın zorluklarını, iki Deniz’in benzerliklerini ve farklılıklarını konuştuk. BluTV’de başlayan diziniz Bonkis’te, kısa ama vurucu ifadeler var kadın olmaya dair... Nereden toplandınız bu hikâyeleri?Ben iyi bir gözlemciyim. Yazarlık ezelden beri yaptığım bir iş, metin yazarlığı, blog yazarlığı yaptım. Kafam hep öyle çalışıyor yani hayatı hep kayıt altına alma durumum var çocukluğumdan beri. Defterin başına geçince de o birikimden bir şeyler akıyor. Çok da şöyle yapayım böyle yapayım diye dizayn etmedim. İnsanlarla sohbetimden kalanlardan böyle bir şey çıktı ortaya. Deniz karakteri ile benim çok alakam yok. Ben yedi yıllık evliyim, altı yaşında bir oğlum var. Ben böyle olmasam nasıl olurdu, nasıl bir hayat sürerdim diye düşündüğüm şeyler de Deniz'le ilgili bu hayalleri kurmama sebep oldu açıkçası. Hep şunu diyorum o bir paralel evren Deniz’i. Ben hayatımda bir gün belki başka bir tercih yapsam şu an o hayatı yaşıyor olurdum gibi düşünüyorum. Kadınlar üzerindeki standart baskılar bana da farklı türlü sirayet ediyor. Her türlü baskı var anne babadan, etraftan... Bunları anlatmak hoşuma gidiyor. Deniz’in başına gelenler birebir benim hayatım değil ama maruz kaldığımız durumlar evli de olsak bekar da olsak çoğu zaman benzer oluyor. İki Deniz arasındaki diğer farklar neler? O evli değil, çocuksuz... Başka?Dizideki Deniz’in bir şeyi yapmayı kafasına koyduğunda içinden gelen hırsı ve inadı tamamen kendimden kattığım şey. Diziyi de bu inadım olmasa yapamazdım. O konuda çok benziyoruz ikimiz de çok inatçıyız. Ben biraz daha makul temkinli korkak bir insanım. O Deniz’in gözü kara, per şeyi yapabilir. Birazcık deli bir arkadaş kendisi. O yanı benim çok hoşuma gidiyor. Benim yapmaya cesaret edemeyeceğim çok şeyi o düşünmeden yapıyor. /Archive/2021/2/4/220824850-26-tezuysal-5.jpg9 sene mimarlık yaptı. 36 yaşında. Bir ablası var. Dedesi Bostancı Emniyet Müdürü. 7-8 göbek İstanbullu biri aileden. Babası Ereğli Demirçelik Fabrikası’nda çalışıyormuş. Tezuysal orada doğmuş. Çok eğlenceli bir çocukluk geçirmiş: “En büyük şansım orada doğmak. İstanbul’da büyüseydim bu insan olamazdım. Binlerce kişinin oturduğu lojmanlarda büyüdüm. Güvenliydi, anne babalarımız bizi sokağa salardı, gece birlere kadar oynadığımı bilirim, iyi okullar vardı, iyi eğitimler aldık. Hepimiz müzik, spor aktiviteleri hiç eksik olmadı. Avrupai bir yaşantı vardı, açık hava, her yer yemyeşil...”DOĞURUP TÜYDÜM!Yazarlığa ne zaman adım attınız? Sizi biraz daha tanıyalım...İTÜ mimarlık mezunuyum. Üniversiteden beri edebiyat klüpleri, blog yazarlığı gibi şeylerle çok ilgiliydim. Sonra mimarlık yapmaya başladım, savrula savrula gece gündüz çalışıyoruz, başka hiçbir şey yapmaya fırsatım olmadı. Ama işi bıraktıktan sonra ben ne yapmak istiyorum diye sorunca yazarlık yapmak istiyorum dedim kendime. 30 yaşımı geçmiştim... Kendi kendime hikâyeler yazıyordum. Bartu Küçükçağlayan, arkadaşım, ‘bu yazdıklarını senaryoya dönüştürsene’ dedi bir gün. Bana yol gösterdi... Sonra ben de ‘ben bu işi yaparım’ dedim. Baya çalıştım, gece gündüz demeden...Kaç yıl mimarlık yapmıştınız?9 sene olmuştur.Bırakmanız büyük cesaret aslında...Çoğu kişi haya kurar ama bırakamaz, karar anı nasıl oldu?Sekiz buçuk hamileydim. Hasankeyif’teki mağaraları otele dönüştürme projesinde çalışıyorduk... Karnım burnumda, gece dörtlere kadar iş, ‘ne yapıyorum ya ben’ dedim. Öyle bir sistemin içine giriyorsunuz ki, köleye dönüşüyorsunuz. Tamam projenin teslimi gecikmesin ama biz ölelim mi yani. Ne para var, her hafta ödeme bekle... Bunun sonu yok dedim, çocuk benim için kaçış noktası oldu, doğum yaptıktan sonra tüydüm! Anneliğinizin yazarlığınıza etkisi oldu mu?Çok romantik bir annelik yaşamıyorum. Anneliği kutsal gören kadınlardan değilim. Daha doğal, hayatın akışında gelişen bir şey oldu benim için çocuk sahibi olmak. Çocuğu da oradan oraya sürükledim, yaptığım her şeye dahil ettim. Yazarlığımı besliyor mu emin değilim ama benim yazar olmam annelik şeklimi etkiliyordur, daha özgür bir birey yetiştiriyor olabilirim bu rahatlıkla. /Archive/2021/2/4/220950100-pd-bonkis.jpgDiziden bir kare...KAFE AÇILMAZ ARTIK! PEYNİR KAÇ LİRA? Kafe Bonkis’i de sormak istiyorum. Kafe açmak zor mu?Ortak olduğumuz arkadaşım Öykü’nün (Karayel) bir hayaliydi, birlikte yapalım mı dediğinde deneyeyim dedim. Bir senedir evde oturuyordum. Sonra bambaşka bir hikâyenin içinde buldum kendimi. O aksiyon yazma isteği uyardırdı. 2016 yılıydı açtığımızda, yaklaşık üç senelik bir maceraydı... Çok zor bir iş. Hayaller ve gerçekler arasında uçurum var. İlk sene ellerim paramparça oldu bulaşık yıkamaktan. O iş mutlaka size kalıyor! Ve insanların bu kadar kaprisli olabileceği ölsem aklıma gelmezdi. Neler neler! Milyon çeşit insan varmış. Kimseyi memnun etmeniz mümkün değil. Birinin çok beğendiğini diğeri kafanıza atabiliyor. 10-12 saat ayaktasınız, alışveriş, derken eleman gelmez, dükkanın açılmasına beş dakika kala arar ‘hastayım’ der. Yataktan atlar, çocuğu sırtlar koşarsın dükkana, kepengi kaldırmayla boğuşursun... Pandemi öncesi dükkana alıcı çıkınca iyi ki kapattık yoksa iflas ederdik. Ben de yorulmuştum... Diziye de başlamak üzereydik...Para kazanamadınız mı hiç?Üç senenin sonunda ne zarar ettim ne de kâr. Kârım şu oldu bir sürü insanla tanıştım, bir sürü eğlenceli hikâyem oldu. Hiç pişman değilim. Nasıl hikâyeler mesela?İlk açarken ruhsat için belediyeden geldiler, ‘tamam’ deyip gittiler. Bir ay sonra bir zabıta geldi, ‘sizin bir tuvaletiniz var.’ Koşturdum belediyeye. Yasa değişmiş, çift tuvalet gerekliymiş. Bir hafta kala depoyu tuvalete çevirdik. O kadar komikti ki ne gideri var ne başka bir şeyi. O tuvaleti yapışımızı asla unutamam, ruhsat alamayacağız diye... Kafe ortamı dışarıdan çok güzel görünüyor. Tezgahtan bakınca nasıl?Mesela bazıları ‘hoşgeliniz’ deyip ilgilenince rahatsız oluyor, bazısı ilgi istiyor. Çok acayip, ne yapacağınızı bilemiyorsunuz. Ters ters bakıp geçip oturan oluyor. Biz bir noktadan sonra salmıştık (gülüyor.) İnsan memnun etmek zor. Kafe açılmaz artık, isteyen de varsa otursun oturduğu yerde. Ben açtığımda beyaz peynirin kilosu 35 liraydı, bir buçuk senede 75 sene çıktı. Biz o kadar zam yapamayız ki. Aynı paraya satmaya çalışıyorsun, kahvenin çekirdiğe 50 liradan 120 liraya çıktı... İki Deniz’in de ilham verici yönleri var. Kadınlar için ufuk açıcı. Öyle bir kaygınız var mıydı kadınlara mesaj vermek gibi...Aslında doğal gelişti. Kadınların sesi olayım diye bir amacım yoktu. Kadın olmaya bakış açımız belli olduğu için aklımızdan çıkan hayaller de o şekilde oluyor. Feminist pavyon mesela... Neden olmasın? Diziyi izleyenlerden mesaj geliyor. Hoşuma gidiyor ve şaşırıyorum.Feminist pavyon çok iyi fikir birileri açabilir!Açsınlar, ben giderim (gülüyor.)Aileniz ne dedi yeni yolu çizdiğinizde?Bir tek annem ‘mimarlığa dönsen mi acaba’ diyor: “Eski ofisin belki eleman arıyordur.” Anne diyorum, “Şaka mı yapıyorsun.”/Archive/2021/2/4/220830522-26-tezuysal-10.jpg“2015'te çocuğum dünyaya geldiğinde bir sene izin aldım kaçış o kaçış, tüydüm” diyor. Başka hikâyeler var tezgahında. Başka bir dizi projesi üzerinde çalışıyor.Yeni dizisinde oynamayacak! Bonkis’te oynamasına herkes karşı çıkmış, yönetmen Emre Erdoğdu hariç. Şimdi geri dönüşlerden oldukça memnun. Oyunculuğun çok zor olduğunu söylüyor: “Deneme arzum var. Bir arkadaşım ‘bir yıl konuşmasak aradığımda doktor oldum diyeceksin diye korkuyorum’ dedi. (Gülüyor ) Seviyorum, bir şeylerin peşine takılıp gitmeyi, uğraşmayı.” Özgüveni yüksek biri misiniz? Kendime aşırı güveniyorum diyemem ama bir şeyi yapmak istersem cesaret ederim. En kötü ne olabilir? Başarısız olursun ne olacak. Dükkanda olduğu gibi... O başarısızlık da başka bir şeye yol açar. Korkmuyorum başarısız olmaktan. Bonkis’in vereceği bir mesaj varsa da o bu olmalı. Yapmak lazım ne istiyorsan. Denemek lazım. Korka korka hayat geçmiyor.Neden mimarlık okumuştunuz?Gözlemleyi, çizmeyi, dizayn etmeyi seviyordum o yüzden mimarlığı tercih ettim. Senaryo yazarken mimarlık bilgilerimden çok faydalandım. Bir tasarım nasıl oluşturulur? Hikâyesi ne olacak? Nerede geçecek? Bunları düşünürken mimarlık bilgilerim bana çok yardımcı oldu. İyi ki okumuşum. Bir günü nasıl yaşarsınız? Dizayn etme alışkanlığı olan biri günü de planlıyor olmalı...Planlı olmayı seviyorum. Aşırı düzenli olmasam da her zaman planım bellidir. Kafama göre takılıyorum diyemeyeceğim. Dizideki Deniz’e gıpta ediyorum, o kadar özgür bırakamam kendimi. Kadınlara ne söylemek istersiniz peki?Bir şeylerin değişmesi için önce biz kadınların kendimizi değiştirmesi lazım. Biz kendimizi özgür bırakmalıyız bize dayatılan kalıplardan çıkmalıyız ki çevremiz de bize ayak uydurmak zorunda kalsın çevre de değişsin. Kimsenin o şunu dedi bunu dedi, ayıp bilmem ne bu kalıplara çok fazla takılmadan, neyi kendileri için uygun buluyorlarsa neyi doğru buluyorlarsa onu yaşamaları gerekiyor diye düşünüyorum. Kimsenin ne dediğine bakmasınlar. Biz özgürleştikçe kadınlar dünyayı değiştirme yeteneğine sahip, bu bir gerçek. Dünyayı biz değiştireceğiz. Bizim evde her şey cinsiyetsiz. Yıl olmuş 2021 erkeklik ne arkadaşlar? Bırakın bunları bıktık.
cumhuriyet.com.tr
Düşünmeye dair
Hannah Arendt, Yahudi kasabı Eichmann yakalandıktan sonra 1961’de The New Yorker dergisi adına duruşmaları izlemek üzere Amerika’dan İsrail’e gitti, duruşmaları izledi ve bu duruşmalarla ilgili görüşlerini Kötülüğün Sıradanlığı alt başlığını taşıyan bir kitapta topladı. O duruşmalardan çıkardığı şey şuydu: Eichmann onca kötülüğü yapabildiyse olağandışı biri olduğu için yapmamıştı, sıradan –sizin benim gibi- bir adamdı, yalnızca kendisine verilen emirleri körü körüne yerine getirmişti. Yaptığı kötülüklerin sonuçlarını düşünemezdi çünkü düşünmeyen bir insandı. “Düşünmeyen insan.”
Metin Eloğlu’nun bir şiiri vardır, kısacık bir şiir. Şiirin ilk birkaç dizesinde şair bazı sorular sorar, sorular aklımda kalmamış, ama son dize hiç aklımdan çıkmaz: Metin Eloğlu son dizesinde, “Ha şöyle, düşünmeye alışın” der. Metin Eloğlu çok zeki bir şairdir, kamçı gibi sözleriyle sizi afallatır ama onun çok muzip ve alaycı bir şair olduğunu da bilmek gerekir. Ancak o zaman anlarsınız, “Düşünmeye alışın” derken, oturup ıvır zıvır şeyler düşünmek, düşünmek değildir demek istediğini. Uğur Mumcu’nun da bir sözü vardır, herkes bayılır, tekrarlar durur. “Bilgi sahibi olmadan fikir [yani düşünce] sahibi olmak” sözünü. Bu sözün, gazetecilik bağlamında, bir şeyin doğrusunu bilmiyorsan eğrisini söyleme, yazma, doğrusunu araştır anlamında söylediği doğrudur. Doğrudur ama gerisi de vardır. Bana sorarsanız Uğur Mumcu, oturup bu ay kiramı nasıl vereceğim diye düşünmek, gerçekten düşünmek değildir, düşünmek başka bir şeydir, demek istiyordu. Yoksa neden “bilgi” sahibi olmaktan söz etsin? ***Çünkü, “Ben nasıl kiramı ödeyeceğim?” diye düşünen adama bilgi gerekmiyor, onun hesap yapması gerekiyor, o zaten kirasını zor ödeyeceğini biliyor, zor ödeyecek çünkü parası yok, parası yok çünkü yoksul. Ama bu adam ben neden yoksulum diye düşünmeye başlarsa ona işte o zaman “bilgi” gerekir: İnsan toplulukları nasıl oluştu, nasıl gelişti, başlangıçta insanlar avcılık ve toplayıcılık yaparken zengin-yoksul var mıydı, bunlar nasıl ortaya çıktı, nasıl süreklilik kazandı, yönetimlerin bunda payı ne oldu, yönetimler neyi yönetiyor, dinler nereden çıktı, bize ne öğütlemek için çıktı, dünya nereye, nasıl geldi falan filan diye başlayıp pek çok şey bilmesi gerekir. Bu bilmenin adeta sonu yoktur, kurcalaya kurcalaya bilgi içinde bilgi edinmenin. Bunu yapmadığınız zaman elinizi şakağınıza dayayıp düşünmeye düşünmek denmez. Hannah Arendt, Yahudi kasabı Eichmann yakalandıktan sonra 1961’de The New Yorker dergisi adına duruşmaları izlemek üzere Amerika’dan İsrail’e gitti, duruşmaları izledi ve bu duruşmalarla ilgili görüşlerini Kötülüğün Sıradanlığı alt başlığını taşıyan bir kitapta topladı. O duruşmalardan çıkardığı şey şuydu: Eichmann onca kötülüğü yapabildiyse olağandışı biri olduğu için yapmamıştı, sıradan –sizin benim gibi- bir adamdı, yalnızca kendisine verilen emirleri körü körüne yerine getirmişti. Yaptığı kötülüklerin sonuçlarını düşünemezdi çünkü düşünmeyen bir insandı. “Düşünmeyen insan.” ***Bana bu yanıt az geldi, sorun yalnızca düşünmemekte değil, dedim kendi kendime, insanın doğuştan gelen ve terbiye edilmemiş içgüdüleri, dürtüleri, gereksinimlerinde de var, bazı kötülüklerin anası bunlar olabilir, dedim. Ama biraz düşününce baktım, insanın doğuştan gelen gereksinimlerine, dürtülerine ya da içgüdülerine teslim olması da onun, “İnsan nedir, ne olmalıdır?” hatta “Hayat nedir, yaşamak nedir?” sorularını kendisine hiç sormamış, bu konuyu düşünmemiş olmasıyla ilgili ve iş sonuçta yine gelip “düşünmeye” dayanıyor.Bu “körü körüne”, yani düşünmeden “itaat”e bizde “biat” diyorlar. “Biat” sözcüğü sözlükte “bir kimsenin egemenliğini tanıma” diye tanımlanmış. Biat etmek isteyen insan, kendisine ne söyleniyorsa onu yapar, ne söyleniyorsa ona inanır. Bağımsız aklını kullanan çocuklarına annelerin dediği gibi, “İcat çıkarma”z. Oysa Cumhuriyet icat çıkaran gençler yetiştirmeye çalışıyordu, biatçılar o yüzden cumhuriyeti hiç sevmediler. Şimdi durup dururken aklıma bir kadın bakanın söylediği bir söz geldi, tarikat yurtlarında ırzına geçilen çocuklar için “Bir kereden bir şey çıkmaz” demişti. Belki bu eski bakan hanım çok iyi bir annedir, çocuklarının üzerine titrer, çocuklarına böyle bir kötülük yapılsa çıldırır ama kendi partisinin ideolojisi ona tarikat yurtlarına tepki göstermesini yasakladığı için bu kadar korkunç bir şey söyleyebildi. Düşünmemek tam da budur işte. “Biat” etmek, sizin iyi bir insan olabilecekken kötü biri olmanıza yol açabilir. İyi insan olmak için bağımsız düşünce ve özgürlük şarttr çünkü. İnsanı korku ipiyle istediğiniz kadar sıkı bağlayın, bu onun elinin kolunun kötülüğe ulaşmasını engellemez. ..
Ülker İnce
ABD Başkanı Joe Biden, dış politika öncelikleriyle ilgili ilk konuşmasını yaptı. Dış politikada diplomasinin yeniden merkezde olacağını vurgulayan Biden, ABD'nin Yemen'deki saldırı operasyonlarına artık destek vermeyeceğini söyledi.Habere Gitmek için Tıklayın
Katarlı iş insanının rehin alınması üzerine 2 tutuklama
Hatay'ın İskenderun ilçesinde, Katarlı iş insanını fidye istemek için rehin aldıkları iddiasıyla gözaltına alınan 5 şüpheliden 2'si tutuklandı.
İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde, kentte Katarlı bir iş insanının yakınlarından ve kendisinden fidye istemek için rehin tutulduğu bilgisi üzerine İlçe Emniyet Müdürlüğü ve istihbarat birimleri çalışma başlattı.Ekipler, iş insanının alıkonulduğu Meydan Mahallesi'ndeki adrese operasyon düzenledi.Operasyonla iş insanını kurtarıldı, 5 zanlı gözaltına alındı.2 TUTUKLAMAİşlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen zanlılardan 2'si nöbetçi sulh ceza hakimliğince tutuklandı, 3'ü adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.Savcılık, soruşturma kapsamında 4 kişi hakkında daha gözaltı kararı çıkardı.
AA