‘365 Days’, ‘Music’ ve ‘Dolittle’ filmleri, yılın en kötüsü olmak için yarışacak
Yılın en kötülerinin belirlendiÄŸi 41. Razzie ödülleri adayları açıklandı. Bu yıl en çok adaylık alan filmler, “365 Daysâ€, “Music†ve “Dolittle†olurken, Robert Downey Jr., Anne Hathaway ve Adam Sandler gibi isimler oyunculuk kategorilerinde adaylık aldı.
/Archive/2021/3/12/190323548-razzie-altin-ahududu-yilin-en-kotu-filmleri.jpgHer yıl Oscar adaylarından hemen önce açıklanan ve yılın en kötülerini belirleyen Razzie (Altın Ahududu) ödüllerinin bu yılki adayları açıklandı.Razzie ödüllerinin kazananları normalde Oscar Ödülleri’nden bir gün önce açıklanıyordu.Ancak bu yıl, bu zaman aralığı bir gün kadar daha uzadı. 26 Nisan tarihinde sahiplerini bulması beklenen Oscar ödüllerinden iki gün önce yani 24 Nisan’da dağıtılması beklenen Razzie ödülleri, bu yılki adaylarını Oscar adaylarının açıklanmasından üç gün önce duyurdu.Böylece 15 Mart tarihinde açıklanması beklenen Oscar ödülleri adayları yılın en iyilerini takdir etmeden önce Razzie ödülleri en kötülerini gündeme getirmiÅŸ oldu./Archive/2021/3/12/190400266-dolittle.jpg"Dolittle"FilmLoverss‘ın aktardığı habere göre, bu yıl Razzie ödüllerinde ön plana çıkan yapımlar, “Dolittleâ€, “365 Days†ve Sia’nın baÅŸrol oyuncusu seçiminde engelli bir bireye yer vermemesiyle anlatısına ters düşerek çok fazla eleÅŸtiri alan “Music†adlı belgeseli oldu.“365 Days†ve "Dolittle" toplam altı adaylıkla ilk sırayı paylaşırken, onları dört adaylıkla “Music†izledi./Archive/2021/3/12/190506250-music.jpg“Musicâ€YoÄŸun bir ÅŸekilde olumsuz eleÅŸtirilere maruz kalan “Musicâ€, en kötü film, en kötü yönetmen, en kötü kadın oyuncu ve en kötü yardımcı kadın oyuncu dallarında aday gösterildi.Barbara Bialowas ve Tomasz Mandes’in baÅŸrollerinde olduÄŸu erotik drama filmi “365 Daysâ€, bu yıl gösterime giren filmlerin sayısında pandemi koÅŸullarına baÄŸlı olarak yaÅŸanan düşüşe raÄŸmen aldığı altı adaylıkla listede kendisine yer buldu./Archive/2021/3/12/190538765-kapak165824.jpg“365 Daysâ€Åžarkıcı Duffy, Netflix'te yayımlanan film için platforma hitaben yazdığı açık mektupta filmi “insan kaçakçılığının, tecavüze uÄŸramanın ve kaçırılmanın acımasızlığını hafife almakâ€la suçlamıştı.Aynı zamanda, adaylar arasında ödül sezonunda ÅŸu ana dek baÅŸarılarıyla anılan “Borat Subsequent Moviefilmâ€i de yer aldı. Film, en kötü yardımcı erkek oyuncu ve en kötü ikili kategorilerinde aday gösterildi.24 Nisan’da sahiplerini bulması planlanana 41. Razzie ödülleri için adaylar şöyle:En Kötü Film“365 Daysâ€â€œAbsolute Proofâ€â€œDolittleâ€â€œFantasy Islandâ€â€œMusicâ€En Kötü Kadın OyuncuAnne Hathaway – “The Last Thing He Wanted & Roald Dahl’s The Witchesâ€Katie Holmes – “Brahms: The Boy II & The Secret: Dare to Dreamâ€Kate Hudson – “Musicâ€Lauren Lapkus – “The Wrong Missyâ€Anna-Maria Sieklucka – “365 Daysâ€En Kötü Erkek OyuncuRobert Downey, Jr. – “Dolittleâ€Mike Lindell (The “My Pillow†Guy) – “Absolute Proofâ€Michele Morrone – “365 Daysâ€Adam Sandler – “Hubie Halloweenâ€David Spade – “The Wrong Missyâ€En Kötü Yardımcı Erkek OyuncuChevy Chase – “The Very Excellent Mr. Dundeeâ€Rudy Giuliani – “Borat, Subsequent Movie-Filmâ€Shia LeBeouf – “The Tax Collectorâ€Arnold Schwarzeneggar – “Iron Maskâ€Bruce Willis – “Breach, Hard Kill & Survive the Nightâ€En Kötü Yardımcı Kadın OyuncuGlenn Close – “Hillbilly Elegyâ€Lucy Hale – “Fantasy Islandâ€Maggie Q – “Fantasy Islandâ€Kristen Wiig – “Wonder Woman 1984â€Maddie Ziegler – “Musicâ€En Kötü Yeniden Çevrim veya Devam Filmi“365 Daysâ€â€œDolittleâ€â€œFantasy Islandâ€â€œHubie Halloweenâ€â€œWonder Woman 1984â€En Kötü YönetmenCharles Band – “All 3 Barbie & Kendra moviesâ€Barbara Bialowas & Tomasz Mandes – “365 Daysâ€Stephen Gaghan – “Dolittleâ€Ron Howard – “Hillbilly Elegyâ€Sia – “Musicâ€En Kötü Senaryo“365 Daysâ€â€œAll 3 Barbie & Kendra Moviesâ€â€œDolittleâ€â€œFantasy Islandâ€â€œHillbilly Elegyâ€En Kötü Ä°kiliMaria Bakalova ve Rudy Giuliani – “Borat Subsequent Movie-Filmâ€Robert Downey Jr. ve ikna edici olmaktan uzak Welsh aksanı – “Dolittleâ€Harrison Ford ve kesinlikle sahte duran görsel efektlerle yaratılmış köpeÄŸi – “Call of the Wildâ€Lauren Lapkus ve David Spade – “The Wrong Missyâ€Adam Sandler ve His Grating Simpleton Voice – “Hubie Halloweenâ€
cumhuriyet.com.tr
Taksi ile at arabasının çarpıştığı kaza kamerada
Mersin'de at arabası ile taksinin çarpışması sonucu 2 kişi yaralandı. Kaza sonrası bağlı olduğu arabadan kaçan at, kilometrelerce uzakta güçlükle sakinleştirildi. Kaza anı ise bir iş yerinin güvenlik kamerasına yansıdı.
Merkez YeniÅŸehir ilçesi Güvenevler Mahallesi 20’nci Cadde üzerinde seyir halindeki 33 T 0074 plakalı taksi ile at arabası çarpıştı./Archive%5C2021%5C3%5C13%5C010111777-taksi-ile-at-arabasinin-carpistigi-kaza-kamerada_2.jpgÇarpmanın etkisi ile at arabasının üzerinde bulunan iki kiÅŸi, savrulup, düşerek yaralandı. Yaralılar, ihbar üzerine gelen saÄŸlık ekibinin ilk müdahalesinin ardından ambulansla hastaneye kaldırıldı. Kaza sonrası baÄŸlı olduÄŸu arabadan kaçan at ise kilometrelerce uzaklıkta vatandaÅŸların yardımı ile sakinleÅŸtirildi. At, daha sonra zabıta ekiplerine teslim edildi./Archive%5C2021%5C3%5C13%5C010112245-taksi-ile-at-arabasinin-carpistigi-kaza-kamerada_4.jpgKaza anı ise bir iÅŸ yerinin güvenlik kamerasına yansıdı. Görüntülerde, çarpmanın etkisiyle at arabasındaki 2 kiÅŸinin savrulup düştüğü, arabaya baÄŸlı olan atın da kaçtığı görüldü.Â
DHA
Belarus’la Polonya arasındaki diplomatik kriz büyüyor
Belarus’un Polonya’nın Brest Konsolosu'nu istenmeyen kişi (persona non grata) ilan etmesi ile başlayan diplomatik kriz, iki ülkenin art arda misillemeleriyle devam ederken, son olarak Polonya, Belarus’un Bialystok ve Varşova Konsolosları’ndan ülkeyi terk etmelerini istedi.
Belarus ile Polonya arasındaki diplomatik kriz giderek büyüyor. Geçtiğimiz salı günü Belarus’un, Polonya’nın Brest Konsolosu Jerzy Timofiejuk’u istenmeyen kişi (persona non grata) ilan ederek, 48 saat içinde ülkeyi terk etmesini istemesiyle başlayan kriz, iki ülkenin diplomatları karşılıklı olarak sınır dışı etmeleri ile devam ederken, toplamda 3 Polonyalı diplomat Belarus’u terk etti. Polonya ise son olarak Belarus’un Bialystok ve Varşova Konsolosları’nın sınır dışı edilmesine karar verdi./Archive%5C2021%5C3%5C13%5C010128808-belarusla-polonya-arasindaki-diplomatik-kriz-buyuyor_2.jpgPolonya Dışişleri Bakan Yardımcısı Marcin Przydacz sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Minsk’in Polonyalı diplomatlara yönelik dostane olmayan tutumu karşısında karşılıklılık ilkesi uyarınca Polonya Dışişleri Bakanlığı, Bialystok ve Varşova Konsolosları’nın sınır dışı edilmesi kararı almıştır" açıklamasında bulundu.NE OLMUŞTU?Belarus Dışişleri Bakanlığı, Polonya’nın Brest Konsolosu Jerzy Timofiejuk’u 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Polonya’nın doğusunda ikamet etmekte olan Belaruslu azınlığa mensup onlarca kişiyi öldürdükleri belirtilen "Lanetli Askerler" anma programına katıldığı için sınır dışı etmişti. Polonya’nın Minsk’teki Maslahatgüzarı Marcin Wojciechowski’yi Dışişleri Bakanlığı’na çağırarak nota veren Belaruslu yetkililer, Timofiejuk’un 28 Şubat’ta Polonyalı hükümet dışı kuruluşlar tarafından tertip edilen "Lanetli Askerler" anma programına katılarak uluslararası hukuk kurallarını, bilhassa diplomatik ilişkileri düzenleyen Viyana Konvansiyonu’nu ihlal ettiğini ifade etmişti.Minsk’in Polonyalı diplomatı sınır dışı etme kararının ardından Polonya Dışişleri Bakan Yardımcısı Marcin Przydacz ise Belarus’un haksız kararı karşısında Polonya’nın hızlı ve uygun bir biçimde karşılık vereceğini açıklamıştı. Nitekim ertesi günü Polonya, Varşova Belarus Büyükelçiliği’ndeki bir Belaruslu diplomat istenmeyen kişi ilan ederek ülkeyi terk etmesini istemişti. Ancak Polonya’nın bu hamlesi Belarus tarafından karşılıksız kalmamış, bu kez Grodno Polonya Konsolosluğu’nda görevli 2 Polonyalı diplomattan ülkeyi terk etmeleri istenmişti.LANETLİ ASKERLER KİMDİR?2. Dünya Savaşı’ndan sonra Polonya’nın çeşitli bölgelerinde faaliyet gösteren antikomünist silahlı yeraltı örgütlerinden biri olan "Lanetli Askerler" (Zolnierze Wykleci) günümüzde Polonyalı aşırı sağcılar tarafından kahraman olarak görülürken, aralarında bilim adamlarının da bulunduğu bazı çevreler ise söz konusu oluşumun Polonya’daki komünistler kadar, Yahudileri, diğer etnik ve dini azınlıkları da hedef aldığını belirtiyor. Belarus’un bugünkü tepkisi ise kod adı Bury olan Romuald Adam Rajs’ın komutanlığındaki "Lanetli Askerlerin" 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Polonya’nın doğusunda ikamet etmekte olan Belaruslu azınlığa mensup onlarca kişiyi öldürmesinden kaynaklanıyor.
Ä°HA
Feminist eleştirinin kilometre taşı
Felsefeye, sanat tarihine ve edebiyata feminist bakış açısıyla yaklaşan, metin ve eserlerde kadınların konumunu değerlendiren bir eleştirmendi Linda Nochlin. Özellikle “Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Çıkmadı?†makalesiyle feminist sanat tarihinin kuramsal temellerini atmıştı. Kadınlar, Sanat ve İktidar kitabında, bununla birlikte yedi makalesi yer alan yazar, kadın-sanat ilişkisini ve kadının temsilini felsefi ve politik açıdan yorumluyor.
/Archive/2021/3/12/150108329-ic4.jpgARIZA ÇIKARAN VE SORGULAYAN YERGÄ°LERNochlin, bir avangarttı ve sanat tarihine feminist yaklaşımı zerk etmiÅŸti. Sanatsal feminist eleÅŸtirinin, teorik ve toplumsal baÄŸlamda anaakım söylem içine yerleÅŸtirilmesinde önemli bir rol oynamıştı. Kadınlar, Sanat ve Ä°ktidar bu ilintiyle birlikte, feminizmi en muhafazakâr sanatsal disipline dâhil etmenin baÅŸlangıçtaki güçlüklerini de ortaya koyan metinlerden oluÅŸuyor.Bunlar dışında, yazarın feminist sanat tarihinin görevi ve iÅŸlevine dair kimi belirlemeleriyle de karşılaşıyoruz kitapta: “Feminist sanat tarihi arıza çıkarmak, sorgulamak, ataerkil yuvalanmaların tepesini attırmak için var. Anaakım sanat tarihinin yeni bir varyantı ya da bir ilavesi gibi görülmemeli. Tüm gücünü kullandığında, feminist sanat tarihi sınır aÅŸan ve egemen çevrelere karşı bir pratiktir ve disiplinin temel yasalarından çoÄŸunu masaya yatırmaya niyetlenir.â€/Archive/2021/3/12/145951423-ic2.jpgNochlin, gerek plastik sanatlarda gerek edebiyatta ve ÅŸiirde oluÅŸturulmuÅŸ imgeleri çözümleyerek odaklandığı kadın-sanat iliÅŸkisinde iktidarın iÅŸleyiÅŸine, kadınların eser ve söylemlerdeki temsiliyle ilgili birtakım sonuçlara varıyor. Erkek egemen sanat ortamında, kontrol altında tutulması gerektiÄŸi söylenen kadınların birer nesne hâline getirildiÄŸi ideolojiyi eleÅŸtiriyor.Yazar, kadınları belli bir nosyona ve imaja hapseden sanatsal söylemi hatırlatırken eserlerdeki “alt metinlerin†ötesine geçmeyi amaçlıyor:“PeÅŸinde olduÄŸum ÅŸey, bir ‘derinlemesine okuma’ deÄŸil; imajların ötesine geçip de çeÅŸitli resimsel metinlerin yüzeyinin altında yatan daha derin hakikatin alanına doÄŸru ilerlemeye giriÅŸmeyeceÄŸim. Benim kadın-sanat-iktidar üçlüsünü inceleme giriÅŸimim, daha çok ikonografi veya anlatının ana söylemiyle -derinlikleriyle olduÄŸu kadar yüzeyiyle de- eÅŸzamanlı olarak var olan toplumsal cinsiyet farklılıklarıyla iliÅŸkili iktidara dair çeÅŸitli söylemleri çözme çabası olarak düşünülmeli.â€Sembolik iktidarın yaratıcıları ve onların suç ortaklarını ifÅŸa eden Nochlin, ortaya konan zayıf ve güçlü cins imgesi ayrımını eleÅŸtirirken Roma, Victorya dönemi, on dokuzuncu ve yirminci yüzyıl sanatından örnekler sunuyor.Nochlin, incelediÄŸi eserlerde kadın bedeni üzerinden iktidar çaÄŸrışımı yapan anlı ÅŸanlı ressamları eleÅŸtirirken söz konusu tablolardan büyük hayranlıkla bahsedip onları yüceltenleri, haz alma ve sahip olma fantezisinin failleri diye niteleyerek gözler önüne seriyor./Archive/2021/3/12/150009439-kapak.jpgNochlin’in metinlerinde öne çıkan ÅŸey, ayrımcılık ve cinsiyetçilik eleÅŸtirisi. Güç ve iktidar iliÅŸkisiyle oluÅŸturulan ağın sanattaki yansımasından dem vuran yazar, aynı zamanda kadınların uyumlu ÅŸekilde resmedilmesini ve kendi kaderini tayin etme hakkının sanatsal baÄŸlamda elinden alınmasını da yeriyor. DiÄŸer bir ifadeyle çok uzun süre sanatı yönlendiren bilinçaltını ve bununla kurulan ideolojik yapıyı ortaya koyuyor.Bahsi geçen yapıda kovulma önemli bir yer kaplıyor; bu, oturma odasından gönderilme ya da cennetten uzaklaÅŸtırılma anlamına gelebiliyor. Nochlin, söz konusu kovulmanın sanat eserlerindeki izini sürerken “günahkâr†veya “düşmüş kadın†imgesiyle meydana getirilen ayrımcılığa da eleÅŸtirel bir gözle bakıyor./Archive/2021/3/12/150020907-ic3.jpgBatılı beyaz erkeÄŸin yarattığı sanatsal tahakküm, Nochlin’e göre eÅŸitliÄŸi öteleyip bir tür entelektüel çarpıtmaya yol açıyor ve “Peki, kadınlar erkeklerle gerçekten eÅŸitse neden bugüne kadar hiç büyük kadın sanatçı çıkmadı?†gibi imalarla dolu bir soruya kaynaklık ediyor. Yazar soruya verilen sinsi yanıtı da hatırlatmış: “Hiç büyük kadın sanatçı çıkmamıştır çünkü büyük olmak kadınların kapasitesini aÅŸar.â€Sorunun ve yanıtının arka planındaki önyargıları ve varsayımları da anımsatıyor yazar: “Bu tür bir sorunun ardında, ******* yerine rahmi olan insanların önemli herhangi bir ÅŸey yapamayacağını ortaya koyan ‘bilimsel olarak ispatlanmış’ kanıtlardan tutun da bunca yıldır erkeklerle neredeyse eÅŸit konumda bulunmasına karşın kadınların -üstelik birçok erkek de kendi dezavantajlı konumundan mücadele ederken- görsel sanatlarda hâlâ nasıl olup da sıra dışı öneme sahip bir baÅŸarı elde edemediÄŸine ÅŸaşırmak gibi görece açık görüşlü yaklaşımlara varıncaya kadar envai çeÅŸit varsayım yatıyor.â€Bu önyargı ve varsayımlar, ıskalanmış kadın sanatçıların var olduÄŸu gerçeÄŸini deÄŸiÅŸtirmiyor. Fakat ötelenemeyen bir diÄŸer gerçek, kurumsal yapılar aracılığıyla palazlandırılan cinsiyetçi sistem. Nochlin, feminist sanatsal eleÅŸtirisini tam da buraya yöneltiyor.Kadınlar, Sanat ve Ä°ktidar / Linda Nochlin / Çeviren: Süreyyya Evren / YKY / 182 s.
Kaan Egemen
Vitrindekiler...
Cumhuriyet Kitap Dergi'den, çeşitli alanlardan yayımlanmış kitaplara ilişkin yetkin bir seçki daha...
/Archive/2021/3/12/145635551-ic1.jpgBartleby ve Şürekâsı / Enrique Vila-Matas / Çev.: Filiz Öztürk / Can Yay. / 192 s.Herman Melville’in ölümsüz Bartleby karakterinden yola çıkan Enrique Vila-Matas, baÅŸyapıtı kabul edilen kitabında, yetenek ve birikimlerine karşın yazmamayı seçen gerçek ve hayalî yazarları konu ediyor. Yapıt, var olmayan bir metin için dipnotlar kaleme alan anlatıcının; ‘bartleby’ler diye adlandırdığı, edebiyatta geçici ya da kalıcı sessizliÄŸi tercih eden Salinger, Rimbaud, Musil, Rulfo gibi yazarların yanında Walser, Beckett, Maupassant, Wilde, Borges, Gide, Pessoa, Sokrates ve daha nice isim aracılığıyla, “Niçin yazarız?†ve “Niçin yaÅŸarız?†gibi çetrefilli sorulara yanıt arayışının izini sürmesiyle geliÅŸiyor./Archive/2021/3/12/145643988-ic2.jpgAkıncılar Hareketi - 1970lerde Ä°slamcı GençliÄŸin OluÅŸumu ve Eylem / ErtuÄŸrul Zengin / Ä°letiÅŸim Yay. / 350 s.Milli Göru¨ş’u¨n 1970’lerdeki partisi olan Milli Selamet Partisi’nin gençlik örgu¨tu¨ Akıncılar, Tu¨rkiye’de Ä°slâmcı gençlik hareketinin kritik bir geçiÅŸ döneminin aynasıdır. Milliyetçilikle içli dışlı “Milli Tu¨rk Talebe BirliÄŸi Ä°slâmcılığındanâ€, daha “yalın†bir Ä°slâmcılığa geçiÅŸ su¨recidir bu. Ä°ki etkinin, Necip Fazıl’ın ve 1979’dan itibaren Ä°ran devriminin damgasını vurduÄŸu, yanı sıra dönemin canlı sosyalist hareketinden de esinlenilen bir arayış dönemi… ErtuÄŸrul Zengin, bu buhranlı dönemin ideolojik tartışmalarını gözler önüne seriyor. Bu arada Akıncılar’ın temel meselelerinden birinin de “aksiyon†ortaya koyma, “aktif mu¨cadeleye†geçme isteÄŸi ile 1970’lerin ikinci yarısında tırmanan silahlı ÅŸiddetten uzak durma kaygısı arasındaki gerilim olduÄŸunu gösteriyor. Ä°nceleme, akıncı gençlerin toplumsal-ku¨ltu¨rel profili hakkında da ayrıntılı bir resim çiziyor./Archive/2021/3/12/145651551-ic3.jpgNükleer Kış / Carl Sagan / Çev.: Volkan Yazman / Say Yay. / 416 s.Sagan’a göre büyük bir nükleer savaÅŸ sonrasında, patlamalar ve yangınlardan çıkan devasa miktarda duman, is ve kurum gökyüzünde uzun süre kalarak dünyanın soÄŸumasına neden olacak. Tarımsal üretim çökecek, bombalardan ve radyasyondan kurtulan insanlar açlıktan, susuzluktan ve salgın hastalıklardan ölecek. Belki insan türü yok olmayacak ama modern uygarlık yıkılacak. Savaşın galibi olmayacak. Onlar bu felakete “nükleer kış†diyorlar. Carl Sagan, okurlarını bilim-siyaset-askerlik üçgeninde bir zihin trafiÄŸine davet ediyor./Archive/2021/3/12/145701191-ic4.jpgMustafa Suphi Olayı ve Edebiyata Yansımaları / Cazim Gürbüz / Berfin Yay. / 361 s.Mustafa Suphi ve OnbeÅŸlerin katledilmelerinin üzerinden 100 yıl geçti. Bu yüz yılda Mustafa Suphi ve yoldaÅŸlarının yaÅŸam ve savaşım öyküleri baÄŸlamında çok yazılar ve kitaplar yazıldı. Bu siyasal toplu öldürümün kim ya da kimler tarafından yapılıp/yaptırıldığı konusunda ise kafalar karışıktı, tartışmalar sürüp duruyordu. Mustafa Suphi ve yoldaÅŸlarına iliÅŸkin tüm yazılanları araÅŸtıran Cazim Gürbüz kitabında, bu konuda karanlıkta kalan noktaları aydınlatıyor. Edebiyatçıları da derinden etkilemiÅŸ Mustafa Suphi ve OnbeÅŸler olayının izin edebi yapıtlar üzerinden sürerek okurlarla buluÅŸturuyor./Archive/2021/3/12/145710113-ic5.jpgBudalaların Åžerefine - Gürciyev ve Performans / Hale Birgül Akçakmak / Kırmızı Kedi Yay. / 200 s.Gürciyev, “93 Harbi†diye geçen Osmanlı-Rus Savaşı’nın etkisi altında, Kapadokyalı bir saz ÅŸairinin oÄŸlu olarak, göç ettikleri Kars’ta yetiÅŸir. Tahminen 18 yaşındayken çıktığı yirmi yıllık bir yolculuÄŸun ardından önce Moskova, Tiflis, Ä°stanbul’un ardından Paris’i yurt edinir. Zihin, beden ve duygu bütünlüğü ideali ve yeni insan, yeni bir evrensel dil ve sanat ÅŸiarıyla geliÅŸtirdiÄŸi metodu ve öğrencilerine komünal bir çalışma düzeni, ortak bir yaÅŸam alanı sunan Enstitü ortamıyla, etkisini okyanus ötesinde de hissettirir. ÖzgürleÅŸtirici sanat anlayışıyla, avangart sanatçılar arasında da yankı bulur. Thomas de Hartmann ile yürüttüğü deneysel müzik çalışmaları, sanatın üretim ve alım süreçlerini ters yüz eden disiplinler arası uygulamaları, Avrupa’da performans sanatının erken dönem örneklerine iliÅŸkin önemli ipuçları barındırır. Hale Birgül Akçakmak, düne kadar Türkiye’de akademik camiada bile bir meczup olarak görülen Gürciyev’i, kategori dışı taraflarıyla tüm okumalara açık, karşılaÅŸtırılabilir bir yönüyle, “performans sanatıâ€yla ortaya koyuyor./Archive/2021/3/12/145717222-ic6.jpgDemokrasinin Halkla Ä°mtihanı: Liberal Demokrasinin Krizi - Otoriter Popülizmin YükseliÅŸi / Yascha Mounk / Çev.: Ä°nanç Özekmekçi / h2o Kitap / 344 s.Otoriter popülizm dünyanın her yerinde yükseliÅŸte! Liderler halka oynuyor, halk da onlara göz kırpıyor. Dünyanın hoÅŸgörü abidesi Hollanda’da aşırı saÄŸcı Özgürlük Partisi artan bir destek görüyor, Marine Le Pen Fransa’da baÅŸa güreÅŸiyor, Ä°sveç, Danimarka gibi ülkelerde yabancı düşmanı partiler çok güçlü bir destek alabiliyor. Aşırılar deÄŸilse de bir beden küçükleri çoktandır iktidarda. Rusya’da Putin, Hindistan’da Modi, Polonya’da Kaczynski, Filipinler’de Duterte, Macaristan’da Orban, Amerika’da Trump dört yılın ardından düşmüş olsa da halen ortalığı toza dumana boÄŸabiliyor. Yascha Mounk demokrasinin bugün yaÅŸamakta olduÄŸu krizin nedenlerini, “halk iradesiâ€nin neden otokrat liderlere yöneldiÄŸini, ABD’den Fransa’ya, Polonya’dan Macaristan’a, Hindistan’dan Filipinler’e, Venezuella’dan Türkiye’ye derinlemesine inceliyor./Archive/2021/3/12/145727222-ic7.jpgSara’nın Gözleri / Türkan Turan / DoÄŸan Kitap / 288 s.Sara o gün gazetenin yazı iÅŸleri toplantısında kimsenin cesaret edemediÄŸi haber için gönüllü olduÄŸunda kendisinin ve sevdiklerinin hayatını tümüyle deÄŸiÅŸtireceÄŸini bilmiyordu. Bakü-Ä°stanbul-Moskova hattında, kulağında çocuk çığlıkları, uluslararası organ mafyasının peÅŸine düşerken, bu yolun onu kayıp babaya ve tutkulu bir aÅŸka götüreceÄŸinden de habersizdi. Sara’nın Gözleri, organ mafyasının içyüzünü ortaya çıkarmak için hayatını ortaya koyan, cesur bir gazetecinin soluk kesici macerası./Archive/2021/3/12/145736050-ic8.jpgHiyerofant / Hasan Hayyam / Epsilon Yay. / 336 s.Hiyerofant’ta bildiÄŸimiz anlamıyla zaman yok ve alışılageldiÄŸi üzere akıp gitmiyor. Çanakkale’nin kanla sulanıp çamurlaÅŸan toprağına bastıktan hemen sonra, kallavi bir son yemeÄŸin ardından toplu intihara hazırlanan Nazileri gözleyebilirsiniz. Hiddetinden sual olunmaz, unutulmuÅŸ tanrılar da yok. Simyanın sırrını ararken ölümsüzlüğü yâr gibi özleyenler yok. Hasan Hayyam’ın Hiyerofant’ı; bir vakitler Ä°stanbul’un göbeÄŸinden geçmiÅŸ Vikinglere tanıklık edenlerin, AÅŸiyan’daki hayaletlerden baÅŸka arkadaşı olmayan çocukların, yaÅŸlı bir adamın suretine bürünüp evvel ezel var olanların, gözlerini kısarak BoÄŸaz’a bakınca devasa bir mezarlık görenlerin yurdu.../Archive/2021/3/12/145744097-ic9.jpgSenin, Meliha / Hasan Öztoprak / Remzi Kitabevi / 200 s.1943 Haziranı’nda Adapazarı büyük bir depremle yıkıldı. Ä°kinci Dünya Savaşı’nın bütün ülkede yol açtığı sıkıntıların üzerine gelen deprem, halkın dertlerini artırmakla kalmadı, ruhsal dengesini de altüst etti. Böyle bir atmosfer içinde geçen roman, ÅŸehrin ileri gelenlerinden Akyüz ailesinin kızı Meliha’nın akrabası Ahmet’e olan tutkuya dönüşmüş aÅŸkını anlatıyor. Meliha’nın Ä°stanbul’da yaÅŸayan sevgilisine olan aÅŸkını ona yazdığı mektuplar aracılığıyla izlerken, günlük yaÅŸamın gelgitlerine de tanık oluyoruz. Öztoprak romanında; aÅŸk, mutluluk, tutku, baÄŸlılık, kıskançlık ve aile baÄŸları gibi kavramları dönemin duyarlılığıyla ve ustaca bir dille yansıtıyor./Archive/2021/3/12/145752175-ic10.jpgTekinsiz Sorularla BaÅŸ BaÅŸa / Kıvanç Tanrıyar / Ardis Kitap / 120 s.Ä°lk kitabı “Aykırı Cinsellikler†adlı edebiyat eleÅŸtirisinde erken dönem Türkçe edebiyata odaklanan araÅŸtırmacı yazar ve çevirmen Kıvanç Tanrıyar, yeni kitabında ise okurları 16 öyküsüyle buluÅŸturuyor. Tanrıyar’ın kurmaca türündeki ilk kitabı olan Tekinsiz Sorularla BaÅŸ BaÅŸa; Pitoresk Öyküler ve Kendilik Öyküleri isimli iki bölümden oluÅŸuyor. İç ürperten, karanlık, kasvetli bir dünya imgelemi sunduÄŸu kitabında yazar; kimi masalsı kimi gerçeküstü bir anlatımla insan varoluÅŸuna iliÅŸkin tekinsiz sorular soruyor./Archive/2021/3/12/145800534-ic11.jpgBitmeyen Sömürü / Alican Türk / Galeati Yayıncılık / 492 s.Türkiye’de Cumhuriyet rejimini yıkarak yerine dinî hukuka dayalı bir devlet kurma çabaları (irtica) var mıydı, bunlar gerçek bir tehdit miydi, yoksa askerlerin “toplum mühendisliÄŸi†adına uydurduÄŸu “hayalî†bir düşman mıydı? 28 Åžubat gerçekten bir askerî darbe miydi? Batı Çalışma Grubu (BÇG) bir “cunta yapılanması†mıydı? Aczmendiler, Fadime Åžahin-Ali Kalkancı olayları askerlerin bir “tezgâhı†mıydı? 28 Åžubat’ta MGK’da ne oldu? Kararlar Erbakan’a zorla mı imzalatıldı? Kamuda ya da üniversitelerde türban yasağı 28 Åžubat’ta mı getirildi? 28 Åžubat’ta TSK’dan kaç personel ihraç edildi? Sincan’da tanklar neden yürüdü? Alican Türk kitabında, bütünüyle belgelere sadık kalarak, 28 Åžubat Milli Güvenlik Kurulu kararları öncesi siyasi ortamı, 28 Åžubat günü yaÅŸananları ve 28 Åžubat sonrasını detaylarıyla ortaya koyuyor.
Cumhuriyet Kitap Eki
Çocuğun iç dünyasına açılan bir pencere: Sevim Ak
Sevim Ak’ın yeni kitabı Sen Ben ve Elma Ağacı’nı elime aldığımda tam 24 yıl önce, bu dergide yazdığım yazı geldi aklıma. Bu arada (s)ağır toplar(!) aynaya “ benden daha iyi yazar var mı?†diye sorarak günlerini geçirirken Sevim Ak, Anadolu’ya açılıp, oradaki çocuklara adanmış çalışmalar yaptı. Onlarla yaşadığı deneyimleri bir kitapta topladı. Özgün kitaplar yazdı. Ev Kütüphane adında sade, sıcak bir kitaplık oluşturdu, atölyeler, seminerler yaptı. Bu çalışmalar ebeveyneler için olduğu kadar çocuklar için de yeni ufuklar açıcıydı.
/Archive/2021/3/12/145157506-ic1.jpgO YAZIDA NE VARDI VE NE DEĞİŞTÄ°?“1985 yılından bu yana çocuk öyküleri yazıyor Sevim Ak. Åžimdiye kadar sekiz çocuk kitabı yayımlanan Sevim Ak , çocuÄŸa yumuÅŸak, içten ve eÅŸitlikçi yaklaÅŸan bir yazar. Ak, çocuÄŸun kendi iç gerçekliÄŸini yansıtırken kimi zaman çocuklar adına “anla beni†dercesine yetiÅŸkinlere de mesajlar veriyor kitaplarında. YaÅŸamı, sevgi, emek ve düşlerin de yer aldığı özgürlük alanı olarak tanımlayan yazar, günümüzde olması gerektiÄŸi gibi iki kuÅŸaÄŸa birden sesleniyor: yetiÅŸkinlere ve çocuklara.â€(N. Neydim; Cumhuriyet Kitap, 12 Haziran 1997, Sayı 382)Tam 24 yıl önce, bu dergide yazdığım bir yazının baÅŸlığı ve giriÅŸi böyle baÅŸlıyordu. Profesörlük dosyamı hazırlarken geçmiÅŸte yaptığım her ÅŸeyi dosyama koymam gerekiyordu. Onlardan biri de bu yazıydı.Sevim Ak’ın yeni bir kitabı çıkmış; Sen Ben ve Elma AÄŸacı. Kitabı elime aldığımda iÅŸte tam 24 yıl önce, bu dergide yazdığım yazı geldi aklıma. O yazıda yazarın sekiz kitabını deÄŸerlendirmeye almış ve bir yazar portresi çıkarmaya çalışmıştım, üstelik çaÄŸdaÅŸ, eÅŸitlikçi, çocuk gerçekliÄŸine dayalı bir yazar portresi arayışında iken karşıma çıkmıştı yazar ve ben onun o dönemki yaklaşık tüm kitaplarını o yazıda ele almıştım. Bugün bu yazıyı hazırlarken, belki de o yazıyı aynen koysam ne iyi olur diye aklımdan geçmiyor deÄŸil.Türkiye’deki çocuk edebiyatının katı bir didaktik anlayışa hakim olduÄŸunu ve bu anlayışın Tanzimattan bu yana hiç deÄŸiÅŸmediÄŸini vurguladığım o yazıda, bu buyurgan didaktizmin hiç deÄŸiÅŸmediÄŸini, yazarların ve eÄŸitim sisteminin kendi çocuk tipini ve çocukluk anlayışını çocuÄŸa dayattığı bir edebiyat dizgesinin varlığından söz etmiÅŸtim.ÇocuÄŸun kendi gerçekliÄŸi, hayatı algılayış ve kavrayış biçimi, kaygıları, sevinçleri, kısaca çocuÄŸun gerçek özne olduÄŸu ve onun gerçekliÄŸine dayalı bir edebiyat anlayışının henüz gerçekleÅŸmediÄŸini vurgulamıştım.Dönemin tüm kargaÅŸası içinde çocuÄŸa kendi gerçekliÄŸiyle yaklaÅŸmaya, çocuk edebiyatını bir eÄŸitim aracı olmanın ötesinde edebiyat ve estetik deÄŸerlerle ele almaya çalışan yazarlarımızın varlığından da söz etmiÅŸ ve Sevim Ak’ı örnek olarak ele almıştım.Aradan geçen 24 yılda çocuk ve gençlik edebiyatımız bu anlayışları kısmen de olsa benimsedi ama günümüz gerçeÄŸine baktığımızda narsist ebeveynlerin ve eÄŸitim sisteminin idealize figür (mutlak baÅŸarması gereken çocuk) beklentisi eÄŸitim sistemini 19. Yüzyıla geri götürürken günümüz edebiyat beklentisi de aynı yüzyıla el sallamaya baÅŸladı.SEVÄ°M AK YAZILARIM VE ZAMANDA YOLCULUKSevim Ak, 97’de yazılan o yazıyla mutlu olamadı ne yazık ki. Dönemin (s)ağır topları(!) bu inceleme çalışmasında nelerin ele alındığından daha çok Ak’ın eserlerinin ele alınmasını alınganlıkla karşılamış ve ona “böyle bir yazıyı sen deÄŸil biz hak ediyoruz†anlamına gelen ifadelerle oldukça üzüntü verici davranışlar gerçekleÅŸtirmiÅŸlerdi.Sevim Ak buna çok üzülmüş ve bana gözyaÅŸları içinde â€keÅŸke bu yazıyı yazmasaydın!†demek zorunda kalmıştı. Bir yazar kitaplarının deÄŸerlendirilmesinden niye mutlu olamazdı ki? Olamadı. Ä°zin vermediler. O dönemin gerçeÄŸiydi bu ne yazık ki!Bu arada (s)ağır toplar(!) aynaya “ benden daha iyi yazar var mı?†diye sorarak günlerini geçirirken Sevim Ak, Anadolu’ya açılıp, oradaki çocuklara adanmış çalışmalar yaptı. Onlarla yaÅŸadığı deneyimleri bir kitapta topladı. Özgün kitaplar yazdı. Ev Kütüphane adında sade, sıcak bir kitaplık oluÅŸturdu ve bu mekanda gönüllü uzman arkadaÅŸlarıyla atölyeler, seminerler yaptı.Bu çalışmalar ebeveyneler için olduÄŸu kadar çocuklar için de yeni ufuklar açıcıydı. Geçen süreyi kendini donatmak üzere yaÅŸadı ve yazdı.24 yıl geçti. Çeyrek yüzyıl dile kolay. Geçen yıllara baktığımda kendi varlığını baÅŸkalarının yokluÄŸu üzerine kuran hiç kimsenin bunu gerçekleÅŸtiremediÄŸini gördüm yaÅŸadım. Özgün deÄŸil öykünmeci olmanın kimseyi yukarı çıkarmadığını da gördüm.“Ey tarih sen nelere kadirsin!â€/Archive/2021/3/12/145208959-ic2.jpgÇOCUK EDEBÄ°YATININ HALÄ°Evet, Sevim Ak süreci kolay atlattı ama çocuk edebiyatı yazık ki atlatamadı. BaÅŸka bir yazıda ayrıntılarıyla ele alacağım sorunlar yaÅŸadı. Öncelikle eleÅŸtiri kurumu kesinlikle geliÅŸemedi. Salt tanıtım ve övgü üzerine kurulu bir çocuk edebiyatı bakışı herkese hakim oldu. Ya yerdiler ya da övdüler. Oysa bu, yapılacak en korkunç ÅŸeydi. Hele eÄŸitim bilimcilerin yazarları kutsallaÅŸtırıcı yaklaşımları onları daha bir havaya soktu. Didaktizm hala en temel anlayış olarak geçerliliÄŸini koruyor. Ãœniversite tezlerinin tamamına yakını çocuk kitaplarında deÄŸerler sistemini araÅŸtırıyor. Edebiyat nerede? Onu da biz çeviribilimciler ve filolojiler üstlendi. Gerçek bu iken bir de yurt dışında ALMA ve ANDERSEN’e aday göstermiyor muyuz?! (Canım ayran çekti ama yok!)SEN BEN VE ELMA AÄžACI YÄ°NE ÇOCUK GERÇEĞİSevim Ak, “Sen Ben ve Elma AÄŸacı†kitabında yukarda sözünü ettiÄŸimiz hala narsist ebeveynlerin vazgeçemediÄŸi 19 yüzyıl temel anlayışına vurgu yapmış: BaÅŸarı önemlidir. BaÅŸaran çocuk sevilir. Bu anlayış öylesine hakim olur ki çevreye, çocuklar da buna katılır ve baÅŸarı konusunda sorun yaÅŸayan arkadaÅŸlarını hiçleme konusunda sınır tanımazlar akran zorbalığının hakimiyet alanı geniÅŸler.Öteki olmayı, yokluk ve yoksunluÄŸu tanımlar yazar kitabında. Bilgin’in herÅŸeyi vardır ama ona duyulmasını istediÄŸi güven ve sevgiden yoksundur. Musa ise yokluk içindedir. Ailesi yoktur. Yakınları yoktur. Parası yoktur. Okulu yoktur. Arkadaşı yoktur. ama yüreÄŸinde ürettiÄŸi sevgiyle ve içinde taşıdığı anılarıyla yoksunluk çekmez. Bu iki arkadaÅŸ eksiklerini birbirleri için tamamlamaya çalışırlar.Yazarı yazar yapan onun gözlemleri ve hayata yaklaşımıdır. Çocuk onun için bir özneyse, varsa ve gerçekse onu anlatır. Yok eÄŸer çocuk deÄŸil salt gösteriÅŸ önemliyse o zaman edebiyat süslenip dışarı çıkmaya benzer ama gerçek, evde, giysilerinden soyunduÄŸunda satırlarda görünür olur.Kendine bakınca mutlu olabilen yazarlarımızın çoÄŸalması dileÄŸiyle…Sen Ben ve Elma AÄŸacı / Sevim Ak / Çizer: AyÅŸe Deniz Åžahin / Can Yayınları / 2021.
Necdet Neydim / Cumhuriyet Kitap Eki
Yeni yaklaşımlar ve tartışmalar
İktisat alanının Türkiye’de önde gelen temsilcileri tarafından ortaklaşa hazırlanan İktisat Tarihinin Dönüşü; hem bir bilim dalı olarak iktisat tarihinin teorik ve ampirik zenginliğini hem de özellikle Osmanlı ve Türkiye iktisat tarihinin önemli sorunlarına ilişkin derinlikli bir birikim ve yeni açılımlar sunuyor.
/Archive/2021/3/12/144937883-ic.jpgYaşamımızın neredeyse tamamen iktisadi faaliyetler etrafında şekillendiğini söylemek yanlış olmaz. Çoğumuz günün büyük kısmını çalışarak ve çalışmamızın gelir, gider, statü gibi sonuçlarını düşünerek geçiriyoruz. İçinde yaşadığımız absürt dünyanın önümüze koyduğu bir gerçek ise bir akademik çalışma alanı olarak iktisat tarihinin uzunca bir süredir hem tarihçiler hem de iktisatçılarca bir kenara itiliyor oluşu.İktisat Tarihinin Dönüşü bu bağlamda iktisat tarihçilerinin henüz yenilgiyi kabul etmediklerini gösteriyor. Alanın Türkiye’de önde gelen temsilcileri tarafından hazırlanan bu ortak çalışma, hem bir bilim dalı olarak iktisat tarihinin teorik ve ampirik zenginliğini hem de özellikle Osmanlı ve Türkiye iktisat tarihinin önemli meselelerine ilişkin derinlikli bir birikimi ve yeni açılımları sunuyor.İktisat tarihi alanının Türkiye ve dünyadaki inişli çıkışlı serüveninden son iki yüz yılda tarımda ve sanayide yaşanan dönüşüme ve bu dönüşüme eşlik eden çalışma ve mülkiyet ilişkilerine kadar pek çok temel konu, uzmanlarınca küresel ve yerel bağlamları içinde değerlendiriliyor. Bu anlamda iktisat tarihçileri, sadece “Biz hâlâ buradayız!†demekle kalmıyorlar, aralarına yeni katılacaklara da yol gösteriyorlar.Alanın tanınan isimlerinden Şevket Pamuk’un kitaptaki söyleşisinde vurguladığı gibi, özellikle siyasi nedenlerle Türkiye’deki kamu ve vakıf üniversitelerinde nitelikli genç akademisyenlerin iş bulup tutunabilmesi günümüzde son derece zor hale geldi.Bu anlamda, iktisat tarihinin üniversitelerde uzun süredir mevzi kaybediyor olmasına ek olarak ülkenin genel akademik ve siyasi durumu, bu konuda çalışmak isteyen gençler için çok da umut verici bir tablo sunmuyor elbette.Ancak, tüm bu koşullara rağmen umuttan bahseden, dünyayı anlamak için ihtiyaç duyduğumuz bir bilim dalının yeniden canlanmaya başladığını çeşitli örneklerle iddia eden bu kitap, kendi konusunun ötesinde, uzun süredir içinde sıkışıp kaldığımız genel umut-umutsuzluk ikileminde bize küçük ama iyimser bir resim sunuyor.Belki sırf bu yüzden bile bu kitabı önemsemek gerekir. Her koşulda, hayatımızı şekillendiren en temel etkinlik ve ilişkilerin tarihini inceleyen bir araştırma alanının güncel tartışmalarını etkin şekilde özetleyip geleceğe dair olası gelişim yollarını tartışan bu kitap, tarih ve sosyal bilimlerle ilgilenen herkesi bu konuları yeniden ve birlikte düşünmeye davet ediyor.İktisat Tarihinin Dönüşü / Yeni Yaklaşımlar ve Tartışmalar / Kolektif / İletişim Yayınları / 108 s. / 2021.
Deniz T. Kılınçoğlu
Toplumcu yazardan özgün anı ve denemeler
Ali Turgay Karayel Su Başında Durmuşuz ile Bir Çiçek Yolumu Kesti kitaplarında yer alan anı ve denemelerinde; gerek meslek yaşamında gerekse kültürel, siyasal, toplumsal alanda yüzleştiği irili ufaklı sorunlara ilişkin duyarlılıklarını paylaşıyor.
/Archive/2021/3/12/144738680-ic1.jpgÖykü kitabı Karşılaşma’yı (Bilgi Yayınevi) 2019'da çıkaran Ali Turgay Karayel, Yazılı Kâğıt Yayınları’nca yayımlanan yeni kitapları Su Başında Durmuşuz ile Bir Çiçek Yolumu Kesti ile okurlarla yeniden buluştu.Cumhuriyet Gazetesi, Varlık, Çağdaş Türk Dili, Öğretmen Dünyası, Sincan İstasyonu, Sözcükler gibi yetkin gazete, yazın, dil ve eğitim dergilerinde öykü, deneme, eleştiri, anı türünde yazılar da yazan Karayel’in Uğur Mumcu’ya adadığı Su Başında Durmuşuz’da 26 denemesi yer alıyor.İlk bölümde daha çok kitaplara, yazarlara, okuma alışkanlığına, yazma sanatına ilişkin konuları; ikinci bölümdeyse mutluluk, dedikodu, sevgi, yoksulluk gibi olguları irdeliyor.Gerek kendi yaşamından deneyimlerle gerekse yerli, yabancı yazar, sanatçı ve filozofların yazıp söyledikleriyle bütünlediği denemelerini yalın ve ironik dille kaleme alan Karayel; Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Rıfat Ilgaz’a, Adnan Binyazar’dan Oğuz Atay’a, Emin Özdemir’den Shakespeare’e, dek birçok yazar ve şaire ilişkin çözümlemelerde bulunuyor.Millet Mektepleri, Halkevleri, Eğitmen Kursları, Köy Enstitüleri gibi insanın baş, el, kol ve ayaklarıyla, bütün organlarıyla devindirildiği bir eğitim anlayışını terk edip her şeyi dört duvar arasına alan, kalıplarla, ezberlerle, sınavlarla insanın yalnız beynine hapseden bir eğitim anlayışına kurban ediliyor insanımız, doğamız, ülkemiz./Archive/2021/3/12/144747540-kapakic2.jpgMilyonlarca çocuk ve gencimizi ulusal-yerel koşullar değerlendirilerek yazar ve şairlerle, tiyatroyla, sinemayla, kitaplarla, dergilerle, müzikle, müzelerle vb. buluşturacak öğretmenlere, aydınlara gereksinim var uzun süredir.Ali Turgay Karayel; Akçakoca’da, İnebolu’da, İstanbul’da, Kastamonu’da çalıştığı okullarda olanaklarını zorlayarak bunları başarıyla yapan bir öğretmen, sorumlu bir aydın. 2010’da İnebolu’daki köy okulları başta olmak üzere pek çok okulu bir yıl içinde yaklaşık 20 bin kitapla buluşturmasını örnek olarak verebiliriz.“Nasıl bir eğitim politikamız olmalı?†sorusunun en özlü, yalın, akılcı önerilerini içeren Su Başında Durmuşuz’daki “Ben Bakan Olsaydım†başlıklı denemeye başta yetkililer göz atmalı. Yazarın aynı kitaptaki yoksullukla ilgili son denemesi de yaratıcı yazarlıkta bir yetkinlik örneği.Ünlü eğitim önderlerimizden Hasan Âli Yücel ile İsmail Hakkı Tonguç’a adadığı Bir Çiçek Yolumu Kesti’deki anılarsa, bildiğimiz anlamda bir öz yaşam öyküsü değil. Çoğu kendisinde iz bırakan olay, kişi, durumlardan seçilmiş kesitlerden oluşuyor. Aile bireyleriyle, öğretmenleriyle, arkadaş çevresiyle oluşan düşünsel, duygusal bağlardan etkileyici anları, etkileyici anlatımla ele alıyor Karayel.ÇATININ BAŞIMIZA ÇÖKMEMESİ İÇİNKısa, sıcak 32 metinden oluşan, yetkin bir öyküsel biçemde kaleme aldığı anıları; Karayel’in kitap fuarlarında, tiyatro ve sinema salonlarında, çocukluğunda, yaşamının kesiştiği köy ve kasabalarda karşılaştığı, ders niteliğindeki izlerden örnekler yer alıyor.Ali Turgay Karayel, toplumcu yanı güçlü bir yazar. Onu ileride yeni, özgün çalışmalarıyla da izleyeceğiz. Çok sevdiği Rıfat Ilgaz, “Aydın mısın?†başlıklı şiirinin bir dizesinde aydınlara “Karayeller başına indirmeden çatını†der ve onları çabuk olmaya çağırır. Keşke yüzlerce, binlerce Karayel’imiz olsa yurdumuzda… Çatının başımıza çökmemesi için...
Nazım Mutlu
Osmanlı mutfağı tarihi...
Kitapta 600 yılı aşkın süre boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun değişen, gelişen yemek kültürü anlatılıyor. Türk mutfağı üzerine önemli çalışmalarıyla bilinen Priscilla Mary Işın’ın bu kitabında, Osmanlı mutfağını besleyen kökler, gıda yasaları, lokantalar ve görgü kuralları gibi konular da aktarılırken, yemek kültürü aracılığıyla çok kültürlü Osmanlı İmparatorluğu’ndaki yaşama görselleriyle de ışık tutuluyor.
/Archive/2021/3/12/144458823-ic1.jpgVakıfBank Kültür Yayınları’nın (VBKY) okurla buluÅŸturduÄŸu “Bereketli Ä°mparatorluk: Osmanlı Mutfağı Tarihi†kitabında, 600 yılı aÅŸkın süre boyunca imparatorluÄŸun deÄŸiÅŸen, geliÅŸen ve zamana meydan okuyan yemek kültürü anlatılıyor. Türk mutfağı araÅŸtırmacısı Priscilla Mary Işın’ın kaleme aldığı kitap, Osmanlı mutfağını geniÅŸ bir açıdan deÄŸerlendiriyor. Kitapta, Osmanlı mutfağını besleyen kökler, gıda yasaları, lokantalar ve görgü kuralları gibi konular da aktarılırken, yemek kültürü aracılığıyla çok kültürlü Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’ndaki yaÅŸama ışık tutuluyor.600’DEN FAZLA KAYNAKTAN YARARLANILDIIşın anlatmaya, Osmanlı mutfağının temelini oluÅŸturan deÄŸiÅŸik yeme-içme geleneklerine genel bir bakışla baÅŸlıyor. Konuyla ilgili zengin tarihi örnekleri sıralayan yazar, kitabın ilerleyen sayfalarında aşçılardan adabımuaÅŸeret kurallarına kadar birçok detay veriyor.Işın’ın arÅŸiv belgelerinden ÅŸiirlere kadar sayısı 600 fazla kaynaktan yararlanarak hazırladığı kitap, 120 görselle okura renkli bir dünya sunuyor. Işın’a göre, Osmanlıların yemek kültürüne verdiÄŸi önemden ötürü kutlama tasvirleri, mahkeme kayıtları, vakfiyeler, mutfak hesapları, fiyat listeleri, tıp kitapları, ÅŸiir, folklor ve minyatür gibi çeÅŸitli kaynaklar yemekle ilgili bilgi açısından oldukça zengin./Archive/2021/3/12/144545619-ic4.jpgPADÄ°ÅžAHIN YÃœKÃœMLÃœLÜĞÜIşın kitapta, Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun yemek kültürünün, farklı sınıflardan ve kökenlerden insanları birbirine baÄŸladığını belirtiyor:“Kimliklerinin bir parçası olmuÅŸ ve toplumsal, dini, siyasi ve askeri alanlarda simgesel iÅŸlevler görmüştür. Koruyucu rolüyle padiÅŸahın yükümlülüklerinden biri olarak görülen yiyecek tedariki ve düzeni, geniÅŸleyen imparatorluÄŸun baÅŸarısını saÄŸlayan önemli bir etkendi. Orta Asya Türk mutfağı ile Safevilerden, Abbasilerden ve Bizanslılardan miras alınan yemek kültürlerinin bir sentezi olarak ortaya çıkan Osmanlı mutfağı, 15. yüzyıldan itibaren kendine özgü, yenilikçi ve özgüvene sahip bir kimlik kazanmıştır. Zamanla Mısır’dan Balkanlar’a kadar uzanan geniÅŸ bir coÄŸrafyanın mutfakları üzerinde kalıcı bir iz bırakmıştır.â€/Archive/2021/3/12/144511401-ic2.jpgBU YÖNTEM KEBAPÇILARLA SINIRLI KALDIOsmanlı yemeklerini piÅŸirme konusunda pratik açıdan bazı zorlukların bulunduÄŸunu ifade eden Işın ÅŸu bilgileri paylaşıyor:“Bugün ÅŸerbeti tatlandırmak için amber kullanmaya kimsenin maddi durumu el vermez ve menekÅŸe reçeli yapmak için yeterli miktarda çiçek bulmak imkânsızdır. Yemeklerin tadında fark yaratan bakır tencereler, düzenli kalaylama gerektirdiÄŸi için artık pek kullanılmamaktadır. Modern mutfaklarda odun kömürü ateÅŸinde yemek piÅŸirmek olanaksızdır ve bu yöntem artık büyük ölçüde kebapçılar ve piknik mangallarıyla sınırlı kalmıştır†diyor. Işın ayrıca, Osmanlı yemekleri sunduÄŸunu iddia eden restoranların nadiren hakiki Osmanlı yemeÄŸi sunduÄŸunu ifade ediyor. Bazılarının Osmanlı mutfağına olan popüler talepten yararlanmaya çalıştığını dile getiren Işın, “Üzeri erimiÅŸ peynirli fırınlanmış patlıcan gibi bir yemeÄŸi ‘saray usulü’ olarak nitelemekten çekinmez…â€/Archive/2021/3/12/144517869-ic3.jpgDOLMA, MANTI, PEYNÄ°RLÄ° BAKLAVAIşın, gerçek Osmanlı tariflerinden faydalanan aşçıların bile nadiren aslına sadık kaldıklarına da şöyle dikkat çekiyor:“Çünkü günümüzde yaratıcılık katmak aşçılığın temel ÅŸartlarından biri olarak görülmektedir. Türlü, dolma, börek ve mantı gibi Osmanlı döneminden beri fazla deÄŸiÅŸmeyen geleneksel yemekleri, mütevazı yerel lokantalarda bulmak daha olasıdır. Ä°stanbul’un muhallebicileri ve baklavacıları, Osmanlı dönemine ait sütlü tatlı, baklava ve diÄŸer hamur iÅŸi tatlı çeÅŸitlerini sunmaya devam etmektedir. Yine de Osmanlı yemek kitaplarında kayıtlı peynirli sıcak baklavayı tatmak için, bu tatlının evlerde varlığını sürdürdüğü Urfa’yı, Amasya’yı veya Yalvaç’ı ziyaret etmek gerekir. Eskiden sokak satıcıları tarafından yaygın bir biçimde satılan, geleneksel yöntemle yapılan horoz ÅŸekeri, bugün yalnızca Bursa ve Bergama’da bulunmaktadır; buna karşın döner kebap varlığını sürdürerek dünyanın en popüler hazır yemeklerinden biri olmuÅŸtur.â€/Archive/2021/3/12/144526947-ic5.jpgPRISCILLA MARY: 1973’te Türkiye’ye yerleÅŸen Priscilla Mary Işın, Ä°ngiltere’deki York Ãœniversitesi Felsefe Bölümü mezunu. 1983’ten bu yana Osmanlı mutfak tarihi, kültürü ve Türk tatlıları hakkında araÅŸtırmalar yapıyor. Işın’ın bu konularda “GülbeÅŸeker†(2008), “Osmanlı Mutfak Sözlüğü†(2010) ve “Avcılıktan GurmeliÄŸe: YemeÄŸin Kültürel Tarihi†(2018) isimli kitapları bulunuyor. Işın ayrıca, Mahmud Nedim’in “Aşçıbaşı†ve Mehmed ReÅŸad’ın “Fenn-i Tabâhat†baÅŸlıklı Osmanlı Türkçesi yemek kitaplarını, Ahmed Cavid’in “Tercüme-i Kenzü’l-Ä°ÅŸtihâ†baÅŸlıklı yemek konulu Farsça-Türkçe sözlüğünü ve Friedrich Unger’in 1837’de Almanca kaleme aldığı “Şark ÅžekerciliÄŸi†kitabını yayına hazırladı. “Bereketli Ä°mparatorluk: Osmanlı Mutfağıâ€, yemek tarihi konusunda çok sayıda kongre bildirisi ve makalesi yayınlanan Işın’ın VBKY’den çıkan ilk kitabı.Bereketli Ä°mparatorluk: Osmanlı Mutfağı Tarihi / Priscilla Mary Işın / Çev.: Ahmet Fethi Yıldırım / VBKY / 360 s.
Cumhuriyet Kitap Eki
Çin, Long March 7A'yı ikinci denemede uzaya fırlatmayı başardı
Çin'in yeni nesil roketi Long March 7A'yı ikinci denemesinde uzaya fırlatmayı başardığı bildirildi.
Çin haber ajansı Xinhua'nın haberine göre, uzay ortamı izleme gibi yeni teknolojileri test etmek için Shiyan-9 uydusunu taşıyan roket, Haynan Adası'ndaki Vınçang Fırlatma Merkezi'nden uzaya gönderildi.Çin'in 2025'e kadar her yıl 3 ila 5 Long March 7A roketi fırlatmayı planladığı bilgisi paylaşıldı.Long March roketleri, 3 ila 4,5 ton ağırlığındaki yükleri, 700 kilometre irtifadaki Güneş Eşzamanlı Yörünge'ye fırlatmak için tasarlandı.LONG MARCH ROKETLERİ, AĞIR YÜKLERİ VE HAFİF UNSURLARI UZAYA TAŞIYORÇin'in uzay programı için ana fırlatıcı işlevi gören Long March (Uzun Yürüyüş) roketleri, hem ağır yükleri hem de daha hafif unsurları uzaya taşımakta kullanılıyor.İlk kez ülkenin ilk yerli uydusu Donfanghong 1'i 1970'te uzaya fırlatan Long March 1'den bugüne dek roketlerden 16 nesil üretildi.Halen Long March 2C'den Long March 11'e kadar aşamalı roketler, farklı fırlatış görevlerini yerine getiriyor.Long March 7A roketi, Mart 2020'deki ilk denemesinde kalkıştan kısa süre sonra patlamış ve dev roketin parçaları gökyüzünden düşmüştü.Çin'in 2019'da fırlattığı Long March 4B roketi de yine benzer bir başarısızlık yaşamıştı. Bu fırlatış, Long March roket serisinin 362. uçuş görevi olarak kayıtlara geçmişti.
AA
Uzmanından bahar yorgunluğundan kurtulma tavsiyeleri
İlkbahar ile birlikte başlayan sıcaklık ve basınç değişimlerinin insan vücudu üzerinde problemler meydana getirdiğine dikkat çeken Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Cem Nevşioğlu, doğru beslenmeyle bahar yorgunluğundan kurtulmanın mümkün olduğunu söyledi. Nevşioğlu, bahar yorgunluğunun etkilerini hafifletmek için tavsiyelerde bulundu.
Ä°lkbahar ile birlikte baÅŸlayan sıcaklık ve basınç deÄŸiÅŸimlerinin insan vücudu üzerinde halsizlik, sürekli uyku hali ve uyuma isteÄŸi, eklem aÄŸrıları, sindirim sistemi, problemleri, depresif ruh hali gibi belirtiler ortaya çıkarabileceÄŸini ve bunlara da genel olarak bahar yorgunluÄŸu denildiÄŸini belirten Medicana Çamlıca Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Uzmanı, Uzm. Dyt. Cem NevÅŸioÄŸulları, bahar yorgunluÄŸunun basit birkaç yöntem ile azaltılabileceÄŸini söyledi. Metabolizma yapısı ve hormonlar nedeniyle daha çok kadınlarda etkin olan bahar yorgunluÄŸu ÅŸikayetlerinin yaÅŸam tarzında yapılabilecek basit yöntemlerle azaltılabileceÄŸini vurgulayan NevÅŸioÄŸulları, “Bahar yorgunluÄŸunun etkilerini hafifletmenin en temel yolu vücudun bu dönmede artan su ihtiyacını mutlaka karşılamak, doÄŸru ve dengeli beslenmek, düzenli ve kaliteli bir uyku uyumak ve mutlaka gün içinde açık havada kısa yürüyüşler yapmak†diye konuÅŸtu.BAÄžIÅžIKLIÄžI GÜÇLENDÄ°RMEK ÖNEMLÄ°Sadece bahar yorgunluÄŸu deÄŸil, mevsimsel hastalıklara karşıda vücudun en kuvvetli savunma sisteminin bağışıklığı güçlendirmek olduÄŸunu da dile getiren Uzm. Dyt. Cem NevÅŸioÄŸulları, “Bağışıklığı direkt güçlendiren belli bir mucize besin ya da yöntem yoktur. Bağışıklık birçok noktadan etkilenen karmaşık bir yapıdır. Günde en az iki buçuk, litre su tüketmek, B vitamini ve antioksidan yönünden zengin sebze ve meyvelerle temel öğünleri atlamadan beslenmek, düzenli ve kaliteli uyku ve her gün yapılacak basit egzersizlerle bağışıklık güçlendirilmelidir. Tek yönlü beslenme modeli, kiÅŸiye uygun olmayan sert ve amaçsız diyetler, kulaktan dolma bilgilerle alınan vitamin takviyeleri bağışıklığı güçlendirmekten çok metabolizmaya zarar veren sonuçlara sebep olabilir†ifadelerini kullandı.BAÄžIÅžIKLIÄžI GÜÇLENDÄ°RECEK Ä°PUÇLARIBağışıklığı güçlendirmek için yapılabilecekler hakkında da bilgi veren Uzm. Dyt. Cem NevÅŸioÄŸulları, “Bağışıklık sisteminin güçlü olması tüketilen öğünlerin, alınan karbonhidrat, yaÄŸ, protein, vitamin, ve minerallerin dengeli olmasına baÄŸlıdır†dedi.Bağışıklığı güçlendirecek ipuçlarını paylaÅŸan NevÅŸioÄŸulları, “Yeterli miktarda B, C vitamini, potasyum ve magnezyum alabilmek için bunları içeren besinleri tüketilmeli, mutlaka mevsime uygun taze sebze ve meyve ile öğün hazırlanmalı, lifli gıda tüketimi ihmal edilmemeli, ödemin vücuttan atılmasına yardımcı olmak için günde en az iki litre su tüketilmeli†diye konuÅŸtu.KAHVALTI MUTLAKA YAPILMALIGünlük beslenme düzeninde kahvaltının mutlaka yapılması gerektiÄŸini vurgulayan NevÅŸioÄŸulları, “Ana öğünler ihmal edilmemeli, yapılabiliyorsa iki ara öğün de saÄŸlıklı atıştırmalıklarla desteklenmeli, mümkünse öğlen ve akÅŸam yemeklerinde mutlaka salata tüketilmeli†dedi.HIZLI VE ÅžOK DÄ°YETLERDEN UZAK DURUNAçık havada en az 10 dakikalık yürüyüşlerin yapılması gerektiÄŸini ifade eden NevÅŸioÄŸulları, “GereÄŸinden fazla tuz vücutta su birikmesini arttırarak yorgunluÄŸa neden olacağı için tuz tüketimi azaltılmalı, hızlı ve ÅŸok diyetlerden uzak durulmalı, uyku düzenine en az beslenme kadar dikkat edilmeli, kahve, çay, kola, kakao ve benzerleri gibi kafeinli içecekler azaltılmalı, kafeinli içecekler yerine, metabolizmayı rahatlatıcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici bitki çayları tercih edilmeli†ifadelerini kullandı.Rafine edilmemiÅŸ tam tahıl ürünleri, kepekli pirinç, bulgur, tam buÄŸday ekmeÄŸi, kurubaklagiller gibi lifli besinlerin tercih edilmesi gerektiÄŸini söyleyen NevÅŸioÄŸulları, sözlerine şöyle devam etti:“Tokluk hissi saÄŸlamak için mümkünse ayaküstü atıştırma, televizyon seyrederken, telefonda konuÅŸurken, bir yerden bir yere giderken takside veya arabada yemek yenememeli. Sofrada oturarak, küçük lokmalar halinde, yavaÅŸ yavaÅŸ çiÄŸneyerek yemekler tüketilmeli.â€
DHA
Kripto parada bir ilk: Dijital eserin jpg dosyası 69 milyon dolara satıldı
Beeple olarak bilinen dijital artist Mike Winkelmann tarafından 5 bin günden fazla sürede yapılan çizimlerden oluşturulan 'Everydays: The First 5000 Days' isimli dijital sanat eseri , Londra'da bulunan Christie's Müzayede Evi'nde Perşembe günü 69.3 milyon dolara satıldı. Eser, şimdiye kadar en yüksek fiyata satılan dijital sanat eseri oldu.
Jpg dosyası halinde satışa sunulan Mike Winkelmann imzalı dijital eserin, Londra'daki Christie's Müzayede Evi'nde 69.3 milyon dolara satıldığı duyuruldu. Sputnik'in aktardığına göre, 'Everydays: The First 5000 Days' isimli eser şimdiye kadar en yüksek fiyata satılan dijital sanat eseri oldu. Bu satışla birlikte Beeple adıyla tanınan Winkelmann'ın 'yaşayan en değerli üç sanatçı' arasına girdiği belirtildi.YAPIMI 5 BİN GÜNDEN FAZLA SÜRDÜYapımı 13 yıl süren eser, Beeple ismiyle tanınan dijital artist Winkelmann'ın 1 Mayıs 2007'den 7 Ocak 2021'e kadar her gün çizdiği dijital görüntülerden oluşuyor.Christie's Müzayede Evi'nin yaptığı açıklamada eser, "Güncel olaylar hakkında kişisel yorumlar içeren fantastik, grotesk ve absürt resimlerden oluşuyor" şeklinde tanımlandı.Güney Karolina'da yaşayan grafik tasarımcı Winkelmann, müzayede evinde yaptığı açıklamada "Şimdi kendimi politik bir karikatüristmişim gibi görüyorum" dedi. Winkelmann, "Eskiz kullanmak yerine, güncel olaylar hakkında gerçek zamanlı yorum yapmak adına en gelişmiş teknoloji olan 3D araçları kullanıyorum" ifadelerini kullandı.BLOCKCHAİN TEKNOLOJİSİYLE KORUNUYORNFT adı verilen teknoloji, sanal dosyalar için bir 'özgünlük (satın alım) sertifikası' olarak sunuluyor. Girişimci kişiye verilen bu sertifikayla sanal eşya üzerindeki sahiplik kamuya açık bir şekilde doğrulanıyor ve 'blokchain' olarak bilinen ağda saklanıyor. Bu teknoloji, eşya üzerinde değişiklik yapma hakkını da sadece sahibine tanımakta.Christie's Müzayede Evi'nin Twitter hesabından yapılan açıklamada, eserin kripto para birimi ile satıldığı ve bunun bir ilk olduğunu belirtildi. Öte yandan NFT kullanılarak kripto para ile satış işlemi geçekleştirilen eserin, kripto para gibi değerli verilerin saklandığı blockchain teknolojisi ile kayıt altına alındığı da bildirildi. Eser hakıındaki bilgiler de eseri satın alan ve ismi açıklanmayan kişiye aktarıldı.
cumhuriyet.com.tr