Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajans? - Haberler

Friday, 11.08.2024, 10:47 AM (GMT)

Selçuk Baranöykülerini hatırlamak

Selçuk Baran öykülerini hatırlamak Öykülerinde, yarattığı karakterlerden hareketle ruhsal çözümlemelere girişen, ön plana çıkardığı bireyin hem aile ve sosyal çevresi hem de toplum içindeki konumunu işleyen Baran, gerek Türkiye’deki dönüşüm zamanlarını (1960’lar ve 1970’ler) gerek edebiyattaki değişimi metinlerine yansıtmıştı. /Archive/2021/2/2/000952372-ic1.jpgÖykücülükte bir dönüm noktası olan, yalnızca öyküleriyle değil; tiyatro ve radyo oyunları, mektupları ve günlükleriyle de adından söz ettiren, adına öykü ödülü verilen bir isim Selçuk Baran.Yaşanan toplumsal olayların kişilerin yaşamına, aileye ve sosyal ortama etkilerini öykülerine katan Baran, “insanın, insanlar arasındaki yalnızlığını” anlatmayı yeğlemişti: Yabancılaşmalar, travmalar, tıkanışlar, kabuk bağlayan veya bağlamayan yaralar, huzursuzluk ve uyumsuzluklar da bu anlatıma dâhildi.Bu noktada, Baran’ın öykülerinde kadınlar bir boy öndeydi; şehirde, köyde, kasabada, zengin ya da dar gelirli, özgür veya kısıtlanmış kadınlara öykülerinde rastlamak mümkündü. Susan, susturulan kadınların sesi olmuştu bir bakıma. Toplumsal kalıpları, kendisine biçilen rolleri ve sıkıştırıldığı hayatı reddeden kadınlarla yüzleştirmişti bizi yazar. Sadece kadın karakterlere dair ruhsal çözümlemeler yapmadı Baran; erkekler de öykülerde bir sıkışmışlığın ve huzursuzluğun ete kemiğe bürünmüş hâliydi.Bütün bu atmosferler ve ruhsal çözümlemelerle birlikte, doğa ve mekân da Baran’ın öykülerinde önemli iki unsur olarak karşımıza çıkmıştı. Her türlü doğa olayı ve mekân (o mekânda tınlayan her şarkı), Baran’ın karakterlerinin ruh hâllerini etkileyip davranışlarına yön verirken okurun da metne dâhil olmasını sağlıyordu.“Okurla bağ kuramadığını” düşünüp başarısız olduğunu söyleyerek ani bir kararla yazmayı bırakan Baran’ın okurla yeniden buluşan metinlerine yönelmek en iyisi./Archive/2021/2/2/001015544-ic2.jpgKAPILAR VE HAYATLARBaran’ın iki kitabı yeniden yayımlandı. İlki 1984’te okurla buluşan Tortu, öteki 1989 tarihli Yelkovan Yokuşu.Beş öykünün yer aldığı Tortu; arayışın, eskiye özlemin, sevginin büyüklüğünün, hayal kırıklıklarının, köpüren öfkelerin, yaşla birlikte yol alan hüznün anlatımıyla çevrili. Bir erkeğin, bir kadının hayatını değiştirmesi ve buna tanık olan kız kardeş var öykülerde, terse uçmayan kuşlar misali geri gelmeyecek zamanın yarattığı şaşkınlık ve acı da…Bilinmeze açılan kapıların önünde bekleyip sonra bir yolculuğa çıkanlarla da buluşturuyor okuru Baran; yeni hayatın getirebileceği tedirginliği yaşayanlar, geri dönememe korkusuna kapılanlar ve gitmenin coşkusunu duyumsayanlar hep o kapının önünde.Ardından bir başka kapının önüne geliveriyoruz; bir konağın duvarlarının dışında ayrı, içeride ayrı bir hayat sürüyor. En önemli mesele, içeriye alışıp dışarıyı geride bırakmak. Bir anlatıcı, karşısında dikilen heybetli hayata, kente ve konağa bakıp düşünüyor:“Her şey çok büyüktü. Kentin büyüklüğü, yüksek yapılar, geniş yollar beni şaşırtmamıştı. Ama buradaki büyüklük, kocamanlık kentin boyutlarını aşmaktaydı. Kentin yüksek yapıları, geniş yollarıyla karşılaştırdığımda beliren bu oransızlık beni bahçeden içeri girdiğimiz ilk andan başlayarak sıktı, boğdu. Sanırım, o andan sonra da hep sıkıldım, hep boğuldum. Ama bunun çok sonra farkına varacaktım. Kavuştuğum, gördüğüm, sahip olduğum onca önemli şeye, zenginliğe karşın hep boğuldum, hep sıkıldım. O ilk andan sonra hiçbir şey sevinç dolu şaşkınlıklara yol açmadı, yüreğim mutlulukla kabarmadı. Hiçbir şey olağanüstü, güzel, eşsiz gelmedi bana; yalnızca sürekli bir olağandışı durumu yaşadım. Gördüklerime, tanıdıklarıma, yaptığım işe, her şeye yabancıydım, ilgisizdim. Sık sık duyduğum şaşkınlık, hayranlıktan değil, bir türlü yenemediğim yabancılığımdan ileri geliyordu.”Bu ve buna benzeyen iki mesele, Baran’ın öykülerinde kâh bir anlatıcının kendisine ve etrafındakilere dair çözümlemelerle kâh sınıfsal bir ayrımla ortaya çıkıyor. Bazen de kadın-erkek ilişkisinde veya eşitsizliğinde… Kitaba adını veren “Tortu”nun anlatıcısı, kendisinden yola çıkarak bu iki hayatın sınırını çiziyor: “Benimkisi böyle bir hayat işte. Dibe çökmüş bir hayat. Bunun için ağır. Bunun için hüzünlü. Ama benim hayatımdır; benim, bizim hayatımız. Yaşanan bir hayat belki bir örnek olabilir. Belki duyan birinin işine yarar. Olur ya…”/Archive/2021/2/2/001040810-ic3.jpgGEÇEN VAKİT VE BÜYÜK SUSKUNLUKLARYelkovan Yokuşu’nda ise yaşlılık, zaman ve yaşama tutunma temaları öne çıkıyor. Yalnızlığı ve umutsuzluğu, yine bazı öykülerin fonuna yerleştiriyor Baran.“Hayat tecrübesi”yle açılan kapıdan hatırlama, unutma ve arayış giriyor. Uzun konuşmalar, yanıtsız bırakılan sorular ya da tatmin etmeyen yanıtlar, olgunluk çağında çocuklaşmalar da cabası.Hiçliğin yüceltilişinden gerçekliğe ani dönüşün yanı sıra yalnızlıkla bocalayan karakterlerle buluşturuyor okuru Baran.Arka planda tambur sesinin yer aldığı ve kimi zaman içli bir şarkının söylendiği mekânlarda, anlatılan hayatlardan çıkarılan ve çıkarılmayan dersler de var. Bununla birlikte konuşkan; içindeki her şeyi ortalığa saçıp tükendiğini hisseden karakterler ve sorular da çıkıyor karşımıza:“Bitti, dedim o zaman nedense. Bitti işte, hepsi tükendi. Belleğimi ne kadar zorlasam, yirmi yıl önceki söğüt ağacını, (köprünün hemen orada, suyun başında göğe tutunmak üzere boy vermiş sanki), bu kente ilk geldiğimde eski bir İstanbul evinin demir parmaklıklı penceresine sıralanmış sardunya saksıları arasında gezinen kediyi, tablasında taşıdığı yoğurt tepsileriyle bir ihtiyarın yokuştan inişini, otuz beş yıl önce pencereden sarkıp seyrettiğim yeni yeşillenmiş ağaçlar üzerine inen nisan yağmurunu duyuyorum. İçime işlemiş binlerce şey... Ama hepsi eski; eskiden, taa eskiden kalma. Yani bitmiş, tükenmiş bir yaşamdan arta kalanlar denilebilir mi? İlgisizliğimi bile tüketen ben... Biten, tükenen ne? Gençliğim mi? Oysa zaman güneşli bir tarladır. Öyle olmalıydı. Nereden bakarsan bak, her şeyi görebilirsin; uzaktır biraz belki, işte hepsi o kadar ama.”Küçük gevezeliklerin ardına gizlenen büyük suskunluklar, hayatı anlayıp anlatmanın bir yolu oluveriyor kimi karakterler için. Bir evliliği, yolculuğu, olmamış yaşamları, son bulan şeyleri veya bir tutsaklıktan ötekine geçişi aktarmaya yarıyor bu sessizlikler.Tüm kitaplarındaki gibi Tortu ve Yelkovan Yokuşu’nda da Baran’ın anlatımına özgü bir hüzün, umutsuzluk, şiirsellik ve anlık mutluluklarla yoğrulmuş öyküler bulunuyor. Bir başka deyişle yaşamın içinden dışına, dışından içine taşıyor okuru Baran. Öykülerdeki karakterler, benliklerindeki kalabalıkta boğulurken kalabalığın ortasında kendilerini yalnızlaştırıyor. Bu da Baran’ın bireyi anlatımındaki bir başarı ve okurla kurduğu bağ olarak çıkıyor karşımıza.Tortu / Selçuk Baran / YKY / 98 s. / 2020.Yelkovan Yokuşu / Selçuk Baran / YKY / 100 s. / 2020. Kaan Egemen

İzmir’de 4.8 büyüklüğünde deprem!

İzmir’de 4.8 büyüklüğünde deprem! İzmir’in Karaburun ilçesi açıklarında 4.8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. İzmir’in Karaburun ilçesi açıklarında 4.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi. İzmir merkez ve bazı ilçelerinden hissedilen depremde ilk belirlemelere göre herhangi bir olumsuzluk yaşanmadı.Afet ve Acil Durum Yönetimi Deprem Dairesi Başkanlığı verililerine göre saat 23.46'da Karaburun açıklarında Richter ölçeğine göre 4.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Yerin 6.36 kilometre altında meydana gelen deprem İzmir merkez olmak üzere birçok yerden hissedilidi. Kısa süreli paniğe neden olan depremde ilk belirlemelere göre, can ve mal kaybı yaşanmadı. DHA

‘Yarın’ların‘umut’luşarkılarıve 1970’ler

‘Yarın’ların ‘umut’lu şarkıları ve 1970’ler 70’li Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük - “Görecek günler var daha” adlı kitabında, 70’lerin müziğine toplumsal değişimin ve siyasetin aynasından bakıyor Derya Bengi. Devamında ise “A’den Z’ye, Abba’dan Zülfü’ye” uzanarak koca on yılın birikimini anılarla, öykülerle, plaklarla dile getiriyor. /Archive/2021/2/2/000657390-kapakic1.jpgDerya Bengi’nin 50’li yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük - “Şimdiki Zaman beledir” ve 60’lı Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük adlı kitapları epey ilgi çekmişti. Giderek bir piyasa hâlini alan “nostalji dünyası”nın neredeyse ilk ve özgün bir fikirle derlenip toplanmış, kapsayıcı bir hâliydi çünkü Bengi’nin kitabı.Bir yandan dönemin toplumsal meseleleri akıp giderken sayfalar arasında diğer yandan bu toplumsal olayların üstünde dönen bir dünyanın şarkılı türkülü resmini çiziyordu Bengi. 1950’ler, 1960’lar Türkiyesi’nin toplumsal ritmi üzerine müziğin o kendine has dünyasının ritmini yediriyordu. Bir anlamda 1950’ler ve 1960’lar Türkiyesi’ni müzikle okuyordu.Siyasal ve kültürel boyutlarıyla, bu rengârenk dönemin perde önünden ve perde arkasından anılar da çıkıyordu elbette gün yüzüne ve bu anılar gazete sayfaları arasından kendini gösteriyordu okura. Belki kimsenin bir daha dönüp yüzüne bakmayacağı tozlanmış gazete ve dergi sayfaları, bugünün okuru için de anlam kazanıyordu böylelikle./Archive/2021/2/2/000712030-ic2.jpgDÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK İSTEYEN GENÇLERİN TEMPOSUO günlerin bakışına, mizacına, lisanına, sesine sadık kalmaya çalışıyordu ayrıca yazar. Dahası; dünyayı değiştirmek isteyen gençlerin, yeni bir tempo tutmaya başlamış hayatın heyecanına ortak olmaya çalışıyordu.Tam da bu nedenle Bengi’nin ortaya çıkardığı kitaplar, müzikle yazılmış bir toplumsal tarih çalışmasıydı. Bu toplumsal tarihin akışı ise gündelik hayatın tarihiyle veriliyordu.Kitaplara verilen sözlük formu ise meseleleri derli toplu bir hâle getirmenin ötesinde; kitabın, o günleri açıklayabilmede önemli bir rehber olacağı ironisini daha en baştan hissettiriyordu.Yazının hemen başında da bahsedildiği gibi içerik ve bu içeriği ele alış şekli böylesine özgün olunca kitaplar da okurun radarına hemen takıldı…İki askerî darbenin arasına sıkışmış ve bir tanesine giden yolun tozunu atmış, toplumsal anlamda bu çok değerli zamanı okuma girişiminden sonra bu bir adım ötesinin resmiyle geliyor okur karşısına Bengi: 70’li Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük - “Görecek günler var daha”.Derya Bengi bu kitabında da ilk ikisinde izlediği haritanın izinden gidiyor. Kitabın ‘Sunuş’ yazısında Bengi, “Bu sazlı cazlı sözlük, 70’lerin müziğine toplumsal değişimin ve siyasetin aynasından bakıyor” diyerek, çalışma boyunca ne yapmaya uğraşacağını açıklıkla dile getiriyor.Devamında ise kitabın, “A’den Z’ye, Abba’dan Zülfü’ye” uzanarak koca on yılın birikimini anılarla, öykülerle, plaklarla dile getirdiğini söylüyor.UMUDUN ON YILI!Derya Bengi, 1950’lerin ve 1960’ların sazlı cazlı söküğünü yaparken, dönemleri özetleyecek şarkılar olarak “Şimdiki zaman beledir” ve “Dünya durmadan dönüyor”u seçmişti; kitapların alt başlığı, şarkıların sözlerinden alınmıştı. Belirlediği on yılların hızlı değişimini anlatabilmek için iki şarkı da dönemlerinin özeti gibiydi âdeta.1970’leri ise “umut”un on yılı olarak anlatıyor Bengi. 68 Kuşağı’nın taşıdığı “yarın” beklentisi ve “güzel günler” temennisi, 1970’lerin adını “umut” koymamızda bize yardım ediyor.Yine Derya Bengi’nin ‘Sunuş’ yazısından devam edersek…Yılmaz Güney’in sinemada “Umut” dediğini söylüyor Bengi. Pınar Kür’ün “Yarın… Yarın…” romanı devrin, güzel günler temennisini yarınlarda aradığının edebiyat cephesinden bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor âdeta.Meselenin müzik cephesine gelindiğindeyse Orhan Gencebay sahne alıyor bu kez; “Biz görmesek de görecekler var o mutlu yarınları” derken Gencebay, bir kitlenin, büyük bir kitlenin hislerine tercüman oluyordu.Aynı şekilde Ali Rıza Binboğa ise bugün bile herkesin yüzünde tebessüm uyandıran şarkısında “Yarınlar benim, yarınlar senin, yarınlar onun, yarınlar bizim” diyordu. Devamını herkes biliyor: “Yarınlarda, yarınlarda mutlu günler var…”/Archive/2021/2/2/000734749-ic3.jpgUZAKLAŞAN HÜRRİYET!Dönemin “yarınlar umudu”nu şöyle okuyor yazar: “60’lı yıllarda toplum ‘hürriyetin elle tutulacak kadar yakınında’ olduğu inancıyla bugüne sarılıyor, ’70’li yıllarda [aslında] ne kadar uzak olduğunu’ yavaş yavaş sezerek yarına sığınıyordu sanki…”Tam da bu nedenle 1970’leri anlatan şarkı olarak “Görecek günler var daha”yı seçmiş Bengi. Sabahattin Ali’nin şiirinden alınarak dönemin bir başka kült ismi Edip Akbayram tarafından bestelenerek seslendirilen şarkı, Bengi’nin çizdiği çerçeveyle dönemin özeti niteliğinde karşımıza çıkıyor.Öte yandan 1980’e uzanan dönemin tüm gerilimini üzerinde taşıyan bir zaman dilimi 1970’ler. Sayfalar arasında dolaşırken bunun izlerini görmek de mümkün ancak Bengi daha çok 1970’lerin içinde kalmak istemiş. 1980’e uzanan o gerilimli damarı belirginleştirmeye çalışmamış.Görülen o ki “Sazlı Cazlı Sözlük” çalışamasının devamı gelecek. 1980 süreci, diğer on yıllık süreçte daha net ortaya çıkacaktır.Şarkıları, icracılarını, filmleri, gazeteleri, dergileri, edebiyatçıları ve dönemi birbiriyle konuşturma uğraşı aslında Bengi’nin yaptığı “Sazlı Cazlı Sözlük”leriyle.Bu hâlâ konuştuğumuz ve aslına bugünlere nasıl geldiğimizi özetleyen dönemlere kim “dün” diyebilir? Yakın tarihin gündelik akışıyla birlikte bir popüler kültür okuması aynı zamanda Derya Bengi ile ortak olduğumuz bu sözlük serüveni. Bu serüvende sıra 1970’lerin şimdi…70’li Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük / Derya Bengi / Yapı Kredi Yayınları / 398 s. Baran Çağsu

Edebi bir liman; Sevgi Saygı!

Edebi bir liman; Sevgi Saygı! Fantezinin düşünce, ifade ve hatta bir dil olabileceğini çağdaş edebiyatın içinde farklı türler aracılığıyla işledi. Polisiye, fantastik ya da bilimkurgu... Dileyen dilediği edebi limana yanaşabilir Sevgi Saygı’yı okurken. /Archive/2021/2/2/000217004-ic1.jpg“Bir başka dünya var ama o da bu dünyada.”(Patrick White’ın Solid Mandala kitabında kullandığı Yeats düsturu.)İyi bir fantazya mimarisi, gerçeküstü öğeler, gizemle örülmüş kurgular ve hafızamıza yuva yapmış karakterler. Sevgi Saygı, fantastik üslubun belli biçimlerle sınırlı olmadığını ustalıkla yansıtan bir yazar. Duvarlarında yontma resimler olan mağaralardan yürüyüp geçmiş, sözlü halk hikâyelerine kulak kabartmış, peri masallarına bulanmış, bilimkurgunun tozunu yutmuş bir isim. İmkânsız olanla ilgilenen, saklı ya da görünmez olanın büyüsüne başını yaslamış, senarist ruhlu bir kalem.Fantezinin düşünce, ifade ve hatta bir dil olabileceğini çağdaş edebiyatın içinde farklı türler aracılığıyla işledi. Polisiye, fantastik ya da bilimkurgu... Dileyen dilediği edebi limana yanaşabilir Sevgi Saygı’yı okurken./Archive/2021/2/2/000238519-ic2.jpgGÖRKEMLİ GEÇİŞLER: PERİ EFSA VE GEZGİNFantezinin gerc¸ekligˆe kars¸ı kendine o¨zgu¨ bir tavrı vardır. Kısıtlamalar ve sınırlar konusunda co¨mert davranır, onları ihlâl eder ve hayal gu¨cu¨ne dayalı olayların dıs¸sal gerc¸ekligˆe gec¸is¸ine izin verir. Görkemli bir geçiştir bu. Konuya, karaktere, mekâna ya da türün kendisine dair iz bırakan bir geçiş.Sevgi Saygı’nın 2013’te Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği’nden (FABİSAD) hikâye dalında aldığı GİO ödülü, fantastik edebiyatta bıraktığı izlerden yalnızca biri. Onun metinlerini okurken, normal akışıyla giden bir hayatın içindeki gerçekle hayali adeta birbirine yapıştırıyor, bazen hangisinden hangisine geçtiğinizi, hatta geçtiğinizi bile anlamıyorsunuz. Sevgi Saygı’nın ON8’den yayımlanan iki romanı Peri Efsa ve Gezgin, bu görkemli geçişin en iyi örneklerinden./Archive/2021/2/2/000258018-kapak.jpgYÜZLEŞMELER VE MUCİZEBazen havalı bir şef edasında fantastik edebiyatın tüm doğrularını mutfağında pişiren bir yazarın; bazen de fantazyanın sınırlarında dolaşan ve parlak bir gerilim atmosferinin orta yerinde masayı devirip giden asi bir ruhun iki romanı. Fevkalade akıcı bir anlatım. Sabırsız bir gezgin. Sırlarla dolu bir köşk.Peri Efsa... 2. Dünya Savaşı sırasında İstanbul’da bir köşkte doğuyor Efsa. Hitler’in 53. yaş gününde. Gürbüz bir erkek kardeşin, kimsenin yaşamasını beklemediği “çirkin” ikizi olarak… Sevilen çocuk Sermet, korkulan çocuk Peri Efsa. Birbirine tutkuyla bağlı, ama birbirinden Ay ve Güneş kadar farklı. Peri Efsa’nın şaşırtan, etkileyen ve korkutan yetenekleri, yüzleşmelere ve mucizeye açılan bir kapı.Gezgin... Adsız bir gezgin o. Kar fırtınası yüzünden yolundan alıkonmuş motosikletli bir kadın. Yoluna çıkanlar, sert mizaçlı biri olarak hatırlıyor onu. Ne nereden geldiğini biliyorlar, ne de nereye gittiğini. Bir akşam konaklayabileceği bir yer ararken, o garip köye varıyor. Ve yalnızca bir geceliğine misafir olacağını sandığı, ama bütün kışı geçirmek zorunda kalacağı o garip eve…HEP HARİKALAR DİYARI DEĞİLDİR FANTASTİK!Masallardaki devler, bulutlara kadar uzanan bitkiler, tavs¸anların dahi konus¸abildigˆi harikalar diyarı... Fantastik denilince akla gelen kavramın ic¸erigˆi kavranması zor bir genis¸ligˆe ulaşabilir. Ve her zaman “harikalar diyarı”yla açıklanamaz fantastik olan. Zihnin bir oyunu, bir büyü, büyülenme, bir yokluk, yoksunluk, zihnin sınırlarını aşan bir gerçeklik, bazen de gerçeğin ta kendisi. Belki de... kadim zamanların içinden geçip gelmiş bir yazarın, insan zihnine çektiği ince bir çizgi:“Go¨zu¨mu¨n o¨nu¨nde bir gelincik tarlası vardı... Nereden hatırlıyorum bu tarlayı? Ne zaman go¨rdu¨m? Sıcagˆın kokusunu bile duyuyorum. Sanki bir gelincik tarlasının ortasında uzanmıs¸ım gibi... Ben hic¸ gelincik tarlasına uzanmadım ki...”Peri Efsa / Sevgi Saygı / ON8 Kitap / 400 s.Gezgin / Sevgi Saygı / ON8 Kitap / 260 s. Halil Türkden

Ünlüisimlerden Boğaziçiliöğrencilere destek: "Aşağıya bakmayacağız"

Ünlü isimlerden Boğaziçili öğrencilere destek: "Aşağıya bakmayacağız" Öğrencilerin gözaltına alınmasına ve sürece birçok siyasetçilerin ve yurttaşyarın yanı sıra ünlü isimler de tepki gösterdi. AKP'li Melih Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ne atanmasına yönelik yapılan eylemler sürüyor. Eylemlere karşı yüzlerce polis bu akşam üzeri Güney Kampüs'e girdi. Müdahale sonrası çok sayıda öğrenci gözaltına alındı.  Polisin Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini, "Aşağı bak, toplu gezmek yok" diyerek gözaltına almasının ardından sosyal medyada #AşağıBakmayacağız etiketi ilk sıralarda yer aldı. Sinema ve dizi oyuncuları Hazal Kaya, Bülent Emrah Parlak, Rıza Kocaoğlu ile şarkıcı Derya Köroğlu da sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımlarla yaşananlara tepki gösterdi.   /Archive/2021/2/2/000646265-hazal1.jpg/Archive/2021/2/2/000646780-emrah1.jpg/Archive/2021/2/2/000645749-riza1.jpg/Archive/2021/2/2/000645437-derya1.jpg cumhuriyet.com.tr

DEVA Partisi'nden Melih Bulu'nun danışmanıolan isim hakkında açıklama

DEVA Partisi'nden Melih Bulu'nun danışmanı olan isim hakkında açıklama AKP'li Melih Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ne atanmasının ardından DEVA Partisi kurucularından Oğuzhan Aygören, Bulu'nun danışmanı oldu. DEVA Partisi kaynakları, ön bilgilerinin bulunmadığını ve haberi sosyal medyadan öğrendiklerini belirtti. Prof. Dr. Melih Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olmasına karşı protestolar devam ederken, Bulu'nun yardımcılığını ve danışmanlığını üstlenecek isimler belli oldu.Endüstri Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu'nun Rektör Yardımcısı, Uluslararası Ticaret Bölümü'nden Dr. Öğr. Üyesi Oğuzhan Aygören'in de Rektör Danışmanı olarak görevlendirildiği bildirildi. Rektör danışmanı olan Dr. Öğr. Üyesi Oğuzhan Aygören Deva Partisi kurucular kurulu üyesi olmasıyla tanınıyor.Yeni Rektör Melih Bulu'nun tepkilerden ötürü yardımcı bulamadığı iddiaları gündeme gelmişti./Archive/2021/2/1/234017127-oguzhan.pngSOSYAL MEDYADAN ÖĞRENDİKHalk TV'den Can Coşkun'a konuşan DEVA Partisi kaynakları; parti üyesi Dr.Oğuzhan Aygören'in Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör danışmanı atanacağına dair bir DEVA Genel Merkezi'nin ön bilgisinin bulunmadığını ve haberi sosyal medyadan öğrendiklerini belirtti.DEVA kaynaklarına göre; bu haber yapılan atama ile öğrenildi. Konu parti organlarında değerlendirilecek. cumhuriyet.com.tr

Eyüp, 4.2 milyona G.Saray'dan Erencan'ıaldı!

Eyüp, 4.2 milyona G.Saray'dan Erencan'ı aldı! Limit sıkıntısı yaşayan Galatasaray, Erencan Yardımcı'yı 4,2 milyon liraya Eyüpspor'a sattı. Galatasaray'da 18 yaşındaki santrfor Erencan Yardımcı, 4,2 milyon lira karşılığında Misli.com 2. Lig Kırmızı Grup takımı Eyüpspor'a transfer oldu.Sarı-kırmızılı kulüpten yapılan açıklamada, "Profesyonel futbolcumuz Erencan Yardımcı'nın transferi konusunda Eyüpspor Kulübü Derneği ile anlaşmaya varılmıştır. Yapılan anlaşmaya göre Eyüpspor Kulübü Derneği, şirketimize net 4.200.000 lira transfer bedeli ödeyecektir." denildi.Galatasaray'da yetişen Erencan, altyapı liglerinde toplamda 79 maçta 22 kez fileleri havalandırdı.Böylelikle limit sıkıntısı yaşayan Galatasaray, ara transferde FFP'ye uymuş oldu. Ancak bu transfer sosyal medyada yoğun biimde eleştirildi ve "Fernandes'le Erencan aynı para.." yorumları yapıldı. Galatasaray Benficalı Fernandes'i 500 bin Avro'ya kiralamıştı. AA

Boğaziçi müdahalesine Ekremİmamoğlu'ndan tepki

Boğaziçi müdahalesine Ekrem İmamoğlu'ndan tepki AKP'li Melih Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ne atanmasına yönelik yapılan eylemlere polis müdahale etti. Yaşanan müdahaleye İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'ndan tepki geldi. İmamoğlu, ''Birileri istedi diye gençler tutuklama kolaycılığına heba edilemez'' ifadelerini kullandı. Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararıyla, AKP'li Prof. Dr. Melih Bulu'nun atanmasıyla başlayan protestolar sonucu çok sayıda öğrenci gözaltına alındı.Yaşanan gözaltılara tepki gösteren İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, sosyal medya hesabından açıklama yaptı.İmamoğlu, ''Birileri istedi diye gençler tutuklama kolaycılığına heba edilemez. Eşit, özgür, onları yere baktırmayan, fırsat eşitliği olan bir ülke sağlamalıyız. Boğaziçi’ndeki durumu yetkili makamlarla görüştüm. Dialoğun sağlanmasını talep ettim, girişimlerim sürecek'' ifadelerini kullandı./Archive/2021/2/1/232423278-imamoglu-tweet.jpg cumhuriyet.com.tr

Fatih Terim’den Ozan Kabak’a: "Güvenimi gururaçevirdin evlat"

Fatih Terim’den Ozan Kabak’a: "Güvenimi gurura çevirdin evlat" Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, Premier Lig ekibi Liverpool’a transfer olması beklenen eski öğrencisi Ozan Kabak ile ilgili sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Güvenimi gurura çevirdin evlat. Yolun açık olsun, yüzün hep gülsün" dedi Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, Premier Lig ekibi Liverpool’a transfer olması beklenen eski öğrencisi Ozan Kabak ile ilgili sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Güvenimi gurura çevirdin evlat. Yolun açık olsun, yüzün hep gülsün" dedi.Alman ekibi Schalke 04’de forma giyen milli futbolcu Ozan Kabak’ın İngiliz temsilcisi Liverpool’a transfer olması bekleniyor. Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim de eski futbolcusuyla ilgili sosyal medya hesabından paylaşım yaptı. Terim, Ozan ile çekildiği bir fotoğrafı paylaşarak, "Güvenimi gurura çevirdin evlat. Yolun açık olsun, yüzün hep gülsün" notunu ekledi. İHA

DSÖ'den umutlandıran 'vaka' haberi

DSÖ'den umutlandıran 'vaka' haberi Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, arka arkaya üç hafta boyunca küresel yeni tip koronavirüs (Covid-19) vakalarının düştüğünü, buna rağmen mevcut halk sağlığı önlemlerinden taviz verilmemesi gerektiğini bildirdi. Ghebreyesus, DSÖ'nün Cenevre'deki merkezinde video konferans yöntemiyle haftada iki gün düzenlediği basın toplantılarının ilkini gerçekleştirdi.Dünya genelinde geçen haftayla birlikte üst üste üç haftadır Covid-19 vakalarının düştüğünü aktaran Ghebreyesus, "Hala vaka sayısı artan birçok ülke var ama küresel düzeydeki bu (düşüş) cesaret verici" dedi.''HAYAT KURTARABİLECEĞİMİZİ GÖSTERİYOR''Ghebreyesus, vaka sayılarındaki düşüşün Covid-19'un hızla yayılan türünün bile kontrol edilebileceğini gösterdiğini belirterek, "Kanıtlanmış mevcut halk sağlığı önlemlerini uygulamaya devam edersek, bu enfeksiyonları önleyebileceğimizi ve hayat kurtarabileceğimizi gösteriyor" ifadesini kullandı."Ancak, daha önce de buradaydık" uyarısını yapan Ghebreyesus, hükümetlerin geçen yıl karantina uygulamalarına erken son vererek "virüsün daha güçlü şekilde" geri gelmesine yol açtığını anımsattı.''HENÜZ ÇOK ERKEN''Ghebreyesus, Covid-19 aşı uygulamalarının başladığı ülkelerde hükümetlerin mevcut önlemlere son vermesi için henüz çok erken olduğu uyarısında bulundu. AA

Valilik'ten Boğaziçi açıklaması:Öğrencilerin dağılmalarısağlandı

Valilik'ten Boğaziçi açıklaması: Öğrencilerin dağılmaları sağlandı İstanbul Valiliği, Boğaziçi Üniversitesi'ne polisin girmesi ve çok sayıda öğrencinin gözaltına alınması hakkında açıklamada bulundu. Açıklamada, "Yapılan uyarılara itibar etmeyen göstericiler İl Emniyet Müdürlüğü ekiplerimizin müdahalesiyle dağılmaları sağlanmıştır" dendi. Prof. Dr. Melih Bulu'yu rektörleri olarak kabul etmeyen Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri yine karşılarında polis müdahalesini buldu. Öğrenciler akşam saatlerinde rektörlük binası önünde bekleyişlerini sürdürürken okula polis yığınağı yapıldı. Öğrenciler polis zoruyla okuldan çıkarılırken çok sayıda öğrenci de gözaltına alındı.İstanbul Valiliği tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:"Boğaziçi Üniversitesi Rektörlük binasını ablukaya alan ve aralarında öğretim üyeleri ile LGBT Kulüp üyesi öğrencilerin de bulunduğu bir grup göstericiye, üniversite özel güvenlik görevlileri tarafından eylemin sona erdirilmesi ve dağılmaları yönünde uyarılarda bulunulmuştur. Yapılan uyarılara itibar etmeyen göstericiler İl Emniyet Müdürlüğü ekiplerimizin müdahalesiyle dağılmaları sağlanmıştır." cumhuriyet.com.tr

Deva Partili isim Melih Bulu'nun yardımcısıoldu

Deva Partili isim Melih Bulu'nun yardımcısı oldu Atanmış rektör Prof. Dr. Melih Bulu'nun yardımcısı, DEVA Partisi kurucularından Oğuzhan Aygören oldu. Prof. Dr. Melih Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olmasına karşı protestolar devam ederken, Bulu'nun yardımcılığını ve danışmanlığını üstlenecek isimler belli oldu.Endüstri Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu'nun Rektör Yardımcısı, Uluslararası Ticaret Bölümü'nden Dr. Öğr. Üyesi Oğuzhan Aygören'in de Rektör Danışmanı olarak görevlendirildiği bildirildi. Yeni Rektör Melih Bulu'nun tepkilerden ötürü yardımcı bulamadığı iddiaları gündeme gelmişti./Archive/2021/2/1/222554279-yeni-yardimci-ve-danis%C2%B8man.jpgBulu tarafından bugün üniversite birimlerine gönderilen "Rektör Yardımcısı ve Danışmanı" konulu yazıda şu ifadeler kullanıldı:"2547 Sayılı Kanunun 13. Maddesi uyarınca Üniversitemiz Rektör Yardımcılığı görevine Prof. Dr. Gürkan S. Kumbaroğlu atanmıştır. Dr. Öğretim Üyesi Oğuzhan Aygören ise Rektör Danışmanlığı görevini yürütmek üzere görevlendirilmiştir. Bilgi ve gereğini saygılarımla rica ederim."DEVA PARTİSİ KURUCUSURektör danışmanı olan Dr. Öğr. Üyesi Oğuzhan Aygören Deva Partisi kurucular kurulu üyesi olmasıyla tanınıyor. Aygören’in özgeçmişi de DEVA Partisinin internet sitesinde yer alıyor./Archive/2021/2/1/222453764-ekran-resmi-2021-02-01-22.24.17.png cumhuriyet.com.tr




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter