Tunç Soyer, tarımda dışa bağımlılığı sona erdirecek modeli tanıttı
“Başkaldırıyoruz... Yerli ve milli üretim bugün başlıyor†diyen Soyer, “sözde değil, özde milli üretim yapacaklarını†açıkladı.
Ä°zmir BüyükÅŸehir Belediye BaÅŸkanı Tunç Soyer, Seferihisar Belediye BaÅŸkanlığı’ndan bu yana sürdürdüğü, “BaÅŸka bir tarım mümkün†felsefesine dayalı Ä°zmir’in “yeni tarım ekonomisi†modelini açıkladı.Soyer, “Yerli ve milli üretim bugün baÅŸlıyor†dedi. ÖdemiÅŸ Belediyesi Kültür Merkezi’nde düzenlediÄŸi toplantıda gazetecilerle bir araya gelen Tunç Soyer, Ä°zmir tarımında Türkiye’de bugüne kadar uygulanan tarım politikasından ayıran iki temel farkın olduÄŸunu vurgulayarak “İzmir tarımı, ekonomik deÄŸeri yüksek ve suyu az tüketen stratejik ürünleri destekleyerek tarımsal sulamada harcanan suyu yüzde elli oranında azaltmayı hedefliyor. Kuraklığa karşı çiftçimizi ve ÅŸehrimizdeki milyonları koruyor, içme suyu kaynaklarımızı teminat altına alıyor. Yeni politikamızın ikinci farkı ise yoksullukla mücadele hedefi. Ä°zmir tarımı, tohum aÅŸamasından baÅŸlayıp son tüketiciye uzanan tüm süreçleri kapsıyor. Satış ve pazarlamayı en baÅŸtan planlayarak ürünlerimizin katma deÄŸerini büyütüyor, yoksullukla mücadele ediyor ve refahı artırıyoruz†dedi.Tarım ürünlerine katma deÄŸer kazandırmak istediklerini anlatan Soyer, ÅŸunları kaydetti: “LojistiÄŸi, paketlenmesi, ürünlerin iÅŸlenmesi, markalaÅŸması, tanıtılması, satışı, pazarlanması, ihracatı, araÅŸtırma, geliÅŸtirme ve eÄŸitim faaliyetleri, sertifikasyon süreçleri ve ürün planlaması ile bir bütün. Bunu böyle görmemizin sebebi, çiftçimizin doÄŸduÄŸu yerde doymasını saÄŸlamak. Biliyoruz ki dökme ürün anlayışıyla bu deÄŸirmen dönmez.†İzmir’in iklimi, doÄŸası ve toprağına uygun bir stratejik ürünleri tespit ettiklerini kaydeden Tunç Soyer, “Bunlar arasında küçükbaÅŸ süt ve et ürünleri, zeytin ve zeytinyağı, hububat, baklagiller ve son olarak üzüm yer alıyor. Bu ürünleri tercih etmemizin temel nedeni, çiftçiye en çok para kazandıracak üretim biçimleri olmaları†ifadelerini kullandı.DEV FABRÄ°KA KURUYORUZÄ°kinci aÅŸamasının Tarımsal Hizmetler Dairesi aracılığıyla yürütülen tarımsal destek çalışmaları olduÄŸunu, bu kapsamda kooperatifler aracılığıyla yüksek miktarlarda ürün alarak ve bu ürünleri yurttaÅŸlara ulaÅŸtırdıklarını anlatan Soyer, “2021 ve 2022 döneminde toplam 338 milyon 600 bin TL’lik alım yapacağız. Böylece belediyemizin köylümüze yapacağı maddi destek neredeyse üç dört kat artacak†diye konuÅŸtu. Stratejilerinin 3 aÅŸmasının lojistik, iÅŸleme ve markalaÅŸma çalışmaları olduÄŸunu anlatan Tunç Soyer, ürünlerin üreticilerden alınması, iÅŸlenmesi, paketlenmesi ve satılacak hale getirilmesini belediye ÅŸirketi Baysan’ın üstlendiÄŸini söyledi.Soyer, “Baysan, özel sektörün risk almadığı veya küçük üreticinin yatırım yapamayacağı konularda, bu yatırımı gerçekleÅŸtirerek Ä°zmir tarımının lokomotif gücünü oluÅŸturacak. Bayındır’a ise dev bir süt iÅŸleme fabrikası kuruyoruz†dedi. Ä°zmir tarımının 4 aÅŸamasının “satış, pazarlama ve ihracat†olacağını belirten Soyer, ihracatı 250 milyon dolar seviyesine yükseltmek istediklerini aktardı. Soyer, “İzmir tarımının beÅŸinci aÅŸamasında ise araÅŸtırma geliÅŸtirme, eÄŸitim ve sertifikasyon süreçlerini gerçekleÅŸtireceÄŸiz. Gediz Deltası Sasalı’da iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi ve kuraklık ile ilgili tarım araÅŸtırmalarının yapılacağı bir merkezimiz açılıyor. Burada hem ürün planlama çalışmaları hem de az önce bahsettiÄŸim tasarım ve ihracat destek ofislerimiz yer alacak†dedi.BAÅžKALDIRIYORUZ!“Yerli ve milli olmak, sözde deÄŸil, özde olması gereken bir meseledir†diyen Tunç Soyer, ÅŸunları söyledi: “Bir bayrak düşünün! Göklerde dalgalanması için göğsünüzü siper edeceksiniz. Bir memleket düşünün! Sınırlarını korumak için binlerce ÅŸehit vereceksiniz. Fakat o sınırların içindeki vatan toprağını kaderine terk edeceksiniz. Tarlaların ve köy evlerinin birer birer boÅŸalmasına seyirci kalacaksınız. Yerli ve milli tohumlarımız hızla yok olurken, yabancı tohumlara teÅŸvik vereceksiniz. Ãœstelik tüm bunlar olupbiterken, yerli ve milli olmak hamaseti yapmaya devam edeceksiniz. Kimse kusura bakmasın. Tarım tekelleri daha da büyüsün; yabancı ÅŸirketler borç batağı altında ezilen köylümüze daha da fazla ithal tohum, daha çok ithal ilaç, ithal yem ve hayvan satsın diye.. Bu büyük iÅŸgale yine Ä°zmir’den baÅŸlamak üzere baÅŸkaldırıyoruz.â€PROGRAM Ä°LGÄ° GÖRDÃœPrograma, CHP’li milletvekilleri Murat Bakan ve Bedri Serter, CHP Parti Meclisi üyesi Rıfat NalbantoÄŸlu, ÖdemiÅŸ Belediye BaÅŸkanı Mehmet EriÅŸ, Cumhuriyet Vakfı BaÅŸkanı ve Cumhuriyet Gazetesi Ä°mtiyaz Sahibi Alev ÇoÅŸkun, Yenigün Haber Ajansı Yönetim Kurulu üyesi Adnan Aslan, Cumhuriyet Gazetesi Ege Bölge Temsilcisi Tuncay MollaveisoÄŸlu, ilçe ve belediye baÅŸkanları, belediye bürokratları katıldı.
Mehmet Ä°nmez
AYM, CHP’li Berberoğlu için ikinci kez ‘Hak ihlali’ kararı verdi
Yerel mahkemelerin hukuk dışına çıkarak AYM kararını tanımaması üzerine Yüksek Mahkeme’ye yeniden başvuran CHP’li Berberoğlu, bir kez daha hukuksuzluğu tescil ettirdi. AYM oybirliğiyle, ikinci kez hak ihlali kararı verdi. CHP’li Erkek, “Berberoğlu Meclis’te olmalı†dedi.
Hukuk ve Seçim Ä°ÅŸlerinden Sorumlu CHP Genel BaÅŸkan Yardımcısı Muharrem Erkek, CHP’li Enis BerberoÄŸlu hakkında Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ikinci kez “hak ihlali kararı†vermesini, “Yerel mahkemenin bu kararı uygulamayacağını düşünmüyorum. Çünkü o zaman büyük bir suç iÅŸlemiÅŸ olur. Kararların uygulanmaması, ülkedeki hukuk güvenliÄŸini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarını da sarsar†sözleriyle yorumladı. Erkek, AYM’nin kararını Cumhuriyet’e deÄŸerlendirdi. “AYM’nin ikinci kez hak ihlali kararı vermek zorunda kaldığına†dikkat çeken Erkek, bu karar sonrasında yerel mahkemenin artık, “Bu kararı uygulamıyorum†deme hakkının bulunmadığını ifade etti.‘GÖREVE BAÅžLAMALI’AYM’nin kararlarının uygulanmaması halinde, “Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olamayacağının†altını çizen Erkek, ÅŸunları kaydetti: “Bugün hukuk kararları uygulanmadığı için ülkede ekonomik kriz derinleÅŸiyor. Onun için ülkeye yatırım yapmak isteyenler kendilerini güvende hissetmiyor. Çünkü bir ülkeye yapılacak yatırımların en büyük güvencesi hukuktur. BerberoÄŸlu özelinde baktığımız zaman da BerberoÄŸlu’nun siyasette bulunma hakkı elinden alındı. Åžimdi AYM’nin vermiÅŸ olduÄŸu ikinci karar da bunu doÄŸrular nitelikte. Mahkûmiyetini de ortadan kaldıracak bir karardır bu. AYM’nin ikinci kez bu kararı almak zorunda kalması hukuk ve demokrasi ayıbıdır.â€Â CHP Grup BaÅŸkanvekili Engin Altay ise “VekilliÄŸi düşmüş sayılmıştı. Enis BerberoÄŸlu yeniden yargılanma süreci baÅŸlanması beklemeden Meclis’teki yerini alıp görevine baÅŸlamalıdır†dedi.KARAR OYBÄ°RLİĞİYLE ALINDIAYM Genel Kurulu, BerberoÄŸlu’nun AYM kararının gereÄŸinin yerine getirilmemesi nedeniyle yaptığı ikinci bireysel baÅŸvuruyu görüştü. Mahkeme, 17 Eylül 2020 tarihinde BerberoÄŸlu’nun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile kiÅŸi hürriyeti ve güvenliÄŸi hakkının ihlal edildiÄŸi gerekçesiyle yaptığı bireysel baÅŸvuruyu görüşmüş ve oybirliÄŸiyle hak ihlali kararı vermiÅŸti. Karar, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere gönderilmiÅŸ, ancak Ä°stanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi yeniden yargılamaya yer olmadığına hükmetmiÅŸti. Bir üst mahkeme sıfatıyla Ä°stanbul 15’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapılan itirazdan sonuç alınamayınca BerberoÄŸlu, AYM’ye ikinci kez bireysel baÅŸvuruda bulunmuÅŸtu. AYM, BerberoÄŸlu’nun yaptığı ikinci bireysel baÅŸvuruda da oybirliÄŸiyle hak ihlali kararı verdi. Kararda, anayasanın “seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarını†düzenleyen 67’nci ve “kiÅŸi hürriyeti ve güvenliÄŸi hakkını†düzenleyen 19’uncu maddelerinin ihlal edildiÄŸine hükmedildi. Kararın bir örneÄŸi, ihlallerin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ä°stanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilecek.‘KARAR KÃœPE OLSUN’KırÅŸehir’de esnaf ve çiftçi temsilcileriyle bir araya gelen CHP lideri Kemal KılıçdaroÄŸlu, “AYM kararı iki açıdan önemli. Birincisi adaleti saÄŸlaması, bir haksızlığı gidermesi; ikincisi ise bozulan adalet düzeninin tekrar inÅŸası için umarım kararı uygulamayan hâkimlerin kulağına küpe olur. EÄŸer adalet, yargı sistemi bozulursa vatandaÅŸ hakkını arayamaz konuma gelirse bu temelde büyük bir devlet krizine yol açar. Åžimdilik o kriz önlenmiÅŸ oluyor†dedi.
Selda Güneysu
Emekli Büyükelçi Uluçevik: 'Atina gerilimle masaya geliyor'
Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik, karasularına ilişkin açıklama yapan Yunanistan’ın İstanbul’da pazartesi günü yapılacak öngörüşmeye gerilim stratejisiyle geleceğini söyledi.
Türkiye ile Yunanistan arasında 5 yıl sonra yeniden başlayacak öngörüşmeler (istikşafi görüşmeler) öncesinde Atina’dan özellikle Ege’deki karasuları konusunda gerilimi yükseltecek açıklamalar gelirken Ankara, Atina’nın bu açıklamalarına düşük tonlu yanıt vermeyi tercih etti. İstanbul’da pazartesi günü yapılacak öngörüşmelerin 61. turunda iki ülke diplomatları, müzakere pozisyonlarını gözden geçirecek. 5 yıl aradan sonra başlayacak öngörüşmeler öncesi Yunanistan’dan gelen açıklamaları Cumhuriyet’e değerlendiren emekli büyükelçi Tugay Uluçevik, “12 mil†açıklamalarının, Yunanistan’ın öngörüşmelerde takınacağı tutumun göstergesi olduğunu belirtti. Uluçevik, “Müzakerelerde en azından bazı konularda havayı yumuşatma niyetinde olsalar, bu konuları zaten kamuoyu önünde dillendirmezler. Şimdi 12 mil açıklamaları yaparak bir anlamda kendilerini kamuoyu önünde bağlıyorlar. Daha görüşmeler başlamadan ‘Bu konuda bir tavizi parlamentomuz, kamuoyumuz kabul etmez’ demenin önünü açıyorlar†dedi.‘TEHDİT SONUÇ VERDİ’ GÖRÜNTÜSÜ11 Aralık’taki Avrupa Birliği (AB) Liderler Zirvesi kararları ile 14 Aralık’ta ABD’nin Türkiye’ye yönelik açıkladığı S-400 yaptırımları sonrası Ankara’dan AB’ye yönelik söylem değişikliğine gittiğine dikkat çeken Uluçevik, “Türkiye, Doğu Akdeniz konusunda ABD ve AB’nin kıskacına girmiş durumdadır, söylemlerindeki tonunu düşürmüştür. Türkiye, AB ve ABD’nin yaptırım tehditleri olmadan Yunanistan’a istikşafi görüşme çağrısı yapsaydı anlamı başka olurdu. Ama şimdi Türkiye, AB ve ABD’den gelen tehditler sonucunda Yunanistan’a görüşme daveti yaptı görüntüsü oluşmuştur. Davetin zamanlaması ‘tehditler Türkiye’yi dize getirdi’ görüntüsünü oluşturmuştur†diye konuştu. Görüşmeler öncesi Türkiye’nin Akdeniz’deki araştırma gemilerini geri çektiğini kaydeden Uluçevik, “Türkiye, istikşafi görüşmeler süresince Doğu Akdeniz’de şimdiye kadar attığı adımları atamayacaktır. Bu, Yunanistan’ın Ege ve Doğu Akdeniz’de statükoyu kendi lehine dondurması demektir. Yunanistan, Türkiye’nin atacağı en ufak adımı ‘Türkiye tehditkâr politika yürütüyor’ diye kullanacaktır†ifadelerini kullandı. Uluçevik, “Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerindeki kopuklukları gidermesi ve normal hale getirmesini bir emekli diplomat olarak memnuniyetle karşılarım. Ancak bu yapılırken Türkiye’nin ulusal çıkarlarını ilgilendiren konularda taviz verilmemelidir. Türkiye’nin Ege’deki karasuları konusunda takındığı tutumu, hiç olmazsa söylem olarak adaların askersizleştirilmiş statüsünün ihlali konusunda ilan etmesi gerekiyor†dedi.
Hüseyin Hayatsever
Genel-İş Sendikası araştırmasına göre yoksul sayısı iki yılda yüzde 8.4 arttı
DİSK Genel-İş Sendikası, “Türkiye’de Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk†raporu hazırladı. Rapora göre, Avrupa ülkeleri içinde gelir eşitsizliğinin en çok olduğu ülke Türkiye. Halk bir yılda 1500 dolar fakirleşti. Yoksul sayısı son 2 yılda yüzde 8.4 arttı.
Dünyada çalışan yoksulluğu yüzde 9, Türkiye’de yüzde 14.4’ü buldu. Her 10 kişiden 7’si borçlu. Yoksulluk riski Türkiye’de diğer ülkelere göre yüksek. Kadınların yoksulluk riski, erkeklerden fazla. Her iki çocuktan biri yoksulluk riski altında.Devrimci İşçi Sendikaları Konfede-rasyonu’na (DİSK) bağlı Genel-İş Sendikası’nın yoksulluk araştırmasına göre Türkiye’de halk bir yılda yaklaşık 1500 dolar fakirleşti, yoksul sayısı ise yüzde 8.4 arttı. Her 10 kişiden 7’sinin borçlu olduğu saptanan araştırmada, halkın temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale geldiği belirtildi.“Covid-19 Döneminde Gelir Eşitsizliği ve Yoksulluk†başlıklı rapora göre Avrupa ülkeleri içinde gelir eşitsizliğinin en fazla olduğu ülke Türkiye. Gelir dağılımı eşitsizliği Gini katsayısı ile ölçülüyor. Gini katsayısı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, bire yaklaştıkça gelir dağılımındaki bozulmayı ifade ediyor. AB ortalamalarında Gini katsayısı oranı 0.307 iken Türkiye’de bu oran Eurostat verilerine göre 0.417.- Türkiye, Avrupa’da en yoksul yüzde 20’lik kesim ile en zengin yüzde 20’lik kesim arasındaki gelir farkının en fazla olduğu ülke. Eurostat verilerine göre 2019’da Türkiye’de en zengin kesim en yoksul kesimden 8.3 kat daha fazla kazandı. Araştırmaya göre halk 1 yılda neredeyse 1500 dolar fakirleşti. Türkiye’de kişi başına Gayrisafi Milli Hasıla (GSMH) son bir yılda 1434 dolar azaldı. - Kişi başına düşen milli gelir 2019’da 9 bin 150 dolar iken, 2020’de 7 bin 715 dolara indi. Bu rakam AB’de ortalama 43 bin 615 dolar. Gelişen ekonomiler ve gelişmekte olan Avrupa ülkeleri ortalaması ise 26 bin 25 dolar.ÇALIŞMAK DA YETMİYOR- Yoksul sayısı 2 yılda yüzde 8.4 arttı. 2017’de 15 milyon 864 bin kişi olan sayı, 2019’da 1 milyon 343 bin artarak 17 milyon 207 bin kişiye çıktı. Yoksulluk oranıysa yüzde 21.3’ü buldu. - Dünyada çalışan yoksulluğu yüzde 9, Türkiye’de ise yüzde 14.4. Bu sayı 2019’da yarım milyon artarak 3 milyon 999 bin kişiye çıktı. Oran yüzde 14.4’ü buldu. Salgın nedeniyle kısa çalışma ve ücretsiz izin ödeneği alanlar da eklendiğinde sayı 7.7 milyonu aşıyor. - Sosyal korumanın yetersizliği salgın döneminde borçlanmayı artırdı. Her 10 kişiden 7’si borçlu. Gelir eşitsizliği ve yoksulluk nüfusun yüzde 71’ini borçlu hale getirdi. TÜİK verilerine göre Türkiye nüfusunun yalnızca yüzde 28.9’unun borcu yok. - 2019’da nüfusun yüzde 33.6’sı iki günde bir et, tavuk veya balık içeren yemek ihtiyacını karşılayamadı. Nüfusun yüzde 29.7’si beklenmedik harcamaları için kaynak ayıramadı. Yüzde 19.2’si de ev içinde ısınma ihtiyaçlarını gideremedi.
Mustafa Çakır
Cumhurbaşkanına hakaretle yargılanan işçi Muhterem Çıtanak beraat etti
Kocaeli’nde iki çocuk babası işçi Muhterem Çıtanak sosyal medya paylaşımları nedeniyle “cumhurbaşkanına alanen hakaret†suçunu işlediği iddiasıyla açılan davada ilk celsede beraat etti.
12 yıla kadar hapis cezası istenen Çıtanak, dava hâkiminin sözlerini aktardı. Çıtanak, “Hâkim kararını açıklarken, ‘Biz bazı arkadaşlarımızın almış olduğu yanlış kararlar gibi yanlış karar almıyoruz. Bu söylediklerinizin hepsi ifade özgürlüğü kapsamındadır. 8 yıldır hâkimim hiçbir zaman talimat almadım, almam da. Biz beraatınıza karar verdik’ dedi.‘GÜVENİMİ ARTIRDI’Karamürsel Asliye Ceza Mahkemesi’nde önceki gün hâkim karşısına çıkan Muhterem Çıtanak, Cumhurbaşkanı’na hakaret etmediğini sadece eleştirdiğini dile getirdi. Savcı mütalaasında, sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında “ağır eleştiri†olarak kaldığını belirterek Çıtanak’ın beraatını talep etti. Mahkeme de Çıtanak’ın beraatına hükmetti. Duruşmadan sonra Cumhuriyet’e konuşan Çıtanak, “Genç hâkimin tam bir devlet adamı şefkatiyle benim ile konuşması adalete karşı olmayan güvenimi bir nebze artırdı. Devletimize saygımız sonsuz, cumhurbaşkanı makamına saygımız sonsuz. Bir kişi hem siyasi parti lideri hem Cumhurbaşkanı oluyorsa o kişi eleştirildiği zaman neden makamına hakaret sayılıyor. AKP ona buna dava açacağına milletin feryadını duymalı†dedi.
Zehra Özdilek
Doku davasında şüphelinin üvey babası polislikten ihraç edildi
Tunceli’de 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana kayıp olan üniversite öğrencisi Gülistan Doku’nun dava dosyasında şüpheli sıfatıyla yer alan eski erkek arkadaşı Zaynal Abakarov’un üvey babası polis memuru Engin Yücel, İçişleri Bakanlığı tarafından meslekten ihraç edildi.
Engin Yücel’in ihraç edilmesinde iki ayrı soruşturmanın etkili olduğu öğrenildi. Yücel’in olayla ilgili soruşturma devam ederken Gülistan Doku’ya ait sağlık kurumlarından aldığı reçete ile kişisel bazı bilgileri açıklaması ailesinin tepkisine neden olmuştu. Gülistan Doku’nun ailesinin şikâyeti üzerine soruşturma başlatan Tunceli Valiliği, Yücel’in gizli kalması gereken, kişiye özel bilgileri açıkladığı tespitinde bulunarak dosyayı Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Yücel, 28 Ocak’ta Sulh Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkacak. Bu arada Engin Yücel hakkında, makamında bir polis memuru tarafından silahla vurularak şehit edilen Rize Emniyet Müdürü Altuğ Verdi aleyhine sosyal medyada olumsuz paylaşımlarda bulunduğu gerekçesiyle başka bir soruşturma daha açıldığı öğrenildi. Tunceli Valiliği dosyayı ihraç edilmesi talebiyle İçişleri Bakanlığı’na gönderdi. Bakanlık, valiliğin talebini yerinde bulunarak polis memuru Engin Yücel’in meslekten ihraç edilmesine karar verdi.
Ferit Demir
WWF dünyayı bekleyen kuraklık riskine dikkat çekerek uyardı
Türkiye’da artan kuraklık su kaynaklarının önemini bir kez daha hatırlattı. WWFTürkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Türkiye’nin iklim krizinin de etkisiyle su fakiri olma yolunda ilerlediğine dikkat çekti.
Vakıf “Su Biterse Herkes Susar†kampanyası ile karar vericileri, iş dünyasını ve yurttaşları su kaynaklarını koruma seferberliğine davet etti. Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar, İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep, Diyarbakır, Bursa, Mersin, Konya, Adana ve Antalya’nın küreselde su riski yüksek kentler listesinde bulunduğuna dikkat çekerek “Üç Van Gölü büyüklüğünde sulak alan ekolojik işlevini yitirdi. Risk sadece yüzey sularımızla da sınırlı değil, yeraltı sularımızın da seviyesi alarm veriyor. Orman alanlarımızı kaybetmemiz de kuraklığa zemin hazırlayan bir başka etken†dedi.KRİZ KAPIDAWWF - Türkiye, Türkiye’nin ve dünyanın içinde bulunduğu su risklerini paylaşmak amacıyla çevrimiçi bir toplantı düzenledi. Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar, Türkiye’nin su kaynaklarının risk altında olduğuna dikkat çekerek “Son 50 yılda Türkiye’deki sulak alanların yarısı, su miktarı ve kalitesi bakımından, sağlıklı yapısını kaybetti†dedi. WWF Küresel Tatlısu Programı Başkanı Stuart Orr da akarsular ve göllerin sadece barındırdıkları canlılar için değil insan için de yaşam kaynağı olduğunu anımsattı. WWF - Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli ise Türkiye’de susuzluğun bireyler, iş dünyası ve karar vericiler için ortak bir risk olduğunu vurgulayarak “Şimdi suyumuz için seferberlik zamanı. Doğada suyun doğduğu ve geçtiği doğal alanları koruyarak; tarımda sulama yöntemlerimizi iyileştirerek, acilen damla sulamaya geçerek; sanayide suyu kirletmeden, verimli kullanarak; temiz üretim yatırımlarını teşvik ederek; jeotermal enerji üretiminde açığa çıkan yüksek kimyasal ve ağır metal içeren atık suların geri basılması yerine yüzeysel su kaynaklarına bırakılmasının önüne geçerek; denetimlerde sıfır tolerans yaklaşımını benimseyerek; kentlerimizde dağıtım kayıplarını ve kaçakları önleyerek; evlerimizde her damlayı tasarruf ederek; tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek suyumuzu korumayı birlikte başarabiliriz†dedi. Büyük Menderes Havzası’nda su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir yönetimi için yürüttükleri çalışmalara değinen WWF - Türkiye Tatlı Su ve Sulak Alan Programı Kıdemli Uzmanı Eren Atak ise hedeflerinin havzada doğayı korurken suyun daha verimli kullanıldığı yöntemlere geçişi sağlamak olduğunu söyledi.
Hazal Ocak
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nde araştırma görevlisi kadrosuna Rektör Yardımcısı'nın kızı seçildi
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Hukuk Fakültesi’nde açılan bir kişilik araştırma görevlisi kadrosuna, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Arslantaş’ın kızı İlayda İrem Arslantaş seçildi. Ön değerlendirmeyi geçen ve sözlü sınava girmeye hak kazanan 10 kişi arasından sonuncu olan Arslantaş’ın, sözlü sınavda en yüksek puanı alması ve diğer 9 adayın barajı dahi geçememesi dikkat çekti.
Üniversitelerin tepki çeken kişiye özel kadroları, akraba görevlendirmeleri ve torpil uygulamaları, YÖK’ün de uyarılarına karşın devam ediyor. Benzer bir uygulamanın bu kez ESOGÜ’de gerçekleştiği iddia edildi. ESOGÜ Rektörlüğü, 25 Kasım 2020’de, Hukuk Fakültesi için bir kişilik araştırma görevlisi ilanına çıktı. İlanda, araştırma görevlisinin birimi olarak “Özel Hukuk ve Deniz Hukuku†belirlendi. Aranan nitelikler ise “Hukuk fakültesi mezunu olup özel hukuk alanında tezli yüksek lisans veya doktora yapıyor olmak†olarak duyuruldu.BARAJI BİLE GEÇEMEDİLERBu kapsamda, 18 Aralık’ta ön değerlendirme sonucu açıklandı. Söz konusu kadro için ALES ve Yabancı Dil puanını karşılayan 10 aday sınava girmeye hak kazandı. Adaylar arasında, ALES ve Yabancı Dil puanına göre sıralama yapıldı. Kadro için başvuranlar arasında yer alan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Arslantaş’ın kızı İlayda İrem Arslantaş, ön değerlendirmede sonuncu sırada yer aldı. Ön değerlendirmenin ardından 22 Aralık’ta sözlü sınav gerçekleştirildi. Sonuçlar ise 4 Ocak’ta açıklandı. Buna göre, ön değerlendirmeyi geçerek sınava girmeye hak kazananların arasında sonuncu olan Arslantaş, sözlü sınavda 95 puan alarak birinci oldu ve kadroya asil olarak seçildi. Diğer 9 aday ise baraj puanını dahi geçemedi. Bu nedenle kadro için yedek aday belirlenemedi.HEMŞERİLİKLE GÜNDEMDEYDİESOGÜ, 2019’da ise başhekim istifası ve yerine yeni başhekim atanması sürecinde gündeme gelmişti. Baskıya uğradığı iddia edilen ve başhekimlik görevinden istifa eden Prof. Dr. Başar Sırmagül’ün yerine Prof. Dr. Muhammed Evvah Karakılıç atanmıştı. Prof. Dr. Karakılıç’ın, Kayserili olan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Arslantaş’ın hemşerisi olması ve üniversiteye geldikten sonraki iki yıl içinde profesörlük unvanı alarak etik kurulu başkanlığı, başhekim yardımcılığı, acil tıp anabilim dalı başkanlığı ve başhekimlik görevlerinde bulunması dikkat çekmişti.
Sefa Uyar
5 kadın, 5 yaşanmış hikâyesi anlatılıyor ‘Mor’ adlı oyunda
Kadıköy Halk Tiyatrosu, ‘Mor’ adlı oyun ile kadına şiddeti sahneye taşıyor.
Kadına ÅŸiddet, hayvanlara, çocuklara ÅŸiddet... Yazıyoruz, meydanlarda bağırıyoruz: Hayırrr... Bitmiyor, bu ülkede her gün ÅŸiddet artarak devam ediyor. AyÅŸegül Yalçıner ve Ali Yalçıner’in kurduÄŸu Kadıköy Halk Tiyatrosu, kuruldugu günden bugüne “Mor†adlı oyun ile kadına ÅŸiddeti sahneye taşıyor. Oyun, sığınma evinde yaÅŸayan beÅŸ kadının yaÅŸanmış hikâyesini anlatıyor. Ali Yalçıner’in yazıp yönettiÄŸi oyunda, AyÅŸegül Yalçıner, Canan TuÄŸaner, Eda Özdemir, Hafize Balkan, Eser Rüzgâr rol alıyor. “Mor†bugün çevrimiçi saat 20.30’dan, 24 Ocak Pazar 22.00’ye dek Biletix üzerinden bilet alınıp www.seyretix.com adresinden izlenebilir. AyÅŸegül Yalçıner ile tiyatroyu, “Morâ€u ve kadını konuÅŸtuk.- Kadıköy Halk Tiyatrosu’nun nasıl kurulduÄŸunu anlatır mısınız?Ben 99 senesinden beri bir sezon bile ara vermeden tiyatro yapıyorum, konservatuvar mezunuyum. Keza eÅŸim Ali Yalçıner de yaklaşık 20 yıldır çeÅŸitli özel tiyatrolarda çalışıyor. Yıllara yayılan tecrübeyle kendi dilinizi oluÅŸturuyorsunuz. Anlatmak istediklerimizi en rahat biçimde kendi tiyatromuzda anlatabileceÄŸimizi düşündüğümüz için Kadıköy Halk Tiyatrosu’nu kurduk. Bir de iÅŸin ekonomik boyutu var tabii. BaÅŸka tiyatrodan aldığınız yevmiyeyle Ä°stanbul’da yaÅŸayabilmek çok zor.- Yanılmıyorsam tiyatro dördüncü yılına girdi. Tiyatronun finansmanını nasıl saÄŸlıyorsunuz?Sponsorsuz, maddi desteksiz yola çıkmak deli iÅŸi gibi görünse de yıllardır tamamen kendi yağımızda kavruluyoruz. Bazen baÅŸka tiyatrolarda oyuncu olarak kazandığımız yevmiyeyi tiyatromuzun harcamaları için kullanıyoruz, bazen oynadığımız reklam filminden elde ettiÄŸimiz geliri tiyatromuzun giderleri için aktarıyoruz. Tiyatroda öyle sanıldığı gibi çok büyük gelirler elde etmek mümkün deÄŸil. Projemiz güzelse, seyircimiz seviyorsa, salon doluyor ve giderler karşılanıyorsa bizim için yeterli.- Neden “Mor†oyunu?Dört sezondur oynuyoruz Mor’u. Biz Kadıköy Halk Tiyatrosu olarak toplumsal gerçekçi iÅŸler sahnelemeyi tercih ediyoruz. Mor da toplumumuzun kanayan yarası kadına ÅŸiddeti konu alıyor. Her gün okuduÄŸumuz kadın cinayeti haberleri içimize dert olduÄŸu için Mor’u seçtik.- Adı olmayan beÅŸ kadının hikâyesi evet ama siz “Mor†oyununda ne anlatıyorsunuz seyirciye!5 kadın, 5 yaÅŸanmış hikâye diyebiliriz Mor için. Oyundaki karakterlerin özellikle adı yok, özellikle zaman, mekân belirtmedik çünkü hepimizin hikâyesi. Bu karakterler hayatının belli bir döneminde erkek ÅŸiddetine maruz kalmış. Kimi eÅŸinden, kimi patronundan, kimi sevgilisinden, kimi babasından baskı, taciz görmüş. Ve ekonomik durumları, eÄŸitim düzeyleri ne olursa olsun hepsi nihayetinde sığınma evinde. Kadın olarak ne kadar farklı görünürsek görünelim, eÄŸitim düzeyimiz, yaÅŸam koÅŸullarımız ne olursa olsun hepimizin ortak noktası kadın olmak. Bizler yaÅŸadığımız tacizleri, uÄŸradığımız baskıyı kendimizle bile paylaÅŸmıyoruz. Mor’da susmamamız gerektiÄŸini anlatıyoruz.- Canlandırdığınız karakterden bahseder misiniz?Benim canlandırdığım karakter aile baskısıyla amcasının oÄŸluyla evlendirilmiÅŸ bir kadın. Bu kadın hem amcasından hem kocasından fiziksel ÅŸiddet görüyor. Küçük bir kasabada yaÅŸarken gönlü bir oÄŸlana kayıyor. Mutluluk ümidiyle onunla büyük ÅŸehre kaçıyor. Sonra âşık olduÄŸu erkek arkadaÅŸlarına peÅŸkeÅŸ çekiyor kadını. Tecavüzler, baskı, aÅŸağılama derken pavyona satılıyor. En sonunda sığınma evine kaçıyor. Bir kurguymuÅŸ gibi gelse de oynadığım kadın gerçek. Aslında oyundaki bütün kadınlar gerçek. Ve bu 5 kadının birbirinden trajik hikâyelerini var Mor’da.- Pandemi süreci şüphesiz sanatı olumsuz etkiledi. Bu süreçle nasıl baÅŸa çıkıyorsunuz?Acılı geçen 10 ay ve daha ne kadar süreceÄŸi meçhul. Ä°ÅŸin ekonomik tarafı bir yana manen çok yıpratıcı. Çünkü biz sahneye çıktıkça varız. Seyircimizle buluÅŸmayı dört gözle bekliyoruz. Gelgit halindeyiz açıkçası... UmutsuzluÄŸa kapılmamak, iÅŸimize odaklanmak, üretmek için geçen kasımda pandemiye raÄŸmen yeni oyunumuz Celile’nin prömiyerini gerçekleÅŸtirdik. Hafta sonu yasakları ve akÅŸam 9 sokaÄŸa çıkma yasağı yüzünden perde açamaz duruma geldik. Oyunlarımız genelde hafta sonu ya da hafta içi 20.30’da olduÄŸu için durduk. Çünkü doÄŸal olarak cuma akÅŸamı insanlar iÅŸten çıkıp, trafiÄŸe takılmadan evine gitmek derdinde oluyorlar. Geçici çözüm olarak oyunlarımızdan Mor’u online gösterime açtık.
Öznur Oğraş Çolak
Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri'nde konuşmalar damga vurdu
Yayıncılar Birliği’nin 25 senedir dağıttığı Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri’ne yapılan konuşmalar damgasını vurdu.
Türkiye Yayıncılar BirliÄŸi’nin, 1995’ten bu yana her yıl verdiÄŸi Düşünce ve Ä°fade Özgürlüğü Ödülleri’nin 2020 yılındaki sahipleri belli oldu. Yayınevi kategorisinde ödüle, 11 Temmuz 2020’de muzır neÅŸriyat kabul edilen ve müstehcenlik suçlamasıyla yayıncısı ve çevirmeni hapisle yargılanan “Bebekler Nereden Gelir?†kitabının yayınevi Mikado Yayınları deÄŸer görüldü. Ä°lk basımı 34 yıl önce yapılan ve bugüne kadar 19 kez basılan “Ayın En Çıplak Günü†kitabı muzır neÅŸriyat kabul edilen Buket Uzuner de “Yazar†kategorisinde ödülün sahibi oldu. Her yıl bir yazar ve yayınevinin yanı sıra ağır siyasal ve ekonomik koÅŸullar altında mesleÄŸini sürdüren bir yayıncıya verilen Emek Ödülü’nü ise 23 yıldır Tarsus’ta hizmet veren Antik Sahaf Kitabevi’nin sahibi Ä°smail Kün kazandı.ANAYASAYA AYKIRIDüşünce ve Ä°fade Özgürlüğü Ödülleri’nin töreni bu yıl pandemi nedeniyle çevrimiçi olarak yapıldı ve YouTube’dan (https://youtu. be/kQsX85qHOMg) canlı yayımlandı. Tüm dünyada olduÄŸu gibi Türkiye’de de tehdit altında olan Düşünce ve Ä°fade Özgürlüğü’ne yönelik tehditler, ödül töreninde yapılan konuÅŸmalarla gözler önüne serildi. Açılış konuÅŸmasını yapan Türkiye Yayıncılar BirliÄŸi BaÅŸkanı Kenan Kocatürk, “Muzır Kurulu’nun kararları anayasaya aykırıdır†dedi.HANGÄ° KÄ°TAPLAR SANSÃœRLENMEDÄ° KÄ°?Uluslararası PEN Yönetim Kurulu üyesi Burhan Sönmez ise “Bugün Türkiye’de tanıklık ettiÄŸimiz devlet zihniyetinin yazar ve yayıncılara baskılarının geçen yüzyıldan devralınan bir zihniyetle devam ettiÄŸini biliyoruz†diyerek yasaklanan ve sansürlenen diÄŸer dünyaca ünlü eserleri sıraladı. Bu kitaplar arasında hangileri yok ki? Remarque’nin “Batı Cephesinde Yeni Bir Åžey Yok†romanından “Gazap Ãœzümleriâ€ne, “Çavdar Tarlasında Çocuklarâ€a kadar pek çok kitap yasaklanmış, yakılmış ve yazarları baskıya uÄŸramıştı.‘İNSANLIK ONURU TEHDÄ°T ALTINDA’PEN Türkiye Yönetim Kurulu BaÅŸkanı ve gazetemiz yazarı Zeynep Oral da “Yayınevi†kategorisinde Mikado Yayınları’nın sahibi Okan Arıkan’a ödülünü sunarken şöyle konuÅŸtu: “Yargılanan kitabın tek bir amacı var, çocukları korumak. Ancak ‘kadının fıtratında eÅŸitlik yoktur’ diyen, ‘torunun diz kapağından tahrik olan’, ‘feminizme ahlaksızlık olarak bakan’ bir zihniyet var karşımızda. Cumhuriyeti, devrim ilkelerini, laikliÄŸi yok sayan, karşıdevrimi adım adım uygulamaya çalışan bir zihniyet bu. PEN Türkiye olarak hep ÅŸunu söylüyoruz: Düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığı ülkede, sadece edebiyat deÄŸil, insan yaÅŸamı, insanın emeÄŸi ve insanlık onuru da tehdit altındadır.â€â€˜HÃœZÃœNLÃœ ÖDÃœL’Türkiye Yazarlar Sendikası BaÅŸkanı Adnan Özyalçıner, Buket Uzuner’e ödülünü vermeden önce yaptığı konuÅŸmada “Bizde düşünceleri açıkladıktan sonra başına geleceklerden emin deÄŸildir hiç kimse. Buna raÄŸmen yaÅŸamı yüceltmek boynumuzun borcudur†ifadelerini kullandı. Buket Uzuner ise bu “hüzünlü ödülü†almaktan dolayı onur duyduÄŸunu belirterek sert bir konuÅŸma yaptı. Uzuner, “Hepimiz ucuz bir bilimkurgu filmine hapsolmuÅŸ gibi yaşıyoruz... 21. yüzyılın üçüncü on yılında dünyada hâlâ diktatörler ve tek adamlar mevcut. Bu ülkelerde yolsuzluklar, yoksulluklar ve yasaklar artık sansürün bile saklayamayacağı boyutlara tırmanıyor. Unutulmamalıdır ki tarih boyunca suç iÅŸlemiÅŸ bir kitaba rastlanmamıştır, ancak suçluları ortaya çıkaran sayısız kitap mevcuttur†diye konuÅŸtu.
Orhun Atmış