Beş yıl sonra gelen yönetmelikle yetkili sendikaya da söz hakkı verilmiyor: İşçİnİn adı yok
Hükümet, salgınla birlikte yoğun olarak kullanılan “uzaktan çalışmaya†ilişkin yönetmelik yayımladı. Son karar patronda!
Ä°ktidar, Ä°ÅŸ Yasası’na 2016’da eklenen uzaktan çalışmanın nasıl olacağına iliÅŸkin yönetmeliÄŸi yaklaşık 5 yıl sonra yayımladı. Salgın nedeniyle ÅŸu anda yoÄŸun olarak kullanılan uzaktan çalışma ya da iÅŸyerinde çalışmada son karar iÅŸverene bırakıldı. Uzaktan çalışan işçi yeniden iÅŸyerinde çalışmak isterse iÅŸveren “deÄŸerlendirecekâ€. “Zorlayıcı sebepler†varsa iÅŸyerinde uzaktan çalışmaya geçilebilecek. Bu durumda işçinin talebi ya da onayı aranmayacak. Yönetmelikte işçinin yemek ücreti ve sosyal haklarına dair hiçbir düzenleme yer almadı. Ä°ÅŸyerindeki yetkili sendikaya da söz hakkı verilmedi.  YAZILI SÖZLEÅžMEYönetmeliÄŸe göre uzaktan çalışmaya iliÅŸkin iÅŸ sözleÅŸmeleri yazılı olarak yapılacak. Bu sözleÅŸmede iÅŸin tanımı, yapılma ÅŸekli, süresi ve yeri, ücret ve ücretin ödenmesine iliÅŸkin konular, iÅŸveren tarafından saÄŸlanan iÅŸ araçları, ekipman ve bunların korunmasına iliÅŸkin yükümlülükler, iÅŸverenin işçiyle iletiÅŸim kurması ile genel ve özel çalışma ÅŸartlarına iliÅŸkin hükümler yer alacak. Uzaktan çalışmanın yapılacağı mekân ile ilgili düzenlemeler iÅŸ yapılmaya baÅŸlamadan önce tamamlanacak. Ancak bu düzenlemelerden kaynaklanan maliyetlerin karşılanma usulü, işçi ile iÅŸveren tarafından birlikte belirlenecek. Burada maliyetin iÅŸverene bırakılmaması dikkat çekti. İşçinin mal ve hizmet üretimi için gerekli malzeme ve iÅŸ araçları, sözleÅŸmede aksi kararlaÅŸtırılmamışsa iÅŸveren tarafından saÄŸlanacak. Araçların işçiye teslim edildiÄŸi tarihteki bedelleri listelenecek. İşçinin imzaladığı liste özlük dosyasına konulacak. Uzaktan çalışmanın yapılacağı zaman aralığı ve süresi sözleÅŸmede belirtilecek. Uzaktan çalışmaya geçen işçi, yeniden iÅŸyerinde çalışma talebinde bulunabilecek. Son kararı yine iÅŸveren verecek. Uzaktan çalışmanın mevzuatta belirtilen “zorlayıcı nedenlerle†iÅŸyerinin tamamında veya bir bölümünde uygulanacak olması halinde ise uzaktan çalışmaya geçiÅŸ için işçinin talebi de onayı da aranmayacak. Salgın “zorlayıcı neden†olarak deÄŸerlendiriliyor. Bu nedenle salgın döneminde iÅŸveren isterse uzaktan çalışmaya geçebilecek.SOSYAL HAKLAR DÃœZENLENMEDÄ°- Yönetmelikte yemek ücreti, sosyal haklar konusunda herhangi bir düzenleme yer almadı. Ä°ÅŸ Yasası’nda “Uzaktan çalışmada işçiler, esaslı neden olmadıkça salt iÅŸ sözleÅŸmesinin niteliÄŸinden ötürü emsal işçiye göre farklı iÅŸleme tabi tutulamaz†hükmü yer alıyor. Yasadaki bu hüküm uzaktan çalışmadaki işçinin en önemli güvencelerinden birisi olacak. - Çalışma saatlerinde deÄŸiÅŸiklik yapılabilecek. Fazla çalışma ise iÅŸverenin yazılı talebi, işçinin kabulü ile mevzuat hükümlerine uygun olarak düzenlenecek. Uzaktan çalışmada iletiÅŸimin yöntemi ve zaman aralığı işçi ile iÅŸveren tarafından belirlenecek.- Ä°ÅŸveren, iÅŸ güvenliÄŸi önlemlerini almakla yükümlü tutulacak. - Yönetmelikte hangi iÅŸlerde uzaktan çalışma olamayacağı da belirtildi. Buna göre tehlikeli kimyasal madde ve radyoaktif maddelerle çalışma, bu maddelerin iÅŸlenmesi veya söz konusu maddelerin atıkları ile çalışma, biyolojik etkenlere maruz kalma riski bulunan çalışma iÅŸlemlerini içeren iÅŸlerde uzaktan çalışma yapılamayacak.- Kamu kurum ve kuruluÅŸlarınca hizmet alımı suretiyle yani taÅŸerona gördürülen iÅŸler ile milli güvenlik kapsamındaki iÅŸlerin hangilerinde uzaktan çalışma yapılamayacağı kamu kurum ve kuruluÅŸunca belirlenecek.- Ä°ÅŸ iliÅŸkisi doÄŸrudan uzaktan çalışma sözleÅŸmesi ile kurulabilecek veya halihazırda iÅŸyerinde çalışan işçinin iÅŸ sözleÅŸmesi, işçinin ve iÅŸverenin anlaÅŸması halinde, uzaktan çalışma sözleÅŸmesine dönüştürülebilecek. İşçi yazılı olarak uzaktan çalışma talep edebilecek. Bunu iÅŸverene yazılı olarak bildirecek. Son kararı 30 gün içinde iÅŸveren verecek.Â
Mustafa Çakır
Prens Harry, eşi Meghan ile birlikte Kraliyet Ailesi'ndeki üst düzey görevlerinden ayrıldıktan ve California'ya taşındıktan sonra ailesinin ona mali desteğini kestiğini söylüyor. Peki paraları nereden geliyor?Habere Gitmek için Tıklayın
Ankara'da, çöplükte yanmış köpek ölüsü bulundu
Ankara'da, çöp yığınlarının arasında yanmış halde ölü köpek bulundu. Hayvanı bulan kişi, alanda uzun süredir ateş yakıldığını ve pek çok köpek ölüsünün yok edildiğini iddia etti.
Gölbaşı Sanayi Sitesi'nde geri dönüşüm işi yapan Duran Turan, Gölbaşı Hayvan Barınağı yakınlarındaki çöplükte birkaç gündür yangın çıktığını fark etti. Çöplüğü inceleyen Turan, yerlerde kemikler buldu. Turan, akşam saatlerinde tekrar yanan ateşi fark ederek geldiğinde, çöpün arasında bulunan çukurda, bir köpeğin ölü bedeninin yandığını gördü. Ardından da hayvan hakları savunucularına haber verdi. İhbar üzerine alana polis ekipleri de sevk edildi. Polis ekipleri, alanı koruma altına alarak incelemede bulundu. Yapılan çalışmaların ardından yanmış köpeğin kalıntıları, çöplükten alındı. Ölü köpeğin kim tarafından yakıldığının tespiti için çalışma başlatıldı.'BURADA YAKLAŞIK 30- 40 HAYVAN KEMİĞİ VARDI'Olayı fark eden Duran Turan, yaptığı açıklamada, alanda 2- 3 gündür yangın olduğunu belirterek, "Kepçe geliyor, burada çalışma yapıyor. Dedim, 'ne yapıyorsunuz burada', yangını söndürdüklerini söylediler. O sırada burada hayvan kemikleri vardı. Akşam da yüklemişler götürmüşler. Allah-u Teala buyuruyor ki ayetinde hayvanlar için; 'Onlar benim yer yüzündeki sessiz kullarımdır.' Vatan hainlerinden çok yaşama hakkı bu hayvanlarındır. Mezarlığın orada gömülen köpekleri de ben buldum. Bir haftadır tehdit mesajları, tehdit telefonları alıyorum. Burada yaklaşık 30- 40 hayvan kemiği vardı, birbirine karışmış kemikler kaynamış" ifadelerini kullandı.
DHA
Ronaldo'dan sonra Messi de Åžampiyonlar Ligi'nde yok
Çeyrek final vizesi alan PSG'nin yıldızı Kylian Mbappe, turnuva tarihinde 25 gol barajına en genç yaşta ulaşan oyuncu unvanını Lionel Messi'nin elinden aldı
UEFA Şampiyonlar Ligi'nde Liverpool ile Paris Saint-Germain (PSG), çeyrek finale adlarını yazdıran takımlar oldu.Avrupa futbolunun kulüp düzeyindeki bir numaralı organizasyonunun son 16 turu rövanşı, iki karşılaşmayla devam etti.İlk maçta konuk ettiği Fransa ekibi PSG'ye 4-1 yenilen İspanya temsilcisi Barcelona, rakibine bu kez Parc des Princes Stadı'nda konuk oldu.Karşılaşmaya atak başlayan PSG'de Mauro Icardi, ceza sahası içinde Barcelonalı Clement Lenglet tarafından düşürüldü. Pozisyona, Video Yardımcı Hakem (VAR) tarafından yapılan incelemenin ardından penaltı kararı verildi. Penaltıyı golle sonuçlandıran Kylian Mbappe, 31. dakikada PSG'yi 1-0 öne geçirdi.Çabuk toparlanan Barcelona, Arjantinli yıldızı Lionel Messi'nin 37. dakikada ağları sarsmasıyla skoru 1-1'e getirdi. Barcelona'da Antoine Griezmann'ın ceza sahası içinde düşürülmesiyle hakem, bir kez daha penaltı noktasını gösterdi. Messi'nin 45+3. dakikada kullandığı penaltı vuruşunu, PSG'nin kalecisi Keylor Navas kurtardı ve ilk yarı bu skorla sona erdi.İkinci devrede iki takım da yakaladığı gol fırsatlarını değerlendiremedi ve karşılaşma 1-1 eşitlikle sonuçlandı. Bu sonuçla PSG, turnuvada son 8 takım arasına adını yazdıran taraf oldu. Barcelona, 2006-07 sezonundan itibaren ilk kez turnuvada çeyrek finale kalamayarak, bu alandaki rekorunu sonlandırdı.- Mbappe, Messi'nin rekorunu kırdıBu maçta Şampiyonlar Ligi'ndeki 25'inci golüne imza atan Mbappe, önemli rekorlara imza attı. Fransız forvet, 22 yıl 80 günle turnuvada 25 gol barajına ulaşan en genç oyuncu unvanını Messi'nin (22 yaş, 286 gün) elinden aldı.Bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde Barcelona ağlarını 4. kez sarsan Mbappe, turnuvada İspanyol takımına bir sezonda en çok gol atan oyuncu rekorunun da sahibi oldu.Maçta fileleri havalandıran Messi ise 29 golle turnuvanın son 16 turunda ağları en fazla sarsan oyuncu rekorunu kırdı.LİVERPOOL ZORLANMADIÜlkeler arasındaki yeni tip koronavirüs (Covid-19) kaynaklı seyahat kısıtlamaları nedeniyle Puşkas Stadı'nın ev sahipliği yaptığı diğer mücadelede, İngiltere ekibi Liverpool ile Almanya'nın Leipzig takımı karşılaştı.İlk maçta rakibini deplasmanda 2-0'la geçen Liverpool, ev sahibi statüsünde oynadığı bu karşılaşmayı da aynı skorla kazandı.İlk yarısı golsüz geçen mücadelede İngiltere temsilcisine galibiyeti getiren golleri, 70. dakikada Mısırlı yıldız Muhammed Salah ve 74. dakikada Sadio Mane kaydetti.Liverpool'da milli oyuncu Ozan Kabak, ilk 11'de başladığı karşılaşmada 90 dakika boyunca sahada kaldı.
AA
TBMM Genel Kurulunda 7 uluslararası anlaşma kabul edildi
TBMM Genel Kurulunda, 7 uluslararası anlaşmanın uygun bulunmasına dair kanun teklifi kabul edildi.
Genel Kurulda kabul edilen kanun teklifleri şöyle:"Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) Kültür Enstitüsü Şartının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi.Kör, Görme Engelli veya Başka Bir Nedenle Basılı Materyal Okuma Engelli Kişilerin Yayımlanmış Eserlere Erişiminin Kolaylaştırılmasına Dair Marakeş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi.Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi.Türkiye Cumhuriyeti ve Karadağ Arasında Karadağ Vatandaşlarına Konsolosluk Yardımı Sunulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi.Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Doğu Karayip Devletleri Örgütü Arasında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi.Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayoluyla Uluslararası Yük ve Yolcu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi.Türkiye Cumhuriyeti ve Hırvatistan Cumhuriyeti Arasında Cezai Konularda Karşılıklı Adli Yardımlaşma Anlaşmasının Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi."
AA
‘Doğumun 100’üncü yılında Enver Gökçe Armağan Kitabı’
“Kendini halkına, mücadelesini davasına adayan ÅŸair, susarak anmanın, anarak yaÅŸamanın bileyi taşı oldu hep. Büyük yalnızlığın yaratıcılığında sayısı az da olsa büyük yapıtlar verdi. Mülkiyet hırsını çoktan yenmiÅŸti. Yunus’tan insancılığın Pir Sultan’dan baÅŸkaldırı geleneÄŸinin bireÅŸimi bir kiÅŸilik, insancı bir sosyalist, devrimci bir komünist olarak yaÅŸadı. Hümanizmi insandaki en temel özellik belledi. Bu düşünceyi yalın yaÅŸamının ışıklı öğesi yaptı hep. O, bir örümceÄŸin hücre yalnızlığı... Dil Tarih’te Ruhi Su korosunda bir korist... Sürgünlü iÅŸsizliÄŸinde hapis... Açlıkla ölüm sınavı... Köy günlerinin 9 yaşındaki Enver’i... EÄŸin AÅŸutkalı bir anı... Tabutluklar’ın iÅŸkenceli günleri... Susarak anmanın, anarak yaÅŸamanın bileyi taşı... Pertev Naili Boratav’a ne deÄŸin yakınsa, “Mürettip Hasanâ€a ÅŸiir yazacak kadar ona sahiplenen ÅŸairi okumaya davet...†Ali Ekber AtaÅŸ ile 'DoÄŸumunun Yüzüncü Yılında Enver Gökçe Kitabı’nı konuÅŸtuk.
/Archive/2021/3/10/201844438-ic1.jpgTESCÄ°LLÄ° KOMÃœNÄ°ST ÅžAÄ°R- Ne bir haram yemiÅŸ ne cana kıymıştı Enver Gökçe, Erzincan’ın bir köyünden çıkmış sıradan bir Anadolu çocuÄŸuydu. Neydi onda olup da onca bedel ödemesine yol açacak ama birilerini de alabildiÄŸine korkutan ÅŸey?Sorularını yanıtlamadan, bir geliÅŸmeyi paylaÅŸayım: Enver Gökçe’nin en eski dostu, arkadaşı Ä°lhan BaÅŸgöz, uzun süredir yaÅŸadığı ve kanser tedavisi gördüğü ABD’den Türkiye’ye döndü. Yurt hasretliÄŸini 5 Ocak 2021 sonlandırdı.SaÄŸlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın giriÅŸimleriyle bakanlığın cankurtaran uçağıyla getirilip Ankara Åžehir Hastanesi’ne, tedavisine baÅŸlandı. Ä°lhan BaÅŸgöz’ün Türkiye’ye dönmesinde, baÅŸta DoÄŸan Hızlan, SaÄŸlık Bakanı Fahrettin Koca, Metin Turan ve Umut Özkan’ın çabaları övgüye deÄŸer. Enver Gökçe Dostları Grubu adına teÅŸekkür ediyorum.Soruna gelirsek: Korkulan ÅŸey, Sosyalist devrim. Korkutan asıl sebep, devrim dalgasının dünyayı saracak olmasıydı. Batı emperyalizmi de, Türkiye’nin bu rüzgâra kapılıp Kemalizmin Sosyalizme evrileceÄŸi düşüncesinde haksız da sayılmazdı. Ne ki, hem Lenin’in hem Atatürk’ün erken ölümleri, bütün dengeleri deÄŸiÅŸtirdi.Türkiye’de Kemalist devrim temele inmedi. Acı, ama gerçek bu. Ä°kinci bir yan var ki, daha vahimiydi. TKP hareketinin ÅŸansızlığı ve de hatası, bütünüyle sırtını Sovyetlere yaslamış olmasıydı. Oysa Lenin’in bütün umudu, Sosyalist devrimin yakın bir tarihte Avrupa’da da baÅŸlayacağı yönündeydi.GerçekleÅŸmeyince, Ä°ngiltere ile gizli antlaÅŸmalar devreye sokuldu. Mustafa Suphi ve arkadaÅŸlarının kurban edilmesine ses çıkarılmaması, bu antlaÅŸmaların bir sonucudur. Ve Lenin 1924’te ölünce iktidarı Stalin devralır. Malum, bütün muhaliflerin susturur.Devriminin geleceÄŸi belirsizliÄŸine, Avrupa’da baÅŸ gösteren faÅŸizmin yayılmacı ve yükseliÅŸi, Batı’ya bakışı bütünüyle deÄŸiÅŸtirdi. 1930’larda baÅŸlayıp 40’larda doruÄŸa ulaÅŸan faÅŸizm, emperyalizmin can simidi oldu.1936’da, Separat Kararları alınır. Bu kararın ardından Komintern, 1936-42 arasında TKP Merkez Komitesi’nin Türkiye’deki çalışmaları dondurur. Fakat komünist faaliyetler tamamıyla durmaz. Merkez komite atıldır. Bütün komünist partiler tek merkezden yönetilmektedir.Yani Komintern tarafından. Komintern’de ağırlık Sovyetler olunca, onlar da, Lenin ve Atatürk’le baÅŸlayan süreçteki “karşılıklı dostluk ve güvene dayanan†dış politika gereÄŸi, TKP’nin CHP içine sızarak çalışmaların, bu parti içinde birer militan olarak yürütmeleri istenir.Ne ki, 30’lar ve 40’lar dünyası çok ÅŸeylere gebedir. 1915 ile 30’lu yıllar arasında, hiç olmayanlar gerçekleÅŸti: Çanakkale Zaferi, Sovyet Sosyalist devrimi, Türk Ulusal KurtuluÅŸ Savaşı…Emperyalist Batı’nın, bu iki yenilgisi ve Sosyalist devrimin insanlığa “Bir baÅŸka dünya mümkün†diyen baÅŸarısı, sömürge ekonomisinin çöküşüyle taçlandı adeta. Ne ki, sonraki süreçler beklenmedik geliÅŸmelere gebeydi.Durum, hiç de Lenin ve Mustafa Kemal Atatürk’ün gerçekleÅŸtirdikleri devrimlerinin lehine geliÅŸmedi, geliÅŸmesine, ne ki bir yandan da Sosyalist düşünce baÅŸka coÄŸrafyalarda farklı devrimlerin dalga dalga yayılmasını baÅŸlattı.Bütün bu nedenler düşünülmüş ve daha geliÅŸip serpilmeden büyüyüp dallanıp budaklanmadan başı ezilmeliydi ve öyle oldu. TKP bütün kadrolarıyla ortaya çıkarılıp insanlık dışı uygulamalara maruz kalmalarının da sebebi oldu diyebiliriz./Archive/2021/3/10/201950453-ic2.jpgARKADAÅžIM ÖRÃœMCEK!- “Arkadaşım Örümcek†yazısı bence DoÄŸumunun Yüzüncü Yılında Enver Gökçe Kitabı’nın en ilginç yazılarından biri. Ve inanıyorum ki sadece hapishane ile başı bir biçimde dertte olan insanları deÄŸil, duyarlı herkesi düşünmeye sevk edecek samimi, gerçekçi bir yazı. Enver Gökçe’nin hapishane sürecinden söz eder misiniz?“Arkadaşım örümcek†anısını ben, tam 13 yıl (14. yıla girdik) önce, 2008 Eylül’ünde, Esat Yavuztürk’ten, evinde dinlemiÅŸ ve yazılı olarak da kendisinden almıştım. Hatta öykü bana, kitabın bitimine yakın zamanda aynı adla bir ÅŸiir de yazdırdı.“Arkadaşım Örümcek†yazısı ile ilgili düşüncene katılıyorum. Bence de, Aziz Nesin ve Mehmet Kemal’in 40 yıl önceki yazılarıyla birlikte kitabın en ilginç yazısı. Enver Gökçe gibi davasına baÄŸlı biri için büyük acıları yenebilme nedeni.Biz, ÅŸairleri yapıtlarıyla tanır, öyle biliriz. ÇoÄŸunluk, kiÅŸide hayal kırıklığı yaratan bir durumdur bu. Çok azında, yaÅŸamıyla sanatı, yaÅŸantısıyla yapıtları arasında bir bütünlük var. Gökçe baÅŸka bir örneÄŸi olmayan tek ÅŸair belki de. Kendisi diyor: Nasıl yaşıyorsan/öyle düşünüyorsun demek.Enver Gökçe’yi TKP’yle tanıştıran ve onu partileyen kiÅŸi Åževki AkÅŸit’tir. Türkiye Gençler DerneÄŸi davasıyla ilk tutukluluÄŸunu yaÅŸar. Üç ay Ankara cezaevinde kalır. Asıl felaket ömür boyu hastalığına sebep tutuklama “951 Tevkifatıâ€yla gelir.Sekiz yıl boyunca “DP döneminin yabacı uzmanlar tarafından yönlendirildiÄŸi söylenen ‘Siyasi polis’â€ince izlemeye alınmışlardır. Tutuklanan ilk kiÅŸi de, 25 Ekim 1951’de, Sevim Tarı’dır (Belli).TKP lideri Zeki BaÅŸtımar ile Ä°stanbul’da görüşmesinin ardından yurt dışına çıkmak üzereyken gözaltına alınır. Ardından 200’e yakın kiÅŸi tutuklanır. Amaç, TKP örgütünü bütünüyle çökertmektir. Yakalananları çözüp konuÅŸturmak için Ä°stanbul’da ünlü Sansaryan Han’ında insan olan hiç kimsenin aklına gelmeyecek yöntemlerle en ağır iÅŸkencelerden geçirilirler.Tabutlukları, 1940’larda yayımladığı dergilerde “her ırkın üzerinde bir Türk ırkı†yazar, kafatasçı bu söylemin, ünlenen “müseccel†(tescilli) ırkçısı Reha OÄŸuz Türkkan’ın, “Tabutluktan Gurbete†adlı kitabındaki ÅŸu bölümden okuyalım:“İstanbul emniyet Müdürlüğü'nün, Sansaryan Han'daki eski binasında bulunmaktaydı bu iÅŸkence mekânları. 40-50 cm. uzunluk ve geniÅŸliÄŸinde, iki buçuk metre yükseklikte, penceresiz beton oyuklar oldukları yönünde çeÅŸitli ifadeler vardır dönemin tabutluk sakinlerinin. Tabutluklarda sanıklar bileklerine geçirilen zincirlerle havada sallandırılır ve hemen baÅŸlarının üstündeki ampullerle çok güçlü bir ışığa ve ısıya maruz bırakılırlarmış. (…) …sadece Türkçü-ırkçılar deÄŸil komünist diye nitelenenler ve bazı siyasiler de misafir edilmiÅŸlerdir…â€Ä°ki yıl “Tabutluk†denilen yerlerde tutulmakla bırakılmazlar. Ä°stediklerini alana deÄŸin en ağır iÅŸgenceler iki yıl boyunca sürer. Bununla da bitmez…/Archive/2021/3/10/201927484-ic4.jpg- Kitaptaki yazılarınızdan birinde Enver Gökçe’nin zorlu hapishane sürecindeki en önemli kazanımlarından birinin Fransızcasını geliÅŸtirmesi olduÄŸunu söylüyorsunuz. Bu geliÅŸmenin edebiyatımıza yansımaları neler oldu?Ataol BehramoÄŸlu, Enver Gökçe’nin Pablo Neruda çevirilerini olaÄŸanüstü güzel bulduÄŸunu söylüyor, bu çevirileri Fransızca’dan mı yaptı Enver Gökçe, baÅŸka çevirileri var mıydı?Hapishanede, Fransızcasını geliÅŸtirmesinin en büyük nedeni, dava ve hapishane arkadaşı Orhan Süda’nın çok iyi Fransızca bilmesidir. Süda, Fransızcasını ilerletmesi konusunda onu, çeviri yapacak kadar Fransızcasını geliÅŸtirmesine yardımcı olur.Gökçe’nin çeviri düzeyinde bir dil bilmesi, onun, zaten hazır olduÄŸu özdekçi, evrensel düşünceye ve evrensel ÅŸiirle buluÅŸmasını da saÄŸladı. Bireysel geliÅŸimini ve sanatçı kimliÄŸini oluÅŸturma sürecini, yerelden ulusala, ulusaldan evrensele bir seyirde geliÅŸtirir.Şöyle de demek olanaklı: Arı, çiçek ve bal iliÅŸkisinde nasıl bir diyalektik yaÅŸanıyorsa, Enver Gökçe’nin kiÅŸiliÄŸi, sanatçı ve siyasal kimlikleri de bu diyalektikte bütünlükte seyreder. Çünkü o, dünya ve insanlığın sorunlarını, Marksizmin evrensel ilkelerinde temellendirir. Bu baÄŸlamda, Enver Gökçe en bireysel iletisinde bile, toplumsalın genelini anlatan bir dil yaratmıştır.Sevim Belli’nin Gökçe’nin ÅŸiirine iliÅŸkin ÅŸu deÄŸerlendirmeleri önemli:“Enver’i de Enver yapan, … dünyanın kalburüstü ÅŸiiriyle tanışmış olmasıdır. Anadolu yaÅŸamının bütün ÅŸiirselliÄŸini, ta en eski destanlarından bu yana Anadolu kültürünü içine sindirmiÅŸ olmasıdır; o kültürün günlük alelade deyiÅŸlerini ÅŸiirselliÄŸini kaybettirmeden kendi ÅŸiiri içine oturtabilmiÅŸ olmasıdır.Åžiir diye küçük Anadolu kasabalarını alt alta sıralamak …, sıralamaya ritm ve ÅŸiirsellik katabilmek beceri ister. Ama bu dürtüye ulaÅŸmak da, sevgi ister, bir birlikte yoÄŸrulmak ister. (…) … basitte derini bulmak, öznelde evrensele ulaÅŸmak, derinlemesine özümsenmiÅŸ bir kültür ve doÄŸru kavranmış bir dünya görüşü gerektirir. Ve de bilimsellik…â€Evet, Gökçe Neruda’yı Frasnızcadan çevirdi. Bunun yanında, Mustafa Gökçe adıyla Antil (26.01.1958), Hint (25.01.1958), Çin (10.03.1958), Mısır Masalları (13.03.1959) ve ayrıca Enver Gökçe’nin iki özgün masalı da, Ä°lhan BaÅŸgöz’ün, Ä°lhan DumanoÄŸlu takma adıyla yayımladığı dört masaldan kitabından ikincisi olan ÖksüzoÄŸlan’da, “Usta Nazar†ve “Şehzadeyle Üç Turunçlar†olarak yer alır.Dedekorkut Masalları ile Kelile ve Dimne masallarını da Aydın TataroÄŸlu adıyla yayımlatır. Bu iki kitabı da, Aziz Nesin’in eÅŸi Meral Çelen’in KeloÄŸlan Yayınları’nca yayımlanır./Archive/2021/3/10/202010140-ic3.jpg- Enver Gökçe Dostlar Grubu ve faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiniz?Ankara merkezli oluÅŸturulan Enver Gökçe Dostları Grubu olarak, altı yedi ay öncesinden çalışmalara baÅŸlamıştık zaten. Alınan ilk kararda Enver Gökçe adın bir ÅŸiir ödülü düzenlemek. Ama bu, daha önce Gökçe adına düzenlenenlerin bir tekrarı olmasın istedik.Ödül kurulu oluÅŸturma sürecinde, farklı görüşlerde olanlarla tatlı sert fikir çatışmaları oldu. Bütün olumsuzluklara karşın, oluÅŸturulan Seçici Kurul üyelerinden üç kiÅŸi Ä°bram Erdem, Zeynal Gül ve Ben, 9 Ekim’de çok önemli bir çalışma daha yaptı.39 yıldır sahipsiz bırakılan Enver Gökçe mezarı bulunup, bu üçlü tarafından onarıldı. Çevre düzenlemesi yapıldı, mezar taşında silinen yazıları yeninden yazıldı, tarafımdan. 10 Ekim 2020 tarihinde toplanan Seçici Kurul, “oy çokluÄŸu†ile “2020 Enver Gökçe Toplumcu Gerçekci Åžiir Ödülüâ€, ÅŸair Nihat Behram’a verildi. Aynı toplantıda, daha öncesinden önerisini yaptığım Enver Gökçe büstünün yaptırılması kararı alındı.Ödül töreni, 21 Kasım 2020 tarihinde Çankaya Belediyesi Yılmaz Güney Sahnesi’nde düzenlenen bir törenle, Behram’ın yurt dışında olması nedeniyle onun yerine ödülü, ÅŸair arkadaşı Ahmet Özer aldı.Grup olarak Enver Gökçe adına baÅŸlattığımız bu ve benzeri çalışmalara, önerdiÄŸim Gökçe büstünün, doÄŸumunun 100. Yılı nedeniyle, Gazi üniversitesi Seramik ve Heykel Bölümü Öğretim Görevlisi dostum, HeykeltıraÅŸ Azimet Karaman’a sipariÅŸi verildi. Kasım’da büstün yapımı bitti ve ödül törenine de götürüldü.Bütün bunların yanında en önemlisi de, sizinle konuÅŸtuÄŸumuz bu armaÄŸan kitabı hazırlamak oldu. Unutmadan söyleyim, Enver Gökçe Dostları Grubu’nu kurumsal bir yapıya dönüştürecek hukuki çalışmalara baÅŸlanması oldu. 2020 yılı bitmeden baÅŸlattığımız çalışmayla 2021 yılı içinde “ENVER GÖKÇE DOSTLARI DERNEĞ݆olarak kurumsal bir kimliÄŸe kavuÅŸturmuÅŸ olacağız.Son olarak, pandemi ÅŸartlar olaÄŸanlaÅŸtığında, Haziran 2021 tarihinde dut zamanı EÄŸin’de, Gökçe’nin Çit köyünde ENVER GÖKÇE MÃœZESÄ° VE KÃœLTÃœREVİ’nde olacağız. 22 yıl önce doÄŸduÄŸu evine gidip aldığım ve gözüm gibi baktığım Gökçe’nin ayakkabıları ile büstünü müzeye, olması gereken yere bırakacağız.2020 içinde elini taşın altına koyan Enver Gökçe dostları bu çalışmaları yaptılar. EmeÄŸi geçen bütün dostlarımı selamlıyor, hepsine ayrı ayrı teÅŸekkür ediyorum./Archive/2021/3/10/202028156-ic5.jpg- Bir telefon görüşmemizde Yusuf ile Balaban’ı bulma konusunda ümitsiz olmadığınızı görmüştüm. Ne düşünüyorsunuz, bulabilecek misiniz?Bundan sonraki ömrüm, bu destanı bulmak ve gün yüzüne çıkarmakla geçecek, eÄŸer çok anormal geliÅŸmeler olmaz ise…- Sizi bu kitabı hazırlamaya iten ÅŸeyin vefa olduÄŸunu elbette biliyoruz. Biraz açar mısınız vefayı?Şöyle bir soruyla yanıtı vermeye çalışayım: Hangi birimiz, 61 yıllık bir ömrün 9 yılını çıkarırsak, 52 yılını, gözünü budaktan sakınmadan davasına adayabilir?Öyle sanmıyorum ki, günümüz Türkiye koÅŸullarında, en baÅŸa kendimi koyarak soruyorum bu soruyu ve söylüyorum ki, buradan gereksiz bir tartışma zemini yaratmasınlar. Ellerini taşın altına koysunlar. Çok severiz suları bulandırmayı da, ondan.Åžunu da söyleyim: Evet, geriye dönüp baktığımda yaptığım çalışmalarımla, ben vefalı biriyim. Bu vefaya en çok da Enver Gökçe’nin yakıştığını düşündüğüm için böyle bir çalışmayı, 21 yıl sabredip, doÄŸumunun 100 yılını bekledim. Ä°nsanların farklı düşünce ve inançlarından ötürü ötekileÅŸtirmediÄŸi, sanatın, bilimin, felsefenin kuÅŸatıldığı bir Türkiye’de özlemiyle diyerek, zamanın, emeÄŸin ve güzel soruların için teÅŸekkür ediyorum.DoÄŸumunun Yüzüncü Yılında Enver Gökçe Kitabı / Derleyen: Ali Ekber AtaÅŸ / h2o Kitap / 2021.
Kamil AkdoÄŸan
Feministler: ‘Ar değiliz, zar değiliz, mal değiliz, feministiz!’
İletişim Yayınları’nın 880 sayfalık derlemesi, Feminizm’in günümüze uzanan yolculuğunu olaylar, basılı eserler, gündelik yayınlar, sloganlarla dile getiriyor. Derleme geçmişteki akımları, olayları, Halide Edip’ten Ayşe Arman’a, Şirin Tekeli’den Konca Kuriş’e, Gülten Kışanak’a, Leyla Erbil’e, Tezer Özlü’ye uzanarak tartıştırıyor. Kürdün, Alevinin, Ermeni’nin, Rum’un “kadınlığa†bakışı da seslendiriliyor.
/Archive/2021/3/10/195944012-ic1.jpg“Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce†zincirinin 10. Halkasında “Feminizm†var. Ä°letiÅŸim Yayınları’nın 880 sayfalık kapsamlı derlemesi, Feminist yaklaşımın Osmanlı’dan günümüze uzanan “meÅŸakkatli†yolculuÄŸunu olaylar, basılı eserler, gündelik yayınlar, sloganlar, risalelerle dile getiriyor.Feryal Saygılıgil, “sunuş†yazısında, iki yılı aÅŸkın sürede hazırlanan derlemenin amacını “Bu topraklarda 19. Yüzyıldan itibaren feminizme dair üretilen fikirleri bir araya getirmek†diye özetliyor.Lacivert-mor kapakla raflarda yerini alan derlemede feminist hareketin Türkiye’deki her dönemi, ayrı baÅŸlıkla incelenirken, bir konuk yazar, o dönemin önemli olaylarını ve kadınlarını büyüteç altına alıyor.Önceleri adı henüz konulmamış olan kadın hareketi öylesine geniÅŸ bir yelpazede kayda geçmiÅŸ ki, son iki yüzyılda Türkiye’de düşünce ve yazın dünyasında iz bırakan neredeyse tüm kadınları, yaÅŸama bakış açıları, verdikleri eserler, hatta eleÅŸtirildikleri, lanetlendikleri özellikleri ile okuyup, irdelemek olası.Akımların yanı sıra, Halide Edip Adıvar’dan AyÅŸe Arman’a, Åžirin Tekeli’den Konca Kuriş’e, Gülten Kışanak’a, Leyla Erbil’e, Tezer Özlü’ye, feminizme dair adı geçen kimi ararsanız bulmak mümkün bu sayfalarda. Kürt Kadınının, Alevinin, Ermeni’nin, Rum’un “kadınlık durumuna†bakışı da dile gelmiÅŸ.EZÄ°LDÄ°K...Türkiye’deki kadın hareketinin Osmanlı’ya uzanan geçmiÅŸine ışık tutan derlemede ilk sözler, eÄŸitimci Aziz Haydar’dan (1881-1956):“Evet, ÅŸimdiye kadar ezildik, ezildik, ezildik. EzildiÄŸimizin baÅŸlıca sebebi hep maiÅŸetimizin yalnız erkekler tarafından temin olunmasıdır.â€Peki, Osmanlıda, feminizm sözü henüz dile bile gelmemiÅŸken, kadına iliÅŸkin sorunlar, nasıl, ne zaman ele alınmış? Ä°kinci MeÅŸrûtiyet Döneminin Ä°stanbul’unda, 1911 yılında düzenlenen “Beyaz Konferanslar†bu konuda nasıl başı çekmiÅŸ?Sevdagül Kasap araÅŸtırmış: Her ÅŸey beyaz, beyaz kürsü, beyaz iskemleler, beyaz perdeler, beyaz pencereler, beyaz tavan döşemesi... Herkes beyaz.Konferansın tek konuÅŸmacısı Fatma Nesibe Hanım, beyaz kürsüden kendisini izleyen 300 kadına diyor ki:“Bugün memlekette kaç kadın mektebi mevcut? Ve mevcut olanlar acaba ne kadar muntazam? Hükümete soralım, Maarif (eÄŸitim) bir zakkum çiçeÄŸi midir ki biz koklamaktan men olunuyoruz?â€Rum aydın Kornilia Prevezyotu kadının vesayetten kurtulması gereÄŸine iÅŸaret ederken, Ermeni eÄŸitimci Zabel Asadur (Sibil) önce “acaba kızlar mezun olurken akli kapasitelerini okulda mı bırakıyor?†diye sorup, sonra bu iÅŸleri elinde tutan erkeklere sesleniyor:“Genç kadınları hayatta bir amaç sahibi olmamakla suçlamak yerine, güzellik ve zenginliÄŸin tek hedefleri olduÄŸu yanılsamasını yaratan toplumsal beklentileri ve bu deÄŸerlerle ÅŸekillenen eÄŸitim sistemini deÄŸiÅŸtirmek gerekir.â€Asadur’un bu görüşü hala güncelliÄŸini koruyor sanki, üstelik benzer yaklaşım, feminist hareketin bugüne kadar uzanan farklı dönemlerinde de defalarca vurgulanmış./Archive/2021/3/10/200001355-ic2.jpgÅžEHÄ°DE AÄžLAMAK GÃœNAHTIR!SavaÅŸlarda verilen ÅŸehitler ise feminist olsun olmasın kadının bugün bile süren çilesi... Feminist bakış açısı bu acıya da eÄŸiliyor:Balkan SavaÅŸlarının sürdüğü dönemde, kadın hakları üzerindeki arayış gerilere itilmiÅŸ, kadının en önemli görevi, -erkeÄŸin askere gitmesini teÅŸvik etmek ve askere gidecek erkekleri doÄŸurmak- diye tanımlanmış.Yakup Kadri’nin -Zeynep Kadın- öyküsünden yapılan alıntıda, bir anneye oÄŸlunun cephede öldüğü haberi verildiÄŸinde, annenin aÄŸlamasına muhtar ve imamın sertçe karşı çıktıkları anlatılıyor:“Öyleyse kendini topla, sesini kes! Åžehide aÄŸlamak günahtır, hem Cenab-ı Hak sana ayrıca büyük lütuf etmiÅŸ, bir tanesini aldı, onun yerine diÄŸerini gönderiyor.â€Erkeklerin “bir züppelik alameti†olarak baktıkları kadın hakları, Kemalist ideoloji sayesinde Cumhuriyetin ilk yıllarında kadın haklarını desteklerken, sonra ve hatta kimi kadın romancıların eliyle adeta sınıra dayanmış, ÅŸu ana fikirde buluÅŸulmuÅŸ:“Kadın elbet batılı görünmeli ama erkeÄŸin kontrolünden çıkmamalı, hele ki onu kontrol altına almaya çalışmamalıdır.â€Halide Edip’in gözüyle bu ideal kadın Sinekli Bakkal’da Rabia iken, Tatarcık’ta Lale olmuÅŸ.Türkiye’de kadın hareketinin gündeme geliÅŸindeki öncü isimlerden, sosyolog Åžirin Tekeli’ye (kendi deyimiyle -mahçup feminist-) derlemede özel bir yer açılırken, feminizme yöneliÅŸ öyküsü kendi anlatımıyla kaydedilmiÅŸ:“İşin ucu anneme kadar gider. Annem klasik Kemalist kadınlardan biri, erkek lisesinde felsefe hocası, yabancı dil bilmiyor ama eline geçen bütün kitapları okuyor ve oÄŸlan çocuklarına, kadına saygıyı öğretmeye çalışıyor. Dolayısıyla bana da mesaj verildi. Mutlaka okuyacaksın, meslek sahibi olacaksın... Fransızca öğrendiÄŸimde Simone de Beauvoir’i keÅŸfettim, böylece “İkinci Cins†baÅŸucu kitabım oldu...â€/Archive/2021/3/10/200013496-kapakic3.jpgANNENÄ°ZÄ° SEVÄ°YOR, KARINIZI DÖVÃœYOR MUSUNUZ?Feminizme giden yolun baÅŸlarında Ä°stanbullu kadın tek başına, zamanla Ankara’ya ve Anadolu’ya yayılan harekette,â€PerÅŸembe Grubu†diye anılan, PerÅŸembeleri toplanan kadınlar grubu da devreye giriyor, aynı dönemde yayınlanan dergiler, hatta adını Sümerce’de özgürlük anlamına gelen “Amargiâ€den alan dergi de hareketin duyulmasını, yaygınlaÅŸmasını saÄŸlıyor. O dönemde kullanılan kimi sloganlar ve yürüyüşlerdeki dövizler:“Annenizi seviyor, karınızı dövüyor musunuz?â€, “Erkeklik nedir? Küçülebilen bir ÅŸeydir...â€Bu yolda çalışan grupların yayınladıkları dergiler ve fanzinlere detaylı olarak yer verilirken, kadın hareketinin önde gelen isimlerinden Duygu Asena unutulmamış, yıllarca satış listelerinin ilk sırasında yer alan kitabı, “Kadının Adı Yok†anımsatılarak, “Hayatlar DeÄŸiÅŸtiren Duygu Asena†baÅŸlığıyla özel bir bölümde anılmış...1980 SONRASI KADIN HAREKETÄ°NÄ°N ÅžEKÄ°LLENİŞİİslamcı kadınlar, muhafazakar kadınlar, trans bireyler, lezbiyenler, Kemalist kadınlar, kendi sorunlarına ve birbirlerine nasıl bakmışlar?Özel bölümlerde detaylı olarak incelenen bu baÅŸlıklarda, uzun yıllar Hürriyet gazetesinde kadın sorunlarını sıkça iÅŸleyen AyÅŸe Arman da var. Arman’ın daha çok “aÅŸk, seks, beden ve cinsel haz†odaklı sözleriyle “siyasal islamcı medya tarafında hedef gösteriliÅŸine†vurgu yapılıyor.TECAVÃœZÃœ HAFÄ°FLETEN NEDENFeminist eylemler aracılığı ile yıllardır yaÅŸanan pek çok kadına özgü soruna çözüm bulma serüveni de dile getiriliyor. Kimi süreçler unutulsa da ÅŸu sorular bir zamanlar çok güncelmiÅŸ:Kürtaj yasağı halen de bu konudaki baskıların devam etesine raÄŸmen nasıl aşıldı?Kadın tecavüze uÄŸradığında eÄŸer seks işçisiyse, tecavüzü “hafifletici neden†sayan madde Türk Ceza Yasasından nasıl çıkarıldı?Milli Savunma Bakanlığına alınacak kadın memurlara “bekaret testi yapılması†kimin fikriydi? Bu fikirden nasıl vazgeçildi?ÇocuÄŸun tecavüzcüsüyle evliliÄŸini adeta onaylayan, bir anlamda destekleyen af yasasının o maddesi nasıl kapsamdan çıkarıldı?“Kadının uluorta kahkaha atması yanlıştır†diyen Bülent Arınç’a karşı geliÅŸtirilen “#diren kahkaha†hareketi amacına ulaÅŸtı mı?Televizyon, feminist kadınlara göre neden “kadınları eve hapsetmeye yarayan bir aygıt?â€Transfeminizm adeta yok sayılırken 1991 yılında “bir siyah ruj†sayesinde nasıl gündeme geldi?Türkiye’de “İslami Feminizm†akımı nasıl filizlendi? Hangi kaynaklarla beslendi?Dindar kadınlar feminizmi neden “erkeÄŸe savaÅŸ açmak†diye nitelendiriyor? Feministler, dindarlığı nasıl olup da “geri kalmış yönelim†sınıfına koyuyor?Asla uzlaÅŸamazmış gibi görünen bu uçlarda kadınlar buluÅŸabiliyor mu?/Archive/2021/3/10/195944012-ic1.jpgCAMÄ°DE YERÄ° OLMAYAN KADINLARFeminizmle iliÅŸkisi baÄŸlamında Türkiye’deki islamcı kadın hareketinin irdelendiÄŸi sayfalarda ele alınan ilginç bir baÅŸka baÅŸlık ise, “camide yeri olmayan kadınlar…â€Birkaç yıl önce Fatih Camiinde ibadete giden kadınların “neyi ispatlamaya çalışıyorsunuz?†sözleriyle adeta “kovuldukları†hatırlatılan bu bölümde, 2011 yılında Ä°stanbul’a “Müftü Yardımcısı†olarak atanan ilk kadın, Kadriye Erdemli’nin camilerin kadın bölümlerini güzelleÅŸtirme çabasından söz ediliyor.Erdemli’nin su yüzüne çıkardığı kimi saptamalara göre: Ä°stanbul’daki yaklaşık 3 bini aÅŸkın camide kadınlar adeta yok sayılmış. Kadınlar mahfili olarak çoÄŸunlukla karanlık, rutubetli, soÄŸuk yerler ayrılmış.Kadın mahfillerine kalın perdeler, duvarlar, paravanlar çekilerek, asıl bölümle iliÅŸki kesilmiÅŸ. Ãœstelik camilerin yarısında kadınların abdest alması için yer yok, üçte birinde ise tuvalet bile yok.Son yıllarda kamuoyunun unuttuÄŸu, ne feministlerce benimsenen, ne islamcı kadınlara sıcak gelen, bir kadın, Konca KuriÅŸ de derlemede özel bölümde yer alıyor. YaÅŸamı ve Hizbullah infazına kurban gidiÅŸi detaylarıyla anımsatılıyor.SÄ°YASETTE FEMÄ°NÄ°ST KADINFeminist oluÅŸuma siyaset nasıl bakıyor? Parti program ve tüzüklerinin incelenmesi sonucunda varılan nokta ÅŸu:“AKP programında kadınlar anne ve eÄŸitmen rolüne sokuldukları bir paragraf dışında neredeyse yok. Feminist kadınlar, her partide belli zorluklarla yüzleÅŸmek zorunda kalıyor. HDP’de feminist olmak baltalayıcı bir kimlik olarak deÄŸerlendirilmiyor, CHP’deyse feminist olmak potansiyel bir risk ve bedeli ağır bir etiket...â€MHP’nin feminizm karşısındaki tutumu ise bir karikatürle ifade edilmiÅŸ... (Sayfa 615)Ä°letiÅŸim Yayınları’nın 880 sayfalık, lacivert-mor kapaklı kitabı, belki de feminizmin Türkçe alfabesi diye anılacak.
Nursun Erel
‘Kurtuluşun Lideri ve Gazetecisi’
Cumhuriyet Kitapları tarafından yayımlanan Kurtuluşun Lideri ve Gazetecisi - Mustafa Kemal Atatürk ve Yunus Nadi kitabı; Atatürk’ün basında ilk kez ne zaman yer aldığını belgeleriyle sunarken, Yunus Nadi’nin yaşamı üzerinden Milli Mücadele’de basının önemini ve 28 yıllık Yunus Nadi-Atatürk dostluğunu da ortaya koyuyor.
/Archive/2021/3/10/194628926-ic1.jpgProf. Dr. Mehmet Emin Elmacı’nın kaleme aldığı KurtuluÅŸun Lideri ve Gazetecisi: Mustafa Kemal Atatürk ve Yunus Nadi, ana hatlarıyla iki temel baÄŸlamla geliÅŸiyor: Ä°lki Milli Mücadele’de basının ve gazetecilerin önemi. Ä°kincisi ise, belki de ilk kez bir kitapta bu kadar belirgin bir ÅŸekilde yanıtlanan, “Atatürk basın sahnesine ilk kez ne zaman çıktı†sorusu… Her iki baÄŸlamda da aynı kiÅŸinin ismi yer alıyor; gazeteci Yunus Nadi!Elmacı; Abidin Daver’in, Yunus Nadi’nin vefatı üzerine yazdığı yazıdaki “Atatürk, daha Çanakkale’de, üst üste iki defa Ä°stanbul'u ve vatanı kurtarmadan evvel, Yunus Nadi, onun büyük bir kumandan olduÄŸuna inanmıştı ve ondan çok ÅŸeyler beklediÄŸini her zaman söylerdi†sözündeki “Çanakkale’den evvelâ€in peÅŸine düşüyor. Ve dört yıl süren araÅŸtırmalarının sonunda baÅŸlangıç tarihine ulaşıyor: Mayıs 1911!MUSTAFA KEMAL, BASININ KARÅžISINDAYazar, Mustafa Kemal’in, Yunus Nadi’nin öncülüğünde basın sahnesine çıkmasını üç aÅŸamada belgeliyor: Mustafa Kemal’in ilk kez haberleÅŸtirilmesi (1911), Mustafa Kemal’den ilk kez bahsedilmesi, tanıtılması (1911) ve fotoÄŸraflarının ilk kez yayımlanması (1912).En başından beri Mustafa Kemal’e inanan Yunus Nadi, 1911’in Mayıs ayında Selanik’te yapılan yüzbaşılığa yükselme yemeÄŸini takip edip, Mustafa Kemal’in hemfikir olduÄŸu “Askerin siyasete karışmaması†tezini Rumeli gazetesinin ertesi günkü sayısında haberleÅŸtiriyor. Böylece Mustafa Kemal ilk kez basında kendisine yer buluyor.Burada dikkat çekense, kendisi de Ä°ttihatçı olan Yunus Nadi’nin, Ä°ttihat ve Terakki’de bu konudaki genel eÄŸilimin tam tersi olmasına raÄŸmen bu konudaki cesur tavrı. Mustafa Kemal ile -o dönem pek kabul görmeyen- bu düşüncede aynı yerde durması.Mehmet Emin Elmacı; bir yandan “Mustafa Kemal’in basın süreciâ€nin diÄŸer evrelerini aydınlatırken, öte yandan da Yunus Nadi ile Atatürk’ün iletiÅŸiminin “öncesiâ€ni de ayrıntılarıyla paylaşıyor.Yunus Nadi, Atatürk’ün ölümünün ardından yazdığı yazdığı yazıda, “Kendisini Selanik’te KolaÄŸası Mustafa Kemal olarak bulunduÄŸu 1910 tarihinden beri 28 yıldır hemen büyük fasılasız bir süreklilik ile tanırım.†diyor. Kitapta bu tanışmanın iç yüzü ve nasıl geliÅŸtiÄŸi de kapsamlı bir ÅŸekilde anlatılıyor./Archive/2021/3/10/194641207-kapakic2.jpgYENÄ°GÃœN VE CUMHURÄ°YET!Ä°ncelemenin belirginleÅŸtirdiÄŸi konulardan biri de, Yunus Nadi ve Mustafa Kemal’in temsil ettiÄŸi Milli Mücadele’deki “gazeteci†ve “subayâ€Ä±n yaÅŸamların bu zorlu yolda bütünlenmesi. Kitap, Yunus Nadi’nin yaÅŸamı ve gazetecilik anlayışıyla baÅŸlarken, devamındaki bölümlerde Nadi’nin Mustafa Kemal ile yaptığı 1911-1919 yılları arasındaki basın çalışmaları kronolojik bir sırayla sunuluyor.Yunus Nadi’nin yaÅŸamının anlatıldığı bölümlerde ise Cumhuriyet gazetesi süreci ve aslında “Cumhuriyet gazetesinin öncesi†olan Yenigün gazetesine iliÅŸkin bilgiler yer alıyor. Yanı sıra Yunus Nadi’nin yaÅŸamının azımsanmayacak bir bölümünü kapsayan sürgün cezalarına da dikkat çekiliyor.GEÇMÄ°ÅžTEN GELECEÄžEMehmet Emin Elmacı KurtuluÅŸun Lideri ve Gazetecisi’yle; Yunus Nadi ve Atatürk arasındaki sarsılmaz dostluÄŸu, yol arkadaÅŸlığını anlatırken, Milli Mücadele’nin ve Atatürk’ün yaÅŸamında basının yerine yönelik çok önemli bir açığı kapatıyor. Ve Cumhuriyet’in öncesi, ilanı ve devrimlerin yaÅŸama geçirilmesi aÅŸamalarında büyük sorumluluklar alan, iki Cumhuriyetin harcında da büyük payı olan Yunus Nadi’yi yeni kuÅŸaklara tanıtıyor, geçmiÅŸten geleceÄŸe taşıyor.Uzun yıllar sonra bu kitaba ulaÅŸacak gelecekteki okurlar ve araÅŸtırmacılar, böyle bir kitabın Cumhuriyet düşmanlarının en güçlü oldukları ve alternatif tarih yazmaya çalıştıkları bir dönemde yayıma hazırlanmasındaki “aydın tavrı†da dikkate deÄŸer bulacaklardır.
Çağdaş Bayraktar
‘Anavatan Türkmenistan’
‘Anavatan Türkmenistan’ (İleri Yayınları), Türkiye’nin Türkmenistan’da ilk büyükelçiliğini 1992-95 yılları arasında açan, emekli büyükelçi Selçuk İncesu’nun önemli anısal, belgesel kitabı… Bir başka deyimle tek ciltlik bir ansiklopedi! Ülkemizin Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine açılışındaki ilk hamlesinin, Orta Asya’nın kilidine ilk uzanışımızın hikâyesi. Kitapta anıların yanı sıra Türkiye ile Türkmenistan arasındaki ekonomi, eğitim, kültür, teknik ve insani yardımlar gibi ilişkiler ve antlaşmalar da değerlendiriliyor…
/Archive/2021/3/10/194002226-ic1.jpg‘Anavatan Türkmenistan’ (Ä°leri Yayınları), Türkiye’nin Türkmenistan’da ilk büyükelçiliÄŸini 1992-95 yılları arasında açan, emekli büyükelçi Selçuk Ä°ncesu’nun önemli anısal, belgesel kitabı… Bir baÅŸka deyimle tek ciltlik bir ansiklopedi!Ãœlkemizin Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine açılışındaki ilk hamlesinin, Orta Asya’nın kilidine ilk uzanışımızın hikâyesi. Kitapta anıların yanı sıra Türkiye ile Türkmenistan arasındaki ekonomi, eÄŸitim, kültür, teknik ve insani yardımlar gibi iliÅŸkiler ve antlaÅŸmalar da deÄŸerlendiriliyor…Türkmenistan, Sovyetler BirliÄŸi’nin dağılmasında kurulan bağımsız 15 cumhuriyetten biri olmuÅŸtu. Selçuk Ä°ncesu, Anavatan Türkmenistan - Türkmenistan’ın Ä°lk Büyülelçisinin Anıları isimli kitabına; Anadolu Selçuk BeyliÄŸi ve OÄŸuzlardan hareketle Türkmenlerin kökenlerini ve Türklerin Ä°slamiyet’e geçiÅŸleri ile Türkmenistan’ın kuruÅŸunu irdeleyerek baÅŸlıyor.Ä°lk CumhurbaÅŸkanı Türkmenbaşı Saparmurad Atayeviç Niyazov ile yakın dostluÄŸu olan Ä°ncesu, çok çeÅŸitli anılarına da yer veriyor. Yazar kitabında, Türkmenistan’a özgü çeÅŸitli sanat dalları hakkında bilgi ve gözlemlerini okura aktarıyor.MesleÄŸi açısından Türkmenistan’ın dış iliÅŸkilerini kuÅŸ bakışı irdeleyen Ä°ncesu’nun kitabında, Türkmenler ile Türkler arasındaki iliÅŸkiler ağırlık taşıyor.TÃœRKMENÄ°STAN’I Ä°LK TANIYAN ÃœLKEYÄ°ZAnavatan Türkmenistan’ın en kapsamlı bölümü, Türkiye BüyükelçiliÄŸi’nin baÅŸkent AÅŸkabat’ta kuruluÅŸ öyküsü, ayrıntılı biçimde çeÅŸitli anılarla renklendiriliyor. Bu arada, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden sınıf arkadaşı olan eÅŸi Yıldız Ä°ncesu’nun katkıları da dikkati çekiyor.Türkiye, 1991’de Türkmenistan’ı tanıyan ilk ülke olmakla kalmadı, 1994’te AÅŸkabat’ta, Selçuk Ä°ncesu’nun açtığı büyükelçilik de ülkede ilk diplomatik temsilcilik oldu.Kitabın en dikkati çeken belgesel nitelikli ve anılarla desteklenen bölümünde, Türkiye-Türkmenistan arasındaki ekonomi, eÄŸitim, kültür, teknik ve insani yardımlar gibi iliÅŸkiler ve antlaÅŸmalar deÄŸerlendiriliyor…Türkiye’nin CumhurbaÅŸkanları Turgut Özal, Süleyman Demirel’in Türkmenistan ziyaretlerinde yaÅŸanan olumlu geliÅŸmeler, anılarla beslenerek anlatılıyor.CEMAAT’E KARÅžI BÄ°R DON KÄ°ÅžOT!Daha önce BaÅŸbakan yardımcılığı ve DışiÅŸleri Bakanlığı yapan “rejimin 2. adamı†olarak tanımlanan Boris Åžihmuradov’un, BaÅŸkan Niyazov’a suikast giriÅŸimine katılan ve Türkiye’ye iade edilen 6 Türk’ün, “Devlet Güvenlik Mahkemesinde müebbet hapse çarptırıldıkları†da anımsatılıyor.Fethullahçıların sıfırdan baÅŸlayarak açtıkları 14 “Cemaat lisesi†konusunda Ä°ncesu, “UÄŸraşım Don KiÅŸot’un yel deÄŸirmenlerine karşı savaÅŸa benziyordu.†diye yazıyor! Bu liseler “İstenmeyen faaliyetlerde bulundukları†gerekçesiyle 2011’de kapatılmışlardı.SBF’den sınıf arkadaşı emekli büyükelçi Ömer Ersun kitaba ÅŸu notu düşmüş:“Elinizdeki kitap Türkiye’nin ilk Türkmenistan Büyükelçisinin anıları olmaktan çok fazlası… Aslında ülkemizin Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine açılışındaki ilk hamlesinin, Orta Asya’nın kilidine ilk uzanışımızın hikâyesi…â€216 sayfalık kitapta, belgesel nitelikte fotoÄŸraflar da yer alıyor.
Özgen Acar
Ãœtopik, bilimsel sosyalizm!
İnsanlık Deneyi (Doğan Kitap), yapay zekânın geleceğine yönelik türevlerinden çok farklı bir bakış açısı sunan ve sürpriz sonuyla da soluk soluğa okunan distopik bir roman. Bir grup çocuğun arkadaşlık, dostluk romanından ütopya düşlerini yaşama geçirmeye çalışan bilim insanlarının çalışmalarına ustaca dönüşüyor.
/Archive/2021/3/10/193120169-ic1.jpgDaha önce Giddar ve BeÅŸlerin Çağı ile Maderzad Palas kitaplarıyla fantastik edebiyat alanında kendini kanıtlayan ErbuÄŸ Kaya, Ä°nsanlık Deneyi ile ütopik bir dünya düşünü ve bu düşün distopyaya dönüşüm sürecini gösteriyor.Ä°nsanlık Deneyi, Bekir Petridis’in bilinmeyen bir gelecekte sahildeki kulübesinde açılıyor. Kitap, Yeoson Åžirketler Grubu biliÅŸim bölümüne baÄŸlı bir profesör olan Bekir’in, kulübesine giren tabancalı adama, ‘Kodu sana vereceÄŸim. Önce hikâyemi dinleyeceksin. BaÅŸka ÅŸartım yok’ demesiyle baÅŸlıyor.Ailesiyle birlikte kaldıkları sitede, her çocuk gibi sanal gerçeklik oyunları paneli, tablet bilgisayar ve cep telefonuyla çevrelenmiÅŸken tanıştığı Haluk’la her ÅŸeyin deÄŸiÅŸtiÄŸini söylüyor anlatıcı. Çocuklara özgü oyunlar oynayıp bilgisayarların sanal gerçekliÄŸinden çıktıklarında yaÅŸamlarının daha güzel olduÄŸunu vurguluyor.Ve arkadaÅŸ gruplarına önce Hülya ardından da Cengiz ve Ebru’nun katılmasıyla ‘X-Band’ adı verdikleri gruplarının tamamlandığından bahsediyor.UÇURTMA KADAR ÖZGÃœR!Sitenin korunaklı yaÅŸamında bağışıklık sistemleri yükseltilmiÅŸ çocuklar olduklarını söyleyen anlatıcı; sitenin arazisinde buldukları eski bir otobüste oyunlarını oynayıp özgür olduklarını düşünürlerken, tüm maceralarının aileleri tarafından izlendiÄŸinin sonradan farkına vardıklarını söyleyerek devam ediyor: “Aslında, en fazla bir uçurtma kadar özgürmüşüz.â€Derken yazar ErbuÄŸ Kaya, ev iÅŸlerinden müzik grubunda solistliÄŸe kadar gelecekte her alanda ‘robotumsu’ların kullanıldığı dünyanın çözümlemesine giriÅŸiyor. Bekir’in ileride yaÅŸama geçireceÄŸi yapay zekâ ‘Havva’da yakaladığı baÅŸarıyı sunuyor.Kaya, site duvarlarının dışında totaliter bir rejime doÄŸru ilerleyen yeryüzünün sinyallerini de veriyor romanında. Meselâ bağışıklık sistemleri güçlendirilen zenginler daha uzun yaÅŸama ÅŸansını bulurken, duvarların arkasında yoksulların böyle bir ÅŸansı olmuyor./Archive/2021/3/10/193127778-kapakic2.jpgHAVVA VE GELECEKYazar, Bekir’in dilinden dünyanın nasıl bir yer olacağına iliÅŸkin öngörüsünü ise ÅŸu sözlerle dile getiriyor: “Evet. Havva daha güzel bir yaÅŸamın ilk adımı olacak. Bir gün gelecek, tüm iÅŸleri, ürettiÄŸimiz yapay zekâlı robotlara teslim edeceÄŸiz. Ä°nsan sadece bilim ve sanatla ilgilenecek. Bunları ekmek parası için deÄŸil, entelektüel beynini geliÅŸtirmek amacıyla yapacak. Çünkü para kavramı olmayacak… Evet, Havva ütopik bilimsel-sosyalizmin ilk adımı olacakâ€.Ä°nsanlık Deneyi, bir grup çocuÄŸun arkadaÅŸlık, dostluk romanından ütopya düşlerini yaÅŸama geçirmeye çalışan bilim insanlarının çalışmalarına ustaca dönüşüyor. Ãœtopya bilimkurguya göz kırparken, kendini distopyada buluyor. Kaya, son sayfaya kadar okurun merakını diri tutmayı baÅŸarıyor.Bekir’in rakı masası kurup anlattığı hikâyeyi dinleyen tabancalı adama kodu söylediÄŸinde ise bir düşten uyanan okur kitabın baÅŸlığının ne anlama geldiÄŸini ancak çözebiliyor. Türevlerinden farklı bir bakış açısı ile sürpriz bir sona sahip Ä°nsanlık Deneyi, soluk soluÄŸa okunan bir distopik bir roman.
AvÅŸar Ãœlgen