Fransa'da bir kadın yıllardır 'yaşadığını kanıtlamaya' çalışıyor
Fransa'da resmi kayıtlara yanlışlıkla ölü olarak kaydedilen ve varlıklarına el konmaya çalışılan bir kadın, tam üç yıldır ölmediğini kanıtlamaya çalışıyor.
AFPFransa'da resmi kayıtlara yanlışlıkla ölü olarak kaydedilen ve varlıklarına el konmaya çalışılan bir kadın, tam üç yıldır ölmediğini kanıtlamaya çalışıyor.Jeanne Pouchain'ın garip ama büyük bir sorunu var: Resmi kayıtlarda ölmüş görünüyor ve üç yıldır yaşadığını kanıtlamaya çalışıyor. Özellikle de ödenmemiş borçları olduğu iddiaları üzerine yetkililerin malına mülküne el koymaya girişmesinden beri sürekli bir korku içinde yaşıyor.Jeanne Pouchain, "Sorunum, ölmüş olduğumun ilan edilmesi" diyor.İnanması zor gelebilir ama Lyon yakınlarında yaşayan 58 yaşındaki kadının başına gelen tam da bu.Kimlik belgesi ve sürücü ehliyetinin süreleri dolup yenilenmeyince, sosyal güvenlik numarası ve sağlık sigortası da iptal edilmiş."Ölüyüm. Mahkemelere göre ölüyüm, resmi kurumlara karşı ölüyüm. Herkes beni ölü sayıyor" diyen Pouchain yerel bir televizyon kanalına konuştu."Cehennemi bir döngüye düştüğüm hissini yaşıyorum. Artık dışarı çıkmıyorum çünkü gözaltına alınırsam, bir sorun yaşarsam neler olabileceğini bilmiyorum. Alışveriş yapmam gerekiyorsa kapanış saatine yakın kafamı eğerek çabucak ihtiyaçlarımı alıp çıkıyorum."Evin birçok ihtiyacını eşinin karşıladığını arabayı da onun kullandığını söyleyen Pouchain "Sabah kalkıyorum. Günün geçmesi için sabırsızlıkla bekliyorum" diye ekledi.Bu yeni bir sorun da değil. Jeanne Pouchain üç yıldır ölü görünüyor.AFPJeanne, artık hayatta olmadığını söyleyen belgelerden birisini gösteriyor.ÖLÜ MÜ DİRİ Mİ?Tabii kayıtlara göre artık hayatta sayılmadığını öğrenmek onun için büyük bir şok olmuş."Lyon Temyiz mahkemesinin bir kararıyla artık hayatta olmadığımı keşfettim" diyor."Mahkeme ilamını getiren görevliler bana 'merhum' Jeanne Pouchain'den söz ettiler. Belgeleri açıp baktığımda, gerçekten de ölmüş olduğumu anladım."MAHKEME KARARIGetty ImagesFransa'da Temyiz MahkemesiYanlışlıklar silsilesinin, eski bir çalışanının Jeanne Pouchain'i dava etmesiyle başladığı anlaşılıyor.Pouchain'in yıllar önce açtığı temizlik şirketinde çalışan bir kişi bundan neredeyse 20 yıl önce işten çıkarıldığı için tazminat davası açmıştı.Dava Fransız yargı sisteminin karmaşık yapısı içerisinde oradan oraya gönderilirken uzun yıllar geçti ve en son gittiği Lyon'daki mahkeme 2017 yılında bu kişiye tazminat ödenmesini kabul etti.Fakat Jeanne Pouchain bütün bu zamanlar içerisinde kendisine hiçbir zaman bir duruşma çağrısı ya da davayla ilgili bilgi gelmemiş olduğunu dolayısıyla tazminat kararına ya da "ölmüş bir kişi" olarak yeni statüsüne itiraz etmesinin mümkün olmadığını söylüyor.Böyle olunca da ölü olduğu varsayılarak, eski çalışanına vermesine hükmedilen 17 bin dolar değerindeki tazminat, kocası ve oğlundan tahsil edilmeye çalışılmış.Ama mahkeme kararının tek sonucu mali değil.Jeanne Pouchain'in hayatı tamamen alt üst olmuş."Birisi kapıyı çalsa, korkup saklanıyorum. Daha hangi kötü haberler gelecek bilmiyorum" diyor.'SADECE İKİ KERE YAŞANIR'AFPJeanne üç yıldır "yasal olarak" ölü görünüyor.Üç yılı aşkın zamandır Pouchain Fransız makamlarını hayatta olduğuna inandırmaya ve yasal olarak tekrar kayıtlara geçmeye çalışıyor."Devletin bana kimliğimi geri vermesini istiyorum. Kimliğim elimden alındı. Hayatımı, ailemi, kocamı, oğlumu, sosyal çevremi geri istiyorum" diyor.Geçen hafta Pouchain'in avukatı bir mahkemeye, Fransız yargı sisteminde gerçek dışı kayıtların kullanıldığı şikayetiyle başvurdu.Avukatları buradan hareketle, Pouchain'in ölü olduğuna ilişkin olarak dava dosyasına konulan belgenin geçersizliğini kanıtlamayı ve daha önce onun ölmüş olduğu varsayımına dayanarak verilmiş kararın da iptalini sağlamaya çalışıyor.NASIL OLABİLDİ?ReutersLyon Temyiz mahkemesinin kararı.Bu hatalar zincirinin tam olarak nasıl başladığı konusunda herkes farklı bir şey söylüyor.Pouchain'in avukatı Sylvain Cormier AFP haber ajansına yaptığı açıklamada "eski çalışanı onun öldüğünü iddia etti ve herhangi bir kanıt sunmadığı halde herkes ona inandı" diye konuştu.Tazminat davasını açan kişi ise henüz basına konuşmuş değil ve kimliği de açıklanmadı ama avukatı Pouchain'in başına gelenlerde sorumluluğu olduğunu söylüyor.Davacının avukatının iddiasına göre Pouchain tazminat ödemekten kaçınmak için ölmüş gibi yaptı ve mahkeme celplerine cevap vermedi.Sorumlusu kim olursa olsun kesin olan Jeanne Pouchain'in üç yıldır ölmüş göründüğü.Ama olumlu bir haber de almış. Başvurduğu resmi dairelerden biri ona, kendisini artık yaşıyor gösterdiklerini bildirmiş.Jeanne Pouchain bunu "yeniden doğuşu" olarak tanımlıyor.
BBC Türkçe
İngiltere'de Covid-19 aşısının ilk dozunu yaptıranların sayısı 10 milyonu aştı
İngiltere'de yeni tip koronavirüs (Covid-19) aşısının ilk dozunu yaptıranların sayısının 10 milyon 490 bin 487'ye ulaştığı bildirildi.
Sağlık Bakanlığının açıkladığı verilere göre, son 24 saatte 20 bin 634 Covid-19 vakası tespit edildi, vaka sayısı 3 milyon 892 bin 459'a çıktı.Son 24 saatte 915 kişinin daha hayatını kaybetmesiyle ülkedeki can kaybı 110 bin 250'ye yükseldi. İngiltere, Avrupa'da Covid-19 nedeniyle en çok ölümün görüldüğü ülke olmaya devam ediyor.Covid-19 aşısının ilk dozunu yaptıranların sayısı 10 milyon 490 bin 487'ye ulaştı, bunlardan 501 bin 957'sine ikinci doz aşı uygulandı.Ülkede 31 bin 670 kişinin hastanelerde tedavisi sürüyor, bunlardan 3 bin 625'i yoğun bakımda bulunuyor.İngiltere Başbakanı Boris Johnson Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, ülkedeki her 5 yetişkinden 1'ine Covid-19 aşısının ilk dozunun yapıldığını bildirdi.Johnson, "Her Covid-19 aşısı bizi salgını yenmeye yaklaştırır. Bu nedenle Ulusal Sağlık Servisi (NHS) tarafından yapılan aşı çağrılarında öne çıkın." ifadesini kullandı.Sağlık Bakanı Matt Hancock basına yaptığı açıklamada, aşılamada ilk kritik eşiği aştıklarını, öncelikliler listesinde yer alan ilk 4 grubun 15 Şubat'a kadar aşılanması hedefinde yürüdüklerini ve herkesin aşı olmasını sağlamak için hızlı hareket edeceklerini belirtti.
cumhuriyet.com.tr
Trump, Senatodaki azil yargılamasında ifade vermeyecek
ABD'de, 6 Ocak'taki Kongre baskını nedeniyle azil istemiyle Senatoda yargılanacak önceki Başkan Donald Trump'ın avukatı, Trump'ın Senatoda ifade vermeyeceğini açıkladı.
6 Ocak'taki Kongre baskınının ardından azil istemiyle gelecek hafta Senatoda yargılanacak Trump'la ilgili süreç devam ediyor.Trump'ın avukatı Jason Miller, eski ABD Başkanı'nın Senatodaki yargılamada yemin altında ifade vermesini isteyen Demokratlara kesin bir şekilde red cevabı verdi.Miller, Senatodaki yargılama sürecinde "savcılık" görevi görecek Demokrat vekillerin Trump'a yaptıkları ifade çağrısının "komik" olduğunu savunarak, "Başkan anayasal olmayan bu süreçte ifade vermeyecektir." açıklamasını yaptı.Senatodaki süreçte "savcılık" görevi görecek Demokrat vekiller, Trump'ın avukatlarına resmi bir mektup göndererek eski Başkan'ın "yemin altında" ifade vermesi çağrısı yapmıştı.SENATODAKİ AZİL YARGILAMA TAKVİMİBiri polis toplam 5 kişinin hayatını kaybettiği Kongre baskını konusunda Trump'ın "isyana teşvik" ile suçlandığı azil maddesi, 14 Ocak'ta Temsilciler Meclisinde kabul edilmişti.ABD Senatosu Çoğunluk Lideri Demokrat Chuck Schumer, Trump'ın Senatodaki yargı sürecinin 8 Şubat haftasında başlayacağını duyurmuştu.Trump'ın ön duruşma dosyasına ilişkin tüm belge ve delillerini 8 Şubat'a kadar sunmasını gerektiren takvime göre Trump'ın azil istemiyle Senatodaki yargılanmasına 9 Şubat Salı günü başlanabilecek.Trump'ın suçlu bulunabilmesi için 100 sandalyeli Senatoda en az 3'te 2 çoğunluğun, yani 67 senatörün, Trump aleyhinde oy kullanması gerekiyor. Her iki partinin de 50'şer sandalyeye sahip olduğu Senatoda Trump'ın suçlu bulunmasına oldukça düşük ihtimal olarak bakılıyor.
cumhuriyet.com.tr
Kadıköy'deki Boğaziçi eylemleri dolayısıyla gözaltına alınan 2 kişi hakkında tutuklama kararı verildi
İstanbul Kadıköy'deki Boğaziçi eyleminde gözaltına alınan ve tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen Anıl Akyüz ve Şilan Delipalta hakkında tutuklama kararı verildi.
Kadıköy'de, Boğaziçi direnişine destek eylemlerinde gözaltına alınan ve tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen 10 kişiden 2'si hakkında tutuklama kararı verildi.Kadıköy’de gözaltına alındıktan sonra "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na" muhalefet etme gerekçesiyle tutuklama talebiyle Kartal Adliyesi'ne sevkedilen 10 kişi hakkında karar açıklandı.Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliği, savcılığın tutuklanmaları talebiyle sevk ettiği 10 kişiden Anıl Akyüz ve Şilan Delipalta'nın "görevi yaptırmamak için direnme" suçundan tutuklanmasına, 8'inin ise adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına karar verdi.Hakimlik, salıverilen 8 kişiden 2'si hakkında "konutu terk etmeme" ve "yurt dışı çıkış yasağı", 6'sı hakkında da yalnızca "yurt dışı çıkış yasağı" şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına hükmetti.Savcılığın ev hapsi uygulanmasını ve yurt dışına çıkış yasağı konulmasını istediği 13 kişi de aynı adli kontrol tedbirleri uygulanarak serbest bırakıldı.2 Şubat günü İstanbul Kadıköy’de Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenleriyle dayanışmak için bir araya gelen öğrenciler, polisin sert müdahalesiyle karşılaşmış ve çok sayıda kişi gözaltına alınmıştı.'KARARIN EMSALİ YOK'Karara ilişkin açıklama yapan avukat Feyza Ertürk, "Yapılan tutuklamanın CMK’da da uygulamada da emsali yok. Kararın hiçbir hukuki dayanağı yok" dedi.'MEMLEKET VE ÜNİVERSİTEYİ SUSTURMA ÇABASIDIR'Tutuklanan Şilan Delipalta kararın ardından yaptığı açıklamada, "Bu memleket ve üniversiteyi susturma çabasıdır. Bu boşa çünkü üniversiteyi de memleketi de susturamayacaklar" dedi.Anıl Akyüz ise "Biz hiçbir zaman başımızı eğmedik. Bundan sonrasında da hem içeride hem dışarıda mücadelemize devam edeceğiz" diye konuştu.
DHA
Esenler'de 7 katlı binada yangın paniği: Binadaki 30 kişiyi itfaiye tahliye etti
Esenler'de 7 katlı bir binanın girişindeki elektrik panosunda yangın çıktı. Yangın nedeniyle, binada kalan 30 kişiyi itfaiye ekipleri tahliye etti. Dumandan etkilenen 6 kişi kontrol amaçlı hastaneye kaldırdı. Yangın sonucu bina içerisinde ve girişinde hasar meydana geldi.
Olay, Nine Hatun Mahallesi'nde saat 22.00 sıralarında çıktı. 142. Sokak'taki 7 katlı binanın girişinde bulunan elektrik panosunda henüz belirlenemeyen bir nedenle yangın çıktı. Bina sakinleri oturdukları apartmanın girişinden dumanların yükseldiğini görünce bir süre panik yaşadı. Mahalle sakinlerinin durumu itfaiye, polis ve sağlık ekiplerine haber vermesi üzerine adrese çok sayıda ekip sevk edildi. İtfaiye ekipleri yangına müdahale ederken, olay yerinde çok sayıda ambulans hazır bekletildi. Polis ekipleri de sokakta güvenlik önlemi aldı. İtfaiye erleri, bir yandan yanan elektrik panosunu söndürdü bir yandan da binada oturan 30 kişiyi tahliye etti. Tahliye edilenler arasında çocuklar ve kadınların bulunduğu öğrenildi. Tahliye edilen kişiler, olay yerindeki ambulanslarda ayakta tedavi edilirken, dumandan etkilenen 6 kişi ise kontrol amaçlı hastaneye kaldırıldı. Kısa sürede söndürülen panodaki yangın sonrası, bina girişinde ve içerisinde hasar oluştu.YANGIN CEP TELEFONU KAMERASINDAAyrıca, yangın sırasında yaşanan panik anları da vatandaşların çektiği cep telefonu görüntülerine yansıdı. Görüntülerde itfaiye ekipleri hem yangına müdahale ediyor hem de bina sakinlerinin tahliyesini yapıyor. Görüntülerin devamında ise sağlık ekiplerinin dumandan etkilenen vatandaşları ambulansa taşıdığı ve ilk müdahaleyi yaptığı görülüyor."BİNA GİRİŞİNDE PATLAMA OLUYORDU"Olayın yaşandığı binanın üçüncü katında oturan Sami Coşkun, yangın nedeniyle binadan 30 kişinin tahliye edildiğini belirterek, "Gece saat 22.00 gibi oldu olay. Biz dışarı çıkmıştık. Binaya girmeye çalıştık. Bina girişinde patlama oluyordu. Binadan, tahmini 30 kişi tahliye edildi. Yangın sonrası panikleyen 3-5 kişi hastaneye gitti ambulansla. Başka da bir şey yok" dedi. Yangınla ilgili inceleme devam ediyor.
DHA
ABD Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun "15 Temmuz'un arkasında Amerika var" sözlerinin ardından yaptığı açıklamada, 15 Temmuz 2016'da meydana gelen darbe girişiminde Washington'un rolü olmadığını kaydetti.Habere Gitmek için Tıklayın
Fransa'da resmi kayıtlara yanlışlıkla ölü olarak kaydedilen ve varlıklarına el konmaya çalışılan bir kadın, tam üç yıldır ölmediğini kanıtlamaya çalışıyor.Habere Gitmek için Tıklayın
Hatay'da toplantı ve gösteri yürüyüşlerine 15 günlük yasak getirildi
Hatay Valiliği, huzur ve güvenliğin sağlanması, milli birlik ve beraberliği zedeleyici provokatif eylemlerin önüne geçilebilmesi için il sınırları içerisinde 15 gün süreyle toplantı, gösteri yürüyüşü ve basın açıklaması gibi etkinliklerin yasaklandığını duyurdu.
Hatay Valiliği, il sınırları içerisinde 15 gün boyunca toplantı, gösteri yürüyüşü ve basın açıklaması gibi etkinliklerin yasaklandığını bidirdi. Valilik açıklamasında alınan karar ile ilgili şu ifadelere yer verildi."İlimiz sınırları içerisinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması, milli birlik ve beraberliğimizi zedeleyici provokatif eylemlerin önüne geçilebilmesi, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, cumhuriyetin temel nitelikleri, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi müessif olayların yaşanmaması, kamu sağlığının tehlikeye atılmaması ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından da Pandemi (Salgın Hastalık) olarak ilan edilen Koronavirüs (Covid-19) salgınının ülkemizde yayılmasının önlenmesi amacıyla; il sınırlarımız içerisinde (İl merkezi-İlçeler polis ve jandarma sorumluluk bölgelerinin tamamı) tüm toplantı ve gösteri yürüyüşü, basın açıklaması, açık ve kapalı yer toplantısı ile protesto eylemi, konser, şenlik, festival, miting, çadır kurma, oturma eylemi, stand açma, çelenk sunma törenleri, açlık grevi, anma töreni, afiş, pankart ve poster asma, el ilanı ve bildiri dağıtmak, imza masası açmak, meşale yakmak ve taşımak, konferans, panel vb. tüm etkinliklerin, her türlü açık/kapalı alanlarda yapılması planlanan eylem/etkinliklere destek vermek amacıyla, çevre illerden ve diğer illerden İlimiz sınırlarına gelen şahısların ve araçların İlimiz sınırları içerisine girişlerine müsaade edilmemesi ve yasaklama süresi boyunca sınırlandırılması,  04/02/2021 günü saat 08.00 ile 18/02/2021 günü saat 23.59’a kadar 15 (onbeş) gün süreyle yasaklanmıştır."
DHA
Türkçe Haberler En Son Başlıklar
Usta ile dayanışma ve Anadolu sevgisi
Son zamanlarda okuduğum iki ilginç e-kitaptan söz etmek istiyorum: Türkiye’nin İlk Folklor Yaz Okulu İlhan Başgöz Güre Yaz Kursu, İlhan Başgöz ile Güre Folklor Yaz Okulu Katılımcıları Buluşması - 18 Temmuz 2020. İki kitap da geçtiğimiz günlerde ABD’den Türkiye’ye dönen ünlü halkbilimci İlhan Başgöz’ü ve çalışmalarını doğrudan ele almıyorsa da, onun etrafında, özellikle onun bir girişimi hakkında. İkisinin de hazırlayanı Prof. Serpil Aygün Cengiz.
/Archive/2021/2/5/002240702-ic1.jpgProf. İlhan Başgöz, 1990’ların ikinci yarısında ABD’de uzun yıllar ders verdiği Indiana Üniversitesi’nden emekli olup Türkiye’ye döndü. 2010’ların ortasına kadar ülkenin değişik üniversitelerinde ders verdi. Dil-Tarih Coğrafya Fakültesi Halkbilim Bölümü Etnoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Serpil Aygün Cengiz’in yayıma hazırladığı Türkiye’nin İlk Folklor Yaz Okulu İlhan Başgöz Güre Yaz Kursu isimli kitap; Balıkesir’in Güre köyünde, 1997’de kurduğu ve ders verdiği, 2003’e kadar faaliyette kalan yaz okuluna katılmış olanların tanıklıklarından oluşuyor.Kitap, hem okul binasını tasarlayıp inşa etmiş, hem de okulda ders vermiş olan, 20 Mart’ta kaybettiğimiz mimar, şair Cengiz Bektaş’a ithaf edilmiş.TÜRKİYE’DE FOLKLOR ADASIİlk göze çarpan, kitabı estetik bir yapıya ulaştıran ve adeta görsel bir şölen sunan, çoğu bugün için artık belge niteliğinde olan fotoğraflar.Prof. Cengiz, Halil İnalcık’tan Henri Glassie’ye birçok uluslararası tanınmış öğretim üyesinin ders verdiği okulu, “Türkiye’de folklor adası†olarak tanımlıyor. Kitaptaki yazılı tanıklıklar bu açıdan paha biçilmez. Sadece halkbilim alanında olanlar için değil, Türk toplumuyla ilgili olduğu kadar uluslararası halkbilimi açısından ilginç, özgün, ilk kez yayımlanan birçok tanıklık sunuluyor.Alanla ilgilenenler için içerdiği bilgiler arasında ne Başgöz’ün kendi otobiyografisinde, ne kendisiyle yapılan nehir söyleşide, ne de onuruna hazırlanan armağan kitabında yer alan ayrıntılar aktarılmış. Dolayısıyla yapıt başvuru kitabı olmaya aday./Archive/2021/2/5/002305592-ic2.jpgDAYANIŞMA VE ANADOLU SEVGİSİTanıklık satırlarında süregelen bir işbirliği ve dayanışma ruhu hissediliyor. Bir de sadece Kaz Dağları’ndan, Balıkesir’den, Güre’den söz ediliyor görünse de, inanılmaz bir Anadolu sevgisi hissediliyor bütün metinlerde.Ancak, bir bütün olarak bakılırsa kitabın asıl önemi Başgöz’ün bizzat yönetmiş olduğu ve o haliyle son bulmuş olan yaz okulunun tarihe kaydedilmiş olması. Ne yazık ki son bulmuş olan bir emeğin, bir çabanın unutulmasına engel olunması.Okulun yazgısı konusunda, Cengiz kendi yazısında, “akademideki hallerimiz için çok tipik†demekte. Yakın zamanda yaşanmış olayların, insanlar henüz hayattayken, henüz anılar tazeyken kaydedilmesi özellikle unutkan bir toplum olan bizler için çok yerinde bir girişim. Bu açıdan anlatılanlar halkbilimini, folkloru aşıyor. Kanımca kitabın en kayda değer, çarpıcı yanı bu./Archive/2021/2/5/002327201-kapak.jpgGENİŞ İLGİYİ HAK EDİYORProf. Serpil Aygün Cengiz, kitabının tanıtımını 18 Temmuz 2020 günü Zoom yoluyla yaptı. Ve bu görüşmeyi de kitaplaştırdı. “Folklor Sokağı Atölyesi†üyeleri Pınar Ekinci, Can Çara, Şenel Vural, Seda Güzel ve Züleyha Durak Özen’in katkılarıyla hazırlanan eserin aktardığı sanal buluşma dört saatten fazla sürmüştü.En duygulandırıcı ânı da, İlhan Başgöz’ün Indiana’daki evinde cep telefonu kamerasından, kimini yıllardır görmemiş olduğu eski öğrencilerine hitap etmesiydi.İlhan Başgöz ile Güre Folklor Yaz Okulu Katılımcıları Buluşması işte çeşitli katılımcıların söz alarak anlattıklarının dışında bu ânı, okyanus ötesi buluşmayı da aktarıyor. Sağladığı ek özgül bilgiler dolayısıyla da halkbilimcilerini mutlaka ilgilendirecek bir kitap. Geniş ilgiyi hak ediyor.Türkiye’nin İlk Folklor Yaz Okulu İlhan Başgöz Güre Yaz Kursu / Serpil Aygün Cengiz /Ankara: Ürün / e-kitap / 220 s. / 2020.http://sedatveyisornek.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/06/Turkiyenin-ilk-folklor-yaz-okulu.pdfİlhan Başgöz ile Güre Folklor Yaz Okulu Katılımcıları Buluşması - 18 Temmuz 2020 / Serpil Aygün Cengiz ve diğ. / Ankara: Ürün / e-kitap / 97 s. / 2020.sedatveyisornek.humanity.ankara.edu.tr/files/2020/11/Ilhan_Basgoz_ile_Gure_Folklor_Yaz_Okulu.pdf.Gemerek nire, Bloomington nire: Hayat hikâyem / İlhan Başgöz / Türkiye İş Bankası Kültür / 480 s. / 2017.Kardeşliğe bin selâm: İlhan Başgöz ile söyleşi - Gönül Pultar, Serpil Aygün Cengiz / Yayına Hazırlayan: Gönül Pultar / Tetragon / 243 s. / 2003.https://dspace.ankara.edu.tr/xmlui/handle/20.500.12575/71356Folklor - edebiyat dergisi Prof. Dr. İlhan Başgöz özel sayısı cilt 25, sayı 100 / 600 s. / 2019.https://dergipark.org.tr/tr/pub/fe/issue/50278
Gönül Pultar
Nerede ışıklı dünyanın yolu?
Bir gün salt insan olarak varlığı kutlamayı vaat eden bir şair Hindistanlı Rati Saxena. Çocukluk, kadınlık, şairlik, doğa, felsefe, çırılçıplak gerçeklikle, Hindistan’la ve dünyanın ortak kederi sevinciyle yüklü şiirleri. Nelere kafa yormuyor ki… Anneye, kendi göğüne tutunarak evini arayan çocuklara, açlığa, kayanın bilgisine, hayvanların diline…
/Archive/2021/2/5/001906251-ic1.jpgBir aÄŸaç yaÅŸlandığında nereden baÅŸlar yolculuÄŸuna?.. Fidandan mı ya da filizden? Çekirdek, meyve, meyveyi gagalayan kuÅŸtan ya da uçuÅŸtan mı? UçuÅŸtan önce yaÄŸmur var yaÄŸmurdan önce topraÄŸa düşmüş tohum? Ya tohumdan öncesi? Atomdan mı koyulur yola bir aÄŸaç yaÅŸlandığında?.. Peki, okur nereden baÅŸlar yeni tanıştığı ÅŸairle dolaÅŸmaya? Bu kitapta parmak ucundan baÅŸlıyoruz. Sadece isimlerine bakılarak bile, bir kadının parmak uçlarından dünyaya geldiÄŸi görülebilir Hindistanlı ÅŸair Rati Saxena’nın ÅŸiirlerinde… “İpteki kuru çamaşırlar kadına ait ÅŸiirlerdir / çamaşır yıkamak bir sabun reklamı deÄŸildirâ€.Dünyada olmak, var olmak, dünyada kadın olarak var olmakla içkin bir el bu. Hem insan hem kadın. Bir gün salt insan olarak varlığı kutlamayı vaat eden de bir ÅŸair Saxena. Günümüz dünya ÅŸiirinde Hindistan’la harmanlı evrensel sözüyle önemli bir yeri var. Barış BehramoÄŸlu’nca dilimize çevrilen “DeÄŸiÅŸiyor Zaman†seçkisiyle iç gezegenine de dış avlusuna da bir bakışta geniÅŸ görüş saÄŸlayabiliyorsunuz./Archive/2021/2/5/001918454-ic2.jpgDerinlikli yüksekli bir göz-zihin-kalp dolaşımı bu. Çocukluk, kadınlık, ÅŸairlik, doÄŸa, felsefe, görülene kimi yerde düş dense de çırılçıplak gerçeklik, Hindistan ile dünyanın ortak kederi sevinciyle çok yüklü. Mürekkeple kalemi özleyen, dönüşüp sözcük olmak isteyen ÅŸair nelere kafa yormuyor ki… Anneye, kendi göğüne tutunarak evini arayan çocuklara, açlığa, kayanın bilgisine, hayvanların diline… “KonuÅŸur onlar pençeleri/kanatları/iÄŸneleri/bıyıkları ve/kuyruklarıylaâ€, onların dili insanınki gibi yapışkanca bencil deÄŸildir.ÇoÄŸunlukla sinematografik bu ÅŸiirle o bedenin, günlük hayatın, coÄŸrafyanın içinde gezindikçe harfleri bile yüklenmek olanaklı tek tek. Çünkü - “Omuzdaki eller†şiirinde ÅŸairin düştüğü nottur - Hindistan’da görücü usulü evliliklerde genç kadınlar kocalarının yanına, evlerinden çok uzaklara taşınmak zorunda kalır, bir daha eski arkadaÅŸlarını göremezler. “Koy elini omzuma / ve kalsın senin omzunda elim.â€Ã‡Ã¼nkü Udaipur Gölü kıyısında binlerce kız bebek israf edilir, zehirli sülfürik asit gibi atılarak suya. Bir ailenin keçi almak için çok küçük paraya kızlarını sattığı, oÄŸullarını satmadığı yazılı gazete haberinden sonra yazdığı, “Onlar keçi, kız deÄŸil ki†şiiri yeter artar dargınlığına ya; Saxena’nın baÅŸarısı umudu, savaşımı sözünün özünde.“Kanatlar, düşler, uçuÅŸ ve gök/bunlar yanında olduÄŸu sürece, / tutamaz onu hiç kimseâ€. Ölüm ise yük deÄŸil, “İşte ayın yansıması / ve iÅŸte su kabarcığı / Sona erdi yaÅŸamıâ€./Archive/2021/2/5/001928970-kapak.jpgKendisi, içine doÄŸduÄŸu yerel ve evrensel kültür ve dünyayla az dargın çok barışık. SorumluluÄŸunu bilen “şair sözü†onunki. Dünyayı görüşündeki kederli (doÄŸal olarak) netlik, aslında en cesurların seçmeyi yeÄŸlediÄŸi yaÅŸama sevincini sezdiren - kimimize iÅŸaret eden - dünya görüşüne penceremizi açıp da bakmamızı saÄŸlıyor.Yılan olup kadın bedeniyle uÄŸraÅŸsa da ne kuÅŸ ne kelebek, bal arısı ya da karınca… kendini daha çok bir masa, sandalye olarak görüyor; ardına kadar açıldığında dünyaya hızlıca göz atan, kapandığında sayısız sorunu ardında bırakan bir pencere olduÄŸunu öğreniyor; pencereyi ise geniÅŸletip kapı yaparak çıkmayı seçiyor.DeÄŸiÅŸiyor Zaman, Tekin Yayınevi’nin “Dünya Åžiir Okyanusu ÇaÄŸdaÅŸ Diziâ€sinden çıktı. Ataol BehramoÄŸlu’nun editörü olduÄŸu dizinin kitapları her biri baÅŸka denizden birer inci tanesi.DeÄŸiÅŸiyor Zaman / Rati Saxena / Çev.: Barış BehramoÄŸlu / Tekin Yayınevi / 104 s. / 2020.
Nurduran Duman
‘Ben bir başkasıdır’
Önce okuyarak, sonra yazarak farkına varırız çevremizdeki her şeyin. Buna, anlatıcının ses arayışı da diyebiliriz. Kendi deneyimimizdir hangi konuyu seçip anlatacağımızı belirleyen. Kuşkusuz başka yazarların, dahası kendi yazarlarımızın esinleyiciliğini yadsıyamayız. Gene de, ben, onlardan bir anlatı formu/biçimi aldığımızı düşünürüm.
/Archive/2021/2/5/001710347-kapakic.jpgFARKINA VARMAK YAZDIÄžININYaÅŸar Kemal’in yazmayı düşündüğü nice hikâyeyi çevresindekilere nasıl anlattığını bilen bilir. “Savrun Gözüâ€, “Zilli Kurtâ€, “Demir Çarıkâ€, “Külüstür†hep anlatıp durduklarıydı.AyÅŸe Semiha Baban’la konuÅŸtuÄŸumuzda, “Kızamık†öyküsünden söz etmiÅŸti; anlatıp anlatıp durduÄŸu, ama bir türlü yazmadığı. AyÅŸe Hanım; “nasıl anlatacağını düşünürdü hep,†diyerek ÅŸunları eklemiÅŸti; “İnsan kızamık olur, peki toplum kızamık olursa ne olur’ sözünü hatırlatarak YaÅŸar Kemal’in; “Konu evet, ama biçim daha da önemsediÄŸiydi onun...†Sanki asıl farkına varmaktır bu yazdığının.Sözcükler bazen bizi durdurur bir yerde. Zihnimizin dolambaçlarında gezinirken hatırladıklarımıza döneriz. O an yaÅŸananlardansa, öteye uzanırız. Dünü öğrenmek deÄŸildir derdimiz, anın bizi tuttuÄŸu saÄŸanaktan kurtulmak isteriz. GeçmiÅŸ zamana sığınmak da olamayacağına göre, hatırlananda kalmak/yaÅŸamak isteriz bir süre...Ä°ÄžDEBELÄ° HOCA!Bir dostuma söz etmiÅŸtim Ä°ÄŸdebeli Hoca’dan. Ortaokuldayız. O, resim öğretmenimiz. Resimler çizdiÄŸim için onun “gözde öğrenciâ€si olmak istiyorum. Ama o “mesafeliâ€... Sıra arkadaşım Mehmet haÅŸarı biri. Çizimlerimle dalga geçtiÄŸi için bir köşeye sıkıştırıp ufalıyorum biraz! SoluÄŸu hocanın dersleri verdiÄŸi Ä°ÅŸ Salonu’nda alıyor. Ertesi teneffüs oraya çaÄŸrılıyorum... Alı al, moru mor çıkıyorum. Küsüyorum Ä°ÄŸdebeli’ye; resim yapan beni önemsemesi yerine, haylaz birine arka çıkması dokunuyor bana. Hoca’nın onun yüzüne hayran olduÄŸunu düşünüyorum çocuk aklımla.Yıllar sonra bunu hatırlayıp konuÅŸtuÄŸumuzda; “İnsan yaÅŸarken yanlışlar da yapabiliyor; oysa seni yüce tutmalıydım, resim yapan, yetenekli olan sendin, o haytanın tekiydi. Seni kırdığımı, bana küstüğünü anlamıştım. Az mı dil döktüm kerata sana, seni Ä°ÅŸ Salonu’na döndürmek için...â€demiÅŸti.Ve bir gün beni Naciye Öncül’ün Amerikan Edebiyatı Hikâyeleri Antolojisi (1963) kitabıyla karşılayarak, ilk sayfasına ÅŸunları yazmıştı: “Sevgili ve Kıymetli Öğrencim Feridun Åžehri, BaÅŸarılı resimlerin devamı için. 30:1.1970â€ZAMANIN GÖZÃœDÃœR BELLEĞİMÄ°ZTaşıyıcı olan ne diye sorduÄŸumuzda; asla sözcükler deÄŸildir, biz onları araç kılarız yaÅŸadıklarımıza. Zihnimiz. O muamma dediÄŸimiz. Her ÅŸey oradadır. Biz onsuz hiçiz! Öyle diyordu ya Luis Buñuel Son Nefesim’de: “Kendini ortaya koyamayan bir akıl nasıl tam anlamıyla akıl sayılmazsa, belleksiz bir yaÅŸam da yaÅŸam sayılamaz. BelleÄŸimiz bizim uyumumuz, varlık nedenimiz, davranışlarımız ve duygularımızdır. Biz onsuz hiçiz.†(*)Sıklıkla yinelerim ya; kusursuzluk sıkıcıdır, yavanlıktır. Ä°nsan kendini onararak yaşıyor. Ä°ÅŸte sözcükler de o nedenle gerekli bize; yalnızca bize bizleri anlattığı için deÄŸil, ruhumuza da iyi gedikleri için.O gün çizerek kendimi ifade etmeye çalışıyordum. O buruk gün sonrası, daha da çok çizdiÄŸimi hatırlıyorum. Hırs mı yapmıştım? Hayır!Çizerek kendim olmayı seçmiÅŸtim, tıpkı ÅŸimdi yazarak yaptığım gibi. Åžu an aklımda Proust’un ÅŸu tümcesi: “Çok bilgili bir aşçı olabilir o kadın, ama patatesli biftek yapmayı bilmiyor.â€YOKSUN KALMAKÄ°ranlı vezir Abdul Kasım Ä°smail’in öyküsünün gerçek olduÄŸuna inanmışımdır hep. Onun sayısı yüz bini bulan kitaplarına sevgisi hiç de anlaşılmaz gelmez bana. Bunlardan ayrı kalmama tutkusunu ise anladığımı söyleyebilirim! Nereye giderse onları da yanında götürmesi ÅŸaşırtıcı gelebilir belki! Ama hiç de ol(a)mayacak ÅŸey deÄŸil!Dört yüz devesine taşıtırmış kitaplarını. Develer yüklendikleri kitapları alfabetik sıraya göre taşırlarmış… Bu düzen ve kitap düşkünü vezirin öyküsünü öğreneli beri kendimi de hep sorgulayadurdum. Kitaplarımın, defterlerimin, kalemlerimin ve masalarımın tutkunu olarak zaman zaman bir tutsak mıyım yoksa demeye baÅŸladım.Belki ÅŸu öyküyü de bilirsiniz:Ä°ranlı ÅŸair ve yazar Ferideddin-i Attar’ın ilk iÅŸi aktarlıktır. Bir gün dükkânına bir derviÅŸ gelir; onun dükkân raflarındaki düzeni, ÅŸiÅŸeleri, kutuları gözden geçirerek ÅŸunları söyler: “Ne mutlu bana, böyle baÄŸlandığım, bu dünyadan göçüp giderken bırakmaya kıyamadığım ÅŸeylerim yok.†Ve çeker gider derviÅŸ. Attar düşünedurur. Ertesi gün dükkânını kapatır, her ÅŸeyi satar, ailesine bırakır hacca gider; sonrasında da kendini gezgin kılar. Ä°sfahan’a döndüğünde ise tüm zamanını okuma ve yazmaya verir.DoÄŸrusu bu öyküyü öğrendiÄŸimde ise; “bunları nasıl bırakır giderim,†düşüncesindense baÄŸlandıklarımın anlamını düşündüm daha çok. Hayatımıza anlam katanlar nelerdir? Bir yelek, bir hırka, bir parça peksimet mi? Yoksa daha baÅŸka ÅŸeyler mi? Nedir yaÅŸamdaki sıralamalarımız sahi?Ä°nsana, zamana, yaÅŸa, döneme, yere göre deÄŸiÅŸir mi bunlar? Neleri taşır, neleri bırakır, nelerden vazgeçeriz? Ya da yapabilir miyiz bunları? Evet, bir çiçekle bahar gelmez! Bir türküyle de yüzümüz gülmez. Ama bizi zamana, dünle bugüne baÄŸlayan, yarın için umutlandıran bir ÅŸeyler olmalıdır.Ä°nsan sıcaklığı evet. Müzeyyen Senar göçüp gitmeden önce içindeki ukde kalanı sorduklarında, ÅŸunu demiÅŸti: “Bir adamla yaÅŸlanmak isterdim!†Evet, birisizlik kötü! Bazen ÅŸunu düşünürüm; biz yazarlar acaba o birisizlikten midir kalemi/kâğıdı hayatımızın merkezine koyarız sürekli? Zaman zaman bu da benim sorgumdur. Öylesi ânlarda Rimbaud’nun ÅŸiir evreninde gezinmem belki de bundan!(*) Son Nefesim / Luis Buñuel / Çev: Ä°lkay Kurdak / Ä°mge Kitabevi.
Feridun Andaç / Cumhuriyet Kitap Eki