Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Monday, 07.01.2024, 01:31 PM (GMT)

Search by date: 3/31/2021

2020’de pandeminin etkisiyle ihraçtaşımalarıyüzde 5 düşüşle 1 milyon 592 bin adede geriledi

2020’de pandeminin etkisiyle ihraç taşımaları yüzde 5 düşüşle 1 milyon 592 bin adede geriledi UND İcra Kurulu Başkanı Alper Özel, "Şu anda Avrupa’da üçüncü dalga yaşanıyor. En büyük risk, pandemi koşullarının tekrar ağırlaşması ve kapanmaların başlaması olur." Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) İcra Kurulu Başkanı Alper Özel, pandemi koşulları ağırlaşmaz ve tekrar sınır kapıları kapanmazsa 2021’i iyi geçireceklerini söyledi. Alper Özel ile pandemi döneminde nakliye sektörünü ve geleceğini konuştuk.- 2020 pandemi yılıydı, taşımalara etkisi nasıl oldu?2020’ye iyi başlamıştık. Ama Covid-19 başlayınca sınır kapıları bir bir kapandı. Bizim o dönemde yaşadığımız en büyük sorun, sürücülerin durumuydu. Kapılar kapalı, bir yere gidemiyorlar, gidenler dönemiyor. Irak’ta şöyle bir çözüm bulmuştuk: Hem Irak hem bizim tarafta yeni sürücüler istihdam ettik. Buradan yükü sınıra götürdüler, Irak tarafındaki şoför kapıda yükü teslim aldı. Böylece şoförlerin karantinaya girmesinin önüne geçtik. Türkmenistan kapısı hâlâ kapalı. O dönemde yurtdışından gelen şoför 14 gün karantinada kalınca aktif şoför sayısında azalma oldu. Bazı ülkelerde vize ve transit taşımalarda sıkıntı yaşandık. Boşaltmalar, yüklemeler zamanında yapılamadı. Sınır kapılarında kuyruklar oluştu. Özellikle mart-nisan ayları bizim için kaotik bir dönemdi.- Şu an tüm sorunlar bitti mi?Şu an normal rutininde devam ediyor. Zor da olsa tekerler yine de ihracat için döndü.- Taşıma sayılarında ne kadarlık düşüş söz konusu oldu?2019’da 1 milyon 660 bin adet olan ihracat taşıması, 2020’de pandeminin de etkisiyle yüzde 5 düşüşle 1 milyon 592 bin adede geriledi. Bu dönemde ihraç taşımalarının yüzde 77’ini Türk plakalı araçlar yaptı ancak bir önceki yıla göre Türk plakalı araçların taşımaları yüzde 6 düştü. Yabancı araçların payı ise yüzde 1 arttı.2019’da 611 bin 623 adet olan ithalat taşıması da 2020’de yüzde 4 düşüşle 589 bin 501 adede indi. Türk araçlar yüzde 3, yabancı araçlar yüzde 4 düşüş yaşadı. İthalat taşımalarında Türk araçları yüzde 68, yabancı araçlar yüzde 32 pay aldı.- Bu dönemde kur ve maliyetler de çok arttı, bunların size yansıması nasıl oldu?Etkilendik tabii. Giden TIR bir ara dönmekte sıkıntı çekti. Dolu gitti, dönüşte yük bulamadı. Araçlar zamanında gidemediği ve dönemediği için iş kaybı oldu. Bu da fiyatları artırdı. Şu anda Avrupa’da üçüncü dalga yaşanıyor. Bizim için hız önemli. Şu anda giden araçlar hemen dönemiyor. Bu da lojistik maliyetlerini artırıyor. Kapıkule’de bir TIR’ın çıkması 2-3 günü buluyor./Archive/2021/3/31/013820859-31ekosehriban.renk.jpgŞOFÖR SIKINTISI YAŞANABİLİR- Sektörde bir şoför sıkıntısı var anlaşılan, pandemi ile bu daha mı görünür oldu?Sıkıntı var. Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Birliği IRU’nun Türkiye bölümünde, geçen yıl şoför ihtiyacında eksiklik yüzde 7 civarındayken bu yıl sonuna kadar şoför ihtiyacının yüzde 20’ye çıkacağı öngörülüyor. Bu mesleği gençler tercih etmiyor. Maalesef bizde şoförlüğe karşı olumsuz bir algı var. Avrupa’da saygı duyulan bir meslektir. Özellikle pandemi döneminde bu sektördeki şoförler çalışmasaydı raflar boş kalırdı.Şoför yetiştirme konusunda da sıkıntılarımız var. Uluslararası kalifiyede TIR şoförü yetiştiren bir okulumuz yok. Uluslararası TIR şoförü demek, hukuk bilmek, yabancı dil bilmek, gümrük mevzuatını bilmek, kültür bilmek, harita okumak demek.Türkiye’ye has birtakım zorluklar da var. İnsanı yıldıran vize sorunu, geçiş kapılarından yaşanan sorun, kota sorunu, kaçak göçmen sorunu bunlar ister istemez insanları bu meslekten yıldırıyor.- Çözüm için bir girişiminiz var mı?Şoför yetiştirme okulu açabilir miyiz diye tartışıyoruz. Bunun fizibilitesini yapıyoruz. Mesleği cazip hale getirmek gerekiyor. Kadıların da bu sektöre girmesini istiyoruz.YENİ YATIRIM YAPILMADI- Bu dönemde taşımacılık faaliyetini bırakanlar oldu mu?Bu işi bıraktım diyen olmadı. Ama yeni yatırım yapılmadı. Yeni TIR alan yok. Mevcut filo ve kapasiteyle herkes işini idare etmeye çalışıyor. Türkiye’nin uluslararası taşıma yapan TIR filosu 65 bin adet civarında. Bizimle aynı seviyede olan Polonya’nın sadece AB içinde dolaşan kamyon sayısı 252 bin. Bizim Avrupa’da dolaşan TIR filomuz 21 bin adet. Ama genç ve çevreci bir filoya sahibiz.- Bu filo Türkiye’ye yeterli mi?Nakliye filosunu artık bir lojistiğe dönüştürme ihtiyacımız var. Sadece taşımacılık değil, entegre lojistik bir hizmet sunan yapıya dönüşmeliyiz.500 BİN KİŞİLİK İSTİHDAM- Sektörün toplam büyüklüğü, istihdamı kadar?TÜİK verilerine göre 2019’da hizmet ihracatının yaklaşık dörtte üçünü oluşturan taşımacılık hizmetlerinin ülke ekonomisine sağladığı döviz geliri 25 milyar dolara yaklaştı. Karayolu yük taşımalarının payı 10 milyar dolar civarında. Uluslararası yük taşımacılığı sektöründe Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın düzenlediği yetki belgesi kapsamında faaliyet gösteren yaklaşık 4 bin firma bulunuyor ve yaklaşık 500 bin kişi istihdam ediliyor.Ulaştırma ve depolama olarak tanımlanan “lojistik” sektörünün GSYİH’deki payı yüzde 10 civarındayken, sektörün yaklaşık büyüklüğü 430 milyar dolar.- Şu anda sektör için en önemli risk alanları neler?En büyük risk pandemi koşullarının tekrar ağırlaşması ve kapanmaların başlaması olur. Vizeler, kotalar büyük sıkıntı. AB ilişkilerinin geldiği belirsiz süreç sıkıntı. Bizim için Kazakistan çok önemli ama transit geçişlerde sıkıntı yaşıyoruz. Türkmenistan sınır kapısının kapalı olması bizi başka güzergâhlara itiyor. Buralarda da engellerle karşılaşıyoruz ve daha az taşıma yapmak zorunda kalıyoruz. Yaşadığımız sıkıntılar daha çok mevzuatsal, hukuksal ve bürokratik işlemlerden kaynaklanıyor. Şimdi elektrikli araçlar, hidrojenle çalışan araçlar gündemde. Eğer Avrupa bunları şart koşarsa bu alandaki yatırımların yapılması için hükümet desteklerine de ihtiyaç olacak.2021’E İYİ BAŞLADIK- 2021 için öngörüleriniz neler?Yıla iyi başladık. Eğer şartlar böyle sabit kalırsa 2021’i iyi geçireceğimizi düşünüyorum. Bu yıl 200 milyar dolar civarında ihracat hedefi var. Vize, kota sorunlarını halledersek, sınır geçişlerini hızlandırırsak taşıma sayıları da ihracat da artar.- Dünya Bankası verilerine göre Türkiye lojistik performans endeksinde 34. sıradan 47. sıraya gerilemiş, neden?Pandemi şartlarında Türk uluslararası karayolu yük taşımacılığı sektörü iyi bir sınav verdi; temassız ticaret modeli ile ticaretimizin aksamasını büyük ölçüde engelledik. Mevcut şartlarda lojistik performansımızın aynı değer zincirinde olduğumuz diğer ülkelerin lojistik performansı ile yakından bağlantısı olduğunu görüyoruz. Unutulmamalı ki Bulgaristan, Romanya gibi AB ülkelerinin lojistik performans sıralaması Türkiye’nin çok daha gerisinde. Örneğin Kapıkule’deki sınır beklemelerimiz büyük oranda azalsa da Bulgaristan tarafındaki kapasite yetersizliklerinin de benzer iyileştirme çalışmalarıyla giderilmesine ihtiyaç var. Çözüm için komşu ülke yetkilileri, AB kurumları ile ortak projeler de yürütüyoruz. KONTEYNIR EKSİKLİĞİ KARAYOLUNA YÖNLENDİRDİ- Sektörde ciddi bir konteynır sorunu yaşanıyor, ne zaman çözülür, var mı bir öngörünüz?Konteynır ile taşıma yapanlar sıkıntıda, doğru. Çin-ABD konteynır topluyor. Fiyatlar 3-4 katına çıktı. Bu sıkıntının eylül ayına kadar devam edeceği öngörülüyor. Bu durumda taşımalar daha çok karayoluna kaydı. Bizim 2019’da İngiltere’ye olan karayolu ihracat taşımamız 2.5 milyar dolar civarındaydı. Payımız da yüzde 22’ydi, denizyolunun payı yüzde 69 civarındaydı. 2020 sonunda İngiltere’ye karayolu ihracatımız yaklaşık 5 milyar dolara çıktı. Denizyolunun payı yüzde 54’e düştü.- Ticarette çevre ülkelerle iyi ilişkiler çok önemli ama komşularla da ciddi sıkıntılar var, bu taşımaları nasıl etkiliyor?Siyaseten yaşanan sıkıntılar, zaman zaman taşımaları da etkiliyor. Örneği Rusya ile yaşanan uçak krizinden sonra ilk Türk kamyonları hedef alındı. Suriye’ye zaten gidemiyoruz. Türkmenistan pandemi dolaysıyla kapalı. Avrupa’da bazı ülkelerle transit sıkıntısı yaşıyoruz. Bizim orada o ülkelerde transit belgelerimiz yeterli değil. Şehriban Kıraç

CHP’li Torun, belediyelerin iki yılınıdeğerlendirdi

CHP’li Torun, belediyelerin iki yılını değerlendirdi CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, 31 Mart 2019 yerel seçimlerinin ikinci yıldönümünde, CHP’li belediyelerin faaliyetlerini değerlendirdi, yerel yönetimlerdeki yeni yol haritalarını anlattı. Seyit Torun, “Millet ekmeğe muhtaçken CHP’li belediyelerin vatandaşı kandıran çılgın projelere ayıracak bir kuruşu yoktur” diyen Torun, “Halkın parası çılgın projelere, bir avuç azınlığa değil, öncelikli sorunlara harcandı. Önümüzdeki 3 yılda sosyal yardımlar artacak, üretici ve çiftçiye destek sürecek, ulaşım sorunları çözülecek, deprem ve susuzluğa karşı önlemler alınacak” dedi.CHP’li Torun, yerel seçimlerde elde edilen başarının yalnızca CHP ya da Millet İttifakı’nın değil, iktidarın köşeye sıkıştırdığı halkın kazanımı olduğunu belirterek “Yerel seçimlerde milletimiz, siyasi iktidarın baskıcı ve rantçı politikalarına, ilk kez ‘yeter’ demiştir. Milletimiz, ‘Bu iktidara mahkûm değiliz’ diye haykırmış; kutuplaşmayı, baskıyı, korkuyu yenmiştir” diye konuştu.‘11.3 MİLYON VATANDAŞA YARDIM’Torun, belediye başkanlarının, merkezi yönetimin tüm engellerini teker teker aşarak, vatandaşın güvenini boşa çıkarmadığını kaydederek “Milletimiz de kendi belediye başkanlarını iktidarın ayak oyunlarına yedirmedi. Belediyelerimizin performanslarını ölçerken görüyoruz ki vatandaşlarımızın memnuniyet oranları, yerel seçimlerdeki oy oranlarının da üstüne çıkmaya başladı. Belediyelerimiz pandemi sürecinde iktidarın yapamadığını yaptı. Son verilere göre 9 milyon 600 bin vatandaşa ayni, 1 milyon 700 bin vatandaşa nakdi yardım yapıldı. 42 milyon 500 bin öğün yemek, 78 milyondan fazla maske ve dezenfektan dağıtıldı. Borcu olmasına rağmen 1 milyon 200 bin abonenin suyu kesilmedi” dedi.  ‘HARCAMA, ÖNCELİKLİ SORUNLARA’İktidarın bağış kampanyalarına el koymasına karşın belediyelerin yılmadığını belirten Torun, “Askıda Fatura ile şu anda toplam 483 bin 189 adet fatura ödendi. Ödenen faturaların toplam bedeli ise yaklaşık 48 milyon lira. ‘CHP belediyeleri kazanırsa sosyal yardımları kesecek’ dediler, belediyelerimiz yardımları iki katına çıkardı. AK Parti ve MHP’den devraldığımız beş büyükşehirde 2018 yılında 496 milyon 724 bin TL olan yardımlar, 2020’de 959 milyon 527 bin TL’ye yükseldi. Eğer vatandaşlarımız, pandemi sürecinde bir parça rahat nefes aldıysa bu da belediyelerimizin sayesindedir. Vatandaş kuru ekmeğe muhtaç edilmişken, belediyelerimizin vatandaşı kandıran çılgın projelere ayıracak bir kuruşu yok. Halkın parası çılgın projelere değil, vatandaşların öncelikli sorunları için harcandı. Belediyenin kaynakları bir avuç azınlığa değil, ihtiyacı olan tüm kesimlere ulaştırıldı” ifadelerini kullandı.‘İSRAFTAN UZAK DURULDU’Torun, milletin iki yılda belediyelerde, bir dinozor parkına 750 milyon dolar harcanmasını değil, yerli üreticiye verilen destekleri, internet hizmetinin köylere kadar ulaşmasını gördüğünü hatırlatarak “75 milyarlık kanal sevdası değil, deprem tehdidine karşı adım atılması için inat eden yönetim gördü. Lüks araç saltanatını değil, israftan uzak duran anlayışı gördü. Canlı yayımlanan ihaleleri ve meclis toplantılarını gördü. 2 bin 825 liralık sefalet ücretini değil, en az 3 bin 100 liralık asgari ücreti gördü” değerlendirmesinde bulundu.  Erdem Sevgi

24ülke ile DSÖve AB’den yeni salgın risklerine karşıbirlikte mücadele vurgusu geldi

24 ülke ile DSÖ ve AB’den yeni salgın risklerine karşı birlikte mücadele vurgusu geldi Ortak metinde, Covid-19 salgınının “herkes güvende olana kadar hiç kimse güvende değildir” mesajının doğruluğunu çok acı bir şekilde gösterdiği belirtildi. Dünya genelinde yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınında ağır tablo sürerken gözler aşı ve tedavi çalışmalarında. Covid-19 kriziyle mücadelede küresel çapta yaşanan başarısızlık ise tartışmaların merkezinde. Avrupa Birliği (AB) tarafından kasım ayındaki G20 toplantısında yeni bir küresel pandemi anlaşması yapılması gündeme getirilmişti. Bununla aşılara ve ilaçlara eşit erişimin sağlanmasının da hedeflendiği kaydedilmişti. Dün ise Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus ile 24 ülkeden liderin yayımladıkları ortak metinde, salgınlara karşı hazırlık ve mücadele konusunda yeni uluslararası anlaşma yapılması çağrısı yükseldi. Ortak metin İngiliz Telegraph, Fransız Le Monde ve Alman Frankfurter Allgemeine gazetelerinde eşzamanlı yayımlandı.Metinde “Covid-19 salgınını sona erdirmek için birlikte mücadele ederken bugün umudumuz, gelecek nesilleri korumak için uluslararası sağlık sektörüne daha güçlü bir yapı kazandırmaktır” denildi. Covid-19’un “herkes güvende olana kadar hiç kimse güvende değildir” mesajının doğruluğunu çok acı bir şekilde gösterdiği belirtildi. Salgının küresel topluma 1940’lardan beri en büyük tehdit unsuru olduğu kaydedildi ve  2. Dünya Savaşı sonrası kurulan sisteme benzer bir sistem önerildi. Ulusalcılık ve izolasyonun bir kenara bırakılarak yeni bir dayanışma çağı başlatılması istendi. “Başka salgınlar ve sağlık sorunları da olacak. Hiçbir hükümet bu tehdide karşı tek başına mücadele edemez” denildi.Açık mektuba imza Fransa, Portekiz, İngiltere, Almanya, Ruanda, Yunanistan, Şili, Kenya, Arnavutluk, Güney Afrika, Hollanda, Tunus, Senegal, Ukrayna, Endonezya, Fiji, Romanya, Güney Kore, Kosta Rika, Trinidad ve Tobago, İspanya, Norveç, Sırbistan ile DSÖ’den geldi. İmzacılar arasında Rusya, ABD ve Türkiye’nin olmaması dikkat çekti. ‘BEN YERİNE BİZ DEMEMİZ GEREK’Dün de DSÖ Genel Direktörü Ghebreyesus ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel, ortak basın toplantısı düzenledi. İkili, gelecekte yaşanabilecek pandemilere daha hazırlıklı olmak ve mücadelede işbirliği için yeni bir uluslararası pandemi antlaşmasının imzalanması çağrısında bulundu. Covid-19’u “dünyaya acımasız bir ders” olarak nitelendiren Michel, “Hiçbir ülke, hiçbir kıta bir pandemiyi tek başına yenemez. Ben yerine biz demeliyiz” dedi. Michel, “Ana hedefimiz, gelecekte yaşanabilecek salgınlara ilişkin daha iyi tahminlerde bulunmak ve salgınları önlemek için kapsamlı bir yaklaşım geliştirmek. Küresel kapasiteler ile dayanıklılığı güçlendirmek, tıbbi çözümlere adil erişim sağlamak ve uluslararası uyarı sistemleri, veri paylaşımını ve tıbbi araştırmaları desteklemek” ifadelerini kullandı. ‘ABD VE ÇİN OLUMLU’Ghebreyesus da DSÖ kurallarına dayanacak pandemi antlaşması ile uluslararası sistem içinde daha fazla bilgi alışverişi, paylaşılan sorumluluk, şeffaflık ve işbirliği sağlamasının hedeflendiğini belirtti. “Bunu yapmak için kapasitelerimizi ve sistemlerimizi inşa etmek zaman alacak. Uzun yıllar boyunca sürdürülebilir bir siyasi, finansal ve toplumsal taahhüt gerektirecek” dedi. Mektuba imza atan ülkeler arasında ABD ve Çin’in olmamasıyla ilgili bir soruya ise Ghebreyesus, iki ülkenin böyle bir antlaşma fikrine olumlu yaklaştığı yanıtını verdi. Antlaşmaya tüm ülkelerin dahil olmasını umduklarını kaydetti. cumhuriyet.com.tr

Türkiye’nin eğitim alanındaki ilk sivil toplumörgütüolan Darüşşafaka Cemiyeti 158 yaşında

Türkiye’nin eğitim alanındaki ilk sivil toplum örgütü olan Darüşşafaka Cemiyeti 158 yaşında Yoksul ve geri kalmış halkın eğitim ve öğretimine yardımcı olmak üzere “Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye” ismiyle kurulan, Türkiye tarihinin eğitim alanındaki ilk sivil örgütlenmesi olan Darüşşafaka, bu yıl 158. yaşını kutluyor. “Darüşşafaka olmasaydı, belki okuryazar bile olamazdım, şimdi yoktum” diyen Aziz Nesin, okuryazar olur muydu? Ahmet Rasim olmasaydı, ne kadar eksilirdi fikir ve edebiyat hayatı? Prof. Rıdvan Cebiroğlu olmasaydı, Türkiye’de kurulur muydu çocuk psikiyatrisi? Prof. Dr. Adnan Sokullu olmasaydı, ultrason tıpta kullanılır mıydı?1873 yılında yetim ve yoksul çocuklara eğitim vermek amacıyla “Darüşşafakat’ül İslamiye” adıyla parasız yatılı, özel statülü bir okul açan cemiyet, 158 yılda durmadan güçlenerek, çağa ayak uydurarak binlerce çocuğun hayatına dokundu. 158 yıllık köklü tarihinde çok sayıda ilkleri var Darüşşafaka’nın. Örneğin 1955 yılı, Darüşşafaka için önemli bir dönüm noktası. 1955-1956 öğretim döneminde “İngilizce eğitim veren kolej” statüsüne geçiliyor. 1971’de ilk kez kız öğrenciler Darüşşafaka’ya alınıyor ve karma eğitime geçiliyor. 2012 yılında, “Olağanüstü Genel Kurul ile Cemiyet Tüzüğü”nün “Amaç Maddesi” değiştiriliyor, babası hayatta olmayan çocukların yanı sıra annesi ölmüş çocukların da Darüşşafaka’da eğitim görmesinin önü açılıyor. “Türk-İslam çocukları” ibaresi de “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” olarak değiştirilerek çağa uyarlanıyor. /Archive/2021/3/31/005654179-dacka-1942.jpgAZİZ NESİN, AHMET RASİM...Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı M. Tayfun Öktem, “Yusuf Ziya Paşa, 1863 yılında Kapalıçarşı esnafına okuma yazma ve matematik öğretme sorumluluğunu duyup arkadaşlarıyla ‘Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye’yi kurmaya karar verdiğinde ne Birleşmiş Milletler ne UNICEF vardı. Ne sosyal devlet anlayışı ne de sosyal sorumluluk kavramı vardı. Evet, bundan tam 158 yıl önce yaşları 24 ile 38 arasında değişen beş Osmanlı aydını bu topraklara ‘iyiliğin’, ‘karşılıksız vermenin’, ‘paylaşmanın’ tohumlarını serpti. O tohumlar yeşerdi, kök saldı, bir eğitim çınarına dönüştü. O çınar ki nitelikli eğitim almayan tek çocuk kalmayana kadar yeşermeye devam edecek” dedi.Öktem, “Darüşşafaka olmasaydı, 1863’ten bu yana neler olmazdı” sorusunun yanıtını da şöyle verdi: “1864 yılında yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen ve yaramazlığından ötürü öğretmeninin isteğiyle okuldan alınıp bir esnafın yanında çıraklığa verilen Salih Zeki’nin yeteneği yoksulluğa yenilir miydi? Ya Salih Zeki olmasaydı, bilim dünyamız ne kadar eksilirdi? ‘Darüşşafaka olmasaydı, belki okuryazar bile olamazdım, şimdi yoktum’ diyen Aziz Nesin, okuryazar olur muydu? Ahmet Rasim olmasaydı, ne kadar eksilirdi fikir ve edebiyat hayatımız?Prof. Rıdvan Cebiroğlu olmasaydı, Türkiye’de kurulur muydu çocuk psikiyatrisi? Prof. Dr. Adnan Sokullu olmasaydı, ultrason tıpta kullanılır mıydı? Mahmut Cuda olmasaydı, ne kadar eksilirdi resim sanatından renklerimiz? Ya Tekin Aral olmasaydı, ne kadar eksilirdi gülmece dünyamız?”DARÜŞŞAFAKA REZİDANSLARIDarüşşafaka Cemiyeti, bağışçılarının ileri yaşlarını mutlu, güvenli, sağlıklı, konforlu, yeni dostlarla beraber, yaşam dolu bir atmosferde geçirmelerini sağlamak amacıyla 1997 yılından bu yana huzurevi hizmeti de veriyor.65 yaş ve üstü büyükler için 1997 yılında Yakacık Rezidans’ı açan Darüşşafaka Cemiyeti, bu yöndeki talepler üzerine Maltepe Rezidans, Şenesenevler Rezidans ve Urla Rezidans’ı da hizmete sundu. SINAV 30 MAYIS’TA “Eğitimde fırsat eşitliği” misyonunu üstlenen Darüşşafaka’ya girişler her yıl açılan bir sınav üzerinden gerçekleşiyor. Kriterlere uygun tüm çocukların ücretsiz olarak katılabileceği bu sınava başvuru için Türkiye genelindeki tüm çocuklara ulaşabilmek amacıyla çalışılıyor.Sınav, her çocuğa fırsat eşitliği sağlayabilmek için tamamen bilgiye dayalı olmuyor. Sınavın birinci bölümünde genel bilgi düzeyinde Türkçe-matematik soruları, ikinci bölümde ise öğrencilerin algılaması ve yorumlanmasını ölçmek için genel yetenek soruları yer alıyor. Sınava, Türkiye’nin her ilinden annesini ya da babasını kaybetmiş, maddi durumu yetersiz, 4. sınıf öğrencileri katılabiliyor. Sınavda başarılı olan öğrencilerin maddi durum kontrolleri gerçekleştiriliyor; yönetim kurulu üyeleri çocukları evlerinde ziyaret ediyor ve kampusa geldiklerinde çocukların sağlık kontrolleri yapılıyor. Tüm bunların sonunda her yıl 100’ün üzerinde yeni öğrenci, Darüşşafaka’ya adım atıyor ve lise sona kadar 8 yıl boyunca tam burslu ve yatılı eğitim alıyor.Bu yılki Darüşşafaka giriş sınavı 30 Mayıs 2021 Pazar günü, 28 farklı ilde düzenlenecek. Sınava Türkiye’nin her ilinden başvuru kabul edilecek. 28 il dışından sınava katılmak isteyen ancak maddi durumu elverişsiz öğrenci ve velilerinin en yakın sınav merkezine gelmek için yapacakları ulaşım masrafına ise Darüşşafaka Cemiyeti tarafından destek verilecek.Sınav başvuruları 24 Mayıs’a kadar devam edecek. Konuyla ilgili tüm bilgilere “https://www.darussafaka.org/” adresinden ulaşmak mümkün. MEYVE SEPETLERİ Ulu önder Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım, 28 Kasım 1921 tarihinde yaptığı 20 bin kuruşluk bağışla Darüşşafakalı öğrencilerin eğitimine destek oldu. Bugün Darüşşafaka’da öğrencilere diledikleri zaman mevsim meyveleri yiyebilme imkânı sunma geleneği de Zübeyde Hanım’dan kalma bir miras. Öğrenciler, okul koridorlarında bulunan sepetlerdeki meyvelerden diledikleri zaman diledikleri kadar yiyor. SAİT FAİK HİKÂYE ARMAĞANI Şair ve yazar Sait Faik Abasıyanık’ın 1954 yılında hayatını kaybetmesinin ardından annesi Makbule Abasıyanık, yazarın isteği üzerine kitaplarının telif haklarını ve bazı mal varlıklarını Darüşşafaka Cemiyeti’ne bağışladı ve yazarın ölüm yıldönümlerinde (11 Mayıs) bir önceki yılın en beğenilen hikâye kitabına verilmek üzere “Sait Faik Hikâye Armağanı”nı kurdu. Vasiyetin Darüşşafaka’ya intikal ettiği 1964 yılından bu yana “Hikâye Armağanı”, Darüşşafaka Cemiyeti tarafından veriliyor. Ayrıca yazarın Burgazada’daki evi Darüşşafaka tarafından müze olarak halkın ziyaretine açıldı. /Archive/2021/3/31/005727960-dacka2.jpg72 İLDEN 905 ÖĞRENCİ Darüşşafaka’da halen 433’ü kız, 472’si erkek toplam 905 öğrenci öğrenim görüyor. Kız öğrenci oranı yüzde 48 olan okulda, 72 ilden öğrenci var. Figen Atalay

Ulaştırma Bakanlığı’nın skandal ihalesi tanıdık isme gitti, mahkeme ihaleyi iptal etti

Ulaştırma Bakanlığı’nın skandal ihalesi tanıdık isme gitti, mahkeme ihaleyi iptal etti İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden (İBB) AKP döneminde aldığı ihalelerle tartışma yaratan MET-GÜN’ün patronu Metin Güneş’e ait EZE İnşaat Anonim Şirketi’nin Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’ndan milyonlarca lira değerindeki “Kocaeli Şehir Hastanesi Tramvay hattı yapım işi” ihalesini aldığı ve ihale sürecinde skandallar yaşandığı ortaya çıktı. Yargıya taşınan ihale sürecindeki usulsüzlükler tek tek tespit edildi. İhalenin doğal afet gibi durumlarda kullanılan Kamu İhale Kanunu’nun 21/b maddesine göre pazarlık usulü yapılmasını hukuka uygun bulmayan Ankara 3. İdare Mahkemesi ihale sürecinde ‘kamu yararı’ göz önünde bulundurularak hareket edilmediğini tespit etti ve ihaleyi iptal etti. Kısa süre önce tekrar gündeme gelen Metin Güneş “inşaat işlerini bıraktım” demişti. Ulaştırma ve Alt-yapı Bakanlığı tarafından 17 Eylül 2020 tarihinde 21/b maddesine göre pazarlık usulü ile Kocaeli Şehir Hastanesi Tramvay Hattı Yapım İşi ihalesi gerçekleştirildi. İhalenin yaklaşık maliyeti 323 milyon 491 bin 722 lira, işin süresi ise 730 gündü. Söz konusu ihaleye 4 istekli davet edildi. İhaleyi EZE İnşaat Anonim Şirketi 284 milyon lira bedelle kazandı. İstanbul Ticaret Odası kayıtlarında bu şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Metin Güneş görünüyor. Yine kayıtlara göre şirketin adresi de MET - GÜN şirketinin de yer aldığı Maslak’taki METGÜN plazasında.İHALE DAVALIK OLDUGüneş Asfalt Ticaret ve Sanayi Şirketi Körfez Şubesi çeşitli nedenlerle ihalenin iptali istemiyle dava açtı. Ankara 3. İdare Mahkemesi’nde görülen davaya savunma veren bakanlık yapım tekniği yönüyle işin özel beceri gerektirdiğini ve en avantajlı teklif sahibi firma ile 30 Ekim 2020 tarihinde sözleşme imzalanarak yer tesliminin yapıldığını ifade etti. ‘YETKİN SINIRSIZ DEĞİL’Mahkemenin ihale sürecine ilişkin yaptığı çarpıcı tespitler özetle şöyle: İhalede pazarlık usulünün uygulanabilmesi için işin bir an önce bitirilmesi gerekiyor. Söz konusu ihalenin ise süresi 730 gün. Yani işin süresi pazarlık maddesinin şartlarına uymuyor. Mahkeme bu süreyi göz önünde bulundurarak ihalenin pazarlık usulü ile yapılmasında hukuka uyarlılık bulmadı. Mahkeme dava sürecinde ihaleye davet edilen firmaların hangi hususlarda yeterliliği sağladığını da sordu ve tüm belgeleri istedi ancak mahkemeye sadece davetli firmaların listesi gönderildi. Firmaların hangi hususlarda yeterlilik sağlandığına ilişkin bilgi ve belgeler gönderilmedi. Mahkeme kararında bakanlığa pazarlık ihalelerine davet edilecekleri belirleme konusunda idarelerin sınırsız takdir yetkisinin olmadığını ve bu yetkinin kamu yararı doğrultusunda kullanılması gerektiğini anımsattı. Ayrıca mahkeme firmaların yeterliliğine ilişkin bir bilgi ve belge sunulmaması sonucu “kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmadığı ile herhangi bir yeterlilik kriteri saptanmadan firmaların ihaleye davet edildiği” sonucuna vardı. ‘DENEYİM BELGESİ YOK’Kararda yer alan bir başka çarpıcı detay ise Eze İnşaat Anonim şirketinin yeterlilik bilgileri incelemesinde ortaya çıktı. Kayıtlarda şirket iş deneyim belgesinin İBB Makine İkmal Şube Müdürlüğü’nün Asfalt Kaplama yapılması işinden ibaret olduğu tespit edildi. Mahkeme bu duruma ilişkin “tramvay hattı yapım işi ve benzeri iş kapsamında bulunan işlerle ilgili iş deneyim belgesinin bulunmadığı anlaşılmaktadır” ifadelerini kullandı. SONUNDA İPTAL EDİLDİSonuç olarak mahkeme “ihaleye davet edilen firmaların yeterlilik kriterlerini sağlamadığı, kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda hareket edilmediği, ihaleye davet edilen firmaların iş deneyim belgelerinin iş tanımına uymadığı ve yeterli olmadığı, dava konusu ihalede hukuka uyarlık bulunmadığı’’ sonucuna vardı. İhalenin pazarlık usulü ile yapılmasını da hukuksuz bulan mahkeme ihaleyi 29 Aralık 2020 tarihinde oybirliğiyle iptal etti. İBB İLE DAVA SÜRÜYORAKP döneminde İBB’den milyarlarca liralık inşaat ve asfalt ihalesi aldığı basına yansıyan Metin Güneş, Ekrem İmamoğlu’nun İBB Başkanı seçilmesinin ardından metro yapımı için yurtdışından bulduğu 565 milyon liralık krediye haciz kararı aldırmıştı. Parasına el konulan İBB, Güneş’le mahkemelik oldu; açılan dava da halen sürüyor.  Hazal Ocak

Uzmanlar: Son açıklananönlemler salgının hızınıdurduracak güçte değil

Uzmanlar: Son açıklanan önlemler salgının hızını durduracak güçte değil Uzmanlar salgının gidişatına işaret ederek olası alınacak önlemlerin yeterli olmayacağına ve önceki yaşanan artış hızını ve zirveleri de geçeceğine dair uyarılarda bulundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kabine toplantısının ardından açıkladığı kısıtlamaların salgını durduracak güçte olmadığını vurgulayan Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Elif Dağlı, “İstanbul’da pandemi hastaneleri tüm servislerini açtı ve tam doldurdu. Gördüğümüz en şiddetli pik olduğu konusunda fikir birliği var. Sağlık çalışanları bitkin. Bir yıldır durmaksızın koşan bir yarışçı kadar yorgunlar, tükenmişler, bezginler, ümitsizler. Tam kapansak bile iki haftadan önce sayıları azaltmak zor görülüyor” dedi.‘ÖNCEKİLERİ GEÇEBİLİRİZ’“Son açıklanan önlemler hızla artan salgını durduracak güçte değil” diyen Dağlı, “Okullardaki çocuklar salgın kaynağı olmadığı gibi, hafta sonu herkesin sokakta yürüyebildiği, ‘kuruyemişçilere gidilip gelinebildiği’ kısıtlamalar bulaşı engellemekten uzak. Günde 100’ün üstünde vatandaşımızı kaybederken bazı kısıtlamaların iki hafta sonra başlaması kabul edilemez. Hepimiz biliyoruz ki bir ay tam kapansak da bayramda sarılamayacağız” diye konuştu. Dağlı, İstanbul’da pandemi hastanelerinin dolduğunu belirterek “Geçen yıl bu zamanlara döndüğümüz bilgisini alıyoruz. Hasta artış hızı artarak devam ettiği için, hızı kesecek kökten bir önlem alınmadığı takdirde sayıların daha önceki zirveleri geçebileceği öngörülmektedir” dedi.  Sibel Bahçetepe

AKPM BaşkanıDaems'ın Türkiye ziyaretinde neler konuşuldu?

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanı Rik Daems, iki günlük Türkiye ziyaretinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve muhalefet liderleriyle görüştü. Görüşmelerde ana gündem maddeleri İstanbul Sözleşmesi, HDP'ye kapatma davası ve Türkiye'nin AİHM kararlarına uymaması oldu.Habere Gitmek için Tıklayın

Anayasa Mahkemesi HDP'ye yönelik kapatma davasıiçin bugün karar verecek

Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu, bugün HDP'nin kapatılmasına ilişkin davada ilk incelemesini yarın yaparak, iddianamenin kabul edilip edilmediğine karar verecek. AYM raportörü, usul eksikliklerinin giderilmesi için iddianamenin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na iadesini ya da eksiklerin zaman içinde giderilmesini istedi.Habere Gitmek için Tıklayın

Covid-19 salgınında hangiülke ne durumda?

Birinci yılını dolduran Covid-19 salgını dünyanın birçok ülkesinde üçüncü kez tırmanışa geçerken, ülke ülke virüsün yayılma hızı, yol açtığı can kaybı ve aşılama kampanyalarını karşılaştırdık.Habere Gitmek için Tıklayın

Şenol Güneş: "3-3 bizim için hayal kırıklığı"

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Şenol Güneş: "3-3 bizim için hayal kırıklığı" A Milli Takımımızda Şenol Güneş, Letonya beraberliğinin ardından önemli açıklamalarda bulundu. Güneş "3-3 bizim için hayal kırıklığı" dedi. A Milli Takım Teknik Direktörü Şenol Güneş, Letonya ile 3-3 berabere kaldığımız karşılaşmanın ardından konuştu.İstediğimizi yapamadığımızı kaydeden Güneş, "3 maçta daha zor maçlardan 6 puan aldıktan sonra böyle bir beraberlik beklemiyorduk. Oyuncularımızın hepsi istedi ama istediklerimizi tam olarak yapamadık. Rakip maçı istediği şekle soktu." ifadelerini kullandı.Hatalar yaptığımızı kaydeden deneyimli hoca, "Oyunu biz kontrol edebilirdik. Duran toplardan uzak kalmalıydık. Kazanacağımız maçı koruyamadık. 3-1'den 3-3 bizim için hayal kırıklığı. Her geçen dakika oyundan düştük. Sakatlık oldu, yorulanlar oldu. Yavaş oynadık, baskılarımız yeterli değildi. Daha önce yaptığımız doğru işler, bu maçta yoktu. Fiziksel yeterlilik yoktu." diye konuştu. cumhuriyet.com.tr

Okyanusu geçip derede tökezlemek

Okyanusu geçip derede tökezlemek Öncelikle şunu söyleyelim ki 2022 Katar Dünya Kupası elemeleri öncesi, biri çıkıp 3 maç 7 puan dese; ellerimizi ovuştururduk. O yüzden 3 maçta 2 galibiyet 1 beraberlik başarıdır. Üstelik grubun favorisi Hollanda ile Norveç'i topa tutuyorsanız. Gelelim Letonya beraberliğine; şansımız tutmuyor bizim bu Baltık ülkesine.Ne zaman karşılaşsak başımıza iş açıyorlar.2004 Avrupa Şampiyonası elemelerinde yolumuza taş koymuşlardı; ilerleyen yıllarda ne zaman, "Tamam kazanacağız.." desek bir aksilik çıkardılar; bu geceki gibi..Düşünün önce 2-0, sonra 3-1 öne geçeceksiniz, sahadan 3-3'lük beraberlikle ayrılacaksınız...Olacak iş değil.Maçı 2 farklı bakış açısından değerlendirmekte fayda var.Madalyonun ilk yüzünde mücadele eden hücumda çoğalan diri bir takım var. Erken gol buldular, rakibi yordular, farkı açar gibi oldular. Takım oyunu örnekler i sergilediler. Özellikle Hakan'ın paslarına hayran kaldık. Keza Burak'ın arkadaşlarına boş alanlar açan koşuları, Yusuf'un ters kenar bindirmeleri..Ne var ki madalyonun diğer yüzünde, hata yapar bir savunma, top kovamayan bir orta alan, topu ezen bir forvet gördük. Hem de beşer dakika ara ile iki farklı tablo çizildi...İyi işleri yapan takımla hataya imza atan ekibin aynı isimlerden oluşması ilginç.Demek ki coşku düşünce, tempo kaybolunca takım ciddiyetten uzaklaşıyor; Şenol Güneş bu handikapa karşı önlemini almalı, uzun maratonda.Ayağımızdaki topu tutamadık, orta alandaki basit top kayıplarıyla kontrayı çok iyi oynayan Letonlara, "Buyur gel.." dedik...Tabi bir de görece  hatalı oyuncu değişiklikleri var. Topu tutan Yusuf, orta alana dinamizm katan Ozan Tufan, orta alınan şef virtüözü Hakan çalhanoğlu  oyundan çıkar mıydı, ya da Umut Meraş çok da alışık olmadığı bölgeye kaydırılır mıydı bunu Şenol Hocaya sormak gerek. Belki 3 maç çok yordu mecburen değişikliğe gitti, belki sakatlık belirdi (Mesela Hakan Çalhanoğlu) bilinmez ama değişiklikler takımın yarısın aldı götürdü. Özellikle Hakan'ın öldürücü paslarını çok aradık...Evet 3-3 bitti maç.En azından yenilmedik, 1 puan bizi liderlikte tuttu.Ama dedik ya kazansaydı bu maçı yarılayacaktık Katar 2022 yolunun yarısını! Okyanusu geçip derede tökezlemek bu olmalı.. cumhuriyet.com.tr

YARIN, günlerden Cumhuriyet Kitap!

YARIN, günlerden Cumhuriyet Kitap! Sayı 1624! YARIN yayınlanacak 1624’üncü sayımızın kapağında; iki cilt olarak yayımlanan Toplu Öyküler’iyle (Delidolu Yayınları); 1940 ve 1950’lerde Amerikan edebiyat dünyasında, hem 1970’te Pulitzer Ödülü’ne değer görüldüğü öyküleri hem romanları hem de özel yaşamıyla isminden çokça söz ettirmiş bir yazar, Jean Stafford yer alıyor. Gökçe Yavaş’ın yazısı... /Archive/2021/3/30/162946410-1624-kitap-kapak-ic.jpg- Sayı 1623! YARIN yayınlanacak 1623’üncü sayımızın kapağında; ülkemizde kısa süre önce iki cilt olarak yayımlanan Toplu Öyküler’iyle (Delidolu Yayınları); 1940 ve 1950’lerde Amerikan edebiyat dünyasında, hem 1970’te Pulitzer Ödülü’ne değer görüldüğü öyküleri hem romanları hem de özel yaşamıyla isminden çokça söz ettirmiş bir yazar, Jean Stafford yer alıyor. Gökçe Yavaş’ın yazısı...- Bu hafta üçüncü sayfamızda; ‘Gülü gül ile tartarlar!’ başlıklı yazısıyla Feridun Andaç yer alıyor. ‘Okuyarak yazmak’a odaklı yazın yolunu imlediği yazısında Andaç; yaşamımızdaki belirsizlikleri, kopuş ve bağlanışları; unutuluşları, sürgünlükleri ve sürüklenişleri bir arada nasıl yaşadığımızı ortaya koyan Kaplıcada Son Yaz üçlemesini paylaşıyor okurlarla.- Rahime Sarıçelik; 2 Nisan 1948’de 2 Nisan 1948’de öldürülen Türk yazınının ustalarından Sabahattin Ali’nin, bugün hâlâ babasının ölüm nedenini ve gerçek mezarını öğrenmek, en azından ondan kalan eşyaları almak için büyük mücadeleler veren kızı Filiz Ali ile yaptığı söyleşiden hareketle, yapıtlarının izinde Sabahattin Ali’yi ve Fransız okurlarla buluşmasını yazıyor.- Alev Coşkun; Taha Akyol’un 100 yıllık Cumhuriyet tarihimizin tartışmalı bir bölümünü kaleme aldığı, 1946-1960 dönemine anayasal sistem sorunu açısından bakarak; Türkiye’nin 1950’de çok partili modele geçtiği fakat “otoriter siyasi kültür” ve “kuvvetler birliği ilkesi” savunuculuğuyla tam demokratik sistemi uygulayamadığını vurguladığı incelemesi, Kuvvetler Ayrılığı Olmayınca - Otoriter Demokrasi: 1946-1960’ı mercek altına alıyor.- Erdal Atabek; bilim insanları Osman Şadi Yenen ve Selim Badur’un editörlüğünde hazırlanan; felsefesi, biyolojisi, sosyolojisi, ekonomisi ve politik etkileriyle ele alınan Pandemi ve Covid 19 (Ayrıntı Yayınları) isimli incelemeyi değerlendiriyor.- Özdemir İnce; Cemil Kılıç’ın, İslam’ın ilk yıllarından beri Müslümanların sürekli gündeminde yer alan anadilde ibadet tartışmasında hareketle, İslam tarihindeki çok köklü bir tartışmayı ele aldığı Türkçe İbadet (Kırmızı Kedi Yayınevi) kitabını inceliyor.- Gamze Akdemir; Murat Ağırel ile Parsel Parsel kitabını konuşuyor.- Nursun Erel, Murat Ağırel'in Parsel Parsel kitabını inceliyor.- Arife Kalender; çağdaş şiirimizde göz imgesinin izini sürüyor.- M. Sadık Aslankara; Bilge Karasu, Faruk Duman, Mucize Özünal’ın yapıtları etrafında, çağdaş masalcının kavramsal bir kuşatmayla gelişen yazınsal anlatı dilini değerlendiriyor.- Y. Bekir Yurdakul; yaşamı anlama, yorumlama yolculuğuna masallarla çıkmayı amaçladığını imlediği Judith Malika Liberman’ın Taş Çorbası’nı merceğe alıyor.- Çağatay Yaşmut; Özlem Ertan’ın, Yunan mitolojisinde ötekileştirilen kadınların hikâyelerinden, İstanbul’un kadim geçmişine kadar uzanan bir yolculuğa çıkardığı, gotik fantastik kadın romanı Dolunay Ayini’ni (Dark İstanbul).- Semrin Şahin; Çiyil Kurtuluş’un ‘Aramızda Bir Bahçe Yakınlığı’ kitabını değerlendiriyor.- Vitrindekiler yeni yetkin kitap önerilerinden bir seçkiyle daha karşınızda.- Mustafa Başaran’ın hazırladığı Bulmaca köşemizde düşün serüveni sürüyor.İyi okumalarEditörden...Unutmayın her gün Cumhuriyet, her Perşembe Cumhuriyet Kitap okunur!Kitap Dergi, YARIN gazeteniz Cumhuriyet’le birlikte… Cumhuriyet Kitap Eki




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter