Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Monday, 02.24.2025, 12:38 AM (GMT)

İzmir'de jandarmadan 'kumar' operasyonu: 2,5 milyon TL ceza kesildi

İzmir'de jandarmadan 'kumar' operasyonu: 2,5 milyon TL ceza kesildi İzmir'de, jandarma ekiplerince 8 farklı adrese düzenlenen eş zamanlı kumar operasyonunda suçüstü yakalanan yaklaşık 350 kişiye toplam 2 milyon 646 bin 421 TL para cezası kesildi. Kumar oynattığı belirlenen 7 kişi ise gözaltına alınıp, ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. Öte yandan, depodan kumarhaneye dönüştürülen adresteki bir panoda 'İçerisi şampiyonlar ligi, pırlantacılar, galericiler. İzmir'in tüm elit insanları burada' yazdığı görüldü.İzmir İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, koronavirüs tedbirleri kapsamında alınan sokağa çıkma kısıtlamasını ihlal eden ve kentin farklı noktalarında kumar oynatan adreslere operasyon düzenledi. İşletmeciliğini B.K., A.Ç., P.Ç., İ.Ö., N.A., O.G. ve O.Ü.'nün yaptığı adreslere eş zamanlı düzenlenen operasyonda, Bornova ilçesinde bulunan Geri Kazanımcılar Sanayi Sitesi'nde bir depoda 52 kişiye sokağa çıkma kısıtlamasını ihlal, kumar oynama ve kapalı alanda sigara içmekten dolayı cezai işlem uygulandı."İÇERİSİ ŞAMPİYONLAR LİGİ"Öte yandan, depodan kumarhaneye dönüştürülen adreste bir pano dikkat çekti. Panoda 'İçerisi şampiyonlar ligi, pırlantacılar, galericiler. İzmir'in tüm elit insanları burada' yazdığı görüldü. Jandarma ekiplerinin depoda yaptığı incelemede, kumar oynayan kişilerin baskın anında kaçabilmesi için bir içecek dolabının arkasında gizli kapı bulundu. Operasyonlarını sürdüren jandarma ekipleri, bu kez Bornova ilçesi Eğridere Mahallesi'nde bulunan bir mekanı bastı. İçeride kumar oynayan 98 kişi suçüstü yakalandı. 98 şüpheliye idari para cezası uygulanırken, şüphelilerin baskın anında pencereden kaçmaya çalıştığı görüldü. 4 KATLI BİNADA KUMAR PARTİSİ Jandarma ekiplerinin geniş çaplı sürdürdüğü operasyonlar kapsamında, Gökdere Mahallesi'nde 4 katlı bir binanın kumar oynandığı bilgisi alındı. Komandolar eşliğinde düzenlenen operasyonda, içeride bulunan 100 kişi yakalanırken, şüphelilere idari para cezası kesildi. Operasyonlarda kumar oynarken suçüstü yakalanan 276 kişiye 368 bin 736 lira, kapalı alanda tütün mamulleri tüketen 333 kişiye 67 bin 932 lira, sosyal mesafe kuralını ihlal eden 275 kişiye 1 milyon 231 bin 495 lira, sokağa çıkma yasağını ihlal eden 275 kişiye 953 bin 975 lira, kapalı olması gereken işletmeleri açık bulunduran 7 kişiye 24 bin 283 lira olmak üzere toplamda 2 milyon 646 bin 421 TL idari para cezası uygulandığı öğrenildi.İŞLETMECİLER SERBESTOperasyonda gözaltına alınan 7 işletmecinin, ifadelerinin ardından serbes bırakıldığı öğrenildi. Ayrıca, kumar oyarken yakalanan M.K.'nın yapılan kimlik sorgusunda, 'uyuşturucu ticareti yapmak' suçundan arama kaydının olduğu tespit edildi. Öte yandan, kumarhanelere yapılan baskınlarda kumar oynamakta kullanılan materyaller ele geçirildi. DHA

Çin, uzaya 'uzaktan algılama uyduları' gönderdi

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Çin, uzaya 'uzaktan algılama uyduları' gönderdi Çin, "Yaogan-31" serisi 3 uzaktan algılama uydusunu uzaya gönderdi. Xinhua ajansının haberine göre, 3 "Yaogan-31" uydusundan oluşan ve bu serideki 2'inci grup olduğu belirtilen uydular, ülkenin Gansu eyaletindeki Ciuçüen Uydu Fırlatma Merkezinden Long March (Uzun Yürüyüş) 4C roketiyle uzaya gönderildi.Fırlatma işleminin ardından uydular, önceden planlanan yörüngelerine girdi. Söz konusu uydular, elektromanyetik çevre gözlem ve bazı teknolojilerin testi için kullanılacak. Fırlatma, Uzun Yürüyüş serisi roketlerin 359'uncu misyonu oldu.Çin, ilk Yaogan-31 uydu grubunu 2018’de uzaya göndermişti. AA

Yemek, siyaset ve simgesellik! Taner Timur'un yazısı...

Yemek, siyaset ve simgesellik! Taner Timur'un yazısı... Daha önce “Anadolu’nun kutsal dörtlüsü” dediği ekmek, peynir, zeytin ve yoğurt hakkında öğretici eserler veren toplum bilimci Artun Ünsal son kitabında da bizlere tarih boyunca “İktidarların Sofrası”nı anlatıyor. Bu kapsamlı eserde Ünsal, Antik uygarlıklar, Eski Yunan, Roma ve Orta Asya Türk-Moğol sofraları gibi “her biri ayrı bir kitap konusu olacak” alanlarda uzun bir gezintiden sonra, daha yakın tarihimize, Osmanlı toplumuna eğiliyor. /Archive/2021/1/30/002504537-ic1.jpg İktidarların Sofrası isimli kitabında “Yemek sadece yemek değildir” diyor Artun Ünsal; zaten kitabının alt-başlığı da “yemek, siyaset ve simgesellik”. Bu üçlüde, “simgesellik”, yemek ile siyaset arasında bağlantı kuran bir işlev yükleniyor ve bu işlev de görkemli ziyafetlerle iktidarın “haşmet”ini sergilemek; davetlilerde katılım duygusu yaratarak meşruiyet sağlamak ve teşrifat kurallarıyla da davetlilerin statüsünü bildiren “sosyal mesaj”lar oluşturmak gibi şekiller alıyor.Eski uygarlıklarda ilk iktidar ziyafetleri Tanrılara adanan “kurban”lar şeklindeydi. İlahi güçlerin himayesine sığınan ve iktidarlarını bu güçlere dayanarak meşrulaştıran hükümdarlar bu ihsana bir de karşılık vermek zorundaydılar. Ayrıca sel, fırtına, kıtlık gibi doğal afetlere karşı dilekler de “kurban verme” şeklini alıyordu.Eski Çin, Hint, Fenike, Mezopotamya, Roma hükümdarlarının hepsi tanrılara kurban verdiler. Aralarındaki fark sadece kurbanın niteliği ve ritüel şekliyle ilgiliydi. Bu genel tabloda tutsaklar, uşaklar, köleler kurban edildiği gibi, eşler ve çocuklar bile kurban edilebiliyordu.‘ROMA TANRILARI HİÇ AÇ KALMADI!’Tanrılara kurban ritüeli Batı uygarlığına temel teşkil eden Roma’nın tüm dönemlerinde (krallık, cumhuriyet, İmparatorluk) korundu ve Ünsal’ın deyimiyle “Roma tanrıları hiç aç kalmadılar!”. Eski Yunan’da “yurttaş ziyafetleri” ise, bir yandan site mensuplarında “barbarlar”a karşı birlik duygusu yaratırken öte yandan da tebaanın kontrolünü kolaylaştırıyordu.Eski Türklerde “yemek, siyaset ve simgesellik” ilişkisinin ilk ifadesini, Türkler henüz Müslümanlığa geçmemişken, Uygurca kayda alınan “Oğuz Destanı”nda buluyoruz. Bu destandan, Kağan’ın boylara “toy” adı verilen şölenler verdiğini ve bu vesileyle de halka “benim ağzıma bakıp durmanızdır dileğim!” mesajı ilettiğini öğreniyoruz. Ayrıca kağanlar her yıl bir kez de saraylarını halka yağmalattırıyor ve -ertesi yıl hızla yeniden oluşturacakları- servetlerini halkla “paylaşmaktan” kaçınmıyorlardı./Archive/2021/1/30/002519224-ic2.jpg‘YE KÜRKÜM YE!Osmanlı tarihinde de “iktidar sofraları”, daima “Ye kürküm, ye!” teşrifatına uygun oldular. Saray ve köşklerde verilen saltanat sofralarına, bunları konaklarında taklide çalışan paşa ve bey ziyafetleri eşlik ediyordu. Saray ve elçi sofralarının yanı sıra, meydan ve çayırlarda halk şölenleri de düzenleniyor ve bunlar için en uygun vesileler de düğün ve sünnetler oluyordu. Ne var ki muktedirlerin bu alışverişte aldığı hediyeler genellikle değer olarak ziyafet harcamalarını aşıyordu.İlk Osmanlı sultanları sofralarını yakınlarıyla paylaşıyordu. Oysa İstanbul’un fethinden sonra bu adet, unvanlarından biri de “Kayser-i Rum” olan Fatih Sultan Mehmet’le değişti ve sultanlar yemeklerini “inzivayı şahane” içinde yemeye başladılar.‘BİRİ YER BİRİ BAKAR, KIYAMET ONDAN KOPAR!’Osmanlı Devleti’nde “iktidar sofraları”, devletin Batı etkisine girmesiyle değişmeye başladı. Bunun ilk işaretlerini Lale Devri’nde görüyoruz. Sultan III. Ahmed’in, oğullarının sünnet düğününü Ok Meydanı’nda on beş günlük bir şölene dönüştürmesi, adeta Batı’ya “bakın, biz gücümüzden bir şey kaybetmedik!’” mesajı gibiydi.Bu gibi müsrif gösteriler Damat İbrahim Paşa’nın öncülüğünde tüm yönetici zümreye yayıldı ve sonunda da, dönem - “biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar” - bir yeniçeri ayaklanmasıyla sona erdi.Osmanlılarda asıl dönüşüm 19. yüzyılda yaşandı ve “iktidarların sofrası” asıl bu dönemde köklü bir değişikliğe uğradı. Batı kolonyalizmi bölüp paylaşamadığı Osmanlı Devleti’ni yarı sömürge statüsüne sokmuş, ziyafet ve şölenler de bu bağlamda şekillenmeye başlamıştı. Ünsal bu dönüşümü “yeni saraylar, yeni mobilyalar, yeni mutfaklar” başlığı altında inceliyor./Archive/2021/1/30/002538334-ic3.jpgOSMANLININ HAŞMETLİ ÇÖKÜŞÜ!Aslında “haşmetli” Osmanlının çöküşü de “haşmetli” olmuştu. Bu dönemde sedirlerin yerini kanepe ve koltuklar, şamdanların yerini kristal avizeler, sinilerin yerini de oymalı masalar ve zengin mönüler alıyordu. Yine de bu “modernleşme” hareketinde bazı eksikler vardı.Emperyal ziyafetlere yabancı sefirler eşleriyle katılırken, Osmanlı haremi mahremiyetini korumakta ısrarlıydı. Bir eksik de yemek aletleriydi. Yüzyılın ortalarına doğru yabancı elçi tabaklarına altın, gümüş çatal ve kaşıklar eklenirken Osmanlı ricali elle yemeğe devam ettiler.Oysa sultanlar da aynı dönemde “şahane inziva”ya son veriyor, “görünmeye” başlıyorlardı. Bu alanda Sultan Aziz öncü olmuş, Göksü Kasrı’nda Galler Prensi Edward’ı ağırlamıştı (Mayıs 1862). Örneği, sofrasında iki kez (1889, 1898) Alman İmparatorunu ağırlayan Abdülhamid döneminde de izlendi. II. Wilhelm, Osmanlı sarayında son yemeğini de 15 Ekim 1917’de, Dolmabahçe’de, Sultan Reşad’la birlikte yiyecek ve kısa bir süre sonra da birlikte tarihe karışacaklardır. EKMEK KAVGASI!Bir Osmanlı özdeyişi “Şalvarı şaltak Osmanlı; eğeri kaltak Osmanlı; ekende yok, biçende yok; yemede ortak Osmanlı” der. Ünsal, bizlere sunduğu tarih “ziyafet”inde, aslında bu sözün tüm “iktidar sofralarını” özetlediğini anlatıyor ve çağdaş dünyada da neo-liberal politikaların, “ucuz emek” arayışı içinde yabancı düşmanlığı yaparak “ekmek kavgası”nı körüklediğini söylüyor.Eser, “Dünya ölçeğinde kitlesel açlık ve işsizlik sorunları hala sürüp giderken, yemeğin içerdiği bu simgeselliğin bizlere gerçek bir hümanizmi de işaret ettiğini varsayabiliriz” sözleriyle bitiyor. Sanırım kendisinden “muktedirlerin sofrası”ndan sonra bir de “yoksulların sofrası”nı anlatmasını bekleyemeyiz; çünkü bu sofralarda anlatılacak pek de bir şey bulunmuyor!İktidarların Sofrası - Yemek, Siyaset ve Simgesellik/ Artun Ünsal / Everest Yayınları / 832 s. / 2020. Taner Timur

‘Omuz omuza savaştık!’

‘Omuz omuza savaştık!’ Gönen’de neler yaşadılar? Nasıl öğretmen oldular? Nasıl Gazili oldular? TÖS’ün kuruluşu, Fakir Baykurt’un Genel Başkanlığı, cezaevi günleri, TÖB-DER’in kuruluşu, Baykurt’un Almanya yılları, Özkan’ın yayıncılık yılları... Fakir - Refet Kitabı; öğretmen olmayı, devrimci mücadelenin dinamiklerini ortaya koyan iki Gönen Köy Enstitülünün birlikteliği kitabı. /Archive/2021/1/30/002057166-kapakic.jpg1944’TE BAŞLAYAN YOLDAŞLIK- Söyleşimize kadim dostunuz Fakir Baykurt’la omuz omuza mücadele sürecinizi konuşmadan önce ilk nerede tanıştığınızı sorarak başlayalım isterim.Fakir ile 1944 ilkbaharında Gönen Köy Enstitüsü’nde tanıştım. Enstitülerde uygulanan laik, demokratik, katılımcı, karma, üretim için eğitim dizgesi bize birlikte çalışmayı, örgütlenmeyi ve yaşama müdahaleyi öğretti. Enstitüyü bitirip köy öğretmenliği görevine başladık. Bir süre çalıştıktan sonra çember daraldı. Köyde çalışma koşulları zorlaştı. Yoksulların üniversitesi Gazi Eğitim Enstitüsü’nde , edebiyat bölümünde okuduk. Omuz omuza örgütlü, birlikte savaşım bu noktada başladı.- Fakir Baykurt’un kimliğini, yeteneklerini, yaşamındaki önemli anları, o kırılma noktalarını hangi başat anlarla sunuyorsunuz?Fakir, ağzı laf yapan, eli kalem tutan, tanınmış, yaratıcı, cesur, çalışkan bir kişilikti. Yazarlığını aksatır düşüncesiyle TÖS Genel Başkanlığı’nı üstlenmek istemedi. Çevresinin ısrarlarına dayanamayıp “Eh!” dedi. Sıfırdan başladı. Ekibiyle çok önemli işler başardı. Yürüyüşler, mitingler yaptı. TÖS Gazetesi ve kitapçıklar yayınladı. Devrimci Eğitim Şurası’nı gerçekleştirdi. 1969 Aralık ayında dört günlük eğitim boykotunu gerçekleştirdi./Archive/2021/1/30/002146634-ic2.jpgKÖY ENSTİTÜLERİ- Kitabınızda da önemle vurguladığınız Köy Enstitüleri’nin yakın tarihimizdeki yadsınamaz etkisini burada da yorumlar mısınız? Ve bu yolda Fakir Baykurt’la birlikte verdiğiniz mücadeleyi, yaşama geçirdiğiniz eylemleri anlatır mısınız?Köy Enstitüleri Cumhuriyet Eğitim tarihinin en değerli uygulamasıdır. İlköğretimin gerçekleştirilmesinde önemli kazanımlar sağlamıştır. 1935’te 380.000 olan ilkokul öğrencisi sayısı 1946-47 yılında 1.360.000’e ulaştı. Bu sürede 9000 eğitmen, 2800 sağlıkçı, 17.000 kadar köy öğretmeni yetişti. Günümüz koşullarında köy enstitüleri yeniden açılamaz; uygulanan eğitim ilkeleri günümüz okullarında uygulanabilir. Köy Enstitüsü konusunun ülke gündeminde kalıyor olması, verilen mücadelenin haklılığının kanıtıdır. Dönemin iktidarı, köy enstitülerinin ilerici özünü, demokratik niteliklerini yok etti. İşe, üretime dayalı eğitimi, öğretmen ve öğrencilerin demokratik iş bölümünü ortadan kaldırdı. Enstitüleri klasik öğretmen okullarına çevirdi.- Son olarak tanıklıkların yanı sıra mektuplaşmaların da kitapta önemli bir yeri var. Hangi aralıklarda hangi bağlamlarda yazıldıklarından bahseder misiniz?Fakir’in bana yazdığı mektupların koruyabildiklerim kadarı kitapta yer aldı. Bunların kimi el yazısıyla, kimileri de örgüt antetli kağıtlara daktiloyla yazılmıştır. Bu sonuncular görev bildirimi ve talimat niteliğindedir! Mektuplar dünya ve ülke yazınında yer alan önemli bir türdür. Benim Fakir’e yazdıklarım da Fakir’in belgeliğindedir. Onlara ulaşmak çok çok zor.Fakir ve Refet Kitabı / Refet Özkan / Ege Reklam Basım Sanatları / 272 s. / 2020. Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap Eki

Yaratıcıortaklık!

Yaratıcı ortaklık! Yazar Edward Ashford Lee, Platon’un felsefesine kadar geri gidiyor, teknolojinin insanlar tarafından keşfedilen ‘Platonik idealler’den oluştuğu düşüncesi ile yaratıcı bir süreç olduğu düşüncesini karşı karşıya getiriyor. /Archive/2021/1/30/001751512-ic.jpgGerçekte nedir teknoloji? Zaten var olan şeylerin keşfedilmesinden ibaret midir, yoksa buluşlar mı var eder onu? Ne yöne doğru ve nasıl bir hızla ilerliyor? Mevcut hızıyla zaman içinde insana üstün gelebilir mi? Dijital Ruh, bu sorular etrafında inşa ediliyor.Yazar Edward Ashford Lee, Platon’un felsefesine kadar geri gidiyor, teknolojinin insanlar tarafından keşfedilen ‘Platonik idealler’den oluştuğu düşüncesi ile yaratıcı bir süreç olduğu düşüncesini karşı karşıya getiriyor.Daha sonra insanlar ve makineler arasında aslında bir rekabet olmadığını, evrim sürecinden birlikte geçtiklerini iddia ediyor.Bir yin ve yang dengesiyle teknoloji tarihinin en alt basamağından en üst basamağına tırmanarak okura bir teknoloji felsefesi açımlıyor.Dijital Ruh - İnsan ve Teknoloji Arasındaki Yaratıcı Ortaklık / Edward Ashford Lee / Çevirenler: Avni Uysal, Gizem Uysal / Koç Üniversitesi Yayınları (KÜY) / 392 s. Cumhuriyet Kitap Eki

Çehov ve sayfiye!

Çehov ve sayfiye! ‘Sayfiyede’, Çehov’un ahlaki yargılara varmaktan kaçınarak, nesnel ve sevecen tavrını koruyarak, bazen de sadece susarak kaleme aldığı; karakterlerinin ruh durumlarını titizlikle çizdiği, hepsinde başka bir hayatı mercek altına aldığı otuz dört öyküden oluşuyor. ‘Sayfiyede, keskin bir hiciv, hüzünlü bir gerçekçilikle örülü, tam bir Çehov klasiği. /Archive/2021/1/30/001230008-ic.jpgEdebiyatın farklı alanlarında başarılı yapıtlara imza atan Anton Çehov aynı zamanda modern öykünün yaratıcılarından biri olarak kabul edilir.Çarlık Rusya’sının çökmekte olduğu 19. yüzyıl sonlarını, modernleşme sürecinin toplumsal sınıflar ve kuşaklar arasındaki uçurumu iyice derinleştirdiği, aristokrasinin çöktüğü bu dönüşüm ve belirsizlik dönemine kimi zaman keskin bir hiciv kimi zamansa hüzünlü bir gerçekçilikle yaklaşır.Bu yeni düzene ayak uyduramayan insanların dokunaklı, yalın gerçekliğini görür.‘Sayfiyede’, Çehov’un ahlaki yargılara varmaktan kaçınarak, nesnel ve sevecen tavrını koruyarak, bazen de sadece susarak kaleme aldığı; karakterlerinin ruh durumlarını titizlikle çizdiği, hepsinde başka bir hayatı mercek altına aldığı otuz dört öyküden oluşuyor.‘Sayfiyede, keskin bir hiciv, hüzünlü bir gerçekçilikle örülü, tam bir Çehov klasiği.Sayfiyede / Anton Çehov / Çeviren: Zeki Baştımar / Can Yayınları / 440 s. Cumhuriyet Kitap Eki

KılıçDeniz, Didim'de OSB ve‘Kültür BalıkçılığıTesisi’kuracağıiddialarınıyalanladı

Kılıç Deniz, Didim'de OSB ve ‘Kültür Balıkçılığı Tesisi’ kuracağı iddialarını yalanladı Didim ilçesinde Taşburun mevkisi açıklarında ‘Kültür Balıkçılığı Tesisleri Projesi’ yürüttüğü iddiasıyla doğaya ve yerel balıkçılığı zarar vereceği belirtilen Kılıç Deniz Aş, suçlamaları yalanladı. Şirketten yapılan açıklamada, "Tuzburgazı Su Ürünleri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Karabaş, olmayan bir proje üzerinden kuruluşumuzu yerel balıkçılığa ve doğaya zarar vermekle suçlamaktadır. Bu asılsız suçlamaları kesinlikle kabul etmiyoruz" denildi. Aydın'ın Didim ilçesinde Taşburun mevkisi açıklarında ‘Kültür Balıkçılığı Tesisleri Projesi’ yürüttüğü iddiasıyla Doğanbey-Tuzburgazı Su Ürünleri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Karabaş'ın "Bu işin arkasında da Kılıç Holding var. Daha önce Su Ürünleri Organize Sanayi Bölgesi kurmaya kalkıştılar ve bu girişim yöremizde yaşayanların direnç göstermeleri nedeniyle engellendi. OSB olmayınca bu bölgede ‘Kültür Balıkçılığı Tesisleri Projesi’ hazırlayarak balık çiftliği kurma planını devreye soktular." iddalarıyla suçladığı Kılıç Deniz A.Ş., yaptığı açıklamada iddaları yalanladı. Şirketten yapılan açıklamada, "Kılıç Deniz olarak Didim – Taşburun Balıkçı Barınağı açıklarında yer alan Aydın 1 No’lu Potansiyel Yetiştiricilik alanında üç adet tesisimiz bulunmaktadır. 2011 yılından bu yana faaliyet gösteren tesislerimizin karaya uzaklığı 3250 metredir ve Tarım Ve Orman Bakanlığı tarafından belirlenen kıyıya uzaklık alt limiti olan 1110 metrenin üzerindedir. Bu tesisler bölgedeki Akbük koyu içerisinde faaliyetteyken 2004 yılında ilgili bakanlık tarafından Didim Taşburun açıklarındaki 1 ve 3 nolu potansiyel üretim alanlarına taşınması kararlaştırılmış, bir çok prosedür ve engel aşılarak ancak üç tanesi 1 nolu bölgeye 2011 yılında kurulabilmiştir. 3 nolu potansiyel alan ise yine benzer çevrelerin açmış olduğu davaların sektör lehine sonuçlanması neticesinde nihayet ÇED aşamasına gelebilmiştir." denildi.'TESİS KURMA PLANI KESİNLİKLE YOKTUR'Tuzburgazı Su Ürünleri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Karabaş’ın Karina Dalyanı bölgesine Kılıç Deniz’in balık çiftlikleri kuracağı açıklamasının doğru olamdığı ifade edilen şirket açıklamasında, "Kuruluşumuzun Aydın 1 No’lu Potansiyel Yetiştiricilik alanındaki mevcut üç tesis dışında bölgede herhangi bir tesis kurma planı kesinlikle yoktur. 24 Aralık 2020 tarihlerinde yapılan Halkın Bilgilendirme Toplantısı Aydın 1 numaralı üretim alanında bulunan üç tesisimizin kapasitesiyle Aydın 3 No.lu alandaki henüz faal olmayan üç tesisimizin kapasitesinin birleştirilmesi ve yalnızca 1 nolu alanda faaliyetini sürdürmesiyle alakalıdır. Toplantı mevzuat gereği  Çevresel Etki Değerlendirme çalışmasının bir parçası olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri tarafından organize edilmiştir. Taner Karabaş, olmayan bir proje üzerinden kuruluşumuzu yerel balıkçılığa ve doğaya zarar vermekle suçlamaktadır. Bu asılsız suçlamaları kesinlikle kabul etmiyoruz ve kendisine göndereceğimiz ihtarnamede bunları ayrıca belirteceğiz." ifaderi kullandıldı.Şirketten yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:  Diğer taraftan, Taner Karabaş, Kılıç Deniz’i bölgede Su Ürünleri Organize Sanayi Bölgesi kurma girişiminden dolayı suçlamaktadır. Hatta bu işin arkasında Kılıç Holding var diyerek kuruluşumuzu sanki illegal işlerin içerisindeymiş algısı yaratarak olmayan bir girişime ekstra bir antipati ekleyerek  kuruluşumuza karşı kamuoyu oluşturmaya çalışmaktadır. Bu iddia da tamamen asılsızdır. Böyle bir OSB’nin kurulmasını desteklemek veya kurulursa içerisinde yer almak gibi bir projemiz hiçbir zaman olmamıştır.Yine sayın Taner Karabaş ve arkadaşlarının iddia ettiği gibi balık üretim çiftliklerinin doğal balık popülasyonunu azaltması veya avcılığa engel teşkil etmesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Halihazırda balık çiftliklerinin faaliyette olduğu örneğin Güllük körfezinde tam aksine balık popülasyonunun arttığı bu sayede olta balıkçılığı turizmi diye yeni bir iş kolunun geliştiği açıkça görülmektedir. Kaldı ki şirketimize ait balık çiftlikleri her iki köyden 10 km den daha uzak deniz alanında Karina Dalyanına da 13 km den daha uzak alanda bulunmaktadır.Son dönemlerde bu ve benzeri asılsız ve kasıtlı yayınlarla sektörümüz karalanma gayreti ile karşı karşıyadır. Şunu özellikle belirtmek isteriz ki sektörünün Akdeniz’deki lideri olan Kılıç Deniz AŞ 2020 yılında 200 Milyon USD’a yaklaşan ihracatıyla Türkiye’nin en önde gelen hayvansal ürün ihracatçısı, Akdeniz balıklarında Dünya’nın en büyük üreticisidir. Kılıç Deniz 60’dan fazla ülkeye balık servis ederken ürünlerin kalitesinden çevre etkilerine kadar her alanda sorumluluklarının bilincinde hareket etmekte ve tüm aktiviteleri yerel otoriteler ile uluslararası denetim şirketleri tarafından düzenli olarak denetlenmektedir. İZMİR / Cumhuriyet

Haftanın güncelçocuk kitapları...

Haftanın güncel çocuk kitapları... Haftanın güncel çocuk kitaplarından bir seçki… Kendine Ait Bir Oda (Serena Ballista-Chiara Carrer), Kullanılmış Şakalar ya da Zebra’nın Matematiği (Gideon Samson), Çayırın En Tuhaf Yuvası (Ahmet Büke, Vaghar Aghaei), Kedi Bakıcısı (Mehtap Temiz). /Archive/2021/1/30/000923477-ic1.jpgKendine Ait Bir Oda / Serena Ballista-Chiara Carrer / Çev.: Bahar Ulukan / Çınar Yayınları / 32 s. / 5+ / 2020.Yazarlarla örümcekler, nasıl da birbirine benzer işler yapıyorlar. Hem de benzer biçimde... Örümceğin örgüsü örümcek ağı, yazarınki öykü. Ve ikisi de sessizlikte çalışmayı seviyor. Örümcek odanın bir köşesinde, yazar da öyle. Bu kısacık öyküde, üçüncü bir kişi daha var: öykünün okuru! Üçü birbirinin yerine geçebilir. Küçükken bütün günlerinin masallar uydurarak geçiren ünlü yazar Virginia Woolf gibi, okur da kendine ait bir odada öyküler yazabilir. Kendimize ait bir oda aslında kendimizi gerçekleştirdiğimiz özgür ve özerk tutumumuzla mutlu olacağımız bir dünyadır da./Archive/2021/1/30/000940196-ic2.jpgKullanılmış Şakalar ya da Zebra’nın Matematiği / Gideon Samson / Resimleyen: Joren Joshua / Türkçeleştiren: Mustafa Özen / Kırmızı Kedi Çocuk / 110 s. / 8+ / 2020.Sınıfınıza yeni katılan arkadaşınız bir zebra olsa... İyi, bütçenize uygun, pahalı, gösterişli hatta kullanılmış şakalar satın alabileceğiniz dükkânlar bulabilseniz... İki artı ikinin beş ettiğini bir gün herkes, öğretmeniniz de doğru bulsa... Yaşadığınız kentte ağlama yasağı kararı alınsa hem de oylamayla... Doğum günü armağanı olarak bir arkadaşınız, kendisine bir aslan almanızı istese...Hayatın değişmezmiş gibi duran, zaman zaman hepimizi sıkboğaz eden kurallarına derinden karşı çıkan olağanüstü resimleriyle de elinizden bırakamayacağınız bir gülmece ya da absürt bir komedi... Ayırdığınız zamana değecek./Archive/2021/1/30/000958399-ic3.jpgÇayırın En Tuhaf Yuvası / Ahmet Büke, Vaghar Aghaei / Can Çocuk Yayınları / 40 s. / 5+ / 2020.Serçe, kırlangıç ve guguk kuşu aynı yuvada! Size de olacak şeymiş gibi gelmedi, değil mi? Serçe, yuvasını kurmakla uğraşırken karşıki dala tünemiş bir kırlangıç, gün boyu onu izler. Meraklanır serçe: “Sen neden yapmıyorsun yuvanı?” Kırlangıç unutmuştur yuva yapmayı. Serçe, birlikte çalışmayı önerir ama kırlangıç, uçmayı da unutmuştur!.. Yuvasını, yiyeceğini de paylaşır serçe kırlangıçla. Sonra bir gün yuvada bir yumurta bulurlar. Kuluçkaya yatmayı nöbetleşe yaparlar. Her varlığın, her insanın biricikliği ne güzeldir! En iyi anlaştıklarımız bize en çok benzeyenler midir? Her şeyiyle bir benzerimiz nasıl geliştirir bizi, kendini?/Archive/2021/1/30/001021789-ic4.jpgKedi Bakıcısı / Mehtap Temiz / Resimleyen: M. Ahmet Demir / Parmakçocuk Yayınları / 24 s. / 3+ / 2020.Kedileri sever misiniz? Ben bayılırım. En çok sevdiğim günde, yok yaş günümde değil, Kediler Günü’nde mahallenin güpgüzel ve sevilgen kedileri yolumu bambaşka bir merakla ve heyecanla gözlerler sanki. Annem de sever kedileri. Ama evde istemez, isteyemez çünkü hapşuruklu annem. Kedilere yemek yollar benimle. Bir de selam... Suları var mı, bakmamı ister. Duman en yaramazları, alır annemin selamını. Temizi kirlisi, akı karası, küçüğü büyüğü, yaramazı uslusu, genci yaşlısı, sağlamı sakatlanmışı... Dünyanın bütün kedilerinin bakıcısıdır o. Mehtap Temiz’in akıcı dilini M. Ahmet Demir’in resimleri bütünlüyor. Emek Yurdakul / Cumhuriyet Kitap Eki

En iyisi arkadaşgölgesi

En iyisi arkadaş gölgesi Düşlerimiz nerede başlar, hayat nasıl dokunup da hatırlatır kendini... Sınırsız çocuk hayallerimiz dile gelir de çoğalır mı düşlerimizde? Büyüdükçe hafızası zayıflar, küçülür mü düşleri insanın?.. Hayatımızdan hızla çıkan oyun alanları; evlere, odalara hapsolan günlerimiz, yitip giden oyunlar, dostluklar, arkadaşlıklar... Okurunu maceradan maceraya sürüklerken her geçen gün daha çok hapsolduğumuz “yeni” yaşama anlayışımıza derin bir eleştiri getiriyor Altay Öktem. /Archive/2021/1/30/000600433-ic1.jpgAltay Öktem’le tanışıklığımız epeyce eskiye gider. Belki İstanbul’un şiir sokaklarından biri, belki şenlikli bir kasaba ya da şiirden bir kır yorgunluğu. Sonra bir gün merhabalarımız da buluştu bir mekânda.Aklımda onun, “önce yüzünü yakıştır bana sonra sus / icadiye ilkokulu nerden bilsin sevmeyi / bahçesinde çocuk sevinçleri gömülü” dizeleri, Kadıköy’deyim. Nezih Kitabevi’nin vitrinlerinde dolaşırken el etti bana Çalılar Diyarı. İki yıl olmuş mu? O, neredeyse üç yıl!Dilinden eksik etmediği, yazdığı her satırda, dizede, tümcede alttan alta kendini duyumsatan ya da benim bulup çıkardığım muziplik düştü aklıma... bir de çocuklar için bu ilk kitabın sesini merak edişim duruyor yanı başımda. Kitabın kapağını açmadan “çalı”nın çağırdığı yere yöneldim. Rahatlıktı, kolaylıktı, yarenlikti, sımsıcaklıktı, koruluktu, kırda çelikçomaktı, çocukluktu, Anadolu’ydu benim için çalı ve çok daha fazlasıydı.BU GEÇİT BAŞKA GEÇİT“Eğer bir insan yaşadığından kuşku duyuyorsa, hiç kimse onun gerçekten yaşadığını kanıtlayamaz.” Çalılar Diyarı’na açılan pencerede böyle sesleniyordu Çağıl. Sihriâlem Geçitleri’ne hoş gelmiştim.Çağıl mı? Dizinin başkahramanı. Kitap okumayı seven, sihirli kitaplara bayılan, meraklı, atılgan, şaşırtıcı düşünce ve yargılarıyla Berk’i ürküten, korkutan bir çocuk.Çağıl’ın kedisi Kar’la arasını bir türlü düzeltemeyen, konuşmalarından korkuya kapılsa da Çağıl’ın arkadaşlığını hiçbir şeye değişmeyen Berk, ne kadar karar alsa da kendini her an başka bir maceranın içinde bulacaktır.Daha ilk tümcesiyle elimden tutan Çalılar Diyarı’nı kitabevinde bitirdiğimin farkına Altay’ın sesiyle vardım: “Sihriâlem Geçitleri 1, dediğine göre, devamı da yazıldı mı?”Düşmüş Çağıl’la Berk’in peşine, onlar istedikçe varmış arkası. Kral Kılıçbalığı’nın Kayıp Adası için çok bekletmemişti okurunu Altay Öktem. Dizinin üçüncü kitabı Gölgeler Diyarı da şu dünyada “ben ne dersem o olur” diyen salgın günlerinde çıkıp geldi. Benim Sihriâlem Geçitleri’den söz etmem için de bugünü beklemem gerekiyormuş.Yumuşak dokunuşlar ve lekelerin yardımıyla var ettiği resim ve vinyetlerle seriye renk katan Elif Deneç’e de el sağlıklığı dileklerimi şuracığa iliştirip seride olup bitenlere kısaca göz atalım./Archive/2021/1/30/000610714-ic2.jpgBİR DAYANIŞMA ÖYKÜSÜKasabada bazı çocuklar, Çağıl’ın kardeşi de aralarında, ansızın ortadan kaybolmuştur. Berk ne kadar korksa, istemese de merakına, arkadaşıyla birlikte olma heyecanına yenik düşer. Çağıl onu, kasabanın dışındaki çalı eve götürür. Çok geçmeden de kendilerini görkemli çalı şatosu, çalı insanlarıyla gizemli bir yerde, Garigya’da bulurlar.Berk, çevresine hayranlıkla bakarken Çağıl’ın, “Kitaplarda her şey mümkündür.” dediğini anımsar. “Kitaplarda olan her şey gerçek hayatta da var.” Altın sarısı bir güneşin aydınlattığı şatoya doğru yürürlerken bir anda kargalar kaplar gökyüzünü, sonra o kertenkeleden de iri sürüngen çıkar karşılarına.Garigya’nın gizi nedir? Kaybolan çocuklar, nerededir? İki arkadaşı çok güzel karşılayan Çalılar Diyarı Garigya’nın kralı 1. Ligustrum ve kraliçe Eskalonya, Çağıl’la ne zaman ve nasıl tanışmıştır?.. Zamanında ve cesaretle verdikleri kararlarla Garigya’da düştükleri zor durumdan kurtulan Çağıl ve Berk, geride olağanüstü bir arkadaşlık ve dayanışma öyküsü bırakacaklardır. Okula gitmediği üstelik ortalarda da görünmediği için ona çok kızan Berk’in annesi, olup biteni öğrenince oğlunu sevgiyle kucaklayacaktır./Archive/2021/1/30/000627323-kapak.jpgKAYIP ADANIN KRALIBerk, Çalılar Diyarı’ndan bir daha asla söz edilmesini istemese de Çağıl, “İnsan yaşadıklarının toplamıdır.” diyerek yine o ince düşüncesini ortaya koyar. Çağıl’a göre, Çalılar Diyarı’na gidişlerini yapmadıkları bir yolculuk gibi düşünmeleri doğru değildir.Çağıl’ın bakışıyla hiç de dağınık olmayan odasında bunları konuşurlarken raftan bir kılıçbalığı heykeli düşer yere. Kayıp Ada’nın kralının heykelidir bu. Kitabı da uzatır Çağıl. Berk ikirciklenir. Yine bir tuhaflık sezmiştir ama meraklanmıştır da. Bir de tebeşir uzatırken uyarır Berk’i: “Yatağının çevresini bu tebeşirle çiz. Kitabı da çizginin dışında bir yere koy.”Berk, kitabı okurken uyuyup kalınca kendini Çağıl’la birlikte Kayıp Ada’da bulur. Balığı olmayan balıkçı, müşterisi olmayan garson, oyun arkadaşı olmayan çocuk ve halkı olmayan kral kılıçbalığı...Kahramanlarımızın Kayıp Ada’yı keşfe çıktıklarında ansızın yükselen sular ve tepeden tırnağa silahlı, adanın kadim düşmanı Karkorsan ve çetesiyle mücadelesini; balıkçı, garson ve çocuğun yaşadıklarını hiç düşmeyen bir tempoyla izlerken kendimizi zamanda bir yolculuğun ortasında buluruz.DERSİMİZ GÖLGEÇağıl’la çıktığı gizemli yolculuklardan yorulan Berk, yeni bir macerayı kaldıramayacak haldedir. “Fen demek disiplin demektir!” diyen, sınıfa kendinden sonra geleni derse almayan fen bilgisi öğretmeni günün konusunun “Gölgeler” olduğunu söyler. Gölge oluşumunu açıklar ne ki sınıf iş birliği yapıp dersi kaynatınca işleyemediği yarı gölge konusunu da ödev olarak verir.Çağıl’a göre de her şeyin ağacın, insanın, arabanın... bir gölgesi vardır. Ve bunlara da gölge ağaç, gölge insan, gölge araba... denir. Elbette gölgelerin de bir diyarı vardır. Berk, arkadaşının söylediklerine bir anlam vermeye çalışırken Çağıl bir adım daha atar: “Gölgemiz bizim diğer yanımızdır, karanlık yanımızı yansıtır.”Kahramanlarımızın kendilerini; Gölge Bandosu, Çöl Gölgesi Bölgesi, Sihirli Gölgeler Sirki’yle Kagenokuni’de bulmaları çok sürmez.Sihriâlem Geçitleri 1-2-3 (Çalılar Diyarı / 283 s. / 2018. Kral Kılıçbalığı / 78 s. / 2019. Gölgeler Diyarı / 104 s. / 2020.) / Altay Öktem / Can Çocuk Yayınları / 12+. Y. Bekir Yurdakul / Cumhuriyet Kitap Eki

Xiaomi duyurdu: 'Dünyanın en hızlıkablosuzşarj teknolojisi'

Xiaomi duyurdu: 'Dünyanın en hızlı kablosuz şarj teknolojisi' Xiaomi, elektronik cihazları tamamen temassız ve en hızlı şekilde şarj edebilecek olan yeni teknolojik aleti dünya kamuoyuyla paylaştı. Xiaomi, elektronik cihazları birkaç metre yarıçaplık bir mesafe içinde şarj edebilen bir kablosuz şarj sistemi olan "Mi Air Charge Technology"yi kamuoyuna duyurdu.Mevcut kablosuz şarj yöntemlerinde önde gelen Mi Air Charge Teknolojisi, kullanıcıların elektronik cihazlarını herhangi bir kablo veya kablosuz şarj standları olmadan uzaktan şarj etmelerini sağlıyor. Şirketin resmi internet sitesinde yayımlandığı açıklamasında, "Bugün, gerçek bir kablosuz şarj çağına giriyoruz.Xiaomi’nin uzaktan şarjının temel teknolojisi alan konumlandırma ve enerji iletiminde yatıyor. Xiaomi’nin kendi geliştirdiği yalıtılmış şarj cihazında, akıllı telefonun yerini doğru bir şekilde tespit edebilen yerleşik beş fazlı girişim antenleri bulunuyor. 144 antenden oluşan bir faz kontrol dizisi, milimetre genişliğindeki dalgaları ışın oluşturma yoluyla doğrudan telefona iletiyor" ifadeleri kullanıldı./Archive/2021/1/29/155131937-xiaomi.jpgŞirket yeni teknolojisini sosyal medydadan duyurduğu açıklamasında "Bu bir bilim kurgu değil, teknoloji" notunu düştü. It's not science fiction, it's technology. Find out more about Mi Air Charge Technology, our self-developed remote charging technology here. #InnovationForEveryone— Xiaomi (@Xiaomi) January 29, 2021 cumhuriyet.com.tr

Kendilerine mobbing uygulandığınısöylen işçilerden işbırakma eylemi

Kendilerine mobbing uygulandığını söylen işçilerden iş bırakma eylemi Kocaeli’nin Çayırova ilçesinde bulunan bir fabrikada işçiler kendilerine mobbing uygulandığı gerekçesiyle iş bırakma eylemi yaptı. Kocaeli’nin Çayırova ilçesinde bulunan Amana Foods Gıda Ürünleri isimli fabrikada çalışan emekçiler, mobbing uygulandığı gerekçesiyle iş bıraktı. İddiaya göre fabrikada çalışan işçiler, Koop-İş sendikasına üye oldukları için kendilerine mobbing uygulandığını, bu yüzden fabrikada çalışan bir kişinin işten atıldığını söyleyerek eylem yaptı. Topluca işyerinin bahçesine çıkan işçiler, iş bırakma eylemi yaparak durumu protesto etti. İşçiler, oturma eyleminin yanında sloganlar atarak da tepkilerini gösterdi. Herhangi bir taşkınlık olma ihtimaline karşı yetkililerin ihbarı üzerine adrese güvenlik amacıyla polis ekipleri de sevk edildi.FABRİKA YETKİLİLERİ İDDİALARI YALANLADIÖte yandan fabrika yetkilileri, yapılan eylemin sendikayla bir alakası olmadığını söyleyerek işçilerin iddialarını yalanladı. Yetkililer, işçinin başka bir sebeple çıkarıldığını, fabrikanın sendikayla herhangi bir sıkıntısının olmadığını ifade etti. cumhuriyet.com.tr

DSÖekibi Covid-19'un kökenini araştırmak için Vuhan'da

DSÖ ekibi Covid-19'un kökenini araştırmak için Vuhan'da Yeni tip koronavirüsün (Covid-19) kökenlerini araştırmak üzere salgının ortaya çıktığı Çin'in Vuhan kentine giden Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) heyeti çalışmalarına başladı. Yerel medyadaki haberlere göre heyet, sahadaki ilk incelemesi için, salgının ilk günlerinde hastaların tedavi edildiği Hubey Çin ve Batı Tıbbı Bütünleşik Bölge Hastanesini ziyaret etti.Heyet, ziyaret öncesinde Liang Vannian başkanlığıdaki Ulusal Sağlık Komisyonu heyetiyle bir araya geldi.DSÖ uzmanları, ilerleyen günlerde ilk vakaların ortaya çıktığı Huanan Deniz Ürünleri Gıda Pazarı ile Covid-19 salgını öncesinde koronavirüsler üzerine çalışmaların yapıldığı Vuhan Viroloji Enstitüsünde incelemeler yapmayı planlıyor.ABD, Avustralya, Almanya, Japonya, İngiltere, Rusya, Hollanda, Katar ve Vietnam'dan uzman ve araştırmacılardan oluşan heyet, 14 Ocak'ta özel uçakla kente gelmişti.Kente vardıktan sonra 14 günlük karantinaya alınan heyet, bu süreçte Çinli yetkililerle çevrim içi toplantılarla bilgi alışverişinde bulunmuştu.DSÖ heyeti, ilk olarak ocak başında Çin'e gitmiş ancak Pekin yönetiminin geçerli vizeler alınmadığı uyarısını yapmasının ardından geri dönmek zorunda kalmıştı.COVİD-19 İLK KEZ VUHAN'DAKİ GIDA PAZARINDA GÖRÜLMÜŞTÜDünya, Covid-19 salgınından ilk kez, Çin'in, 31 Aralık 2019'da Hubey eyaletine bağlı Vuhan kentinde "kaynağı bilinmeyen gizemli solunum yolu hastalığı"nın ortaya çıktığını DSÖ'ye bildirmesiyle haberdar olmuştu. Hastalık, ilk kez Vuhan kentindeki deniz ürünleri gıda pazarını ziyaret eden kişilerde görülmüş, sebebi anlaşılamayan "solunum rahatsızlığı" şikayetiyle 17 Kasım'da ilk hasta hastaneye başvurmuştu.Akciğer iltihaplanmasına yol açan hastalığa yarasalarda bulunan bir beta koronavirüsün mutasyona uğramış hali olduğu tahmin edilen, daha önce bilinmeyen türdeki bir koronavirüsün sebep olduğu anlaşılmıştı.ÇİN, SORUŞTURMA ÇAĞRILARINI GERİ ÇEVİRMİŞTİÇin, daha önce, ABD yönetiminin virüsün kökenine dair soruşturma başlatılmasına dair talebini reddetmiş, Avustralya hükümetinin Nisan 2020'de DSÖ'ye uluslararası soruşturma çağrısı yapması üzerine bu ülkeye de ihracat kısıtlamaları getirmişti. AA




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter