Selçuk Baran öykülerini hatırlamak
Öykülerinde, yarattığı karakterlerden hareketle ruhsal çözümlemelere girişen, ön plana çıkardığı bireyin hem aile ve sosyal çevresi hem de toplum içindeki konumunu işleyen Baran, gerek Türkiye’deki dönüşüm zamanlarını (1960’lar ve 1970’ler) gerek edebiyattaki değişimi metinlerine yansıtmıştı.
/Archive/2021/2/2/000952372-ic1.jpgÖykücülükte bir dönüm noktası olan, yalnızca öyküleriyle deÄŸil; tiyatro ve radyo oyunları, mektupları ve günlükleriyle de adından söz ettiren, adına öykü ödülü verilen bir isim Selçuk Baran.YaÅŸanan toplumsal olayların kiÅŸilerin yaÅŸamına, aileye ve sosyal ortama etkilerini öykülerine katan Baran, “insanın, insanlar arasındaki yalnızlığını†anlatmayı yeÄŸlemiÅŸti: YabancılaÅŸmalar, travmalar, tıkanışlar, kabuk baÄŸlayan veya baÄŸlamayan yaralar, huzursuzluk ve uyumsuzluklar da bu anlatıma dâhildi.Bu noktada, Baran’ın öykülerinde kadınlar bir boy öndeydi; ÅŸehirde, köyde, kasabada, zengin ya da dar gelirli, özgür veya kısıtlanmış kadınlara öykülerinde rastlamak mümkündü. Susan, susturulan kadınların sesi olmuÅŸtu bir bakıma. Toplumsal kalıpları, kendisine biçilen rolleri ve sıkıştırıldığı hayatı reddeden kadınlarla yüzleÅŸtirmiÅŸti bizi yazar. Sadece kadın karakterlere dair ruhsal çözümlemeler yapmadı Baran; erkekler de öykülerde bir sıkışmışlığın ve huzursuzluÄŸun ete kemiÄŸe bürünmüş hâliydi.Bütün bu atmosferler ve ruhsal çözümlemelerle birlikte, doÄŸa ve mekân da Baran’ın öykülerinde önemli iki unsur olarak karşımıza çıkmıştı. Her türlü doÄŸa olayı ve mekân (o mekânda tınlayan her ÅŸarkı), Baran’ın karakterlerinin ruh hâllerini etkileyip davranışlarına yön verirken okurun da metne dâhil olmasını saÄŸlıyordu.“Okurla baÄŸ kuramadığını†düşünüp baÅŸarısız olduÄŸunu söyleyerek ani bir kararla yazmayı bırakan Baran’ın okurla yeniden buluÅŸan metinlerine yönelmek en iyisi./Archive/2021/2/2/001015544-ic2.jpgKAPILAR VE HAYATLARBaran’ın iki kitabı yeniden yayımlandı. Ä°lki 1984’te okurla buluÅŸan Tortu, öteki 1989 tarihli Yelkovan YokuÅŸu.BeÅŸ öykünün yer aldığı Tortu; arayışın, eskiye özlemin, sevginin büyüklüğünün, hayal kırıklıklarının, köpüren öfkelerin, yaÅŸla birlikte yol alan hüznün anlatımıyla çevrili. Bir erkeÄŸin, bir kadının hayatını deÄŸiÅŸtirmesi ve buna tanık olan kız kardeÅŸ var öykülerde, terse uçmayan kuÅŸlar misali geri gelmeyecek zamanın yarattığı ÅŸaÅŸkınlık ve acı da…Bilinmeze açılan kapıların önünde bekleyip sonra bir yolculuÄŸa çıkanlarla da buluÅŸturuyor okuru Baran; yeni hayatın getirebileceÄŸi tedirginliÄŸi yaÅŸayanlar, geri dönememe korkusuna kapılanlar ve gitmenin coÅŸkusunu duyumsayanlar hep o kapının önünde.Ardından bir baÅŸka kapının önüne geliveriyoruz; bir konağın duvarlarının dışında ayrı, içeride ayrı bir hayat sürüyor. En önemli mesele, içeriye alışıp dışarıyı geride bırakmak. Bir anlatıcı, karşısında dikilen heybetli hayata, kente ve konaÄŸa bakıp düşünüyor:“Her ÅŸey çok büyüktü. Kentin büyüklüğü, yüksek yapılar, geniÅŸ yollar beni ÅŸaşırtmamıştı. Ama buradaki büyüklük, kocamanlık kentin boyutlarını aÅŸmaktaydı. Kentin yüksek yapıları, geniÅŸ yollarıyla karşılaÅŸtırdığımda beliren bu oransızlık beni bahçeden içeri girdiÄŸimiz ilk andan baÅŸlayarak sıktı, boÄŸdu. Sanırım, o andan sonra da hep sıkıldım, hep boÄŸuldum. Ama bunun çok sonra farkına varacaktım. KavuÅŸtuÄŸum, gördüğüm, sahip olduÄŸum onca önemli ÅŸeye, zenginliÄŸe karşın hep boÄŸuldum, hep sıkıldım. O ilk andan sonra hiçbir ÅŸey sevinç dolu ÅŸaÅŸkınlıklara yol açmadı, yüreÄŸim mutlulukla kabarmadı. Hiçbir ÅŸey olaÄŸanüstü, güzel, eÅŸsiz gelmedi bana; yalnızca sürekli bir olaÄŸandışı durumu yaÅŸadım. Gördüklerime, tanıdıklarıma, yaptığım iÅŸe, her ÅŸeye yabancıydım, ilgisizdim. Sık sık duyduÄŸum ÅŸaÅŸkınlık, hayranlıktan deÄŸil, bir türlü yenemediÄŸim yabancılığımdan ileri geliyordu.â€Bu ve buna benzeyen iki mesele, Baran’ın öykülerinde kâh bir anlatıcının kendisine ve etrafındakilere dair çözümlemelerle kâh sınıfsal bir ayrımla ortaya çıkıyor. Bazen de kadın-erkek iliÅŸkisinde veya eÅŸitsizliÄŸinde… Kitaba adını veren “Tortuâ€nun anlatıcısı, kendisinden yola çıkarak bu iki hayatın sınırını çiziyor: “Benimkisi böyle bir hayat iÅŸte. Dibe çökmüş bir hayat. Bunun için ağır. Bunun için hüzünlü. Ama benim hayatımdır; benim, bizim hayatımız. YaÅŸanan bir hayat belki bir örnek olabilir. Belki duyan birinin iÅŸine yarar. Olur ya…â€/Archive/2021/2/2/001040810-ic3.jpgGEÇEN VAKÄ°T VE BÃœYÃœK SUSKUNLUKLARYelkovan YokuÅŸu’nda ise yaÅŸlılık, zaman ve yaÅŸama tutunma temaları öne çıkıyor. Yalnızlığı ve umutsuzluÄŸu, yine bazı öykülerin fonuna yerleÅŸtiriyor Baran.“Hayat tecrübesiâ€yle açılan kapıdan hatırlama, unutma ve arayış giriyor. Uzun konuÅŸmalar, yanıtsız bırakılan sorular ya da tatmin etmeyen yanıtlar, olgunluk çağında çocuklaÅŸmalar da cabası.HiçliÄŸin yüceltiliÅŸinden gerçekliÄŸe ani dönüşün yanı sıra yalnızlıkla bocalayan karakterlerle buluÅŸturuyor okuru Baran.Arka planda tambur sesinin yer aldığı ve kimi zaman içli bir ÅŸarkının söylendiÄŸi mekânlarda, anlatılan hayatlardan çıkarılan ve çıkarılmayan dersler de var. Bununla birlikte konuÅŸkan; içindeki her ÅŸeyi ortalığa saçıp tükendiÄŸini hisseden karakterler ve sorular da çıkıyor karşımıza:“Bitti, dedim o zaman nedense. Bitti iÅŸte, hepsi tükendi. BelleÄŸimi ne kadar zorlasam, yirmi yıl önceki söğüt aÄŸacını, (köprünün hemen orada, suyun başında göğe tutunmak üzere boy vermiÅŸ sanki), bu kente ilk geldiÄŸimde eski bir Ä°stanbul evinin demir parmaklıklı penceresine sıralanmış sardunya saksıları arasında gezinen kediyi, tablasında taşıdığı yoÄŸurt tepsileriyle bir ihtiyarın yokuÅŸtan iniÅŸini, otuz beÅŸ yıl önce pencereden sarkıp seyrettiÄŸim yeni yeÅŸillenmiÅŸ aÄŸaçlar üzerine inen nisan yaÄŸmurunu duyuyorum. İçime iÅŸlemiÅŸ binlerce ÅŸey... Ama hepsi eski; eskiden, taa eskiden kalma. Yani bitmiÅŸ, tükenmiÅŸ bir yaÅŸamdan arta kalanlar denilebilir mi? Ä°lgisizliÄŸimi bile tüketen ben... Biten, tükenen ne? GençliÄŸim mi? Oysa zaman güneÅŸli bir tarladır. Öyle olmalıydı. Nereden bakarsan bak, her ÅŸeyi görebilirsin; uzaktır biraz belki, iÅŸte hepsi o kadar ama.â€Küçük gevezeliklerin ardına gizlenen büyük suskunluklar, hayatı anlayıp anlatmanın bir yolu oluveriyor kimi karakterler için. Bir evliliÄŸi, yolculuÄŸu, olmamış yaÅŸamları, son bulan ÅŸeyleri veya bir tutsaklıktan ötekine geçiÅŸi aktarmaya yarıyor bu sessizlikler.Tüm kitaplarındaki gibi Tortu ve Yelkovan YokuÅŸu’nda da Baran’ın anlatımına özgü bir hüzün, umutsuzluk, ÅŸiirsellik ve anlık mutluluklarla yoÄŸrulmuÅŸ öyküler bulunuyor. Bir baÅŸka deyiÅŸle yaÅŸamın içinden dışına, dışından içine taşıyor okuru Baran. Öykülerdeki karakterler, benliklerindeki kalabalıkta boÄŸulurken kalabalığın ortasında kendilerini yalnızlaÅŸtırıyor. Bu da Baran’ın bireyi anlatımındaki bir baÅŸarı ve okurla kurduÄŸu baÄŸ olarak çıkıyor karşımıza.Tortu / Selçuk Baran / YKY / 98 s. / 2020.Yelkovan YokuÅŸu / Selçuk Baran / YKY / 100 s. / 2020.
Kaan Egemen
İzmir’de 4.8 büyüklüğünde deprem!
İzmir’in Karaburun ilçesi açıklarında 4.8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.
İzmir’in Karaburun ilçesi açıklarında 4.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi. İzmir merkez ve bazı ilçelerinden hissedilen depremde ilk belirlemelere göre herhangi bir olumsuzluk yaşanmadı.Afet ve Acil Durum Yönetimi Deprem Dairesi Başkanlığı verililerine göre saat 23.46'da Karaburun açıklarında Richter ölçeğine göre 4.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Yerin 6.36 kilometre altında meydana gelen deprem İzmir merkez olmak üzere birçok yerden hissedilidi. Kısa süreli paniğe neden olan depremde ilk belirlemelere göre, can ve mal kaybı yaşanmadı.
DHA
‘Yarın’ların ‘umut’lu şarkıları ve 1970’ler
70’li Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük - “Görecek günler var daha†adlı kitabında, 70’lerin müziğine toplumsal değişimin ve siyasetin aynasından bakıyor Derya Bengi. Devamında ise “A’den Z’ye, Abba’dan Zülfü’ye†uzanarak koca on yılın birikimini anılarla, öykülerle, plaklarla dile getiriyor.
/Archive/2021/2/2/000657390-kapakic1.jpgDerya Bengi’nin 50’li yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük - “Şimdiki Zaman beledir†ve 60’lı Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük adlı kitapları epey ilgi çekmiÅŸti. Giderek bir piyasa hâlini alan “nostalji dünyasıâ€nın neredeyse ilk ve özgün bir fikirle derlenip toplanmış, kapsayıcı bir hâliydi çünkü Bengi’nin kitabı.Bir yandan dönemin toplumsal meseleleri akıp giderken sayfalar arasında diÄŸer yandan bu toplumsal olayların üstünde dönen bir dünyanın ÅŸarkılı türkülü resmini çiziyordu Bengi. 1950’ler, 1960’lar Türkiyesi’nin toplumsal ritmi üzerine müziÄŸin o kendine has dünyasının ritmini yediriyordu. Bir anlamda 1950’ler ve 1960’lar Türkiyesi’ni müzikle okuyordu.Siyasal ve kültürel boyutlarıyla, bu rengârenk dönemin perde önünden ve perde arkasından anılar da çıkıyordu elbette gün yüzüne ve bu anılar gazete sayfaları arasından kendini gösteriyordu okura. Belki kimsenin bir daha dönüp yüzüne bakmayacağı tozlanmış gazete ve dergi sayfaları, bugünün okuru için de anlam kazanıyordu böylelikle./Archive/2021/2/2/000712030-ic2.jpgDÃœNYAYI DEĞİŞTÄ°RMEK Ä°STEYEN GENÇLERÄ°N TEMPOSUO günlerin bakışına, mizacına, lisanına, sesine sadık kalmaya çalışıyordu ayrıca yazar. Dahası; dünyayı deÄŸiÅŸtirmek isteyen gençlerin, yeni bir tempo tutmaya baÅŸlamış hayatın heyecanına ortak olmaya çalışıyordu.Tam da bu nedenle Bengi’nin ortaya çıkardığı kitaplar, müzikle yazılmış bir toplumsal tarih çalışmasıydı. Bu toplumsal tarihin akışı ise gündelik hayatın tarihiyle veriliyordu.Kitaplara verilen sözlük formu ise meseleleri derli toplu bir hâle getirmenin ötesinde; kitabın, o günleri açıklayabilmede önemli bir rehber olacağı ironisini daha en baÅŸtan hissettiriyordu.Yazının hemen başında da bahsedildiÄŸi gibi içerik ve bu içeriÄŸi ele alış ÅŸekli böylesine özgün olunca kitaplar da okurun radarına hemen takıldı…İki askerî darbenin arasına sıkışmış ve bir tanesine giden yolun tozunu atmış, toplumsal anlamda bu çok deÄŸerli zamanı okuma giriÅŸiminden sonra bu bir adım ötesinin resmiyle geliyor okur karşısına Bengi: 70’li Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük - “Görecek günler var dahaâ€.Derya Bengi bu kitabında da ilk ikisinde izlediÄŸi haritanın izinden gidiyor. Kitabın ‘Sunuş’ yazısında Bengi, “Bu sazlı cazlı sözlük, 70’lerin müziÄŸine toplumsal deÄŸiÅŸimin ve siyasetin aynasından bakıyor†diyerek, çalışma boyunca ne yapmaya uÄŸraÅŸacağını açıklıkla dile getiriyor.Devamında ise kitabın, “A’den Z’ye, Abba’dan Zülfü’ye†uzanarak koca on yılın birikimini anılarla, öykülerle, plaklarla dile getirdiÄŸini söylüyor.UMUDUN ON YILI!Derya Bengi, 1950’lerin ve 1960’ların sazlı cazlı söküğünü yaparken, dönemleri özetleyecek ÅŸarkılar olarak “Şimdiki zaman beledir†ve “Dünya durmadan dönüyorâ€u seçmiÅŸti; kitapların alt baÅŸlığı, ÅŸarkıların sözlerinden alınmıştı. BelirlediÄŸi on yılların hızlı deÄŸiÅŸimini anlatabilmek için iki ÅŸarkı da dönemlerinin özeti gibiydi âdeta.1970’leri ise “umutâ€un on yılı olarak anlatıyor Bengi. 68 KuÅŸağı’nın taşıdığı “yarın†beklentisi ve “güzel günler†temennisi, 1970’lerin adını “umut†koymamızda bize yardım ediyor.Yine Derya Bengi’nin ‘Sunuş’ yazısından devam edersek…Yılmaz Güney’in sinemada “Umut†dediÄŸini söylüyor Bengi. Pınar Kür’ün “Yarın… Yarın…†romanı devrin, güzel günler temennisini yarınlarda aradığının edebiyat cephesinden bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor âdeta.Meselenin müzik cephesine gelindiÄŸindeyse Orhan Gencebay sahne alıyor bu kez; “Biz görmesek de görecekler var o mutlu yarınları†derken Gencebay, bir kitlenin, büyük bir kitlenin hislerine tercüman oluyordu.Aynı ÅŸekilde Ali Rıza BinboÄŸa ise bugün bile herkesin yüzünde tebessüm uyandıran ÅŸarkısında “Yarınlar benim, yarınlar senin, yarınlar onun, yarınlar bizim†diyordu. Devamını herkes biliyor: “Yarınlarda, yarınlarda mutlu günler var…â€/Archive/2021/2/2/000734749-ic3.jpgUZAKLAÅžAN HÃœRRÄ°YET!Dönemin “yarınlar umuduâ€nu şöyle okuyor yazar: “60’lı yıllarda toplum ‘hürriyetin elle tutulacak kadar yakınında’ olduÄŸu inancıyla bugüne sarılıyor, ’70’li yıllarda [aslında] ne kadar uzak olduÄŸunu’ yavaÅŸ yavaÅŸ sezerek yarına sığınıyordu sanki…â€Tam da bu nedenle 1970’leri anlatan ÅŸarkı olarak “Görecek günler var dahaâ€yı seçmiÅŸ Bengi. Sabahattin Ali’nin ÅŸiirinden alınarak dönemin bir baÅŸka kült ismi Edip Akbayram tarafından bestelenerek seslendirilen ÅŸarkı, Bengi’nin çizdiÄŸi çerçeveyle dönemin özeti niteliÄŸinde karşımıza çıkıyor.Öte yandan 1980’e uzanan dönemin tüm gerilimini üzerinde taşıyan bir zaman dilimi 1970’ler. Sayfalar arasında dolaşırken bunun izlerini görmek de mümkün ancak Bengi daha çok 1970’lerin içinde kalmak istemiÅŸ. 1980’e uzanan o gerilimli damarı belirginleÅŸtirmeye çalışmamış.Görülen o ki “Sazlı Cazlı Sözlük†çalışamasının devamı gelecek. 1980 süreci, diÄŸer on yıllık süreçte daha net ortaya çıkacaktır.Åžarkıları, icracılarını, filmleri, gazeteleri, dergileri, edebiyatçıları ve dönemi birbiriyle konuÅŸturma uÄŸraşı aslında Bengi’nin yaptığı “Sazlı Cazlı Sözlükâ€leriyle.Bu hâlâ konuÅŸtuÄŸumuz ve aslına bugünlere nasıl geldiÄŸimizi özetleyen dönemlere kim “dün†diyebilir? Yakın tarihin gündelik akışıyla birlikte bir popüler kültür okuması aynı zamanda Derya Bengi ile ortak olduÄŸumuz bu sözlük serüveni. Bu serüvende sıra 1970’lerin ÅŸimdi…70’li Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük / Derya Bengi / Yapı Kredi Yayınları / 398 s.
Baran Çağsu
Edebi bir liman; Sevgi Saygı!
Fantezinin düşünce, ifade ve hatta bir dil olabileceğini çağdaş edebiyatın içinde farklı türler aracılığıyla işledi. Polisiye, fantastik ya da bilimkurgu... Dileyen dilediği edebi limana yanaşabilir Sevgi Saygı’yı okurken.
/Archive/2021/2/2/000217004-ic1.jpg“Bir baÅŸka dünya var ama o da bu dünyada.â€(Patrick White’ın Solid Mandala kitabında kullandığı Yeats düsturu.)Ä°yi bir fantazya mimarisi, gerçeküstü öğeler, gizemle örülmüş kurgular ve hafızamıza yuva yapmış karakterler. Sevgi Saygı, fantastik üslubun belli biçimlerle sınırlı olmadığını ustalıkla yansıtan bir yazar. Duvarlarında yontma resimler olan maÄŸaralardan yürüyüp geçmiÅŸ, sözlü halk hikâyelerine kulak kabartmış, peri masallarına bulanmış, bilimkurgunun tozunu yutmuÅŸ bir isim. Ä°mkânsız olanla ilgilenen, saklı ya da görünmez olanın büyüsüne başını yaslamış, senarist ruhlu bir kalem.Fantezinin düşünce, ifade ve hatta bir dil olabileceÄŸini çaÄŸdaÅŸ edebiyatın içinde farklı türler aracılığıyla iÅŸledi. Polisiye, fantastik ya da bilimkurgu... Dileyen dilediÄŸi edebi limana yanaÅŸabilir Sevgi Saygı’yı okurken./Archive/2021/2/2/000238519-ic2.jpgGÖRKEMLÄ° GEÇİŞLER: PERÄ° EFSA VE GEZGÄ°NFantezinin gerc¸ekligˆe kars¸ı kendine o¨zgu¨ bir tavrı vardır. Kısıtlamalar ve sınırlar konusunda co¨mert davranır, onları ihlâl eder ve hayal gu¨cu¨ne dayalı olayların dıs¸sal gerc¸ekligˆe gec¸is¸ine izin verir. Görkemli bir geçiÅŸtir bu. Konuya, karaktere, mekâna ya da türün kendisine dair iz bırakan bir geçiÅŸ.Sevgi Saygı’nın 2013’te Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları DerneÄŸi’nden (FABÄ°SAD) hikâye dalında aldığı GÄ°O ödülü, fantastik edebiyatta bıraktığı izlerden yalnızca biri. Onun metinlerini okurken, normal akışıyla giden bir hayatın içindeki gerçekle hayali adeta birbirine yapıştırıyor, bazen hangisinden hangisine geçtiÄŸinizi, hatta geçtiÄŸinizi bile anlamıyorsunuz. Sevgi Saygı’nın ON8’den yayımlanan iki romanı Peri Efsa ve Gezgin, bu görkemli geçiÅŸin en iyi örneklerinden./Archive/2021/2/2/000258018-kapak.jpgYÃœZLEÅžMELER VE MUCÄ°ZEBazen havalı bir ÅŸef edasında fantastik edebiyatın tüm doÄŸrularını mutfağında piÅŸiren bir yazarın; bazen de fantazyanın sınırlarında dolaÅŸan ve parlak bir gerilim atmosferinin orta yerinde masayı devirip giden asi bir ruhun iki romanı. Fevkalade akıcı bir anlatım. Sabırsız bir gezgin. Sırlarla dolu bir köşk.Peri Efsa... 2. Dünya Savaşı sırasında Ä°stanbul’da bir köşkte doÄŸuyor Efsa. Hitler’in 53. yaÅŸ gününde. Gürbüz bir erkek kardeÅŸin, kimsenin yaÅŸamasını beklemediÄŸi “çirkin†ikizi olarak… Sevilen çocuk Sermet, korkulan çocuk Peri Efsa. Birbirine tutkuyla baÄŸlı, ama birbirinden Ay ve GüneÅŸ kadar farklı. Peri Efsa’nın ÅŸaşırtan, etkileyen ve korkutan yetenekleri, yüzleÅŸmelere ve mucizeye açılan bir kapı.Gezgin... Adsız bir gezgin o. Kar fırtınası yüzünden yolundan alıkonmuÅŸ motosikletli bir kadın. Yoluna çıkanlar, sert mizaçlı biri olarak hatırlıyor onu. Ne nereden geldiÄŸini biliyorlar, ne de nereye gittiÄŸini. Bir akÅŸam konaklayabileceÄŸi bir yer ararken, o garip köye varıyor. Ve yalnızca bir geceliÄŸine misafir olacağını sandığı, ama bütün kışı geçirmek zorunda kalacağı o garip eve…HEP HARÄ°KALAR DÄ°YARI DEĞİLDÄ°R FANTASTÄ°K!Masallardaki devler, bulutlara kadar uzanan bitkiler, tavs¸anların dahi konus¸abildigˆi harikalar diyarı... Fantastik denilince akla gelen kavramın ic¸erigˆi kavranması zor bir genis¸ligˆe ulaÅŸabilir. Ve her zaman “harikalar diyarıâ€yla açıklanamaz fantastik olan. Zihnin bir oyunu, bir büyü, büyülenme, bir yokluk, yoksunluk, zihnin sınırlarını aÅŸan bir gerçeklik, bazen de gerçeÄŸin ta kendisi. Belki de... kadim zamanların içinden geçip gelmiÅŸ bir yazarın, insan zihnine çektiÄŸi ince bir çizgi:“Go¨zu¨mu¨n o¨nu¨nde bir gelincik tarlası vardı... Nereden hatırlıyorum bu tarlayı? Ne zaman go¨rdu¨m? Sıcagˆın kokusunu bile duyuyorum. Sanki bir gelincik tarlasının ortasında uzanmıs¸ım gibi... Ben hic¸ gelincik tarlasına uzanmadım ki...â€Peri Efsa / Sevgi Saygı / ON8 Kitap / 400 s.Gezgin / Sevgi Saygı / ON8 Kitap / 260 s.
Halil Türkden
Ünlü isimlerden Boğaziçili öğrencilere destek: "Aşağıya bakmayacağız"
Öğrencilerin gözaltına alınmasına ve sürece birçok siyasetçilerin ve yurttaşyarın yanı sıra ünlü isimler de tepki gösterdi.
AKP'li Melih Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ne atanmasına yönelik yapılan eylemler sürüyor. Eylemlere karşı yüzlerce polis bu akşam üzeri Güney Kampüs'e girdi. Müdahale sonrası çok sayıda öğrenci gözaltına alındı.  Polisin Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini, "Aşağı bak, toplu gezmek yok" diyerek gözaltına almasının ardından sosyal medyada #AşağıBakmayacağız etiketi ilk sıralarda yer aldı. Sinema ve dizi oyuncuları Hazal Kaya, Bülent Emrah Parlak, Rıza Kocaoğlu ile şarkıcı Derya Köroğlu da sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımlarla yaşananlara tepki gösterdi.  /Archive/2021/2/2/000646265-hazal1.jpg/Archive/2021/2/2/000646780-emrah1.jpg/Archive/2021/2/2/000645749-riza1.jpg/Archive/2021/2/2/000645437-derya1.jpg
cumhuriyet.com.tr
DEVA Partisi'nden Melih Bulu'nun danışmanı olan isim hakkında açıklama
AKP'li Melih Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ne atanmasının ardından DEVA Partisi kurucularından Oğuzhan Aygören, Bulu'nun danışmanı oldu. DEVA Partisi kaynakları, ön bilgilerinin bulunmadığını ve haberi sosyal medyadan öğrendiklerini belirtti.
Prof. Dr. Melih Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olmasına karşı protestolar devam ederken, Bulu'nun yardımcılığını ve danışmanlığını üstlenecek isimler belli oldu.Endüstri Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu'nun Rektör Yardımcısı, Uluslararası Ticaret Bölümü'nden Dr. Öğr. Üyesi Oğuzhan Aygören'in de Rektör Danışmanı olarak görevlendirildiği bildirildi. Rektör danışmanı olan Dr. Öğr. Üyesi Oğuzhan Aygören Deva Partisi kurucular kurulu üyesi olmasıyla tanınıyor.Yeni Rektör Melih Bulu'nun tepkilerden ötürü yardımcı bulamadığı iddiaları gündeme gelmişti./Archive/2021/2/1/234017127-oguzhan.pngSOSYAL MEDYADAN ÖĞRENDİKHalk TV'den Can Coşkun'a konuşan DEVA Partisi kaynakları; parti üyesi Dr.Oğuzhan Aygören'in Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör danışmanı atanacağına dair bir DEVA Genel Merkezi'nin ön bilgisinin bulunmadığını ve haberi sosyal medyadan öğrendiklerini belirtti.DEVA kaynaklarına göre; bu haber yapılan atama ile öğrenildi. Konu parti organlarında değerlendirilecek.
cumhuriyet.com.tr
Fatih Terim’den Ozan Kabak’a: "Güvenimi gurura çevirdin evlat"
Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, Premier Lig ekibi Liverpool’a transfer olması beklenen eski öğrencisi Ozan Kabak ile ilgili sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Güvenimi gurura çevirdin evlat. Yolun açık olsun, yüzün hep gülsün" dedi
Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, Premier Lig ekibi Liverpool’a transfer olması beklenen eski öğrencisi Ozan Kabak ile ilgili sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Güvenimi gurura çevirdin evlat. Yolun açık olsun, yüzün hep gülsün" dedi.Alman ekibi Schalke 04’de forma giyen milli futbolcu Ozan Kabak’ın İngiliz temsilcisi Liverpool’a transfer olması bekleniyor. Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim de eski futbolcusuyla ilgili sosyal medya hesabından paylaşım yaptı. Terim, Ozan ile çekildiği bir fotoğrafı paylaşarak, "Güvenimi gurura çevirdin evlat. Yolun açık olsun, yüzün hep gülsün" notunu ekledi.
Ä°HA
DSÖ'den umutlandıran 'vaka' haberi
Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, arka arkaya üç hafta boyunca küresel yeni tip koronavirüs (Covid-19) vakalarının düştüğünü, buna rağmen mevcut halk sağlığı önlemlerinden taviz verilmemesi gerektiğini bildirdi.
Ghebreyesus, DSÖ'nün Cenevre'deki merkezinde video konferans yöntemiyle haftada iki gün düzenlediği basın toplantılarının ilkini gerçekleştirdi.Dünya genelinde geçen haftayla birlikte üst üste üç haftadır Covid-19 vakalarının düştüğünü aktaran Ghebreyesus, "Hala vaka sayısı artan birçok ülke var ama küresel düzeydeki bu (düşüş) cesaret verici" dedi.''HAYAT KURTARABİLECEĞİMİZİ GÖSTERİYOR''Ghebreyesus, vaka sayılarındaki düşüşün Covid-19'un hızla yayılan türünün bile kontrol edilebileceğini gösterdiğini belirterek, "Kanıtlanmış mevcut halk sağlığı önlemlerini uygulamaya devam edersek, bu enfeksiyonları önleyebileceğimizi ve hayat kurtarabileceğimizi gösteriyor" ifadesini kullandı."Ancak, daha önce de buradaydık" uyarısını yapan Ghebreyesus, hükümetlerin geçen yıl karantina uygulamalarına erken son vererek "virüsün daha güçlü şekilde" geri gelmesine yol açtığını anımsattı.''HENÜZ ÇOK ERKEN''Ghebreyesus, Covid-19 aşı uygulamalarının başladığı ülkelerde hükümetlerin mevcut önlemlere son vermesi için henüz çok erken olduğu uyarısında bulundu.
AA
Deva Partili isim Melih Bulu'nun yardımcısı oldu
Atanmış rektör Prof. Dr. Melih Bulu'nun yardımcısı, DEVA Partisi kurucularından Oğuzhan Aygören oldu.
Prof. Dr. Melih Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olmasına karşı protestolar devam ederken, Bulu'nun yardımcılığını ve danışmanlığını üstlenecek isimler belli oldu.Endüstri Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu'nun Rektör Yardımcısı, Uluslararası Ticaret Bölümü'nden Dr. Öğr. Üyesi Oğuzhan Aygören'in de Rektör Danışmanı olarak görevlendirildiği bildirildi. Yeni Rektör Melih Bulu'nun tepkilerden ötürü yardımcı bulamadığı iddiaları gündeme gelmişti./Archive/2021/2/1/222554279-yeni-yardimci-ve-danis%C2%B8man.jpgBulu tarafından bugün üniversite birimlerine gönderilen "Rektör Yardımcısı ve Danışmanı" konulu yazıda şu ifadeler kullanıldı:"2547 Sayılı Kanunun 13. Maddesi uyarınca Üniversitemiz Rektör Yardımcılığı görevine Prof. Dr. Gürkan S. Kumbaroğlu atanmıştır. Dr. Öğretim Üyesi Oğuzhan Aygören ise Rektör Danışmanlığı görevini yürütmek üzere görevlendirilmiştir. Bilgi ve gereğini saygılarımla rica ederim."DEVA PARTİSİ KURUCUSURektör danışmanı olan Dr. Öğr. Üyesi Oğuzhan Aygören Deva Partisi kurucular kurulu üyesi olmasıyla tanınıyor. Aygören’in özgeçmişi de DEVA Partisinin internet sitesinde yer alıyor./Archive/2021/2/1/222453764-ekran-resmi-2021-02-01-22.24.17.png
cumhuriyet.com.tr